Stalin Lenini zehirledi mi? -Ahmet Kaplan
Emperyalistler, solu değersizleştirme kampanyasında çoğu zaman solcuları kullanırlar
Geçenlerde hemen hemen tüm tekelci basında Leninin Stalin tarafından zehirlendiği haberi yeniden yer aldı. Yeniden diyorum, çünkü buna benzer haberler düzensiz periyotlarla tekelci medyada sürekli olarak yer almaktadır. Maryland Üniversitesinde yapılan bir konferansa Dr Harry Vinters tarafından sunulan bir tebliğe göre, Lenin frengiden değil ama büyük ihtimalle stres kaynaklı damar sertliğinden ölmüş. Dr Vinters, Leninin zehirlenmiş de olabileceğini ama bu konuda delil olmadığını söylüyor. Dr Vintersin Leninin zehirlendiğine ilişkin hiçbir delilin olmadığını açıklamasına rağmen, hemen tüm tekelci medya Leninin Stalin tarafından zehirlendiği tezini işledi. Tüm bu dezenformasyon kampanyasının kaynağı Troçkinin bir yazısıdır.
Troçki, Liberty adlı liberal bir dergide 10 Ağustos 1940 tarihinde yayımlanan yazısında, Stalinin Lenini zehirlemiş olduğunu iddia eder. Leninin Stalin tarafından zehirlendiği iddialarının temelini Troçkinin öldürülmeden kısa bir süre önce yazdığı bu yazı oluşturur.
Troçkiye göre Stalin 1923 Şubatının sonunda, kendisinin ve Kamenev ile Zinovyevin de bulunduğu gayriresmi bir politbüro toplantısına gelmiş ve Leninin kendinden zehir istediğini iddia etmiştir.
İddia edilen şeyler oldukça ciddidir. Troçki, Leninin Stalinden böyle bir talebi olup olmadığının gerçekte bilinmediğini söyler, çünkü hastalığı nedeni ile Lenin ile konuşmak ve bunu doğrulamak mümkün değildir, eğer Leninin böyle bir talebi olmuş ise bile, bunu Lenin ya Stalini denemek için böyle bir yöntem izlemiştir, ya da kendisini öldürmekte çıkarı olan tek kişinin Stalin olduğunu Lenin de bildiği için, Lenin zehiri ondan istemiştir. Troçkiye göre Lenin ve Stalin düşmandırlar ve eğer Lenin ayağa kalkarsa Stalinin işini politik olarak bitirecektir. Bu yüzden Leninin ölmesi Stalinin çıkarına uygundur. Ayrıca diye devam eder Troçki, Lenin partiye yazdığı ve vasiyatnamesi olarak geçen son mektuba yaptığı bir ekle Stalin ile tüm ilişkilerini bitirdiğini ilan etmiştir. Bu olaydan iki hafta sonra Stalin politbüroya Leninin kendinden zehir istediğini söylemiştir.
Troçkinin bu yazısından bu yana sürekli olarak Leninin Stalin tarafından öldürüldüğü ileri sürülür. Troçkinin yazısının ingilizce metnine nette şu linkten ulaşabilirsiniz: http://www.libertymagazine.com/mysteries_trotsky.htm
Troçki, Yagodanın mahkum edilmesini de söylediklerine kanıt olarak gösterir. 1937 yılında Bukharinin yargılandığı davada Bukharin ile beraber eski içişleri bakanlarından Genrikh Yagoda da yargılanmıştır. Yagoda birçok başka ciddi suçun yanısıra, eski içişleri bakanlarından Menzinsky, Maksim Gorki ve Gorkinin oğlunu zehirleyerek öldürtmekle de suçlanmış ve suçlu bulunarak idam edilmiştir. Mahkeme de Yagoda kendisi aleyhindeki iddialardan Gorkinin oğlunu zehirleyerek öldürttüğünü kabul eder ama Gorkiyi kabul etmez. Onun ölüm nedenini gizli oturumda açıklayacağını söyler. Ama dediğim gibi sonunda bu suçlardan (ve bir hayli başka suçlardan da) suçlu bulunur ve idam edilir. Yagodanın işlediği cinayetler o dönem Sovyet basınında parti içi muhalefetin Stalin ve diğer Bolşevik önderlere yönelik işlediği cinayetlerin bir parçası olarak kabul edilmiştir.
