Evren, Evrim ve Rennan
Ender Helvacıoğlu
Değerli okurlar, siz bu yazıyı okurken ben İzmirde Prof. Dr. Esat Rennan Pekünlüyü cezaevine uğurlayanların arasında olacağım.
Rennan Hoca, 27 Kasım Perşembe (bugün) saat 10.00da Bornova Büyük Park içinde yer alan Evlendirme Dairesinde Evren ve Evrim konulu son dersini verecek, aynı gün öğleden sonra da Foça Açık Cezaevine teslim olacak. Bu ders kaçmaz!
Evet, bir gökbilimciyi cezaevine uğurluyoruz bugün.
Nedeni, ülkemizin önde gelen bu gökbilimcisinin, Anayasa ve Yüksek Yargı kararlarına karşın üniversitelerde YÖKün dayatmasıyla başlatılan türban serbestliğine karşı çıkarak öğrencilere AYM ve AİHM kararlarını anımsatıp bunlara uymaya davet etmesi. Pekünlü, öğrenim özgürlüğünü engellediği gerekçesiyle yargılandığı davada en üst sınırdan kesilen ceza ile 2 yıl 1 ay hapis cezasına mahkûm edildi.
Kısacası laikliği ve aydınlanmayı savunduğu için hapse girmektedir Pekünlü. Hepimiz adına
Bunu bütün dünyaya duyurmak boynumuzun borcu.
Evet, Evren ve Evrim cezaevine konuluyor bugün. Düşünsenize bu cezaevini
Kim girmek istemez?
Giordano Bruno orada, Campanella, Kopernik, Galilei orada, Takiyüddin, Ömer Hayyam, İbn Haldun orada, Jean Meslier, Voltaire, Rousseau orada, Darwin, Marx orada
Turan Dursun orada, Rennan orada
Kim girmek istemez?
Görelilik, Kuantum, Plazma Evren orada, Evrim Kuramı orada
Kim girmek istemez?
Kuyrukluyıldıza modül indirmeyi mi tartışırsınız, içinde bulunduğumuz galaksi kümesinin boyutlarını mı
Büyük Patlamanın olup olmadığını mı, ilk hücrenin nasıl oluştuğunu mu
Kim bu entelektüel derinliklere dalmak istemez?
Foça Açık Cezaevi, dünyanın en özgür yeri oluyor bugün.
Vah zavallı yargıçlar
Nasıl da kendilerini alçaltarak ölüme mahkûm ettiler
Campanellayı zindana tıkan, işkencelere boğan, Galileiyi ölümle tehdit edip düşüncelerini değiştirmeye zorlayan Engizisyon yargıçlarının adlarını hangimiz biliyoruz bugün? Ama Dünya hâlâ dönüyor! Böylelerine kara cübbeliler mi desek, yoksa Pekünlünün terminolojisiyle, en ufak bir ışık demetine bile izin vermeyen karadelikler mi?
Vah zavallı rektör
Nasıl da el pençe divan durdu, ufaldı
Padişahın eteğini öpüp onun despotluğunun kılıfını hazırlamakla görevli, gerçek bilimciler karşısında yaşadığı aşağılık duygusunu onları gammazlayıp öç alarak yenmeye çalışan kapıkulu ulemasından ne farkınız var sizin? Aşağılıyoruz böylesi küçük adamları! Bunlara da beyaz cüceler diyelim.
Yazımızı Rennan Pekünlünün sözleriyle bitirelim:
Yanmak, gökbilimcilerin yazgısıdır. Üzerinde çalıştıkları yıldızlar, gökadalar en soğuk olanından en sıcağına dek yanar; gözlemevleri yanar; iğrenç bir zorlamayla engizisyon önünde diz çöküp pişmanlığa davet edilirler, yürekleri yanar; kafaları kazınır zindanlara atılırlar, hem kendileri hem de yakınları yanar. Yazgısı yanmak üzerine çizilmiş olan gökbilimciler, bir anlamda üzerinde çalıştıkları cisimlerin yazgısını öykünürler. Ancak bu, bilinçli, kendini tüketici bir öykünmedir. Çevresini aydınlatabilmek için kendisini tüketmesi gerektiğini üzerinde çalıştığı yıldızdan ve kendisine örnek olan ozanından, Nazım Hikmetten öğrenmiştir: Ben yanmasam, sen yanmasan, biz yanmasak, nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa?
