Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

Lütfü Taş'ın elleri AKP’nin de HDP’nin de yakasında olacak

Resim Ekleme

"Devletin baba olmadığını biliyoruz: O, coplu ve tomalı bir faşizmdir"

Aslında yazmak istemiyorum, yazdığımda bazen kendi kendime kızdığım da oluyor. Aykırı şeyler yazarak hükümranların nasırına basmak ve onların eleştiri oklarına hedef olmak pek de hoş bir durum değil. Ancak öyle tahammül edilemez şeyler oluyor ki, yazmamak ve konuşmamak insan olmaktan çıkmak oluyor.

Diyarbakır Valiliği’nin dün açıklanan şu irkiltici kararına bakın: Devlet, Kobani protestolarına katılan 500 yoksul çocuğun anne ve babalarına para cezası vermiş. Bu toprakları cehenneme çevireceksin, sonra da kendi suçunun faturasını çocuklara, anne ve babalarına keseceksin! Dünyanın başka bir yerinde böyle bir ceza var mıdır, bilmiyorum! Bunun adı kör faşizmdir. Faşizme verilecek cevap ise bellidir.

Şimdi cevabı merak edilen soru şudur: Anne ve babalar hep olduğu gibi yine kendi kaderleri ile başbaşa mı kalacak, yoksa bu para cezaları onları sokağa çağıran HDP yöneticilerince mi ödenecek?

Devletin baba olmadığını biliyoruz: O, coplu ve tomalı bir faşizmdir. Ya halkın tepesinde siyaset yapanlar! Protestolara katılan çocuklar onların çocukları olsaydı acaba böyle sessiz mi kalacaklardı? Hiç değilse pamuk elleri cömertçe ceplerine inmez miydi? Ne var ki, bu hukuksuz cezanın onların umurunda olmayacağını artık tecrübelerimizle biliyoruz. Oysa ki gerçek halk önderleri temsil ettikleri halkın tüm çocuklarını kendi çocukları gibi bilir, onlar için kaygılanır ve uykuları kaçar. Bir ceza varsa bedelini çocukları yerine onlar öderler. Baba ve anne olmak böyle bir şeydir işte. Devrimci halk önderleri ise halkı bu para cezalarını ödememeye çağırır ve onlarla birlikte direnirler.

SUSMAK LANETLİ OLMAKTIR


Şimdi şu kahreden ölüm olayı karşısında gelin de yazmayın ve susun: Öcalan'ın çağrısı ile Kandil'den gelen Barış Grubu üyesi Lütfü Taş Diyarbakır Cezaevi’nde hayatını kaybetti. Kim olursa olsun bir mahpus cezaevinde ölmüşse, insan olduğunu düşünen biri buna nasıl susabilir?

Lütfü Taş, beş yıl önce Habur'dan giriş yapan Barış Grubu'nun bir üyesiydi ve grubun en yaşlısıydı.

Kürt siyasetçiler, halkı o barış elçilerini karşılamaya çağırdılar. Onbinlerce insan Habur sınır kapısına aktı. Barış elçileri, "Artık kan akmasın, gençler ölmesin, ocaklar sönmesin,"diyorlardı. Bunun için özgürlüklerini ve yaşamlarını ortaya koyarak dağdan inip gelmişlerdi. Halk onları hasret dolu bir coşkuyla bağrına bastı.  

Peki devlet ne yaptı? Devlet onları cezaevlerine kapattı, sözde yargılamalarla ağır cezalara çarptırdı.  

Ya Kürt siyasetçiler? Onlar da, o görkemli Habur karşılamasında bol bol nutuk atıp şov yaptılar, sonra da çekip Ankara'ya gittiler. Barış umuduyla gelen grup üyeleri devletin çarmıhına vurulduklarında ise hiç oralı olmadılar.

DONUP KALMIŞTIM

Kandıra Cezaevi’nde yattığım günlerde İkinci Barış Grubu üyeleri kendilerini yıllardır hiç kimsenin arayıp sormadığını söylediklerinde inanmamış, donup kalmıştım. İşte Lütfü Taş da cezaevlerinde ölen öteki mahpuslar gibi o kahredici duvar sessizliğinde aramızdan ayrılıp gitti.

Habur karşılamasının üzerinden beş yıl geçti. Bu beş yıl içinde Adalet Bakanlığı’na "DOSYA SUNMAKTAN" başka bir şey yapmayan Kürt siyasetçiler şimdi cezaevlerindeki her ölümde yaptıkları gibi Lütfü Taş'ın arkasından da başsağlığı demeçleri verip uğurlama törenleri düzenliyorlar. Sağlıklarında sahip çıkmayıp zindanlarda ölüme terk ettikleri insanların cansız bedenleri üzerinde siyaset yapıyorlar.

