Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Ustalardan Seçkiler
melnur  |  Cvp:
Cevap: 9
14.01.2019- 14:24

Bugün bir derginin kapağında görmüştüm; ''Özdemir Asaf yine ilmek ilmek örmüş sözcükleri'' diye geçirdim içimden. Yineledim durmadan, durmadan yineledim. Bir ezbere dönüştü, zihnime kazındı.

''Aşktın sen, gidişinden bildim seni''

Sonra internette aradı, uzunca bir Cemal Süreya şiirinin bir mısrası. Şiir orada kalsın; bazen tek bir mısrası şiirin bütününden daha etkileyici olabiliyor. Ya da bana öyle geliyor.

''Aşktın sen, gidişinden bildim seni''

melnur  |  Cvp:
Cevap: 10
12.02.2019- 19:18

Hayat kısa...
Kuşlar uçuyor...

melnur  |  Cvp:
Cevap: 11
08.07.2024- 00:00

Ülkesi Türkçe, şiiri alev olan şair: Cemal Süreya

Resim Ekleme
“Cemal’in ülkesi Türkçe oldu. Başkenti de şiir. Kendi istenci (iradesi) dışında Türkçe onun dili oldu ama o da Türkçeyi güzelleştirdi, zenginleştirdi. Nice güzel şey, onun Türkçesiyle yaratıldı.”

YEKTA ARMANC HATİPOĞLU

Cemalettin Seber ya da bilinen ismiyle Cemal Süreya, 1931 yılında Pülümür’de doğdu. 1938’de, Dersim Katliamı’nın olduğu yıllarda, henüz altı yaşındayken ailesi ve 866 kişiyle birlikte Bilecik’e sürgün edildi. Yaşamanın ilk yıllarında yaşadığı sürgün, yani “aklından hiç çıkmayacak o günler” şöyle yansıdı dizelerine:

“Bir yük vagonunda açtım gözlerimi,
Bizi kamyona doldurdular,
Tüfekli iki erin nezaretinde,
Sonra o iki erle yük vagonuna doldurdular,
Günlerce yolculuktan sonra bir köye attılar,
Tarih öncesi köpekler havlıyordu
Aklımdan hiç çıkmaz o yolculuk, o havlamalar, polisler
Duyarlığım biraz da o çocukluk izlenimleriyle besleniyor belki.
Annem sürgünde öldü, babam sürgünde öldü.”

Annesinin sürgünde ölümü, Süreya’nın sürgünle tanışması gibi çok erken oldu. Annesi Güllü Hanım, Bilecik’e yerleştikten altı ay sonra yaptığı düşük sonucu meydana gelen kanamadan dolayı yirmi üç yaşında öldü.

Ardından ilkokul okumak için İstanbul’a giden Süreya burada sinema ve edebiyatla tanıştı. “Eline ne geçerse okuduğu” söylenen Süreya 1941’de, 3. sınıfın ilk dönemini bitirdikten sonra sürgün edildikleri Bilecik’e dönmek zorunda kalınca, Bilecik Birinci İlkokulu’na kaydoldu. Burada, alay etmek amacıyla kendisine “Kürt Cemo” denildi. Muzaffer İlhan Erdost, “Üç Şair” kitabında bu konuyla ilgili “Sanıyorum Kürt olduğunu değil sürgün olduğunu sakladı” diyor.

Süreya, o zamanları şöyle anlatıyor: “Benim adım Cemal Süreya. Kürt Cemo derler bana. Alevi ve Kürt’üm. Zaza’yım da. Çoğusu bilmez bu yönümü. Küçüktüm ve sürgün edilmiştik. Arkadaşlarıma alay konusu oldum hep. Zaten Kürt Cemo lakabını da onlar taktı lakap olarak. Daha rahat alay ediyorlardı. Ben bu şekilde büyüdüm. Anasız, babasız. Her küçük çocuk görüşümde ağlarım ben.”

Ortaokulu parasız yatılı okudu. 1947’de ortaokulu bitirdikten sonra aynı yıl İstanbul’daki Haydarpaşa Lisesi’nde parasız yatılı öğrenci olarak öğrenim hayatına devam etti. Bildiğimiz anlamda şairliğinin bu dönemde başladığı biliniyor. Aruz ölçüsüyle başladı şiir yazmaya. Eski edebiyatçı, aruzcu olarak görüyordu kendisini ilk yıllarda.

