Alıntı Çizelgesi: melnur yazmış
Sorun da burada zaten. Sosyalizme komünizmden bakmadıkça bu konuların anlaşılma ihtimali olmadığını söylüyorum. Sizin açtığınız konunun başlığı '' Nasıl bir sosyalizm olmalı?'', ben de bunu yanıtlamaya çalışıyor ve bu sorunun doğru yanıtlanabilmesi için de sosyalizme komünizmden bakmak gerektiğini söylüyorum. Bu konu anlaşılmadan, nasıl bir sosyalizm sorusu doğru yanıtlanamaz diyorum.
Kaldığım noktadan devam ederim, ama sizin sorularınız için bir paragraf da açılabilir.
1- Gelişmiş bir ülkede sosyalist kuruculuk gelişmemiş bir ülkedeki sosyalist kuruculuğa göre nispeten daha az zorluk çıkartacaktır. Bu doğru bir saptama. Ama gelişmemiş bir ülkedeki devrimci olanaklar da gelişmiş bir ülkeye nazaran daha fazladır.Gelişmiş ülke ülkelerinin sosyalist devrim perspektifinde geriye düşmeleri Lenin'in emperyalizm tezlerinde var. Çünkü emperyal ülkeler kapitalizmin çelişkilerini geri kalmış ülkelerde biriktirebiliyorlar. Emperyal sistem onlara böyle bir olanağı sağlıyor. Bu nedenle geri kalmış ülkelerde siyasal devrim olanağı gelişmiş ülkelere nazaran çok daha yüksektir. Gelişmiş ülkeler kapitalizmin çelişkilerini geri kalmış ülkelere aktarırken oralardan sağladıkları karları kendi ülkelerine aktararak işçi sınıfı nispeten ''rahat'' ve sistemle barışık bir halde tutabiliyorlar ve yine bu yolla sendika ve sol partileri sistemin içinde tutabiliyorlar. Avrupalı emekçilerin etkin bir sosyalist devrim perspektifine sahip olmamalarının nedeni budur ve bu konunun bu haliyle açtığınız başlıkla da hiç bir ilişkisi bulunmamaktadır.
Bu tespitinize göre eğer gelişmiş ülkelerin emekçileri emperyal sistemden nemalanıp devrimciliklerini yitiriyorlarsa teori çökmüş olmuyor mu?Stalin tam da bu nedenle batıdan ümidini kestiğini siz yazınıda belirtmiştiniz.Gelişmemiş ülkelerin devrimci potansiyelleri geçtiğimiz yüzyılda Sovyetlerin varlığından ötürü mevcut idi. Fakat bu yüzyıl için aynı şeyi söyleyebilir miyiz?Papua Yeni Ginenin sömürülen halkı, beyazlara karşı arkasında güçlü bir sosyalist ülke olmadan nasıl bir şansı olabilir?
Alıntı Çizelgesi: melnur yazmış
3- Marksizmin hukukla bir ilgisinin bulunmadığını söylemek 21.yüzyıl sosyalistine yakışmıyor. Siyasal devrimden sonra SSCB'de kargaşa ve iç savaş dönemlerinde spesifik konular üzerinden yapılan açıklamaları genelleştirerek sosyalizmin boynuna asmak, sosyalist olduğunu iddia edenlerin uğraşmamaları gereken bir konudur. Bunun da sosyalizmle bir ilgisinin bulunduğunu sanmıyorum.
Marksizmde hukuk doktrini yok. Çünkü salt ekonomi üzerine teoriyi kuruyor.Komunizm gerçekleşince devlet ve hukuk sisteminin kendiğiliğinden anlamsızlaşıp sönümleneceği söylüyor. Bence böyle bir tahmin bilimsel değil ütopik.
