Perinçek, HSYK'ye seçilmiş gibi şen!
İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, AKP'nin istediği gibi şekillenen yeni HSYK için "Cumhuriyet yargısı kazandı, Türkiye'nin önü açıldı" dedi. perinçek, seçilena isimlerin tarafsızlığı için garanti bile verdi.
Dün gerçekleşen HSYK seçimlerinin ardından zaferini ilan eden İşçi Partisinin Genel Başkanı Doğu Perinçek, AKP'nin istediği gibi şekillenen yeni kurul için "Cumhuriyet yargısı kazandı, Türkiye'nin önü açıldı" yorumunu yaptı. Hızını alamayan Perinçek, seçilen 'tarafsız' üyelerin cumhurbaşkanı ve başbakanı Yüce Divan'da bile yargılayabileceğinin öne sürdü.
'YURTTAŞLARIMIZ FERAH OLSUN'
Seçimleri Twitter hesabı üzerinden yorumlayan Perinçek, şu mesajları paylaştı; "Türkiye'yi tertiplere sürükleyen Gladyo için, kumpasçılar için HSYK seçimleri tam bir bozgundur. Yurttaşlarımızın gönlü ferah olsun. Yargıyı parçalayan, tertiplere alet etmek isteyen Fethullah Gülen grubu yerle bir oldu, bozguna uğradı. Türkiye'nin önü açıldı."
Seçilen isimlerin tarafsız oldukları vurgusunu yapan Perinçek, bu isimlerin gerekirse cumhurbaşkanı ve başbakanı bile yargılayabileceğini iddia etti.
'GARANTİSİ BENİM, HÜKÜMETİN EMRİNDE OLMAYACAKLAR'
Seçilen isimlerin hükümetin emrinde olmayacağı garantisini bile veren Perinçek, "Hepsi pırıl pırıl cumhuriyet yargıçları. Seçilen yargıçlar ve savcılar, gerekirse Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan kişiyi Yüce Divana götürebilecek vicdana sahipler. Seçilen yargıçlar ve savcılar, Başbakanlık koltuğunda oturan insanları yargı önüne çıkartacak adalet duygusuna ve bilince sahipler" diye yazdı.
Seçimlerden çıkan sürpriz isimleri de anmayı ihmal etmeyen Doğu perinçek, "Ergenekon şüphelisi hakimimiz Metin Yandırmaz 5836 oy aldı, bana 3 kez müebbet hapis cezası veren Ergenekon yargıcı Hüsnü Çalmuk 35 oy" dedi.
http://birgun.net/news/view/perincek-hsykye-secilmis-gibi-sen/7134
İşçi Partisi solun sistemden yana partisi, Doğu Perincek de bu sistemin lideridir. Perincek ve İşçi Partisi kürt düşmanlığıyla AKP'nin bu konudaki politikalarına destek vermeye başlamıştır. Perincek bu desteği AKP'nin siyaseti değil, Silahlı Kuvvetler'in siyaseti diyerek örtmeye çalışıyor. Erkan Baş İleri'deki yazısına bu konuyu ayırmış.
Statükocu liderliklerin sonu: Örnek Perinçek-Erkan Baş
Türkiye sol hareketi Haziran sonrası mutlak bir devrimci atılım ihtiyacı duyuyordu. Halkın Türkiye Komünist Partisinin bizde ve devrimci arayış içinde olan sol kadro öbeklerinin tümünde yarattığı heyecanın en önemli yanı budur.
Kendimizle ilgili az konuşup, çok çalışmayı seçtik, bu yüzden meselenin bizimle ilgili kısmını uzatmayacağım. Ancak meselenin sadece TKP içi bir tartışma olmadığını iddia ettiğimizi ve her geçen gün buna dair yeni verilerin ortaya çıktığını hatırlatmak isterim.
NEDEN PERİNÇEK?