SİYASET YALAKALARI

Siyaset yalakalarına söylenecek bir şey yok, onların yeri bellidir. Ancak vicdan sahipleri sorumluları affetmeyecektir. Bu insanları zindanlarda çürüterek öldüren AKP hükümetidir. Bu nedenle bu ölümlerden birinci derecede onlar sorumludur.

Ya Kürt siyasetçiler? Onlar ise, laf siyaseti ile göz boyayıp hükümeti cezaevlerini boşlatmada adım atmaya zorlamadıkları için ikinci derecede sorumludurlar.

Lütfü Taş ve onun gibi mahpushanelerde yaşamlarını yitiren tüm mahpusların elleri yaşadığınız sürece, siz iki tarafın da yakasında olacak. Bir gün gelir bir şekilde bunun hesabını ödersiniz. Tarihin silinmez hafızası saat gibi işliyor.

Mahmut Alınak

Odatv.com

abbas  |  Cvp:
Cevap: 1
02.01.2015- 18:18

HDP Milletvekili Ertuğrul Kürkçü Mahmut Alınak'ın görüşleri için "akıldışı" ifadesini kullandı


Alınak: "Belli ki Ertuğrul Kürkçü her sözünü ve o dayanılmaz kısır mikrofon siyasetçiliğini alkışlayacak köle ruhlu insanlar arıyor"

Resim Ekleme

Eski DEP Milletvekili Mahmut Alınak'ın HDP'ye yazdığı mektubu değerlendiren HDP Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü Alınak'ın görüşleri için "akıldışı" ifadesini kullandı. Alınak, Kürkçü'ye "Ertuğrul Kürkçü'yü bilen biliyor. Tüm hayatı sömürü üzerine kurulmuştur. Yıllarca Sol'u sömürdü. Şimdi de Kürtleri sömürüyor. Bir mum kadar bile ışığı yok" ifadeleriyle yanıt verdi.

Alınak, HDP'yi AKP'yle işbirliği yapmakla eleştirdiği mektubunda "Halkı sokağa döktünüz, duygularını sömürdünüz. AKP ile işbirliği yaptınız. Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı'nı meşrulaştırdınız" yazmış, Kürkçü bu değerlendirmelere "akıldışı" yorumunu yapmıştı.

Mahmut Alınak, Kürkçü'nün "akıldışı" ifadesine şöyle yanıt verdi:

"Bu sabah haberlerde okudum. Mersin milletvekili Ertuğrul Kürkçü, HDP merkez yöneticilerine yazdığım açık mektup için beni akıl dışı davranmakla suçlamış!

Belli ki Ertuğrul Kürkçü her sözünü ve o dayanılmaz kısır mikrofon siyasetçiliğini alkışlayacak köle ruhlu insanlar arıyor. Öyle ya alkışa müptela olmuş, eleştirilince kükrüyor.

Boş lafa karnımız toktur. Ertuğrul Kürkçü yıllardır Meclis'te kasıla kasıla boy gösteriyor, çalımından geçilmiyor. Böyle ucuz laflar edeceğine, bugüne kadar ortaya koyduğu tek bir proje ve AKP'yi zorlayacak tek bir pratik varsa bunu ortaya koysun. Ya da kamuoyuna sunduğu bir proje… Yok böyle bir şey! O, zahmete katlanmaz, sadece ezberlenmiş nutuklar atar.

Ertuğrul Kürkçü'yü bilen biliyor. Tüm hayatı sömürü üzerine kurulmuştur. Yıllarca Sol'u sömürdü. Şimdi de Kürtleri sömürüyor. Bir mum kadar bile ışığı yok.

Bu zat sözde İstanbul milletvekilidir. İstanbul göçzedelerin, açların, yoksulların yaşadığı sorunlar deryası bir kenttir. İstanbul'la ilgilendiğini gören ya da duyan var mı acaba?   Ne de olsa Kürt pastası şimdilik yetiyor ona.

Ertuğrul Kürkçü'nün bana ya da başkasına söyleyebileceği tek bir sözü yoktur. Tarihe, Sol'a ve mazlumlara borçlu bir adamdır. Gitsin kendisine oy veren insanlar için bugün kadar ne yapmış, hangi projeye imza atmış, önce onlara hesap versin. Hesap veremez, çünkü dağarcığında hiçbir şey yok.

