Gerici Dilipak'tan Türkiye'ye hilafet önerisi
Yeni Akit yazarı ve Akil İnsanlar Heyeti üyesi Abdurrahman Dilipak bugünkü yazısında Vatikan tipi bir hilafeti Türkiye'ye önerdi.
Yeni Akit gazetesi yazarı ve Akil İnsanlar Heyeti üyesi Abdurrahim Dilipak bugünkü yazısında halifeliğin halen mevcut olduğunu belirterek, Vatikan benzeri bir yapının kurularak, anayasal statüde özerk bir yapının oluşturulabileceğini söyledi.
Dilipak yazısında, Hilafet yasal olarak halen mevcuttur. Hilafetin anayasal statüde, Vatikan/İtalya örneğinde olduğu gibi özerk hale getirilmesi ve evrensel statüsünün tanınması Türkiyenin laik kimliğine zarar vermez. Böyle bir oluşum, sadece Müslüman ülkeler ve halklar içinde değil, dünya barışı ve refahı, daha yaşanılır bir dünya, insan hakları ve hukuk devleti olmanın gereklerinin hayata geçirilmesi açısından da büyük bir önem taşımaktadır dedi.
Halifeliğin, Papalık benzeri bir yapıya sahip olabileceğini söyleyen Dilipak, kurumsal işleyişini şöyle anlattı:
Halife seçimle gelecektir.. Halife papanın olduğu gibi Mabudu,patriğin olduğu gibi ya da dini temsil kabiliyeti yoktur.. Halife Müslümanları temsil eder. Yetkisini onlardan alır ve onlara hesap verir. Onlar arasında koordinasyon, optimizasyon ve oryantasyon, senkranizasyon sağlar.. Onların ve alemlere rahmet olarak gönderilen bir peygamberin ümmeti olarak insanlığın, yaratılmışlığın hak ve hukukunun korunması anlamında çalışmalar yapar, Müslüman halkların öğrenim, sağlık, kültür, medeniyet, kalkınma faaliyetleri, refah ve mutlulukları, güvenlik ve esenliği, maslahat ile ilgilenir.. İhtilafların çözümüne katkı sağlar. Halifeye itiraz edebilirsiniz.. Sonuçta o da insandır ve yanılabilir.. Kötü bir halife cehenneme gider, ama onun iyi kalpli hizmetkarı cennete gidebilir.. Elbette iyi bir halifenin makamı da yüce olacaktır.. O makama oturan Ömer de olabilir, Yezid de! Hilafet olursa her şey düzelecek de demiyorum.. Ama hilafet olmadan bir şeyler eksik kalır.
Halifeliğin, cumhuriyeti yücelteceğini dile getiren Dilipak, Bütün inanç sistemleri gibi İslam da evrenseldir. Herhangi bir coğrafyaya, ırka tahsis edilemez. Hilafetle cumhuriyet küçülmez, yücelir.. Güçlü ve saygın bir cumhuriyet hilafetingücüne güç katar, güçlü bir hilafet ise cumhuriyetin gücüne güç katar dediği ve Osmanlıdan cumhuriyete geçerken hilafet nerede kaldı? başlığıyla yayımlanan (2 Kasım 2014) yazısı şöyle:
HİLAFET NEREDE KALDI?
İlk Meclis Osmanlı Meclisi Mebusanının devamı idi ve hilafetin ve saltanatın korunması için kurulmuştu..
Sonra cumhuriyete geçildi. Ardından Hilafet mana ve mefhum olarak, cumhuriyet ve TBMMnin şahsı manevisinde mündemiç olduğu ifade edilerek hilafet makamı kaldırıp yetkisi Meclise ve onun adına da Diyanet ve vakıflara bırakıldı.
Hilafet Fonu İş Bankasına sermaye yapıldı.. Dini vergilerden oluşan bir fon, kişilere temlik edildi ve ardından laikçi bir siyasi harekete emanet edildi..
Dini kurumla devlet ilişkisini tanzim eden batı literatüründe 3 yaklaşım tarzı var. Teokrasi, laiklik ve Bizantinizm.. Laiklik kilise - devlet ilişkisini düzenler, teokraside dini otorite siyasete yön verir, Bizantinizm de siyasi otorite dini otoritenin üzerinde bir yere sahiptir..
Osmanlı bunlardan hiç birine benzemez.. Ya da hepsine benzeyen yönleri vardır. Yani ne aslının aynı ve ne de gayrıdır.. Bu durum hem İslamdan hem de Osmanlı devletindeki milletyapısından kaynaklanan bir durumdur. Ve bu durumu batılı kavram ve kurumlarla anlamak ya da açıklamak mümkün değildir.. Medine Sözleşmesi, Hılfül Fudul ve Hz. Ömerin Kudüste kurduğu millet sistemi, bu yapıyı anlamak için iyi bir anahtar olabilir..
Osmanlıda çoğulcu hukuk düzeni vardı. Bir yanda dini hukuk öte yandan daha seküler bir örfi hukuk. Yine de genel anlamda dinin meşruiyet alanı dışına çıkmayan bir yaklaşımı esas alan bir anlayış hakimdi. Toplum hayatında dini, hatta mezhebi, etnik ve coğrafi çoğulculuk vardı..