İP, daha genel adıyla Aydınlık hareketi ve onun lideri Perinçek solun çok tartışılan isimlerinden birisidir. Farklı dönemlerde yaşanan çeşitli tartışmalarda kadraja girmeyi başaran Perinçek, çeşitli söylemleriyle bizim de gündemimize maalesef giriyor. Yakın zamana kadar cezaevinde olduğu için yaptığı saçma sapan açıklamalara, TKPye dair ipe sapa gelmez suçlamalara dair yazmamayı tercih ediyorduk.
İki gün önce basında epey yer bulan HSYK açıklamalarına, Aydınlıkın İstanbul Üniversitesinde IŞİD saldırısına uğrayan devrimci gençleri kendilerine sol görüşlü diyen öğrenciler olarak haber yapması eklenince, solun bir kopuş yaşaması gerektiğini düşündüğümüz pek çok özelliği bünyesinde barındıran Perinçek ve Aydınlık hareketi bu yazının konusu oldu.
AYDINLIK SUÇ İŞLEDİ
IŞİD adlı gerici terör örgütünün Kobaneye dönük saldırıları sırasında gericiliğe ve açık bir Kürt katliamı girişimine karşı, Türkiyeli bir karşı duruşun eksik kaldığını saptayarak başlayabiliriz.
Bu eksikliğin en önemli nedenlerinden biri, Türkiyeli özgürlükçü-laik güçlerin, IŞİDin karşısındaki gücün YPG özelinde Kürtler olması nedeniyle yaşadığı kafa karışıklığıdır.
Özellikle, İstanbul ve Ankaradan gelen verilerin gösterdiği bir gerçek var ve son derece önemli: Saldırıların ilk yoğunlaştığı günlerde daha belirleyici olan IŞİD gericiliğine duyulan öfke ve tepki iken, Aydınlık, Sözcü gibi gazeteler ve benzer çizgide yayın yapan televizyon kanalları, bu yayınları takip eden AKP karşıtı kesimlerde Kürt düşmanlığının artmasına neden olmuş, IŞİD ve AKPnin ekmeğine yağ sürmüşlerdir.
Bu ülkenin aydınlık geleceği Türklerin ve Kürtlerin, emperyalizme ve gericiliğe karşı ortak kavgasının bir ürünü olacak. Bu birliktelik sağlanamadığı koşullarda örneğin her ikisinde de gericiliğin ve emperyalizmin egemenliğinin kuvvetlendiği, birbirine düşman iki ülkecik oluştuğu koşullar hepimiz için bir yıkım olur.
Şunu kabul etmemiz gerekiyor; gerici, milliyetçi güçler her fırsatı değerlendirerek, bizzat kendileri fırsat yaratarak, iki halkın arasını açacak girişimlerini sürdürüyorlar. Böyle bir tabloda, nasıl formüle edilirse edilsin, kolay yoldan bu milliyetçilikten beslenmeye çalışmak tarihsel olarak büyük bir hatadır.
Bu hata güncel olarak ABD emperyalizminin bölgemizdeki en önemli ittifak gücü olan AKP iktidarını kuvvetlendirmektedir. Geçmişini hiç tartışmayalım, cezaevinden çıktığından beri Perinçekin politik tutumlarının ana doğrultusu budur.
Şunun görülmesi önemlidir: Eğer Perinçek değil de Türkiye solunun herhangi bir öznesi bu tutuma savrulsaydı; Perinçek, bu tutumu,işte CİAnın solcularıdiye Aydınlıkta mutlaka haber yapardı, belki de manşet...
TESADÜF MÜ?
Meselenin kibir, kendinden başka kimseyi solcu görmeme, her şeyin en doğrusunu bilip her zaman en devrimci konumu aldığını iddia etme gibi tıbbın konusu olan kısımlarına hiç girmeyelim. Buna dair bir çırpıda onlarca örnek verebiliriz.
