Ne söylersen söyle faydasız!
Sosyalist-komünist olmak konusunu ne kadar tartışırsak tartışalım bir şeyler hep eksik kalıyor ve bu yüzden dönüp dönüp aynı tartışmayı yeniden başlatmak zorunluluğu ortaya çıkıyor. ''Önce gomite''de yazar aynı şeyi yapmış ve yeniden yorumlamak ihtiyacı hissetmiş. Önemli. Anlaşılması ve mutlaka içselleştirilmesi gerekiyor. Sosyalizmin-komünizmin bir ideoloji olarak tanımını yapmak bu yüzden sosyalist-komünist olmak açısından yetersizlik içeriyor. İstenildiği kadar bu tanımları ideolojik anlamda doğru yapalım, siyaset olarak kuyrukçuluğa savrulduğumuzda bu tanımın nasıl bir anlamı ve yararı olabilir ki? Günceli evrensele bağlayamadıktan sonra, kapitalizmin ortaya çıkardığı veya tarihsel süreçte ortaya çıkan herhangi bir sorunu sosyalist ideoloji perspektifinden yorumlamadan tekil bir konu olarak görebilmenin sınıf mücadelesine katkısı ne olabilir?
Sosyalistler sosyalist ideolojiyi savunur, yetmez o ideolojinin gereği olan işçi sınıfı mücadelesini temel alır ve güncel her sorunu devrim perspektifine bağlar. Bu yoksa, önemsenmiyorsa sosyalizm üzerine yapılan tartışmalar Lenin'in deyimiyle ''devrimci lafazanlık'' olmaktan öteye geçmez.
( Konu dışı ama değinmekte yarar var. KP ve HTKP arasında kırıcı tartışmalar görünmemekle birlikte, yazarların bazı yazılarında inceden göndermeler yapılıyor. ''Önce gomite''de yazar bu konuda bir dokundurmada bulunmuş. ''Heterojen topluluklar AKPye tepki üzerinden ayağa kalkınca, buna o haliyle hayran olup çizilecek biricik rota görürseniz, o kitlenin bir sistem alternatifiyle örgütlenmesi gerektiğini söyleyenlere, oyunbozan muamelesi yapar, dalga geri çekilince ruh çağırma seanslarını devrimcilik zannedersiniz. Bu ayağa kalkışa soğuk bakanların pazarlıkçılığından güç devşirme hayaline dalarsınız.'' O kadar da olsun artık!)