Marksizm'in devletin oluşumuna ve sönümlenmesine dair perspektifini, demokrasiyi nasıl yorumladığını, proleter diktatörlüğü nasıl tanımladığını ve buna bağlı olarak oluşan komünizmin alt evresi ve sonrasında üst evresindeki farklılıklara dair tezlerini kavramak için en önemli kitaplardan biridir.
Kitabın ana tezleri şunlardır; devlet insanlık tarihinin başlangıcından itibaren var olan bir şey değil ancak ekonomik gelişmelere bağlı olarak sınıfların gelişmesiyle ortaya çıkmış bir şeydir ve sınıfların da ortadan kalkmasıyla yok olacaktır, sınıfların yok olması ise ancak proleterya diktatörlüğüyle birlikte yaşanacak devrimci dönüşümlerle birlikte gerçekleştirilebilecektir, sınıfsal içeriğinden arındırılmış bir demokrasi olamaz, her demokrasi mutlaka bir sınıfa aittir ve aynı zamanda karşıt sınıf veya sınıflar için bir diktatörlüktür, proleterya diktatörlüğü tarihin genel akışından farklı bir şekilde halkın çoğunluğu için bir demokrasi olacak, azınlık için ise diktatörlük olacaktır ve bu yönüyle demokrasinin en üst aşaması olacaktır ve proleterya diktatörlüğünün devleti bugüne kadarki tüm devletlerden farklı bir yapıda olacak, daha önceki devletler de halkın üstünde olan bürokrasi mekanizması proleter diktatörlükte halka tabi kılınacak ve proleter diktatörlüğün devleti bu yönüyle gerçek anlamda bir devlet olmaktan çıkacaktır ve zamanla ekonomik ve yönetsel süreçlerde yaşanan ilerlemelerle birlikte devlet sönümlenecektir.
Kitabın Ekim Devrimi'nin arifesinde yazıldığını düşünürsek böylesine sıkıntılı ve yoğun bir süreçte Lenin'in bu denli soyutlama düzeyi yüksek bir eser yazması Lenin'in teorik dehasını ve aynı zamanda teoriye verdiği önemi gösterdiği gibi aynı zamanda Lenin bu kitapla hem Ekim Devrimi'nin programını ortaya koymuş hem de uluslararası devrimci harekete Kautsky'ci ve Anarşist sapmalara karşı Marksizm'in ne olduğu ve bu bağlamda nasıl bir program ortaya koymalarının gerekliliği yolunda devrimci bir programla yön vermeye çalışmıştır.
Tabii kitaptan yazan bir çok şeyin ne yazık ki devrimden sonra gerçekleştirildiğini göremiyoruz (düzenli ordunun kaldırılıp tüm işçilerin silahlanması, halkın muhasebe ve denetim süreçlerine aktif bir şekilde katılarak bürokrasi üzerindeki yoğun kontrolü(özellikle Stalin döneminde bu durum bambaşka bir hal aldı) vs). Ama bu gibi şeyler için Lenin'i suçlayamayız çünkü hayat kitaplarda yapılan tahlillere sığmayacak kadar tahmin edilemezdir ve elbette ki yaşamın getirdiği somut koşullara bağlı olarak teori gözden geçirilecek veya bazı noktaları pratikte ertelenecektir. Mesela ülke iç savaşla boğuşurken ve iç düşman emperyalizmle birleşmişken düzenli ordunun kaldırılmasını kimse bekleyemezdi yada iç savaştan sonra işçi sınıfının ve işçi sınıfının öncülerinin birçoğunun öldüğü, ağırlıklı olarak köylü olan bir ülkede tabi ki bir anda kitlelerin aktif bir şekilde yönetime katılacağı bir süreç işlemeyecek, parti kitlelerin kendi kendini yönetebilmelerini sağlayabilecek koşulları oluşturmak için sorumluluk alacaktı. Kitabın aynı zamanda en azından Avrupa da (özellikle Almanya) gerçekleşecek bir devrimi hesaba katarak yazıldığı da akılda tutulmalı ve tek ülkede yapılacak dönüşümlerin de kitapta yazanlardan belli ölçüde farklılık taşımak zorunda olduğu hesaba katılmalı.
Devrimden sonra ordunun düzenli olup olmaması değil, eski ordunun ortadan kaldırılıp yeni bir ordunun oluşturulması önemli. Düzenli orduya karşıyız, ordunun ''düzensiz'' olması gerekir gibi bir anlam çıkartılmasına karşıyım. O dönemde içte ve dışta sosyalizmi bekleyen tehlikeler varken ''işçinin silahlanması'' düzensiz bir ordu olması demek değil. Lenin döneminde de Lenin'den sonra da böyle olmuştur ve burada yanlış bir şey yoktur.
Marx'da da , Engels'de de, Lenin'de de düzenli ordu dağıtılıp yerine yeni bir düzenli ordu oluşturulmalı şeklinde bir formasyon yoktur. Formasyon düzenli ordu dağıtılıp yerine tüm halk silahlandırılmalı şeklindedir. Çünkü bilimsel sosyalizmin ustalarına göre düzenli ordu ezenlerin ezilenleri baskı altında tutmak için kullandığı bir araçtır. Proleter diktatörlükte ise tüm ezilenler silahlanarak kitleler hem özgürlüklerini kendi ellerine almış olacak hem de ezenler üzerindeki baskıyı bizzat kendileri oluşturmuş olacaklardır. Ancak Ekim Devrimi sonrası içinde bulunulan şartlar gereği teori revize edilmek zorunda kalmıştır.
Tabii kitaptan yazan bir çok şeyin ne yazık ki devrimden sonra gerçekleştirildiğini göremiyoruz (düzenli ordunun kaldırılıp tüm işçilerin silahlanması, halkın muhasebe ve denetim süreçlerine aktif bir şekilde katılarak bürokrasi üzerindeki yoğun kontrolü(özellikle Stalin döneminde bu durum bambaşka bir hal aldı) vs).
Kahrolsun Stalin! Marksizmi uygulamamış, sistemi burjuvaziye teslim etmiş!