Âlem adam doğrusu Rennan Pekünlü! İçeri girişine bile astronomik bir boyut katmış. Çıkışını neye benzetsek acaba? Büyük Patlama kuramına eleştirel yaklaştığını biliyorum ama
Evren, Evrim ve Rennan içerde kaldığı sürece biz dışarıdakilere rahat yoktur artık.
Kör olasın demiyorum; kör olma da gör beni
Nurettin Abacıoğlu
Bu yazı erken bir yazıdır. Bir yolculuk öncesi İlerinin Perşembe sayfası için yazılmıştır. Bu yazı, Rennan Foça zindanına girmeden önce, hepimizin hürriyeti için yazılmıştır.
Bu yazı artık bir geç yazıdır. Onca yazıp, çizme; onca kendi yağı içinde kavrulan bir mücadele ve uğraştan sonra, işin sonunda vardığımız nokta için yazılmıştır. Rennanın esareti, bu çağın bir Dreyfüs davası olmuştur
Sözü nereye getirmek istediğim apaçık bellidir. Önceki yazıları okuyan okuyucu, ne de çok tekrar ettin dememelidir. Rennan yazıları külliyat olsa bile, şimdi zaman, tarihe not düşme günleridir.
Yazılmalıdır ki, yarın bir gün bu işlerin hesabı doğru sorulabilsin.
Yazılmalıdır ki, yan çizeni; mıştır yapanı iyi seçilebilsin.
Yazılmalıdır ki, cem-i cümlesinin kalabalıkta hürriyet, demokrasi nutku atan, sonra da tiranların önünde el pençe divan durup gericiliğin ekmeğine yağ süreni olduğu hatırlanabilsin.
Yazılmalıdır ki, eğri oturanın ülkeyi nasıl eğretilendirdiği iyi anlaşılabilsin.
Doğmamış çocuklar için yazılmalıdır ki, bir daha bugünlere benzer bir çağ görülmesin
Gün olup bildirilere bile imza koymayan, ya da virgülün yerini beğenmeyip destek vermeyenin memleket payandalarına nasıl da balta vurduğu, suya değil, bilince kazınabilsin
Türkiye tarihsel olarak yine ayıplı zamanlarından birisini geçmektedir. Rennan bu ayıba direnenlerin, boyun eğmeyenlerin onurlu bir bedel ödeyeni olmaya gönüllü olmuştur. Küçük ve fakat nitelikli bir saf onun ardında durmuştur. Ve hepsi birden şimdi Karaburun mağlupları olmuştur.
Tam iki gün önce, Rennandan aldığım son iletide bir grup arkadaşına ve bana şu notları düşmüş:
Yanmak, gökbilimcilerin yazgısıdır. Üzerinde çalıştıkları yıldızlar, gökadalar en soğuk olanından en sıcağına dek yanar; gözlemevleri yanar; iğrenç bir zorlamayla engizisyon önünde diz çöküp pişmanlığa davet edilirler, yürekleri yanar; kafaları kazınır zindanlara atılırlar, hem kendileri hem de yakınları yanar. Yazgısı yanmak üzerine çizilmiş olan gökbilimciler, bir anlamda üzerinde çalıştıkları cisimlerin yazgısını öykünürler. Ancak bu, bilinçli, kendini tüketici bir öykünmedir. Çevresini aydınlatabilmek için kendisini tüketmesi gerektiğini üzerinde çalıştığı yıldızdan ve kendisine örnek olan ozanından, Nazım Hikmetten öğrenmiştir:
Ben yanmasam,
sen yanmasan,
biz yanmasak,
nasıl çıkar
karanlıklar
aydınlığa
Rennan 27 Kasımda Foça ceza ve tutuk evinde olacak. Umut edilir ki kocaman bir dost halesi onu uğurlayacak. Buluştuğumuzda ağlaşma, hayıflanma, Allah kurtarsın avazlarıyla hürriyeti yukarıya emanet işlemleri olmayacak. Zira bu işlerin, kaderdir yutturmacasıyla ilgisi olmayacak.
