Evet, geri kalmış bir ülkede işçi sınıfı ve emekçi kesimlerin daha devrimci bir potansiyele sahip olmasının nedeni batı proletaryasından çok daha fazla baskı ve sömürüyle karşı karşıya bulunmasından kaynaklanmaktadır. ( Bunun nedeni de emperyalizmin kapitalist çelişkileri geri kalmış ülkelere ihraç edebilme olanaklarının olmasıdır.) Ve bu çelişki devrimin batıdan doğuya kaymasına neden olmuştur. Bu tartışmadaki sisli alan, sanırım, sınıfın bilinçlenmesinden ne anlaşıldığı konusunda ortaya çıkıyor. Önemli bir konu aslında bu. Önemi de devrimin gerçekleşmesi konusundaki başat parametrenin ne olduğu konusunu da anlaşılabilir hale getirebilir.
Şöyle bir örnekten yola çıkalım: sınıfın ve emekçi halkın uykuya yattığı dönemde değil, kitlelerin ayaklandığı ve iktidarı ele geçirmenin eşiğindeki bir devrimci durumda-dönemde bile işçilere, kitle içinde ayaklanmaya katılanlara ''neden iktidarı deviriyorsunuz, neden devrim yapıyorsunuz'' diye sorulduğunda alınacak yanıt ne olur? Ayaklanmaya katılan ve devrimi gerçekleştirmenin eşiğine gelmiş bu kitlelerden '' üretim araçlarının özel mülkiyeti ile üretimin toplumsal niteliği arasındaki çelişkiyi ortadan kaldırmak için'' şeklinde bir yanıt alabilir miyiz? Bence mümkün değil. Sınıfın bilinçlenmesiyle kast edilen sınıfın kitlesel olarak tarihsel çıkarlarının farkına varabileceği ise, sınıflı toplumsal yapı içinde böyle bir bilinçlenme olmaz. Ne gelişmiş kapitalist ülkelerde ve ne de geri kalmış ülkelerde böyle bir sınıf bilinci kitlelerde oluşmayacaktır. Hatta eğitim düzeyinin yüksekliği nedeniyle gelişmiş ülke proletaryasında (bu oranda olmasa bile) ''sınıf bilinci'' geri kalmış ülkelerdekinin daha yüksek olabilme olasılığı da vardır. Zaten bu yüzden ''Leninizm olmadan siyasal devrim olmaz'' diyoruz. Çünkü Lenin'in öncü ve örgüt kuramıyla bu açığı kapatabilme olanağımız var. Eğer sınıflı bir toplumda işçi sınıfı kendiliğinden sınıf bilincine kavuşabilme olanağına sahip olsaydı, o zaman komünist öncüye de pek ihtiyaç olmazdı. Yönetiminde sınıf bilinci kazanmış proleterlerin bulunduğu doğrudan işçi sınıfı partileriyle siyasal devrim amaçlanırdı. Oysa durum hiç böyle değil. Leninist partinin öncülüğünü üstlenenlerin ''sınıf dışından'' olması gerektiğine vurgu bu nedenle yapılıyor.
Buradan anlaşılması gereken tarihsel ilerlemenin atlanabilir oluşu mudur? Geri kalmış bir ülkede kapitalizm nüve olarak ortaya çıksa bile, gelişmiş işçi sınıfının olmaması devrime engel değildir ifadesi mi? İşçi sınıfının gelişmediği bir ülkede sosyalist devrim yapılamaz mı?