Mahmut Alınak"

Odatv.com

abbas  |  Cvp:
Cevap: 2
02.01.2015- 18:21

Mahmut Alınak: HDP Merkez Yönetimi'ne açık mektup

Resim Ekleme  

Yüksekova halkının aşağıdaki feryadı olmasa ve diken üstünde tuttuğunuz milyonlarca insanın gözü ve kulağı size kilitlenmese bu açık mektubu yazmazdım. Bana hiddetleneceğinizi biliyorum. Yanlışlıklara sessiz kalmak ruhunu satmak ve böcekleşmektir. Bu sınıf insanlardan biri olmak istemediğim için, halkın etrafında ördüğünüz sessizlik duvarına seslenmek istedim.  

Fırat Haber Ajansı - ANF geçenlerde Yüksekova halkının çığlığını, "Bizi yalnız bırakmayın," ara başlığı ile duyurdu. Haber şöyle sürüyordu: "Yüksekova'da polis saldırısına uğrayan halk kendilerini yalnız bırakan DBP-HDP'li yöneticilere, 'Halk bu zulme, teröre maruz kalırken, siz ne yapıyorsunuz? Her seferinde çağrı yapıyoruz ama hepsi cevapsız kalıyor. Milletvekillerinden heyet talep ettik ama ona da karşılık bulamadık. Bizi bunlarla baş başa bıraktınız…'diye tepki gösterdi."

Yüksekova halkının şikâyet ettiği bu yalnızlık yeni bir durum değil ki.

O GÜNLERİN TANIĞIYIM


Hatırladıkça hep kor gibi yanar yüreğim. İhsan Fetahiyan, Fesih Yasemini, Ferzad Kemanger, Hüseyin Xizri, Şerko Maarifi ve daha pek çok Kürt genci İran faşist molla devletince idam edilirken de yürek paralayan bir yalnızlık içindeydiler. O zaman -size yapılan pek çok çağrıya rağmen- görmedi gözleriniz onları, duymadı kulaklarınız onların darağaçlarındaki yiğit seslerini.

Sadece bu gençler mi yalnızdı? Kim yalnız değildi ki!

Şırnak, Cizre, Digor, Bazid, Lice, Diyarbakır, Nusaybin, Yüksekova, Şemdinli ve daha pek çok yerde devlet güçlerince binler halinde katledilen insanlar da yalnızdı.  

Devlet tetikçilerince faili meçhul bir şekilde öldürülen 17 bin insan da savunmasız ve yalnızdı.

Binlerce köy yakıldığında, göç yollarına düşen milyonlarca insan da yalnızdı.

Uğur Kaymaz, Ceylan Önkol, Berkin Elvan, Ali İsmail Korkmaz, Abdullah Cömert ve daha yüzlerce çocuk da, devletin vergi adı altında bizden gasp ettiği paralarla alınan bombalar ve kurşunlarla katledildiklerinde yalnızdılar.

Tayyip Erdoğan ve Necdet Özel'in emrindeki savaş uçaklarıyla bombalanan Roboskililer de yalnızdılar.

Hak arayan işçiler, esnaflar ve gençler de devlet güçlerinin düşmanlık dolu saldırılarına uğrarken yalnızdırlar.

Soma maden faciasında görüldüğü gibi maden işçileri ile mevsimlik Kürt işçiler de verdikleri yaşam mücadelesinde yalnızdırlar.  

PAPAZ GAPON


"Kobani için direnin!" diyerek sokağa döktüğünüz insanlar da devlet güçlerinin saldırılarına uğradıklarında yalnızdılar. Ölenler öldü, kalanlardan iki bin beş kişi gözaltına alındı, beş yüz kişi de tutuklandı. Bu insanlar da zindana atılırken umurunuzda olmadı, yalnızdılar.  

Direniş için halkı sokağa çağırıyorsunuz, sonra da kenara çekilip devletin sergilediği kanlı vahşeti aldırışsızca seyrediyorsunuz. Bazılarınızın bu tavrı, 1905'de Rusya'da işçileri Çar'a dilekçeye vermeye götürüp, "Kanlı Pazar"da katliama uğratan Papaz Gapon'u hatırlatıyor insana.

Onlarca yüzlerce değil, daha binlerce örnek verilebilir.

BÜTÜN BUNLAR OLURKEN PEKİ SİZ NE YAPTINIZ?

