Doğum günleri ve marksizm- Metin Çulhaoğlu
Diyelim sıkı Marksistsiniz. Otuz yıldır mücadelenin içindesiniz, hiç yalpalamadınız. Evlendiniz, çoluk çocuk sahibi oldunuz, gene devam ediyorsunuz. Bu arada, bugün oğlunuzun doğum günü, on üçünü bitirip on dördüne girecek
Doğum günü hediyesi olarak ne düşünürdünüz?
Cep telefonu var
Bisiklet hevesi zaten hiç olmadı
Evde arkadaşlarıyla bir doğum günü partisi? (Oğlunuzun çok söz ettiği Özgecanı da belki bu vesileyle görmüş olursunuz
)
En sevdiği müzik gruplarının kasetleri
Kitap
Evet, en iyisi kitap. O zaman bir düşünelim; o yaştaki çocuklar için en uygun yazarlar ve kitapları neler olabilir?
***
İsterseniz işi bu kadar uzatmayalım. Bakın, zamanında bir baba ne yapmış:
On üçüncü yaş günümde babamın bana Isaac Deutscherin üç ciltlik Lev Troçki biyografisini getirmesi muhtemelen iyi adamları kötü adamlardan ayırma zamanımın geldiği gerekçesiyleydi. (Tony Judt, Yirminci Yüzyıl Üzerine Düşünceler, çeviren: Nurettin Elhüseyni, Yapı Kredi Yayınları 2013, s.93).
Zaman 1960lı yılların başı, mekân da İngilteredir. Baba, İngiltereye yerleşmiş, Orta Avrupa-Yahudi kökenli bir Marksisttir. Yukarıdaki alıntıdan anlaşılacağı gibi Troçkisttir
Bakın, burada insanların ciddi kitapları çok erken yaşlarda okumaya başlamalarından söz etmiyoruz. Örneğimiz, bir babanın çocuğuna doğum gününde getirdiği kitaplarla ilgilidir.
Şimdi soralım: Bizde, Türkiyede böyle bir şey hiç olmuş mudur? Bugün olabilir mi? Ya gelecekte?
Deutscher ve Troçkizm örneğine takmayalım; hepsi Türkiye için düşünülmek üzere;
Çocuğuna doğum günü hediyesi olarak Kızıl Kitabı alıp Dağları Taşıyan Budala İhtiyar öyküsünü mutlaka okumasını tembih eden Maoist bir baba
Büyüyünce örgüt kuracaksa bari en sıkısını kursun diye eve Ne Yapmalı? hediyesiyle gelen Leninist bir başka baba
Troçkizme karşı mücadelenin nesilden nesle kesintisiz sürdürülmesi gerektiğine inandığından oğluna Troçkizm mi Leninizm mi? hediyesini münasip gören Stalinci baba
Ya da kendi gelişim çizgisini izleyerek çocuğunun birbirini belirli aralıklarla izleyen doğum günlerinde onu sırasıyla Mao, Troçki ve Bakuninin eserleriyle ödüllendiren daha başka bir baba
Olmaz mı diyorsunuz?
Doğru, olmaz; yani bizde olmaz
***
Bizde neden olmayacağına ilişkin pek çok açıklama yapılabilir. Gelenek görenek denebilir; ebeveyn-çocuk ilişkilerinin bizde batıdakinden çok daha farklı olmasından, baskılardan, kitapların yasaklandığı dönemlerden dem vurulabilir, başka nedenler ileri sürülebilir.
Ama dikkat edilsin: Türkiyeden konuşurken otuz kırk yıldır Marksizmde direnen, herhalde aydın, modern, kültürlü bir babadan söz ediyoruz ve olabileceğini gene de pek düşünemiyoruz. Sonra, baba oğluna rastgele bir günde şunu oku demiyor, çok özel bir günde ona başka bir hediyeyi değil de ciddi kitapları münasip görüyor
Bizim için bu kadarı fazla deniyorsa üzerinde biraz daha düşünmek gerekir.
***
Batıda (Avrupa) Marksizm, 19. yüzyılın son çeyreğinden 20. yüzyılın son çeyreğine uzanan yüz yıllık dönemde bir öğreti, eylem kılavuzu ve siyasal hareket olmanın yanı sıra toplumun dokusunda bir kültür olarak da kendine yer açmıştır. En azından, Avrupa toplumunun kültürel yapılanmasında bir damar yerleşikliği kazanmış, kendini kabul ettirmiştir. Burada, pratik anlamda siyaseti ve örgütlenmeyi önceleyen; işçi sınıfı dışındaki eğitimli, aydın kesimleri de kendisiyle ilişkilenmeye ya da hesaplaşmaya zorlayan güçlü bir etki söz konusudur.
E, doğum günü kutlaması/hediyesi de bu toplumda yerleşik bir kültür ise, bu iki kültürün birbiriyle kesişmesi de doğaldır, böyle karşılanmalıdır.
