Kürt hareketinin seçimlere parti olarak gireceğini açıklaması henüz kesin değilmiş. Son karar her zaman olduğu gibi Öcalan'ın. Cumhuriyet'te çıkan haberde Öcalan'a anketler götürüldüğü ve Öcalan anketleri inceledikten sonra kararını vereceği yazılıyor.
Öcalan'a seçim anketlerini gösterdiler
HDP İmralı heyeti, Abdullah Öcalan ile gerçekleştirdikleri görüşmede HDP'nin seçim anketlerini gösterdi.
Geçtiğimiz hafta olumsuz hava koşulları sebebiyle İmralı'ya gereken ziyareti gerçekleştiremeyen HDP İmralı heyeti, PKK lideri Abdullah Öcalan ile dün görüştü. Heyet, Öcalan'a HDP'nin seçim anketlerini gösterdi.
SON 3 AYDAKİ ANKET SONUÇLARI MASAYA YATIRILDI
HDP Grup Başkanvekilleri Pervin Buldan ve İdris Baluken, HDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder ve DTK Eş Başkanı Hatip Dicle ile Öcalan arasında, 7 Haziranda yapılacak genel seçimler ve HDPnin parti olarak seçimlere girip girmemesi konusu, kapsamlı olarak ele alındı. Heyet tarafından Öcalana kamuoyu araştırma şirketlerine yaptırılan son üç aydaki anket sonuçları da aktarıldı. Milliyetten Namık Durukanın haberine göre, sürecin gidişatının seçim üzerindeki etkisi konusunda da Öcalanla heyet üyeleri arasında detaylı değerlendirme ve analizler yapıldığı öğrenildi.
Görüşmede ayrıca İmralıda müzakerelere geçilip geçilmediği, devlet yetkilileri ile yapılan görüşmenin hangi aşamada olduğu ve görüşmelerin bundan sonraki aşamaları hakkında Öcalandan bilgi aldı. Heyet Cizrede yaşanan ve bölgede boyutlanan olaylar ve bu olaylarda yaşamını yitirenlere yönelik de Öcalanı bilgilendirdi.
ÖCALAN HDP'NİN SEÇİME PARTİ OLARAK GİRMESİNE NE DİYOR?
HDPnin parti olarak seçimlere girmesi yönünde bir süre önce görüş belirten Öcalanın, heyet üyeleri ile ileriki tarihlerde yapacağı görüşmelerde anket sonuçlarına bakarak HDPnin parti olarak seçime girip girmemesi yönünde yeni bir değerlendirme yapacağı kaydedildi.
Cumhuriyet
Eğer anketlere bakılacaksa ve İmralı'da bu konuda bir anlaşma yoksa seçimlere son anda adaylarla gireceklerdir. Parlamento dışı kalmayı göze alamazlar.
AKP en az yüzde 5 oy kaybetmezse HDPnin barajı geçmesi çok zor
NAZIM KADRİ EKİNCİ*
HDPnin 2015 seçimlerine parti olarak girmesi kesinleşmiş gibi. Parti yöneticilerinin beyanlarından anlaşıldığı üzere HDPnin yüzde 9-9.5 gibi bir oyu olduğu ve bunun baraj seviyesine yükseltilebileceği düşünülüyor.
Seçime parti olarak katılma kararı sadece yüksek oy alma hesabına ya da umuduna bağlı değil. Daha çok HDPnin siyasi duruşunun ifadesi ve yine yöneticilerinin beyanlarından barajı geçememe durumunu da hesap ettikleri ve bu duruma karşı gelen stratejilerinin de olduğunu anlıyoruz.
Bu konuya aşağıda dönmek üzere önce bir oy dağılımı çalışması yapalım.