1- Televizyonlara ve kürsülere çıkıp AKP ile güya kılıç kılıca bir kavga içindeymişsiniz gibi sahte bir görüntü yarattınız; ama AKP'yi zorlayacak tek bir proje bile ortaya koymadınız. Halkın acılarını ve gözyaşını sömürerek makam ve şöhret ticareti yaptınız. Halkı Ankara'nın kirli seçim ve sandık oyunlarında basamak olarak kullandınız. Yüksekova belediyesi başta olmak üzere halkın bin bir emekle kazandırdığı HDP belediyelerinin, düzen partileri CHP, AKP VE MHP belediyelerinden farkını soranlara ne cevap vereceğiniz merak konusudur!  

2- AKP nasıl ki eşi benzeri olamayan bir yalan makinesi gibi çalışıp halkı kandırıyorsa, siz de bir teki bile pratiğe geçmeyen altı boş sivri sözlerle duygularını sömürdüğünüz halkın önünde barikatlar kurup, AKP' nin ve düzenin işini kolaylaştırdınız. Dünya siyaset tarihinden de biliyoruz ki, iktidardakiler "zararsız muhaliflerin" kendileri hakkında söyledikleri en ağır, en keskin sözleri teşvik edip özendirirler. Hatta onlarla göstermelik söz düellosuna bile girerler. Böylece dilleri sivri ama ruhları düzenle uyumlu olan bu siyasetçiler aracılığı ile halkı frenler ve düzene karşı köpüren hoşnutsuzluğu dizginlemiş olurlar. Düzen medyası de parlatıp durur bu siyasetçileri.  

 

ŞİKE YAPTINIZ


3- Mikrofonlarda kopardığınız onca gürültüden sonra vardığınız yer, Cumhurbaşkanı seçilen Tayyip Erdoğan'ı, diğer iki düzen partisi CHP ve MHP ile birlikte mecliste ayağa kalkarak hararetli alkışlarla karşılamak oldu. O alkışlarınız ki aslında adım başı yapılan kalekollara, ardı arkası kesilmeyen askeri sevkiyatlara, Roboskililerin başına yağdırılan bombalara, Gezi protestocularına sıkılan kurşunlara ve AKP'nin katliamcı IŞİD'e yaptığı yardımlaraydı.

4- Cumhurbaşkanlığı seçiminde diğer öteki düzen partileri gibi şike yaptınız: Seçime girerek Tayyip Erdoğan'ın cumhurbaşkanı adaylığını meşrulaştırdınız. Böylece çivisi çıkmış bu işgalci oligarşik düzene bir badireyi selametle aşmada yardımcı oldunuz.

BİR KAMPANYA BİLE BAŞLATAMADINIZ

5- Dikkatlerden kaçtığını sanmayın: Legal siyaset yaptığınız 25 yıl boyunca (arşivlerdeki pek çok öneriye rağmen) başlattığınız ve sonuç aldığınız tek bir kampanya bile örgütlemediniz. Şimdi de, "Yüzde 10 barajını devirip gümbür gümbür geleceğiz," diyorsunuz. Sekiz yıldır grup olarak meclistesiniz ve her gün televizyonlardasınız. Bugüne kadar ne yaptınız ki, barajı "gümbür gümbür" aştıktan sonra ne yapacaksınız?! Parçası olduğunuz Ankara siyaseti halkın siyaseti değildir; sizin ve düzenin siyasetidir.

6- Sorunlarını nutuklarınıza çerez yaptığınız halkı kasıtlı olarak eğitimsiz, örgütsüz ve dağınık tutmaktasınız. Yoksa onları başka türlü denetim altında tutamaz ve enerjisini düzen içi kanallara akıtarak buharlaştıramazdınız.  

7- İdari, siyasi ve ekonomik hayatı durduracak ve düzeni işlemez hale getirecek çalışmalardan bilinçli ve özenli olarak uzak duruyorsunuz. Bu korkunç tutumunuzla AKP'yi beslemiş oluyorsunuz. Düzenin kanlı çarkı sizin bu ibret verici desteğinizle dönmektedir.

SANMAYIN Kİ HALK HEP ARKANIZDAN GELECEK


Geçen hafta Diyarbakır ve Yüksekova' lı birkaç gençle sohbet ettim: Bir dokundum, bin ah işittim…

Size kamuoyu önünde çağrıda bulunuyorum: Çok değil altı ay için halktan el çekin ve işin ehli olan öncü kadroları halkla birlikte, AKP ve bu çürümüş düzenle baş başa bırakın. Kurduğu "Çözüm Süreci" kapanında sizinle yıllardır oyun oynayan AKP'nin ne hale geleceğini ve şimdi hayal bile edilmeyen ne büyük gelişmelerin olacağını o zaman görün!

Mahmut Alınak

Odatv.com

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]