Alıntı Çizelgesi: melnur yazmış
4- Tek parti konusu benim görüşüm. Siyasal devrimde öncülük yapacak parti(ler) devrimden sonra öncülüğünü sürdürmek zorundadır. ( Sosyalizme komünizmden bakıldığında bu konu daha iyi anlaşılabilir.) Tek parti olması parti içinde temel konuların dışında farklı yorumların olmayacağı anlamına gelmez. Parti demokratik merkeziyetçilik esasına göre varlığını sürdürür. Herhangi bir konuda alınacak karar parti içinde tartışılır, öncesinde çeşitli adlar altında ilgili kurumlarda tartışılır ve belli bir biçim alarak parti MK'sına gelir. Orada da tartışmalar olur ve sonra parti disiplini içinde karara varılır. Sosyalizmin gelişmişliği oranında bu sistem daha gevşek bir hal alır. TKP'nin bölünmesini ileri sürüyorsunuz da, bu durum sizin hangi iddianızı güçlendirir? Siz daha baştan ayrı partileri savunuyor durumundasınız. Ayrı partiler, ayrı örgütlenme ve ayrı saflaşmaları beraberinde getirmeyecek mi? İlle de sosyalizme kapitalizmin içinden bakmak zorunda mıyız? İlk yazıma verdiğiniz yanıtta ''okudum biliyorum'' demiştiniz ama, hiç de belli olmuyor.
Farklı görüşler ortaya çıkınca bölünme gerçekleşiyor. Stalin döneminde farklı görüştekilerin partiden nasıl temizlendiğini siz benden daha iyi bilirsiniz.
Alıntı Çizelgesi: melnur yazmış
5- Komünist parti sosyalist bir sistemde anayasa mahkemesi gibi görev yapabilir, devleti doğrudan yönetme yerine öncülüğünden asla taviz vermeden, farklı biçimler geliştirilebilir. Bu konuda pek çok seçenek ortaya atılabilir, bunların sosyalizmin anlaşılması konusunda çok önemli bir belirleyiciliği de yok.
Bu da hukuk doktrinin olmaması ile ilgili bir durum. Her ne kadar devrimci de olsalar insanların iyi ahlaklı ve idealist olmalarına güvenip sistem sağlıklı bir şekilde inşa edilebilir mi, anayasa mahkemesi, sayıştay gibi idari ve mali denetim kurumları olmadan partinin kendi kendini denetlemesi oldukça zor. Kuvvetler ayrılığı olması gerekir.
Alıntı Çizelgesi: melnur yazmış
Bunun yanında ekonomik ve toplumsal hayatta da hatalar yapılmıştır. Uzun uzun değinmeye de gerek yok. Ama şunun altı çizilebilir. SSCB'de silah sanayi ve uzay yarışı o boyutlarda sürdürülmeyebilir ve oraya aktarılan kaynağın en azından bir bölümü, halkın gündelik ihtiyaçlarının karşılanmasına ve çalışma süresinin kısaltılması konusuna ayrılabilirdi. Komün'den sonraki en önemli kazanımıydı insanlığın. Olmadı, varlığını koruyamadı. Ama olmaması bir daha olmayacağı anlamına da gelmiyor. Mutlaka olacak. Bilimin öngörüsü bu. Kapitalizmin insanlığa açlık, savaş ve sömürüden başka dayattığı bir şey yok. Bu yüzden dünya hala Sosyalizm diyor, diretiyor, mücadele ediyor. Sadece insanlığı yok etmiyor kapitalizm, doğayı da kar hırsına yok ediyor, yaşanmaz hale getiriyor. Bu yüzden sosyalizm diyoruz, amasız, fakatsız sosyalizm!Çünkü geleceğin dünyası ya sosyalizm hakim olacak, ya da barbarlık!
Bu tespite katılıyorum. SSCBnin olayı kapitalizmle yarışa ve rekabete bağlaması kendi hedeflerinden uzaklaşmasına, bir anlamda aşmaya çalıştığı sisteme benzemesine yol açmıştır.