Biraz aritmetik
Doğal olarak bu yazıyı yazanın konumundan herhangi bir partinin nerede ne kadar oy alacağına ilişkin ilgili partinin yapacağından daha iyi bir öngörü yapması mümkün değil. Öte yandan geçmiş, birçok durumda geleceğin iyi bir göstergesi de değil. Ama oy kullanma desenleri gibi bazı toplumsal davranışların orta vadede yaklaşık kararlı olduğu da biliniyor. Dolayısıyla hariçten gazel okumak da olsa yakın zaman seçim sonuçlarına dayanarak biraz aritmetik yapmak zihin açıcı olabilir.
Türkiye genelini bölgelere ayırırsak bir partinin bir bölgede aldığı oy oranını bölgenin ağırlığıyla çarparak o bölgenin partinin Türkiye genelinde aldığı toplam oy oranına katkısını buluruz. Bölgelerin bu yolla elde edilen katkıları toplamı da partinin Türkiye genelininde geçerli oylar içindeki oy oranını gösterir.
Tablo için ipuçları
Tabloda Türkiye altı bölgeye ayrılmış ve s sütjnunda 2014 yerel seçimleri itibariyle her bölgenin ağırlığı (o bölgedeki geçerli oyların toplam geçerli oylar içindeki payı) gösteriliyor. İlk dört bölge büyükşehir belediyelerinden oluşmakta ve toplam geçerli oyların yüzde 77si bu bölgelerde.
İkinci sütunun her hücresinde CB (cumhurbaşkanlığı) seçimlerinde Selahattin Demirtaşın o bölgedeki oy oranı ve altında da bu oranın toplam oy oranına katkısı gösteriliyor. Buna göre A bölgesinde alınan yüzde 7.96 oyun Türkiye geneline katkısı yüzde 2.04 iken; C bölgesinde alınan neredeyse yüzde 50 oy oranının toplama katkısı yüzde 2.52. Dikkat edilmesi gereken husus da D bölgesinin yüzde 4.38lik oy oranıyla toplama yüzd 1.64 katkı yaptığıdır.
Bu tablodan C + E gruplarından oluşan ve mevcut durumda HDP milletvekillerinin çoğunun seçildiği bölgenin Türkiye geneli oy ortalamasına katkısının yaklaşık yüzde 4.5-5 olacağını çıkarabiliriz. Kalan yüzde 5-5.5 oyun diğer seçim bölgelerinden alınması gerekiyor.
Burada kritik olan D ve A bölgeleri. Eğer HDP cumhurbaşkanlığı seçiminde olduğu gibi D bölgesinde yüzde 4 ve üzeri oy alırsa, baraj sorununun olmayacağını söyleyebiliriz. Bu bölge oy kayıplarının ikame edilebilmesi en zor olanı.
Tablonun s sütünundaki değerleri birbirine bölerek ikame oranları hesaplayabiliriz. Buna göre D/A = 1.5, D/B = 3.78, D/C = 7.35 olur. Yani D bölgesinde yüzde 1 oy kaybı A bölgesinde yüzde 1.5, B bölgesinde yüzde 3.8 ve C bölgesinde yüzde 7.4 daha fazla oy alarak telafi edilebilir. Benzer şekilde A bölgesinde yüzde 1 oy kaybı B ve C bölgelerinde, sırasıyla, yaklaşık yüzde 2.5 ve yüzde 4.5-5 daha fazla oy alarak telafi edilebilir.
Bu çerçevede tablonun son sütünlarında bölgelerin ağırlığının anlaşılması için üç hayali senaryo üzerinden HDPnin alabileceği oy hesaplaması yapılıyor. Tüm senaryolarda bölgenin oy oranının yükseleceği varsayılmıştır. Belirtelim ki AKPnin IŞID saldırıları karşısında Kürtlere karşı kapsayıcı olmama tavrı bölgede son derece menfi etki yaptı.
Mutad, makul ve iyi senaryo
MUTAD senaryo 2011 seçimlerine benzer oy oranlarını ifade etmekte. MAKUL ve İYİ senaryo AKPnin oy kaybedeceği ve bunların bir kısmının HDPye kayacağı varsayımıyla oluşturuldu.