Bu arada parentez olarak açıklayalım 1906 yılından beri bolşevik olan Yagoda ilginç bağlantıları olan bir kişiliktir. İngilterede Liberal Parti Genel Başkanı ve hükümette Başbakan Yardımcısı olan Nick Gleggin büyük halası Baroness Moura Budberg Yagodanın 1930lı yıllardaki sevgililerinden birisi idi. Önemli bir Rus aristokratı olan bu kadın İngiliz Mata Hari olarak adlandırılır ve 1918 yılında ünlü İngiliz casusu Lockhard ile beraber Lenin suikastından tutuklanmış ve daha sonra serbest bırakılmıştır. Baroness Moura Budberg hakkındaki bilgilere ilişkin İngilterede hala gizlilik yasağı vardır. Yagoda ise mahkemede bu casuslar ile olan ilişkilerini görev gereği olarak savunmuş, açıklamalarını ise gizli bir celsede yapmak istemiştir. Ne yazık ki bu konuda Rus belgeleri de hala gizlidir. Yagoda aynı zamanda Çekanın başkanı olarak Kirov cinayetini kolaylaştırmaktan mahkum olmuştur.
Troçki işte bir dönem Çeka başkanı olan Yagodanın Gorki ve diğerlerini zehirlediğini kabul eder. Yazısında bunun doğru olduğunu söyler ama der, Yagoda tüm bu cinayetleri Stalinin emri ile işlemiştir. Troçkiye göre Yagoda Stalinin has adamı idi ve mahkemede onu mahkum ettirerek Stalin her şeyi bilen birinden kurtulmuştur. Lenini zehirleyen zehiri Stalin Yagodadan almış olmalıdır Troçkiye göre.
Burada ilginç olan nokta Troçkinin Yagodanın cinayetlerini inkar etmemesi ve kabullenmesi. Ama bu cinayetleri bir kalem darbesi ile Stalinin üzerine yıkıyor. On yedi seneye yakın bu konuda niye sustuğu ama birden 1940 yılında bu olayları niye hatırladığı konusunda da hiçbir açıklama getirmiyor. Troçkinin bu yazısı elde hiçbir delil yok iken emperyalist propaganda çevrelerinde Kirovu da aslında Stalinin öldürttüğüne delil olarak sayıldı. Troçkinin bu iddiaları emperyalistlerin solu, Sovyetler Birliği ve sosyalizmin tarihini değersizleştirme kampanyalarında kullanılan en önemli yazılardan biridir. Düzenli aralıklarla Stalinin Lenini zehirlettiği, öldürdüğü haberlerinin dünyanın önemli tekelci medyasında yer almasının nedeni budur.
Ama yukarıda da belirtiğim gibi, Troçki birçok gerçeği ters yüz etmekte, bazı konuları saklamakta, bazı konularda da alenen yalan söylemektedir. Birincisi Yagoda, Bukharin ekibinin içindedir. Sadece Yagoda değil ama ondan sonra gelen Çeka başkanı Yezhov da Bukharin ekibinden olan bir kişidir. Bu konuda 1970li yılarda Bukharinin eşi tarafından yazılan anılarına bakılabilir. Öyle ki kocası Yezhov döneminde idam edildiği halde Anna Larina (Bukharinin eşi) Yezhovun ne kadar iyi bir adam olduğunu söyler durur. Ama Troçkinin ters yüz ettiği tek şey Yagoda hakkındaki bilgiler değildir. Leninin ne zaman zehir istediği, ve kimlerden zehir istediği hakkında da yalan söylemektedir.