Perinçekin içine düştüğü durum elbette sadece basit bir tahlil hatası değil. Konu, ideolojik ve siyasal boyutlarıyla da uzun uzun değerlendirilmeyi hak ediyor ancak kanımca bugün bu tutumlarının esas önemli noktası Türkiyede Haziran ile birlikte ortaya çıkan devrimci olanakların yarattığı korkudur.
Haziran günlerinde İP Genel Merkezinin yaptığı bir açıklamayı hatırlıyorum, Medeni Yıldırım öldürüldükten hemen sonra olmalı, başlığı şöyleydi: Kürt Memo'nun da işçi Ethem'in de katili ABD, AKP ve PKK'dır.
Aynı gün Taksimde yapılan eyleme katılan TGBnin taşıdığı büyük pankartta ise Kürt Memo'nun da işçi Ethem'in de katili ABD ve AKPdir yazıyordu.
Bu fark Perinçekte somutlaşan, İPin statükocu çizgisi ile Haziran eylemleri içinde bulunan gençlerin arasındaki farktır ve önemlidir.
İKTİDAR YANCILIĞI
Haziran, küçük olsun benim olsuncu, statükocu sözde önderliklerin de sarsılmasına neden olmuştur. En geniş anlamıyla solda, sözde önderlerin siyasi hareketin kendisinden daha önemli görüldüğü bir dönem Haziran ile beraber kesin olarak bitmiştir.
İP ve TGB örneğinde görülen, Haziran pratiğinin yarattığı birikim ideolojik-teorik boyutlarıyla bir kazanıma dönüştürülemediğinde elde kalanın iktidar yancılığından öte bir şey olmayacağıdır.
Yıllardır örgüt içinde önderlikçilik oynayıp, toplumsal herhangi bir karşılık yaratamamış kişilerin, Haziran sonrası oluşan siyasal kompozisyon ve muazzam enerjinin ardından bildiklerini okumaya devam etme çabaları traji-komik örnekler veriyor. Bu belki kısa bir süre daha tekkenin ocağının tütmesini sağlayabilir ancak siyasal olarak iflas edecekleri kesindir.
Çeşitli gerekçelendirme çabalarını, süslü lafları, en sol görünümlü çıkışları kazıdığınızda altından çıkan gerçek budur.
Buradaki fark, siyasete salt tepeden oynanan bir strateji oyunu olarak bakanlarla iktidara karşı mücadelenin pratik olarak içinde yer alanlar arasındaki farktı. Görebildiğimiz kadarıyla Perinçekin cezaevinden çıkıp İPi tam anlamıyla ele almasının ardından gündelik siyasette geleneksel statükocu çizgi kararlı biçimde ağırlık kazandı. Bu gerçekleştiği andan itibaren İPin tüm kritik başlıklarda objektif olarak AKP ile paralel bir yerde kalması hiç şaşırtıcı değil.
Aydınlık'tan Deniz Adalı'nın haberi:
''HSYK üyeliğine seçilen Hâkim Mehmet Durgun, Arkadaşlarımızın verdiği vekaletler ile ayarı bozulan Türk yargısını Türk Milletine ve geleneği oluşmuş Türk devlet kültürüne uygun olan fabrika ayarlarına geri döndüreceğiz dedi.
Yargıda Birlik Platformu listesinden HSYK üyeliğine seçilen Hâkim Mehmet Durgun, Hükümetin HSYKsı oluştu şeklinde yapılan haberlere yanıt verdi. Aydınlıka konuşan Durgun, hiçbir grubun mensubu olmadıklarını vurguladı. Bizler Anadolu halısının desenleri gibiyiz diyen, haberlerin maksatlı olarak yapıldığını söyleyen Durgun şöyle konuştu: Yargıda Birlik Platformu, çokluk içinde birliği prensip edinen çoğulcu, katılımcı ehliyet ve liyakata dikkat eden bir oluşumdur. Bizim herhangi bir yere bağlı veya bağımlı olduğumuzu söylemek hakim ve savcılarımıza yapılan bir hakarettir. Türk Milleti adına karar veren hakimler ve T.C. adına soruşturma yapan savcılar hiçbir zümrenin, grubun, cemaatin, meşrebin oluşumu değildir.