Rennan bir öğretmendir. Bedeni zincirlense de, kafası ışıldayan, etrafına ışık saçandır. Öğretmen olan her koşulda işinin gereğini yerine getirir. Rennanda böyle yapacak. Mahpusluğun yolunu tutmadan, kendi yolunu aydınlatan fenerin şavkını bize de tutacak. Bir aydına da bu yakışır. Rennan Perşembe sabahı saat 10 da Bornova Belediyesi nikâh salonunda öğrencilerine, dinleyenlerine Evrim ve Evren dersini anlatacak
Rennan, çağının engizisyonuna evrenin yangınından bakacak
Engizisyon tarihsel olarak Katolik Kilisesi'ne bağlı bir mahkeme sistemi olarak ortaya çıkmıştır. Latince, inquisitio teriminden türemiş ve özellikle 13. yüzyılda Hıristiyanlık inancına ve ilkelerine karşı gelenleri bulup cezalandırmak üzere kurulan Kilise örgütü ve mahkemeleri olarak yapılanmıştır. Engizisyon, Kutsal Kurul anlamını da taşır. Bu kutsal kurul, Hıristiyanlığa ve getirdiği ilkelere karşı çıkanları, sadece Kilise'nin değil; aynı zamanda devletin de düşmanı saymıştır. Tarihi kayıtlara bakılırsa, Batı'da, 1481-1808 yılları arasında Katolik kilisesinin siyasi baskı aracı olarak faaliyet göstermiştir. Bu dönem içinde de, Engizisyon mahkemelerince yakılarak öldürülme cezasına çarptırılan kurban sayısı, otuz dört bine ulaşmıştır.
Tarihi malumata dair binlerce kayıt her yerde bulunmaktadır.
Türkiyenin aydınlanmacı üniversitesine ilişkin Engizisyon son dönemde Rennan için işletilmiştir. Bir siyaset kisvesi haline konan türban ve onun üzerinden sahnelenen din merkezli girişimler, Rennana kurulan kumpasın ayakları olmuştur. Dinci gericilikte sınırların gelip dayandığı yer ile laik yaşam tarzının alaşağı edilmesi bu Dreyfus davası ile gerçeklik kazanmıştır. Sadece o mu; Rennan üzerinden üniversite ve yargının her kanalı suskunlaştırılmış ve teslim alınmış, böylece islamofaşist parti-devlet rejimi kendine yeni bir meşruiyet kanalı açmıştır.
Geleceğimize sahip çıkmak adına; aydınlanmayı ülkenin şiarı kılmak yolunda; yeniden örgütlenmek ve Cumhuriyeti yeniden toplumculuk damarı üzerinden kurmak bağlamında Rennan akademinin onurudur
Rennan, yarın mücadelede yeni bir sayfa açıyor. Rennan kürsüsünü aldığında ve evrimi ve evreni aydınlık kafasında kurduğunda sözünü de şöyle bağlıyor:
Kör olasın demiyorum; kör olmada gör beni
Rennan Hoca'yı esir alabilirsiniz, teslim alamazsınız...
Ahmet Çınar
Bu yazının yayında olduğu saatlerde bizler, Prof. Dr. Rennan Pekünlünün cezaevine girmeden önce vereceği Evren ve Evrim konulu son dersi dinliyor olacağız. Ardından Rennan hocamızı Foça Açık Cezaevine uğurlayacağız.
Rennan hocayı götürüp ellerimizle cezaevine teslim edeceğiz demiyorum, geçici bir süre ikamet etmek üzere orada bırakacağız.
Teslim etmeyeceğiz, çünkü Rennan hoca hiçbir zaman AKP adlı ucube diktatörlüğe teslim olmadı. Çünkü Rennan hoca gerçek bir bilim insanı.