O kadar ki, kim bilir, belki karşı taraftaki babalar da doğum günlerinde çocuklarına Popperin, Hayekin kitaplarını hediye etmişlerdir
Hangi tarafta olurlarsa olsunlar, ana-babaların kendilerinden sonraki kuşaklara böyle yaklaşmaları, bu kavga daha sürecek anlamında bir tarih bilincinin göstergesi sayılabilir.
En azından orada öyle olmuştur
***
Bu söylenenler, Bakın, işte bizde bu yok diye hayıflanmamızı, oturup karalar bağlamamızı gerektirmemektedir.
Bu saatten sonra yapılacak bir şey yoktur.
Üstelik bir ülkede devrimciliğin münhasıran (yalnızca) Marksizmden türeyebileceği de söylenemez; böyle bir kural yoktur. Ancak, her tür devrimciliğin Marksizmle bir yerde, şöyle ya da böyle buluşması mutlak bir zorunluluktur.
Şimdilik Türkiyede devrimcilikle, siyasal eylemlilikle Marksizm arasındaki mesafe fazlaca geniştir; gerçi Marksizm karşıtı devrimci yok denecek kadar azdır, ama burada bile Marksizm henüz varsayılan durumundadır.
Evet, Türkiyede Marksist damar vardır, ama biraz kılcal durumdadır.
Ana damar olabileceğini pek sanmıyoruz, ama zamanla mutlaka genişleyecektir.
Peki, genişlediğinde doğum günü hediyeleri de farklılaşabilir mi?
Bu kadarını da zorlamayalım artık
___________________________________________________________________________
Not: Rastlantı bu ya, bugün bu satırların yazarının oğlunun doğum günüdür. Ve yazar, bu bağlamda batılı olmadığını, oğluna doğum günü hediyesi olarak hiç Marksist kitap almadığını burada açıkça söylemektedir.
Doğum günlerinde eşine, dostuna, arkadaşına veya kızına Marksist klasik kitap alan var mı? Şiir kitabı aldım, şiir kitabı da verdiler. Ama hiç marksist kitap almadım. Bana da da getirmediler. Bir babanın doğum gününde kızına veya oğluna marksist kitap alacağını da sanmıyorum. Çocuklar da böyle bir hediyeyi kabul etmezler. Küçük yaşlarda çocuklara bu tür kitap okuma alışkanlığı verilse belki çok daha fazla marksist aydınımız olurdu.
Bu söylenenler, Bakın, işte bizde bu yok diye hayıflanmamızı, oturup karalar bağlamamızı gerektirmemektedir.
Bu saatten sonra yapılacak bir şey yoktur.
Üstelik bir ülkede devrimciliğin münhasıran (yalnızca) Marksizmden türeyebileceği de söylenemez; böyle bir kural yoktur. Ancak, her tür devrimciliğin Marksizmle bir yerde, şöyle ya da böyle buluşması mutlak bir zorunluluktur.
Şimdilik Türkiyede devrimcilikle, siyasal eylemlilikle Marksizm arasındaki mesafe fazlaca geniştir; gerçi Marksizm karşıtı devrimci yok denecek kadar azdır, ama burada bile Marksizm henüz varsayılan durumundadır.
Evet, Türkiyede Marksist damar vardır, ama biraz kılcal durumdadır.
Ana damar olabileceğini pek sanmıyoruz, ama zamanla mutlaka genişleyecektir.
Peki, genişlediğinde doğum günü hediyeleri de farklılaşabilir mi?
Bu kadarını da zorlamayalım artık
Doğum günü hediyelerini bir kenara bıraktığımızda, Türkiye'de güçlü bir ''Marksist damar'' olmadığı tartışmasız doğru bir saptamadır. Yığınların Marksizle buluşması bu yüzden çok da kolay olmuyor. Çulhaoğlu şimdi ''kılcal bir damar'' halinde bulunan Marksizmin ''ilerde'' genişleyeceğinin altını çiziyor da, şu soruyu sormak yanlış mı olur?
Sosyalist ideolojiye en yakın 'damar'' ne?
Sosyalist ideolojiyi besleyen damar Kemalizmdir. Türkiye'de sol hep bu damardan beslenmiştir. Başka türlü olması imkansızdı. 1923'ten sonra ilericilik ve gericilik bağlamında ilericiliği Kemalizm temsil ediyordu. Bugün de farklı değil.
Siyasi düşünce olarak Kemalizm sol düşünceye damar oluşturuyor. Siyasetin dışında etnik ve inanç penceresinden yaklaşacaksak, sola yakın olarak Alevi kesimini gösterebiliriz. Alevileri için sola yakın göstermek değil, solun tam içinde olduklarını söylemek bana göre daha doğru bir ifade.