Şurası kesin ki eğer AKP Türkiye genelinde 2011 seçimlerine göre yüzde 5 ve üstünde oy kaybetmez ve bunun en az yarısı HDPye kaymazsa HDPni barajı geçmesi çok zor olur. AKP+CHP+MHPnin 2014 yerel seçim oy oranları toplamı yüzde 88.6 cıvarında. Aynı oran 2011 genel seçimlerinde yüzde 88.87 olarak hesaplanıyor.
Bu iki seçim arasında AKPnin oy oranı yüzde 4.35 oranında azaldığı halde toplam aynı kaldığına göre oyların CHP+MHPye kaydığı anlaşılıyor. Eğer üç partinin oy oranı yine yüzde 89 cıvarında olursa HDP çok dar bir alanda yüzde 10 toplamak durumunda kalacak.
Dolayısıyla yeni dönemde sonuçların belirleyeni AKPnin ne kadar oy kaybedeceği ve bunun ne kadarının HDP lehine olacağı. Tablodaki senaryolar bu açıdan incelenmeli.
HDPnin barajı geçememesi AKPye yarar
Bu tespitlerin ötesinde haziran seçimlerindeki oy dağılımıyla ilgili söyleyebileceğim bir şey yok. Geriye HDPnin siyasi tavrının değerlendirilmesi kalıyor.
Barajı geçmenin getirisi yüksek. Bu en arzu edilir durumda HDP mecliste kilit konuma gelir ve bunun daha çok şey yapılması gereken çözüm sürecine de faydası çok olur.
Ama geçememenin vebali de çok olabilir. HDP mevcut durumdaki dengeleyici ve Meclis içinden zorlayıcı rolünü kaybedebilir. Daha az oyla daha fazla sandalye elde eden AKPnin başkanlık sistemi gibi maceralara girme cesareti artabilir ve halihazırdaki Türkiyeyi AB ekseninden uzaklaştırma çabası ivme kazanabilir.
Ödül ve ceza büyük, risk yüksek
HDPnin böyle bir ortamda diyelim yüzde 8 ve üstü oy alan bir partinin Meclisten dışlanmasına dayalı, seçimlerin ve iktidarın meşruiyetini tartışma konusu yapacak bir kriz politikası yürütme ve erken seçimi zorlama politikasının ne kadar etkili olabileceği değerlendirmeye muhtaç.. Böyle bir ortamda çözüm sürecinin nasıl yürütüleceği de Demirtaşın dediği gibi sadece meşruiyeti sorgulanan AKPin sorunu da değil. Son tahlilde HDP projesinin kendisi de tartışma konusu olabilir.
Özetle ödüller ve cezalar büyük, risk azımsanmayacak kadar yüksek. Zor bir strateji seçimiyle karşı karşıyayız. Alternatif stratejiye dönme gereğini hesaba katarak hazırlıklı olmak akıllıca olabilir.
* Prof. Dr., Harran Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü
HDP'nin meclise girmesinden çok, AKP'nin gelecek dönemde aynı oyu alabilecek bileşime sahip olup olamayacağı tartışılmalı. Türkiye'de siyasetin yönünü belirleyen parababaları, mafya, tarikatlar üçgeninde AKP hakkında rahatsızlıklar var. Bunun yanında halkın bir kısmının daha "istemiyoruz"u artacak, parlemento siyasetinden umudunu kesecek. AKP ise "yönetemiyoruz"u demeye devam edecek. Özellikle son yapılan gensoruda bu açıkça ortaya çıktı. Dedikodu ortamında ortaya çıkan bilgilere göre, ABD-CHP müttefikliği de gerçekleşebilir. CHP'den ayrılan ulusalcı ekip de hayal kırıklığına uğrattı buradaki tavrı ile. Bu ekibin İP ile müttefikliği de daha çok sırıtıyor gibi ama hala emin olmamak gerek.