Gerici, piyasacı, tam boy Amerikancı iktidara yaltaklanmadı, dekan ya da rektör olmak için kılıktan kılığa girmedi, eğilip bükülmedi. Bilim insanı sıfatını onurla, başı dik olarak taşıdı.
AKP adlı islamofaşist diktatörlük, Rennan hocayı hukuksuz bir şekilde, anayasaya ve Anayasa Mahkemesi kararlarına aykırı bir şekilde cezalandırarak, sembolik anlamda bir rövanş almak istedi.
Neden biliyor musunuz?
Çünkü AKP diktası, Rennan hocayı yargılamaya, mahkum edip cezalandırmaya mahkum ve mecburdu. 12 Eylülden bu yana devam eden laiksizleştirme ve dinselleştirme adlı uzun operasyonun tüyünü diken AKP, rejim değişikliğini tescillemek için Rennan hocaya bu cezayı vermek zorundaydı. Kendisini laik, kamucu, ilerici, cumhuriyet yurttaşı bir bilim insanı olarak tanımlayan Rennan Pekünlünün şahsında, bu niteliklere sahip herkes cezalandırılmalıydı.
Üstelik bu cezalandırma, anayasa ve Anayasa Mahkemesi kararları hiçe sayılarak yapılıyordu. Anayasa Mahkemesinin 1989, 1991 ve 2008 yıllarında ayrı ayrı aldığı kararlar çok açıktı: Türban dini bir simgedir, laiklik ilkesine aykırıdır, yükseköğretim kurumlarında serbest bırakılamaz.
Bu kararların tümü yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlıyor.
Ama AKP diktatörlüğünü bağlamıyor.
Çünkü AKPnin artık anayasa, Anayasa Mahkemesi falan tanımadığı çok açık. Bu durum, artık formel anlamda bile anayasanın, Anayasa Mahkemesi kararlarının ortadan kaldırılması anlamına geliyor.
Yürütmeyi durdurma kararlarını uygulamayan, savcı çağırınca oğlunu ifadeye göndermeyen, yasaları ve anayasayı önünde bir engel olarak görüp her fırsatta şikayet eden birisi var karşımızda.
Kurduğu her cümlede Yeni Türkiyeye vurgu yaparak, 12 yıla yayılmış pasif bir karşı-devrimi gerçekleştirdiği kanaatini, toplumun ortak bilinçaltına zerk etmeye çalışan birisi.
Ve unutmamak gerekir ki, Hitler rejimi de Weimar anayasasını hiçbir zaman yürürlükten kaldırmadı; sadece yok saydı, uygulamadı!
***
İşte Prof. Dr. Rennan Pekünlü davasında da İzmir 4. Asliye Ceza Mahkemesi, özel bir görev ifa etti. Anayasa Mahkemesinin türban kararlarını yok sayarak, kendini Anayasa koyucu yerine koydu.
Anayasa Mahkemesinin kararlarını öğrencilere hatırlatan ve bu durumu tutanağa bağlayan bir bilim insanı, bir mahkeme tarafından Anayasa Mahkemesi kararları yok sayılarak mahkum edilmiştir.
Mahkum edilmiştir de ne olmuştur?
Rennan hocayı teslim alabilmiş midir?
Asla. Çetin ceviz bir ilerici, kül yutmaz bir laik, sapasağlam bir cumhuriyet yurttaşına toslamıştır AKP yargısı. Rennan hocaya 2 yıl 1 ay hapis cezası vermiştir, Rennan hocayı teslim alabileceğini sanmıştır; ancak Rennan hoca asla teslim olmamıştır.
Evet Rennan hocamız bugün öğleden sonra Foça Açık Cezaevine yerleşecektir; ancak zihninde, dilinde, yüreğinde Nâzımın "Mesele esir düşmekte değil / Teslim olmamakta bütün mesele dizeleri olacaktır.
***
Birkaç yıl önce AKP iktidarı herhangi bir dinsel inanışa sahip olmamayı, deist ya da ateist olmayı kriminal bir kategori içinde değerlendiriyor, suç sayıyor şeklinde tespitler yapıyorduk. Rennan Pekünlüye verilen bu cezayla birlikte AKP iktidarı bir adım daha atmıştır: Artık laik olmak, laiklikten yana açık ve net tavır koymak kriminal bir konudur, bir suç meselesidir.
