Davutoğlu Suriye'yi işgal planını açıkladı
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Suriye topraklarında kurmak istedikleri güvenli bölgelerin yerlerini ilk kez açıkladı. Şam'a karşı savaşı yükseltmek isteyen Davutoğlu, güvenli bölgeler için Halep, Lazkiye, Kobane, Cerablus ve Haseke bölgelerini saydı.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Suriye'nin net biçimde karşı çıktığı ve ABD'nin şimdilik gündemde olmadığını açıkladığı güvenli bölge planını duyurdu. Türkiye'ye dönük mülteci akınının en önemli kaynağının IŞİD değil Suriye'nin hava bombardımanı olduğunu iddia eden Davutoğlu, "Bizde şu anda neredeyse bir milyon 800 bine yaklaşan mültecilerin bir milyon 600 bini Suriye rejiminden kaçarak geldi, 200 bini IŞİDden kaçarak geldi" dedi.
Suriye'de Şam'a karşı savaşmak üzere cihatçılara güvenli bölgeler yaratmak istediği bilinen Davutoğlu, şöyle konuştu:
"Öyle emin bölgeler ilan edebiliriz ki bu emin bölgelerde Suriye halkı kendi topraklarında bulunur. Bütün ihtiyaçlarını yine Türkiye karşılasın. Bundan hiç çekinmiyoruz. Ama artık Suriyeli kardeşlerimizin Suriye topraklarında kalmasını, kendi toprakları içinde gelecek inşa etmesini istiyoruz. Her türlü yardımı yine yapalım. Kastettiğimiz tampon bölge askeri bir tanımlama değil, insani bir güvenlik bölgesi, ama askeri bakımdan koruma altına alınmış bir güvenlik bölgesi. Bunun belli yerlerde derinliği farklı olabilir".
Başbakan Davutoğlu Al Jazeeraya yaptığı açıklamada ilk kez güvenli bölgenin sınırın hangi bölgelerinde kurulması gerektiğine dair net ifadeler kullandı:
"Biz bunun belli yoğunluklu nüfusların olduğu yerlerde, mesela Halepin kuzeyinde olması lazım. Çünkü Halepte hem rejim saldırıları var, hem IŞİD saldırıları var. Haleple Türkiye sınırları arasında olması lazım. İdlibin Türkiye sınırına yakın yerlerinde, aynı şekilde Lazkiyenin kuzeyinde, yine Hasekede belli bölgelerde, şu anki Cerablus bölgesinde, Aynul Arapda
Birleşmiş Milletlerin belirlemesi en doğru olanıdır. Uluslararası meşruiyeti güçlü olur. Ama Birleşmiş Milletler bu konuda karar alamıyorsa ki biz üç buçuk yıldır Birleşmiş Milletlerin karar almasını bekliyoruz. Hiçbir karar alamıyor Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, belli vetolar sebebiyle. O zaman Suriyeye müdahale konusunda oluşan uluslararası koalisyon ve gönüllüler koalisyonu bu konuda belli kararlar alıp havadan koruma sağlayabilir. Bunun örneği de Irakta doksanlı yıllarda yaşandı. Irakta 90lı yıllarda Birinci Körfez Savaşından sonra uzun bir süre belli bir paralelin kuzeyi ve güneyi emin bölge ilan edildi ve Saddamın saldırılarına karşı korundu. Türkiye böyle bir koruma alanı oluştuğunda her türlü katkıyı vermeye hazır. Ancak böyle bir koruma alanı yokken tek başına Türkiyenin müdahalesini istemek bütün bu riski tek başına Türkiyenin üstlenmesini istemektir. Bizim burada vurguladığımız husus hangi strateji uygulanacaksa uygulansın bu strateji bütün Suriyeyi kapsamamalı, geçici olmamalı, tek boyutlu olmamalı, tek bir bölgeye veya şehre inhisar etmemeli. Nasıl Kürtlerin, ki kardeşlerimizdir, korunma hakları var, aynı şekilde Aynul Araptaki Kürtlerin, aynı şekilde Tel Abyaddaki Arapların, Çobanbey ya da Bayırbucaktaki Türkmenlerin , İdlibdeki Arapların, Afrindeki Kürtlerin de, yine Kürtlerin de korunmaya ihtiyacı var. Ama biz sadece bir noktaya teksif olursak, ve sadece IŞİDden gelen tehdide teksif olursak, bu meseleye sadece palyatif bir çözüm, bu tabiri caizse geçici, palyatif bir çözüm olur. Biz artık Suriyede kalıcı bir çözümün zamanının geldiğini ve geçmekte olduğunu düşünüyoruz".
İleri
"Güvenli bölge" dedikleri şey uzun vadede Suriye'den ayrılacak olan yerlerdir. Aslında bu konuda ABD emperyalizmi ile onun Türkiye'deki ortakları arasında görüş ayrılığı yok. Görüş ayrılığı bu bölgelerin kimin kontrolunda olacağı ve ileride buraların nasıl yapılanacağı noktasında başlıyor. Emperyalist güçleri endişelendiren ise, RTE ve AD'nin Orta Doğu siyasetine temel oluşturan Osmanlı'yı diriltme çabalarıdır. Bunlar burada Osmanlı tipi bir hegemonya peşinde. Bunu hem bölge halkı istemiyor, hem de Osmanlı tipi hegemonya emperyalizmin siyasetine uygun düşmüyor. Emperyalizmin amacı Suriye'yi etnik ve mezhep esaslarına göre bölmek ve kendisine bağlı parçalar yaratmak. Yeni Osmanlıcı Davutoğlu ise düş peşinde. Tüm Orta Doğu siyaseti iflas etti. Hala uyanamadı adam. Kendilerini başa getiren emperyalizm, çok oldunuz artık yeter deyip ensesine tokadı vurduğu zaman mı ayılacak acaba?