Troçkinin verdiği bilgiler arasında bulunan tek doğru bilgi Leninin Stalinden zehir istediğidir. Ama Troçkinin iddia ettiği gibi 1923 Şubatında değil, çok daha önceleri, önce 1921-22de daha sonra da 1922 Mayısında Lenin Stalinden zehir ister. Lenin hastadır, bir bitki gibi yaşamak istememektedir, artık sonunun geldiğini düşünmektedir. O psikoloji altında en yakını olarak gördüğü Stalinden kendisine zehir getirmesini ister. Stalin ise bu isteği Lenini sakinleştirerek, ve doktorların hala umutlarını kesmediğini söyleyerek başından savar. Ve Leninin kızkardeşi Maria Ulyanovanın ve karısı Krupskayanın mektuplarının gösterdiği gibi bunu Troçki de dahil tüm politbüro üyeleri bilmektedir.
1990lardan sonra Sovyet arşivlerinde bazı belgelerin gizlilik kaydı kaldırıldı. Arşivlerde Leninin kızkardeşi Maria Ulyanovanın parti merkez komitesine Lenin ölmeden önce yazdığı bir mektup var. Ulyanova bu mektupta 1921-22 kışında Lenin hasta düştü. O sıralarda, tam olarak ne zaman olduğunu hatırlamıyorum, Lenin, Staline büyük ihtimalle felç olacağını söylemiş ve ondan eğer böyle bir şey olursa potasyum siyanür elde etmesi ve bunu kullanmasında yardım edeceği sözü vermesini istemiş. Stalin bu sözü vermiş. Bunun için Stalini seçmesinin nedeni onun gerçekten duygusallıktan uzak, sert ve çelikten bir insan olduğunu bilmesi idi. Bu tür bir şeyi isteyebileceği herhangi bir başkas
ı yoktu. Mayıs 1922de olan ilk felçten sonra Lenin, Stalinden aynı şeyi tekrar istedi. Lenin artık sonunun geldiğine karar vermişti ve Stalinin yanına getirilmesini istedi. O kadar ısrar etmişti ki, onu kıramadılar. Stalin, Lenin ile beş dakika kadar bile olmayan kısa bir süre görüştü ve odadan dışarı çıktığında bana ve Bukharine Leninin ondan artık sözünü yerine getirme vakti geldiği için zehir istediğini söyledi. Stalin ona yapacağı sözünü vermiş, Lenin onunla kucaklaşmış ve Stalin odadan çıkmış. Hep beraber konuştuktan sonra biz Lenini teskin etmeye karar verdik ve Stalin tekrar odaya girdi ve doktorlarla konuştuğunu, onların hala ümitli olduklarını, ve Lenine verilen sözün yerine getirilme vaktinin daha gelmediğini söyledi. Lenin oldukça neşelenmişti ama yine de Staline beni kandırmıyorsun değil mi? diye sordu. Stalin ise ben seni ne zaman kandırdım diye cevap verdi. Ayrıldılar ve birbirlerini Lenin kendini daha iyi hissedinceye kadar görmediler
O günlerde Stalin diğerlerinden daha fazla onun ile beraberdi. Kremlin arşivlerinden aktaran, Edward Radzinsky, Stalin sayfa 184-185. (Anti komünist bir gazeteci olan Radzinsky 1991 yılında arşivler aşıldığında Kremlindeki arşivlere ilk girenler arasındadır ve Troçkiyi yalancı çıkaran yukarıdaki mektubun ve diğer belgelerin ortaya çıkmasından hiç de memnun değildir. O yüzden mektuptan sonraki birkaç sayfada aslında Stalinin ne kadar karaktersiz bir adam olduğunu yeniden tekrarlar durur. Stalin hakkındaki birçok iddianın arşivlerde geçersizleştiğini görünce çok mutsuz olmaktadır ve bu da kitabına yansımaktadır.)