Durgun, Anayasanın başlangıç ilkeleri ve hukukun üstünlüğüne olan inançlarının tam olduğunu belirterek, Bozulan Türk yargısını, Türk Milletine, devlet kültürüne uygun olan fabrika ayarlarına geri döndüreceğiz dedi.''
Bu mu şimdi AKP'nin yargısı?
Bakanlık bürokratları HSYKya seçilemedi
HSYK seçimlerinde Yargıda Birlik Platformu listesinin galip gelmesini Hükümet kazandı diye yansıtılmasını Hürriyet gazetesi yazarı Taha Akyol dünkü yazısında değerlendirdi. Adalet Bakanlığı bürokratlarının da aday olduğu ve seçilemediğini belirten Akyol, Adalet Bakanlığı bütün gücüyle seçimler için seferber olmuş ve yüksek bürokratlarını aday göstermişse de seçilemedi. Bakanlığın bürokratları seçimleri kaybetti. Hâkim ve Savcı atamalarını yapan 1inci Dairenin başına getirileceği söylenen aday da seçilemedi dedi.
Aydınlık
HSYK seçimleriyle kurumun AKP'nin güdümüne girdiği yorumu fazla önyargılıdır. Kararlarda 22 üyenin 21'inin oy verme hakkı var. Adalet Bakanı kurumdaki oylamalarda oy veremiyor. AKP'nin 10, diğer toplamın 12 oyu var. Bu artimetiğe ''HSYK AKP'nin güdümüne girdi'' demek uzaktan ahkam kesmektir.
HSYK seçimlerinin sonucu: Kim kazandı, sol ne yapmalı?
Yargıdaki seçimde kimin kazandığı sorusunun yanıtı açık: Seçimleri AKP kazandı. Fakat ayrıntılara inildikçe, tablo giderek karmaşıklaşıyor. Yargı mensuplarının siyasi tercihlerine dair kesin kestirimlerde bulunmak zor, fakat sol mücadele açısından mesaj ortada.
(soL - Haber Merkezi) Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK) seçimle gelen 16 üyesinden 15'i, haftasonu yapılan seçimlerin ardından belli oldu. Bir üye, Türkiye Adalet Akademisi'nden seçilecek. Bu üyenin AKP çizgisinde olacağına kesin gözüyle bakılıyor.
HSYK'da toplam 22 üye var. Adalet Bakanı doğal üye, fakat oy hakkı yok. Dolayısıyla oylamalarda, 21'de çoğunluk aranacak. Cumhurbaşkanı sıfatıyla Erdoğan, 4 kişiyi atama yoluyla kurula sokuyor. Adalet Bakanı'nın müsteşarı da doğrudan kurulun üyesi. Böylece hükümet, zaten 5 oya sahip oluyor. HSYK'da Cemaat'in ağırlığının azaldığı, hükümetinse mutlak hakimiyet kuramasa dahi gücünün arttığı kesin olarak söylenebilir.
Seçilen üyelerin siyasi yönelimlerine bakıldığında, 22 üyede AKP çizgisinde 10 kişi, Cemaat çizgisinde 4 kişi, 4 sosyal demokrat ve 4 ülkücü olduğu yorumu yapılıyor.
Ulusalcılar AKP'yle hareket ediyor
Fakat hükümet cephesi, zaten seçimlere Yargıda Birlik Platformu adında bir koalisyonla girmişti ve YGP'nin listesinde kimi sosyal demokrat ve ülkücü isimlere yer vermişti. Bu isimlerin AKP'yle işbirliğinde, 17 Aralık operasyonu sonrası, ama daha ziyade, Ergenekon ve Balyoz davalarındaki tutukluların tahliye edilmesi sonrası ulusalcı çizgideki kimi isimlerle hükümet arasında kurulan Cemaat'e karşı ittifak anlayışının etkisi vardı.