Emperyalistler ise AKP'den tamamen umudunu kesmedi, BOP'un gerçekleşmesi için bir kaç dönem daha AKP lehine hileler kotaracaklar. AKP projesi 2023 yılına kadar devam edecek, ta ki BOP gerçekleşinceye kadar. Emperyalizm, bölgede savaş baltalarını da gömebilir. Küba ile uzlaşma (bence bir miktar yenilgi ilanı), Suriye'deki yenilgi ve AB emperyalizminin kriz dolayısıyla eski sömürgelerinde egemenlik kurma çabaları, ABD'nin 1990'dan beri düzenlediği saldırılara ufak bir ara verir gibi yapacağını gösteriyor. Aynı ara verir gibi yapışı BOP için de verebilirler mi? Eğer CHP BOP'u gerçekleştirmek konusunda daha rahat davranırsa, emperyalizm dünden razı olur. Ancak hem yönetemeyen bir AKP ile devam etmeyi, hem de BOP'a %100 kefil olmayan bir CHP'yi iktidara getirmeyi hem yerli parababaları ekibinin, hem de uluslararası finans-kapitalin kaygılı bir gelecek içinde olmasına sebep olacaktır.
İşte bu yolda HDP'nin meclise girip girmemesini de emperyalizm karar verecektir. HDP'nin meclise girmesi, emperyalizmin seçim ambarında hangi harmanı kaldırmak istediğine göre şekillenecektir. Eğer Fox, CNN'de sık sık Sırrı'yı, Demirtaş'ı görürseniz, barajı geçeceklerdir. Az görürseniz, geçemeyeceklerdir. Yani HDP, bu oyunda emperyalizmin dediğini yapacak bir piyon.
Burada sosyalistlere düşen görev de bu ambarda olabildiğince fazla propaganda, fazla teşhirdir. Parlemento siyasetinden umudun kesildiği günlerde halkın demokrasiyi yürütme kanallarını genişletmektir.
HDP'nin % 10 barajını geçemeyeceği açık seçik ortada. Peki neden bunda ısrar ediyorlar? HDP'nin barajı geçememesi özellikle Güneydoğu'da, HDP'nin kuvvetli olduğu yerlerdeki tüm milletvekillerini AKP'nin alması anlamına geliyor. Diğer bölgelerdeki büyük şehirlerde ise HDP'ye verilecek oyların sayılmaması, otomatik olarak AKP'nin milletvekili sayısını attıracak anlamına gelmiyor. Tabii sayım sistemi genelde 1. partiye yarıyor ama, bazı yerlerde CHP, hatta MHP'nin kendi oyları ile alacağından daha fazla milletvekili çıkarmasına da yarayabilir.
Peki bunda neden ısrar ediyorlar? AKP'nin anayasayı değiştirecek üçte iki çoğunluğu sağlaması için mi? Yani kendilerinin katılımı olmadan AKP bunlara uygun gelecek bir anayasa hazırlayacak öyle mi? Bu kadar saftirik olduklarını sanmıyorum.
Esas dertleri Meclis'e giremeyip onun yaratacağı umutsuzluk ortamında yerel parlamento oluşturmak suretiyle özerkliğin/federasyonun/bağımsızlığın ilk adımını atma planıdır. Amacın bu olduğu anlaşılıyor.
HDP'nin seçim stratejisi: Demirtaş İstanbul'dan aday olacak, eski AKP'liler HDP'den aday olabilir
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın İstanbul 1. Bölge, Pervin Buldan 'ın ise 3. Bölge'den milletvekili adayı olacağı ileri sürüldü. Ayrıca HDP'nin geçmiş dönemde AKP'de siyaset yapmış isimleri de aday gösterebileceği iddia edildi.