Aslında Leninin zehir istediği tek kişi Stalin değildir. Yine yeni çıkan arşiv belgelerine göre eşi Krupskaya 1923 17 Martında gizli kalması kaydı ile Politbüroya gönderdiği bir mektupta Leninin ondan bir miktar potasyum siyanid bulmasını istediğini yazar. Ama der Krupskaya ben bu ricayı yerine getirecek güçten yoksunum. (Radzinsky, age, sayfa 196.) Ama Stalin Leninin ötenazi isteğine karşı çıkar ve politbüro da bu kararı alır. Ama bu sefer Radzinsky Stalinin bu kararını eleştirir! Burjuvalara dönek olmadığınız sürece hiçbir zaman yaranamazsınız! Bu arada Krupskayanın mektubunun tarihine bakınız. Troçkinin Stalinin Leninin zehir istediğine ilişkin söylediği tarihler. Olayı gündeme getiren Stalin değil Krupskaya, üstelik sözlü değil yazılı bir mektup ile. Üstelik daha önceden benzer bir talep Maria Ulyanovanın mektubu ile olay politbüroya bildirilmiş. Politbüroda Staline zehirin verilmesine karşı çıkan kişi ise Stalin.
Yukarıdaki belgelerden de anlaşılacağı gibi Lenin hastalığının ilerlediği günlerde ve iyileşme umudunun kalmadığı anlarda çevresinde bulunan kişilerden, karısından ve arkadaşlarından ötenazi isteğinde bulunmuştur. Bu konuda Stalini seçme sebebi eşi Krupskayayı seçmesi ile aynıdır. Yakın ve güvendiği arkadaşıdır. Ama ikisi de bu isteğini onu teskin ederek savuşturmuşlardır. Üstelik Leninin ötenazi isteği gayriresmi bir politbüro toplantısında değil resmi bir politbüro toplantısında tartışılmıştır. Tüm bu kararlar ve mektuplar bir politbüro üyesi olan Troçkinin bilgisi dahilinde idi ve Troçki bunlara rağmen politik çıkarları uğruna gerçekleri çarpıtmıştır.
Troçkinin niye böyle bir yalan söylediğini anlamak için aslında 1940 yılı ağustosuna geri gitmekte fayda vardır. Troçki bu yazı öncesi ABDde Komuüist Parti faaliyetlerini soruşturan Dies komitesine ifade vermeyi kabul etmiş ve bu durum kendi taraftarları arasında bile büyük tepki toplamıştı. Troçki daha sonra bu tepkiyi, Dies komitesini bir platform olarak kullanacağını iddia ederek yumuşatmak istemiştir. Başkanı olan Martin Dies adı ile anılan Dies komitesi daha sonra yine başkanı olan Mc Carthy adı ile anılan Mc Carthy komisyonunun öncelidir. Ancak faşist bir komisyonda Sovyetleri ve takipçilerini (yani ABD komünistlerini) eleştirmenin, onların faaliyeterini teşhir etmenin nasıl bir platform olacağı bellidir. O yüzden bu açıklama kendi taraftarlarını bile tatmin etmemiştir. Zaten bu yazının yayımlanmasından 20 gün sonra, 30 Ağustos 1940ta Troçkinin oldukça yakın çevresinden olan Jacques Monarc/Roman Mercader Troçkiyi kafasına bir çekiç ile vurarak öldürdüğünde gerekçe olarak onun Dies komitesine ifade vermek istemesini ve onun kız arkadaşı ile evlenmesine karşı çıkmasını gösterir. Troçkinin sekreteri katilin birkaç yıllık kız arkadaşıdır ve Troçki ve katil iyi aile dostudurlar.
Emperyalistler, solu değersizleştirme kampanyasında çoğu zaman solcuları kullanırlar. Halil Berktay ve Gün Zileli gibilerin 35 yıl sonra 1 Mayıs katliamını tam da 12 Eylül iddianamesi açıklandığında solun üzerine yıkıp devleti ve 12 Mart darbecilerini aklamaya çalışması böyle bir çabanın ürünüdür.
Biz tarihe günümüzü aydınlatması açısından bakarız, geçmiş sosyalist devletler ve deneyimler de bu açıdan eleştirel bir gözle incelenmeli ve tartışılmalıdır. Ancak Soğuk Savaş propagandaları ile geçmişi anlamak mümkün değildir. Geçmişi anlayabilmek ve onun sağlıklı bir değerlendirmesini, eleştirisini yapabilmek için, önce dezenformasyon ile gerçeğin birbirinden ayrılması gereklidir.