Osmanlı geleneği Anadolu uygarlıklarından damıtılmış, özgün bir uygarlıktı, sanatı ve edebiyatı ile böyle bir derinliğe sahipti..
Yeni yönetim dini ve tarihi arka planı yok saydı ve erişimi engellemek için harf devrimi yaptı ve hatta laikçi bir uygulama ile dinle, tarihle toplumun bağını kesmek için her yolu denedi..
Hilafeti ellerinde tutmak istiyorlardı, çünki, ileride devletin biçimlendirdiği, reforma tabi tutulan yeni dinin İslam coğrafyasına yayılmasında işe yarayabilirdi. Öte yandan eğer hilafet tümden reddedilirse, başka ülkelerde birileri yeni bir hilafet hareketi başlatabilirdi..
Böylece hilafet laikçi bir rejimin kontrolünde donduruldu..
Esasen, saltanat kaldırılırken hilafet korundu.. Hilafet eğer laik bir devlete emanet edilmek yerine, mesela anayasal statüde özerk bir yapıda, mesela Eyyüb Sultanda bir özel alanda ekümenik anlamda varlığını sürdürecek olsa idi, bugün sayıları 63ü bulan İslam ülkesinin ve sayıları 1,5 milyarı bulan Müslümanın kalbi burada atacak, dini vergiler burada toplanacak, dünya barışı, güvenliği için Türkiye bir ağırlık merkezi olacaktı..
Bugün BMde 200e yakın üye ülke var. Bunlardan nerede ise üçte biri İslam ülkesi. Ayrıca bugün Hindistan gibi, Rusya gibi,Çin gibi AB ülkeleri gibi, ülke olarak Müslümanlar çoğunlukta olmasa da, bugün dünya Müslümanlarının üçte biri bu ülkelerde yaşıyor.. Yani dünya ülkelerinin üçte biri Müslüman ama, Müslümanlar dünya devletlerinin dörtte üçünde etkin bir nüfus gücüne sahiptirler..
Hilafet yasal olarak halen mevcuttur. Hilafetin anayasal statüde,Vatikan/İtalya örneğinde olduğu gibi özerk hale getirilmesi ve evrensel statüsünün tanınması Türkiyenin laik kimliğine zarar vermez.. Böyle bir oluşum, sadece Müslüman ülkeler ve halklar içinde değil, dünya barışı ve refahı, daha yaşanılır bir dünya, insan hakları ve hukuk devleti olmanın gereklerinin hayata geçirilmesi açısından da büyük bir önem taşımaktadır..
Halife seçimle gelecektir.. Halife papanın olduğu gibi Mabudu,patriğin olduğu gibi ya da dini temsil kabiliyeti yoktur.. Halife Müslümanları temsil eder. Yetkisini onlardan alır ve onlara hesap verir. Onlar arasında koordinasyon, optimizasyon ve oryantasyon, senkranizasyon sağlar.. Onların ve alemlere rahmet olarak gönderilen bir peygamberin ümmeti olarak insanlığın, yaratılmışlığın hak ve hukukunun korunması anlamında çalışmalar yapar, Müslüman halkların öğrenim, sağlık, kültür, medeniyet, kalkınma faaliyetleri, refah ve mutlulukları, güvenlik ve esenliği, maslahat ile ilgilenir.. İhtilafların çözümüne katkı sağlar. Halifeye itiraz edebilirsiniz.. Sonuçta o da insandır ve yanılabilir.. Kötü bir halife cehenneme gider, ama onun iyi kalpli hizmetkarı cennete gidebilir.. Elbette iyi bir halifenin makamı da yüce olacaktır.. O makama oturan Ömer de olabilir, Yezid de! Hilafet olursa her şey düzelecek de demiyorum.. Ama hilafet olmadan bir şeyler eksik kalır..
Bütün inanç sistemleri gibi İslam da evrenseldir. Herhangi bir coğrafyaya, ırka tahsis edilemez..
Hilafetle cumhuriyet küçülmez, yücelir. Güçlü ve saygın bircumhuriyet hilafetin gücüne güç katar, güçlü bir hilafet isecumhuriyetin gücüne güç katar..
Bu anlamda Diyanet ve dini vakıfların statüsünün yeniden gözden geçirilmesi gerekir. Aynı düzenlemenin diğer dinler için de gerçekleştirilmesi gerekir aslında.. Asıl açılımın bu konuda olması gerekir.. Paralel din tehdidine karşı da bu model bir çözüm olabilir..
İş Bankasının da bu yapıya devri gerekecek gelecekte.. Zaten şimdiden Hilafet Fonu ile kurulanbankanın Diyanete devrine ilişkin devam eden açılmış bir dava var..
Ha! Bu arada unutmadan belirtelim, Büyük Britanya Kraliyet Sarayı, aynı zamanda Anglikan Kilisesinin başıdır efendim..
Selâm ve dua ile..
İleri haber
Erdoğan'dan da iyi halife olur
Fırsat bulurlarsa bunu da yaparlar. Saltanatı da geri getirirler. Ilımlı islam diyerek geldiler, dümeni mollalar düzenine doğru kırdılar.