Bu çizgiyi, davalar sonrasında en fazla Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu temsil etmiş, Cemaat'e karşı hükümete omuz verilmesi yolunda açıklamalar yapmıştı. Ulusalcılar arasında aynı eğilim belli kesimlerde sürüyor. Aydınlık gazetesi, bugünkü kapağında, AKP listesi olan Yargıda Birlik'in sözcüsü Abbas Özden'le yaptığı söyleşiye yer verdi ve Özden'in ağzından Atatürk'ün resmini öperek büyüdük, Cumhuriyetin yargıç ve savcılarıyız sözlerine yer verdi. İşçi Partisi lideri Doğu Perinçek de Twitter hesabından HSYK seçimlerinde Cumhuriyet yargısı kazandı. Seçilen yargıçların ve savcıların, hükümetin emrinde olmayacağı garantisini ben veriyorum. Hepsi pırıl pırıl Cumhuriyet yargıçları. Yargıyı parçalayan, tertiplere alet etmek isteyen Fethullah Gülen grubu yerle bir oldu, bozguna ugradı. Türkiye'nin önü açıldı dedi.
Ancak HSYK'ya seçilen yargıç ve savcıların önümüzdeki dönemde aralarında nasıl ittifaklar geliştireceği sorusuna kesin bir yanıt vermek zor. Çeşitli gazeteler, her bir adayın siyasi kimliğine dair kestirimler yapıp aldıkları oyları, yargıdaki güç ilişkisine dair net sonuçlar çıkarmak üzere yorumluyor.
Oyların tümü siyasi bilinçle atılmış değil
Emekli Anayasa Mahkemesi Raportörü ve soL yazarı Ali Rıza Aydın'a göre tablo bu kadar basit değil. Yargı seçimleri, milletvekilliği seçimleri gibi değil. Örgütlülük çok düşük. Yargı mensuplarının yarısına yakınının, yaklaşık 7 bin kadarının örgütlü birer siyasi karar vermekten çok, kişilere dair daha subjektif kriterlerle veyahut da hükümetle arayı iyi tutmanın mesleki gelecekleri açısından iyi olacağı düşüncesiyle hareket ettiğini söyleyebiliriz.
2010'daki seçimlerde, seçimin sol kanadını temsil eden YARSAV'ın adayları, ortalama 3 bin 500 civarında oy almıştı. Bu seçimlerde Yargı-Sen ve YARSAV'ın ortak listesindeki adaylar, 2 bin civarında oy aldı.
Bu gerilemeyi, yalnızca yargıda çeşitli şekilde örgütlü olan kişilerin dengesinin değişmesiyle açıklamak zor. Bir diğer deyişle, bu durum, göreve yeni başlayan yargı mensuplarında AKP ve Cemaat'in tam olarak örgütlü olmasından kaynaklandığı yorumunda bulunmak kolay değil. YARSAV ve Yargı-Sen'in oylarındaki düşüş, örgütsel bağlardan değil, yargı içinde bir örgütlülüğü olmayan ve sayıları epey geniş olan yargı mensuplarına yönelik siyasi mücadeleden kaynaklanıyor.
Ali Rıza Aydın, bunda, 2010 öncesi HSYK ve ardından YARSAV'ın bir süre hükümet cephesi karşısındaki mücadeleyi Alevilik kimliği etrafında şekillendirmesinin etkili olduğu görüşünde.
YARSAV içindeki kimi yargı mensupları da sonuçların, yargıda sol düşüncenin daha etkin olması için siyasi olarak nitelikli ve çalışkan bir kadronunun yoğun çalışmasına bağlı olduğu mesajı verdiğini düşünüyor.
Aydın'a göre seçimler, yargıdaki profilin, başka herhangi bir bürokrasi aygıtından farklı olmadığını gösterdi. Yargı mensuplarının tamamen siyasi kararlar veren, her biri bir eğilime sahip nitelikli kişiler olmadığını görmek ve mücadele hattını buna göre örmekte fayda var.