Laik cumhuriyet rejiminden İslamcı bir dinsel despotizme doğru gerileyen karşı-devrimci altüst oluşun en çarpıcı simgesi, Prof. Dr. Rennan Pekünlü davasıdır. Rennan hocanın şahsında laiklik, laik anlayış ve aydınlanmacılık mahkum edilmiştir. Asıl yok edilmek, hapsedilmek, kahredilmek istenenler, Türban neyi örtüyor? sorusunu her daim soran insanlardır.
Rennan Pekünlü ise, yasalara göre yargılanıp cezalandırılmış bir mahkum değil, AKP adlı ucube diktatörlüğün Foça Cezaevine kapatılan bir esiridir.
Ve teslim olmamıştır. Olmayacaktır.
Bizler de Rennan hocanın öğrencileri, sevenleri, yol arkadaşları olarak, teslim olmayacağız islamofaşist AKP diktatörlüğüne
Esir düşsek bile!
Rennan Pekünlü'yü cezaevine koyan anlayış laikliğe düşman bir anlayıştır. Türkiye'yi nasıl bilirsiniz denildiğinde gerici ve faşist bir zihniyetin iktidarda olduğu bir ülke diyoruz, onlarca örneği vardı bunun, şimdi Rennan Pekünlü hocanın cezaevine konulması bu örneklerden biri haline geldi. Böyle bir ülkede bulunmaktan utanç duymayan bir insan solcu da değildir, insan da değildir.
"Sanatı ve bilimi durduramazlar"
Prof. Dr. Rennan Pekünlünün bugün son dersini verdikten sonra hapse girmesine tepki gösteren sanatçılar İleri'ye konuştu.
Meryem Yıldırım - İleri
Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Astronomi ve Uzay Bilimleri Öğretim Üyesi Prof. Dr. Rennan Pekünlünün bugün son dersini verdikten sonra cezaevine girmesine tepkiler çığ gibi büyüyor. Sanatçılar Pekünlüye verilen cezayı İleriye değerlendirerek, bilim ve sanatın Türkiyede karanlığa gömülmeye başladığını ifade etti.
MÜJDAT GEZEN: HUKUĞUN NE HALE GELDİĞİNİ ANLAYIN
Çok üzgünüm. Türkiyede hukuk sisteminin ne halde geldiğini anlayın işte. Size bununla özet geçtim. Bundan herkes anlaması gerekeni anlar
LEVENT ÜZÜMCÜ: ESNAFTAN PARAMİLİTER GÜÇ YARATANLAR...
Her iki taraf da kendine baskı yapıldı diyor. Türbanlı öğrenciler hocayı bunun üzerinden şikayet ediyor. Türkiyede bir mağdurlar cehennemi yaratılıyor. Herkesin hem dine hem bilime saygı duyması lazım. Türkiyede yıllardır inananla inanmayan birlikte yaşıyor. İşte bu mantık bunun dibine dinamit koymaya çalışıyor. Bu mantık esnaf ve zanaatkardan paramiliter güç yaratmaya çalışanlar. Bizim hep birlikte bunu anlamız lazım.
MEHMET AKSOY: BASKICI, OTORİTER, VANDAL..
Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğanın ucube deyip yıktırdığı Karstaki İnsanlık Anıtının heykeltıraşı Mehmet Aksoy Rennan Hocanın cezaevine girmesini sert sözlerle eleştirdi: Çok açık ki özgür düşünceyi sınırlamak istiyorlar. Mesaj açık: 'Benim gibi düşünürsen özgür olabilirsin, benim gibi düşünemezsen özgür olamazsın.' Bunlar hep tek ağızcı, tek fikirci anlayış. Bir otoriter rejim kuruluyor. Erdoğan ne düşünüyorsa olay odur. Sanata, bilime baskı kurarak susturmak istiyorlar. Ama tarihin hiçbir döneminde sanat ve bilim susturulamamıştır. Hitler döneminde sanatçılara baskılar yapılmış, hapislere tıkılmış, her şeyleri takip edilmiş, kontrol altına çalışılmıştır ama başarılı olamamışlardır. Sanatı ve bilimi durduramamışlardır. Sanatı ve fikirleri tecrit etmelerine rağmen başaramamışlardır. Bilim ve sanat önüne geçilemeyecek şeylerdir. İdeolojiye de sanata da hakim olmak istiyorlar. Bütün direnişlerin altında özgür düşünce ve kanunsuzluğa bir kaşı duruş vardır. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en acıklı dönemini geçiriyor. Bir bilim insanın seçilmesinin nedeni kendi düşüncelerine katılmadıkları için. Herkes tek düşünsüz, tek ağızdan konuşsun istiyorlar. Baskıcı, otoriter, vandal bir anlayış var. Bu ülkede Fazıl Sayın eserleri yasaklanıyor düşünebiliyor musunuz? İnsan onuru ayaklar altına alınıyor. İnsanları bilimden, ilimden, sanattan uzak tutmak istiyorlar. İnsanlar yerlerinden çıkmasın istiyorlar. 'Cahilsin, cahil kal' diyorlar. Olay budur.
"Rennan Hoca çıkacak, onlar içeri girecek"
Prof. Dr. Rennan Pekünlü, "Evren ve Bilim" konulu son dersini İzmir'de verdikten sonra Foça Cezaevi'ne uğurlandı. Cezaevi önünde Pekünlüyü uğurlayan hukukçular, akademisyenler ve yazarlar duygu ve düşüncelerini İleri Haber'le paylaştı.
Meryem Yıldırım - İleri
Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Astronomi ve Uzay Bilimleri Öğretim Üyesi Prof. Dr. Rennan Pekünlü bugün son dersini İzmirde verdikten sonra Foça Cezaevine uğurlandı. Renan Hocayı uğurlayan akademisyenler, hukukçular ve eğitimciler duygularını İleri Haberle paylaştı.
İZGE GÜNAL: BİR BİLİM ADAMI NASIL HAPSE ATILIR?
Kendimizi hiç iyi hissetmiyoruz. Bu ceza bilimin sonu anlamına geliyor. Bilimi, evrimi anlatan bir hoca hapse giremez. Bizim beklentimiz bugün bütün Türkiyede üniversitede eğitimin durması gerekiyordu. Ama şu olacak: Renan Hocayı mahkum edenlerin hepsi yargılanacak. Hoca çıkacak, onlar içeri girecek.
ENDER HELVACIOĞLU: BÜTÜN DÜNYAYA DUYURACAĞIZ
"Renan Hoca bugün çok bilimsel bir ders verdi. Hocanın verdiği mesaj şuydu:
'Bu bir son ders değil, daha yapacak çok işimiz var!' Zaten daha önce de hoca 'Aslanlar gibi yatarız' demişti. Öyle de olacak. Buradaki mesele laikliği ve aydınlanmayı savunan bir aydının içeri girmesidir. Bizim bunu bütün dünyaya duyurmamız lazım."
ENVER AYSEVER: "CUMHURİYET TARİHİ İÇİN BU BİR RİCATTIR"
Bu türden bir yargılama, Renan Hoca hakkında verilen bu hüküm demokratik bir toplum olarak görülen Türkiyenin ne kadar trajik bir durumda olduğunu gösteriyor. Türkiyenin bir hukuk devleti olduğu söyleniyor ama değil, neden?Çünkü Berkin Elvanların, Ali İsmail Korkmazların, yolsuzluk ve rüşvetin hesabının sorulmadığı bir Türkiyede hukuktan bahsedilemez. Şimdi de gerçek bir bilim adamının yargılanmasıyla karşı karşıyayız. Hocanın türbanlı öğrencileri eğitim hakkının engellendiği gibi bir gerekçe mümkün olamaz. Çünkü o dönemin koşullarında zaten YÖK kanuna göre aykırı bir şey yapmamıştı hoca. Bu cumhuriyet tarihi ve aydınlanma tarihi açısından bir ricat göstergesidir. Bu ceza Türkiyede dindar nesil yetiştiren bir hükümetin, aydınlanma ve bilimden yana olan herkese verdiği bir mesajdır. Bu trajedi içerisinde işte Yeni Türkiye kurulacak. Demek ki Yeni Türkiyede hukuk, bilim, eğitim, aydınlanma bu durumda olacak, çok trajik. Bir bilim insanını bu hale getiren bir ülke çok trajik bir görüntü verir.