1950’de Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde okuduğu yıllarda şiirleri yayımlanmaya başladı. Bu dönemde, bugün bildiğimiz Cemal Süreya doğmaya başladı; Süreya, eski şiiri bırakıyor, yeni şiire geçiş yapıyordu.

Mezuniyet, askerlik, memurluk; Süreya’nın hayatı “normal” gidiyordu ancak o, “normalliğin” içine şiirlerle giriyordu. Askerlik yaptığı döneme denk gelen, beşinci ayın beşinde saat beşte Kızılay’da Demokrat Parti’yi protesto etmek amacıyla toplanan grubun şifresi olan 555K’ye tanık oldu, meşhur 555K şiirini yazdı.

Şiir, şu dizelerle bitiyor:

“biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
anamız çay demliyor ya güzel günlere
sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa
sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
bu, böyle gidecek demek değil bu işler
biz şimdi yan yana geliyoruz ve çoğalıyoruz
ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
işte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz.”


Maliye müfettişliği ve darphane müdürlüğü yaptı. İşçiler, onun için “Bürokrat değil aydındı” diyordu. Toplu sözleşme uyuşmazlığı nedeniyle toplam 330 işçinin çalıştığı Darphane ve Damga Matbaası’nda 23 Haziran 1988’de başlatılan grevin çadırında Cemal Süreya da duruyordu.

Cemal Süreya hiçbir sosyalist partiye örgütlenmedi ama sosyalistti. Muzaffer İlhan Erdost, Cemal Süreya’nın, sosyalizmi bilmeden önce de özlediği insani değerleri savunan bir sistem olduğunu sosyalizmi tanırken öğrendiğini söylüyor. Erdost, sosyalizmin Cemal Süreya’nın önce açık, sonra gizli sevgilisini olduğunu anlatıyor: “… Sosyalizmi sevmenin yasak olduğu günlerde gizlemedi sosyalist olduğunu. Sosyalizmin ‘moda’ olduğu günlerde de çığlıklanmadı ‘Ben sosyalistim’ diye.”

Süreya’nın sosyalizmi özümsememesi, bir sosyalist partide örgütlenmemesi, onun şiirlerinde sosyalist değerlerin olmadığı anlamına gelmiyor. Süreya’nın şiirleri, belki Marksist şairlerin şiirleri gibi yalın ve net değil ama içinde sosyalist ögeleri barındırdı.

“Kalın Abdal,” örneklerden biri. Şiirin son dizeleri şöyle:

“biz ki Nâzım’dık dünyada
rumelli kalın abdal
uçan kuşa selam saldık
sevdik oluklar boşaldık,
cemi cümle bir sofrada
muhannetlik kalmayana”

Cemal Süreya, şiirlerinde anlamsızı amaç edinmekten kaçındı. Kendi şiirini, “Alevdir çünkü benim şiirim, / Hayatın alev halidir” diye tanımladı.

Yaşadığı kimlik sorunları, sürgünle başlayan, yoksullukla geçen bir hayat… Muzaffer İlhan Erdost, Süreya’nın Türkçe ve şiirle kurduğu bağı şöyle anlatıyor: “Cemal’in ülkesi Türkçe oldu. Başkenti de şiir. Kendi istenci (iradesi) dışında Türkçe onun dili oldu ama o da Türkçeyi güzelleştirdi, zenginleştirdi. Nice güzel şey, onun Türkçesiyle yaratıldı.”

Renkli dergilerin, erotik şiirlerini başat hale getirip, apolitize etmeye çalıştığı Cemal Süreya, o kalıplara sığdırılamıyor. Süreya, önüne çekilmek istenen o “renkli” bariyeri, kendi yaşamı ve şiirleriyle ezip geçiyor. Çünkü alevdir onun şiiri, hayatın alev hali.

https://haber.sol.org.tr/haber/ulkesi-turkce-siiri-alev-olan-sair-cemal-sureya-394065

melnur  |  Cvp:
Cevap: 12
10.07.2024- 00:10

Aşk'ın, sevginin ve tutkunun şairidir Cemal Süreya. Bir aşk adamıdır ve hayatının sonuna kadar hep öyle yaşamıştır. Hayat kısa/ Kuşlar uçuyor diyen şairdir   ve geçenlerde yine face'te rastlamıştım, güzel dizelerine:

Aynı şehirde
Ben varım
Sen varsın
Biz yokuz.

