Aslında marksistler komünizm için ortaya hazır bir şema koymazlar. Ütopik sosyalistlerden ayrım noktalarından biri de budur Marksistlerin. Marksistler proleteryanın mevcut düzene başkaldıran hareketine, yeni bir yaşam oluşturma iradelerine komünizm der.
Alman İdeolojisinden;''Bugünkü düzeni ortadan kaldıran gerçek harekete, komünizm adını veriyoruz biz.''
Ancak Marksistler kapitalist üretim tarzını, kapitalist üretim tarzının hareket yasalarını ve bu yasalara dayanarak gelişme eğilimlerini tahlil ederler ve bunu yaparken ister istemez komünist toplumun modeline yada temel özelliklerine değinilir.
Peki komünist toplumun temel özellikleri nedir? Buna kapitalist toplum üzerinden anti-tezler oluşturarak gidebiliriz.
Kapitalist toplum özel mülkiyete ve meta üretimine dayalıdır. Meta üreten toplumda emek ürününün değer biçimine bürünmesinin nedeni; özel mülkiyetin toplam toplumsal emeği birbirinden bağımsız bireysel emekler halinde parçalaması ve parçaladığı bireysel emeklerin toplumsallığını ancak piyasa aracılığıyla kurabilmesidir. Komünist toplumda ise kamusal mülkiyet olduğu için emek, piyasalar aracılığıyla değil dolaysız bir şekilde toplumsallaşır. dolayısıyla komünist toplumda üreticiler ürünlerini mübadele etmezler, ürünler değer biçimine bürünmez. üretilen toplumsal ürünün ise bir bölümü planlamada üretim araçları için kullanılır, bir bölümü ise bireysel tüketim için. Bölüşümün ''herkesin yeteneğine göre mi yoksa ihtiyacına göre mi'' yapılacağı komünist toplumun evrelerine göre belirlenir. Her iki evrenin ortak özellikleri ise para, sermaye ve meta ilişkilerinin, kent-kır, kafa-kol emeği çelişkilerinin kalkmış olmalarıdır.
Kapitalizm üretici araçları geliştiren dinamiğinden dolayı bugün makine teknolojisini son derece geliştirmiştir. Ancak kapitalist üretim de makine bireysel bir amaçla, kapitalistin daha fazla artı değer elde etmesi amacıyla kullanılır. Komünizm de ise makine kullanımının amacı karşılığı ödenen emeği azaltmak değil harcanan emek süresini azaltmak, insanların kültürel, entelektüel vs. kendilerini geliştirmesine zaman ayıracak vakitleri arttırmasını sağlamaktır(kapitalizmde iş günü en alt sınırlarına indirilemez çünkü bu gerekli artı değerin elde edilmesini engelleyebilir).
Kapitalist toplum insanların belli işlevlere ömür boyu mahkum edildiği bir iş bölümü yapısına sahiptir. Komünist toplumda ise kafa-kol emeği çelişkisi ortadan kaldırılacak, insanlar ömür boyu belli görevlere mahkum edilmekten kurtulacaktır(bu teknik iş bölümü, uzmanlaşma tamamen kalkacak demek değil).
Komünist toplum da kadın da erkek kadar kamusal yaşama, üretim sürecine katılacak ve bu sayede tıpkı ilkel komünal toplumlar da olduğu gibi kadın-erkek ilişkisi de tekrar eşit ve özgür bir biçimde olacaktır.
Komünist toplum kapitalist toplumun aksine çalışmanın, üretmenin karlara bağlı olarak, karların belirlediği piyasadaki dalgalanmalara bağlı olarak değil toplumsal ihtiyaçlara göre belirlendiği bir düzen olacaktır. Dolayısıyla komünizm Marx'ın dediği gibi ''özgür üreticilerin birliği'' olacaktır.
Komünizm bireyselliğin yok olduğu değil bireyin kendini gerçek anlamda geliştirmesinin önünün açıldığı, bireyin gerçekten ''birey'' olabileceği, insanların bir takım aracılarla değil doğrudan kendini yönetebildikleri bir sistem olacaktır.
proletersosyalist devrimden sonra proleter diktatörlük olmadan komünizme nasıl geçilecek. Stalin konusunda Marks ve Engels'i örnek göstererek devletin sönümlenmesi gerektiğini savunuyordun. Devlet komünizme katkı yapmadan toplumu komünizme hazırlamadan nasıl sönümlenecek? Bu konuda ne diyorsun?
Komünizmin birinci ve ikinci aşamasıyla birlikte kapitalizmden tamamiyle kurtuluyor muyuz yoksa birinci aşamada kapitalizmin artıkları hala varlığını koruyor mu? Kuruculuk ile sosyalizm aynı mı; değilse, kuruculuk nerede başlıyor nerede bitiyor, komünizmin birinci aşaması veya sosyalizm nerede başlıyor, nerede bitiyor, birinci aşama ile ikinci aşama arasındaki fark ne? İkinci aşama nerede başlıyor? Bunlardan hangisi tek ülke sınırları içinde yapılır, hangisi için emperyalizmin egemenliğinden kurtulmak gerekiyor? Devrimden sonra yaşanacak olan süreçte neyin ne olduğunu bilmek bu konularda nelerin savunulması ve mücadele edilmesi konusunda bilgilenilmesini sağlayacaktır.
Bu konudaki tartışmaları yapay bir tartışma olarak görüyorum. Devrimden sonraki sürece kategorik ve fazla şabloncu bir anlayışla yaklaşmamalıyız. Bu konuda şabloncu bir anlayışla yaklaştığımızda Marks ile Lenin'i bile karşı karşıya getirmiş oluyoruz. Sovyetler Birliği'nin pratiği bize yol göstermelidir. İktidarın alınmasıyla gerçekleştirilecek dönüşümler kapitalizmden adım adım uzaklaşmadır. Burada öncelik sınıfların ortadan kaldırılması olmalıdır. Kapitalizmden uzaklaşma yeni bir toplumun inşası sosyalizmin kendisidir. Emperyalizm altında gerçekleştirilen bu dönüşüm devletin sönümlenmesi gerektirmez. Buradaönemli olan devletin sönümlenmesi değil, sınıfların ortadan kaldırılmaya çalışılmasıdır. Sınıfların ortadan kaldırılması emperyalist çağda devletin sönümlenmesi gerektiği anlamına da gelmez. O zaman bir ikilemle karşı karşıya kalmış oluyoruz. Devlet sönümlenmeyecek diye sınıflar ortadan kaldırılmayacak mı?
İyi de tek ülkede sınıfları tamamen kaldırmak, piyasa ve sermaye ilişkilerini yok etmek, meta üretimini ortadan kaldırmak mümkün mü? Ayrıca sınıfların ortadan kaldırılması ve devletin sönümlenmesi birbirine paralel olarak ilerlemeli. Senin dediğin gibi emperyalist çağda sınıflar tek ülkede kaldırılıp devlet emperyalizmin uluslararası varlığından dolayı kendini korusa bile bu tek ülkede kitlelerin bizzat yönetime katıldığı, kendi geleceklerini kendi ellerine aldığı, en ufak yerel organın bile yönetime katıldığı bir yapı oluşturulmalı. Zaten buda devletin bir çeşit sönümlenmesidir.