Habertürk gazetesi yazarı Ruşen Çakır, HDP'nin seçim stratejisini yazdı.
HDP kaynaklarıyla dayandırılan yazıya göre, HDP'nin kimi adayları şimdiden belli oldu:
HDP, Çankaya seçimlerinde ulaşılan yüzde 9.7'yi muhafaza edip üstüne çıkma yolunda özellikle Batı'ya ve büyükşehirlere yönelik strateji ve taktiklere ağırlık veriyor. Zira bölgeden ne kadar oy alırsa alsın, büyükşehirlerde belli bir oranı yakalayamaması halinde HDP'nin barajı geçmesi hayal olur. Bu noktada HDP'nin önceliği İstanbul ile İzmir'e vereceği ve bu illerdeki seçim bölgelerinde Kürt siyasi hareketinden gelen yüksek profilli isimleri aday göstereceği söyleniyor.
Parti içinden kaynaklarımdan Eş Genel Başkan Selahattin Demirtaş'ın İstanbul 1. Bölge'den (Anadolu yakası), Pervin Buldan'ınsa 3. Bölge'den (Bakırköy ve çevresi) birinci sıra adayı olmalarının kesinleşmek üzere olduğunu öğrendim. Hem Batı'daki Kürt seçmeni iyice HDP'ye çekmek, hem de Çankaya seçimlerinde Demirtaş'ı tercih etmiş seçmenleri kaybetmemek için bu tür isimlerin isabetli bir tercih olacağı açık. HDP'nin amacı, bu tür güçlü isimlerle örneğin İstanbul'daki seçim bölgelerinden en az üçer milletvekili çıkarabilmek.
Buna karşılık HDP'nin Kürt hareketi dışındaki bileşenlerinden birçok ismin Batı'dan ziyade bölgeden aday gösterilmesi düşünülüyor. Bu, Kürt seçmenin çok sayıda Kürt olmayan milletvekilini (tabii baraj aşılırsa) kendisini temsil etmesi için Ankara'ya yollayacağı anlamına gelecek. HDP'liler, eğer Kadir İnanır örneğinde olduğu gibi, ülke çapında tanınan bazı isimleri ikna edebilirlerse bölgeden kazanması kesin yerlerden aday göstermeyi, bu yolla diğer seçim bölgelerinde Kürt olmayan ve partilerine soğuk basan kesimlerden de oy alabilmeyi planlıyorlar.
Bu seçimler öncesi HDP listelerinden aday gösterileceği söylenen çok isim var. Daha önce AKP dahil başka partilerde siyaset yapmış, milletvekili olmuş birkaç kişiyi HDP adayı olarak görürsek şaşırmamak lazım. HDP'nin ayrıca, geçen seçimlerde Altan Tan örneğinde olduğu gibi, muhafazakâr kimliğiyle bilinen (Kürt olmayan) bazı isimleri de aday göstermesi söz konusu. Son olarak, HDP listelerinde akademiden de isimler göreceğe benziyoruz ki Prof. Mithat Sancar'ın muhtemelen Mardin'den adaylığının kesinleştiği söyleniyor."
sol
İmralı'daki görüşmelerde HDP getir götürden başka bir şey yapmıyor. Parlamentoda da bir etkinliği yok. Kandil ile İmralı HDP'yi takmıyor. Kürt hareketi için olsa da olur, olmasa da. Seçime parti olarak girerler, kazanırlarsa başarı denilir, kazanamazsa ağırlığı propagandaya ve fiili özerklik çalışmasına verir. HDP için şimdiki senaryonun bu olduğu konuşuluyor. Bu da akla yatkın. Seçilemediklerinde AKP bölge milletvekillerini toplayacak ve mazereti de olmayacaktır. Eli güçlenmiş AKP ile memelekete demokrasi, doğuya özerklik gelir, İmralı'ya güneş doğar, Kandil'de çiçekler açar!