Stalin konusunda genelde tek yanlı bir bakış açısı hakim oluyor. Bir taraf aşırı biçimde kötülerken; ''karşı devrimci, hain, katil vs.'' diğer taraf ise aşırı sübjektif bir biçimde bir övme durumu içine giriyor ve lider kültü yaratıyor. Ben iki bakış açısını da eleştiriyorum. Stalin düalist bir biçimde ele alınmalı. Stalin'in Ekim Devrimi'ne sahip çıkma iradesi, 2.Dünya Savaşı'nın yaklaştığını öngörüp buna uygun sanayileşmeyi gerçekleştirmesi ve bu sayede savaş boyunca SSCB'nin kendine yetebilecek askeri donanımda olmasını sağlaması takdir edilmeli. Diğer taraftan ise tek ülkede sosyalizmin-komünizmin olabilirliğini iddia edip bunu teorileştirmesi, Lenin'in köylüler ve küçük burjuva üreticilerle yaşamaya alışılmalı ve zaman içinde barışçıl bir yolla bu kesimler dönüştürülmeli görüşlerini(aynıları Marx'tada var) tersine çevirip sertlikle bu kesimleri dönüştürmesi ve bunun onbinlerce insanın ölümüne mal olması, sosyalizmin katılımcılık bakımından burjuva demokrasisinden daha ileri bir toplumsal formasyon olması gerekirken bu konuda burjuva demokrasisinin bile gerisine düşecek aşırı otoriter bir yapı oluşturulması, Moskova Mahkemelerindeki trajedi ve İran, Yunanistan, İspanya, Fransa ve İtalya'da yaşananlar karşısında gerekli enternasyonal dayanışmanın sergilenmemesi eleştirilmeli. Stalin ve sonrasında onun düşüncelerine bağlı olarak gelişen pratiğin objektif bir incelemesi yapılmayıp körü körüne öven veya eleştiren bakış açıları sosyalist düşünceye hiçbir şey katmaz.
Bu adamlar yıllarca muhalefet yaptılar, muhalefetleri SSCB'yi yıkmaya kadar götürdüklerinde mahkemelere çıktılar. Mahkemelerde de ölüm cezasına çarptırıldılar. Moskova mahkemeleri konusunda emperyalizm bile ses çıkartamazken, sen elinde hiç bir belge ve bilgi olmadan Stalin'e giydirmeye çalışıyorsun. Burjuva medyasının fazla etkisinde kalmışsın.