NURETTİN ABACIOĞLU: "HOCAYI ENGİZİSYON YARGILADI"
Renan Hoca 21. yüzyıl Türkiye engizisyonunda yargılandı. Engizisyon aydınlanmaya karşı olduğunu gerici olduğunu bu kararla belgeledi. Renan Hoca esir alındı ama teslim olmadı. Renan Hocanın adı bu durumla Türkiye aydınlanma tarihine geçmiş oldu.
ÖMER FARUK EMİNAĞAOĞLU: BU İŞGAL ELBET BİTECEK
"Renan Hoca ile birlikte cezalandırılan cumhuriyet, laiklik ve hukuk devletine ilişkin niteliklerdir. Bu nitelikler anayasa göre değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez. Ama bugün bu anayasa hükümleri sadece kağıt üzerinde kalmıştır. Cumhuriyet ve aydınlanma değerleri, hak ve özgürlüklerin var ettiği değerleri koruyan Rennan Pekünlü hapse koyuluyorsa cumhuriyetin cumhuriyet karşıtlarınca yönetildiğini gösterir. Cumhuriyetin Renan Hocayı koruyacağı günler, aydınlık yarınlar bu işgal sona erdiğinde elbette gelecektir.
Rennan hoca son dersini verdi, cezaevine uğurlandı
Prof. Dr. Rennan Pekünlü, "Evren ve Bilim" konulu son dersini İzmir'de verdi ve Foça Cezaevi'ne uğurlandı. "Rennan Hoca yalnız değildir" sloganlarıyla uğurlanan Prof. Pekünlü, gözyaşlarını tutamadı ve "Daha yapacak çok işimiz var. Daha sona gelmedik" dedi.
(İleri - İzmir) Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Astronomi ve Uzay Bilimleri Öğretim Üyesi Prof. Dr. Rennan Pekünlü, cezaevine girmeden önce bugün son dersini verdi. İzmir Bornova Büyük Park içinde yer alan Evlendirme Dairesinde yapılan Evren ve Evrim konulu derste Pekünlü'yü, akademisyenler, aydınlar ve öğrencileri yanlız bırakmadı.
"DAHA YAPACAK ÇOK İŞİMİZ VAR"
Birçok kurum tarafından desteklenen derste konuşan Rennan Pekünlü, "Bu desteğiniz için çok teşekkür ederim. Beni ben yapan sizlersiniz. Bu son dersimiz değil. Daha yapacak çok işimiz var. Daha sona gelmedik" dedi.
Türbanla üniversiteye girilmesini Anayasa Mahkemesi ve yasalara uygun olarak tutanak altına aldığı için AKP'nin hedef aldığı ve 2 yıl 1 ay hapis cezasına mahkum edilen Pekünlü, dersin ardından Foça Açık Cezaevi'ne uğurlandı.
Son dersi dinleyenlerin "Rennan Hoca yanlız değildir" sloganları sonrası gözyaşlarını tutamayan Prof. Pekünlü, 4 ay 10 gün boyunca cezaevinde kalacak.
Hırsızı, yalancısı, uğursuzu dışarda, Rennan hoca içerde! Sadece bu bile bir insanı delirtmeye yeter. Lanet olsun!
Kuyrukçu olmak öyle bir şey ki, böyle bir olayı bile görmezlikten gelmek zorunda kalıyorlar. Bir kuyrukçunun bu olay üzerinden sistem ve AKP eleştirisi duydunuz mu? Ben duymadım. Bu adamlar AKP'ye karşı muhalefet yürütmeyi bile zul sayıyorlar. Kürt ulusalcılığı ne yaparsa, neyi eleştirirse bunların siyaseti o noktadan öteye geçemiyor.