Aceleye mi gelmiş, bilmiyorum. Ya da bu dizelerin devamı var mı?
Aşk, sevgi ve bu bağlamda bir büyük tutku söz konusuysa ve biz yoksak, ben ve sen biz olamamışsak, olmuyorsa...-ben ve sen nasıl var olabilir?

Mümkün mü böyle bir şey?

melnur  |  Cvp:
Cevap: 13
03.09.2024- 07:23

Bu tür sözleri seviyorum, mutsuzken mutlu gibi davranmanın kendisi zaten şiir. Daha önce bir yerde yazmıştım, face'te yine karşıma çıktı ve yine yazmak ihtiyacı...

''Sen bakma bu kadar hüzünlü şeyler yazdığıma, ben çok gülerim. Ve kimse yalan olduğunu anlayamaz.''

melnur  |  Cvp:
Cevap: 14
20.09.2024- 06:23

Geçtiğimiz sabahlardan biriydi ve banyoda traş oluyordum. Kulağım da açık olan Halk tv.de. Spikerin ''en son ne zaman et yediniz'' sorusuyla birlikte televizyonun karşısına geçmiştim. Sorunun muhatabı daha da yaşlı görünen bir orta   yaşlı kadındı. Yanıt vermek istemedi önce, küçük adımlarla o sorudan, soruyu sorandan uzaklaşmak istedi. Spiker dayattı, mikrofonu küçük adımlarla hareketlenen kadının yüzünden hiç çekmedi. Kadının gülümsediğini gördüm,sanki yanıt vermek zorunluluğu varmış gibi, utanarak ve sanki utanması gereken kendisiymiş gib''geçtiğimiz kurban bayramında'' deyiverdi.

Belki sadece pazar bitiminde yerlere dökülen sebze ve meyve toplayan insanlarımızı, çöp konteynerlerini karıştıran yoksulluğu ve böyle, gözlerimize vuran çaresizliği görüyor, görebiliyoruz ama, bir de böyleleri var. Çoğu kez belli etmemeye çalışıyorlar, yoksulluklarını gizlemeye, hep içlerinde yaşatmaya çalışırken, bazen böyle bir soru karşısında, ister istemez hayatın diyalektiği yansıyor dudaklarına...

Mutsuzken mutluymuş gibi görünme çabası...

Hiç kuşkum yok, Cemal Süreya yaşanan bambaşka şiirler için yazmıştı o birkaç kırık dökük cümleyi.

Ama bu da şiir.
İnsanı kahreden
insanı insan olmaktan soğutan...

Yaşanan bir hayat bir insanın yüzünde ve sözlerinde ancak böyle karşılığını bulur.

Gülmelerimiz, gülümsemelerimiz bile yalan...

melnur  |  Cvp:
Cevap: 15
08.10.2024- 09:13

Beni sorarsan Bildiğin gibiyim işte.
Az uyuyor Çok şarkı dinliyorum...

Kitaplar diziyorum odamın raflarına. Sonra birini alıp okuyorum...Altını çiziyorum yüreğime dokunan yerlerinin.Bazen uyuyakalıyorum kanepede.. Yağmurun gürültüsüne uyanıyorum.Ya da çalan bir telefon sesine.Şimdilik böyle buralar.Sessiz sakin kimsesiz.Geçecek biliyorum geçecek elbette.Yani demem O ki,

Her şey bildiğin gibi işte...

melnur  |  Cvp:
Cevap: 16
14.11.2024- 19:10

''Kışa yakın bir bahardayız,
Kim bilir, belki de bu "Son bahar"

Face'te rastladım bu dizelere. Şairin Cemal Süreya olduğu da yazılmış.
Umarım öyledir...


Evet.

''Kışa yakın bir bahardayız,
Kim bilir, belki de bu "Son bahar"

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]