Marks'ta bütüncül bir devlet kuramı yoktur. Devlet konusunda hemen her şeyi Marks'tan ve ustalardan beklemek hemen hemen pek çok konuda olduğu gibi temel bir yanlışımız. Bazen de ustaların polemik yaparken kullandığı bir akıl yürütmedeki sözlerini almak ve o sözleri genelleştirerek güncelin sorunlarına yaklaşmak yanlışına da düşüyoruz. Çoğu kez de içselleştiremediğimiz konularda katı, keskin yorumlarda bulunuyor ve başka bir konuda ileri sürdüklerimizle çelişik bir tutum aldığımızın farkına varamıyoruz.
Belki samimiyet de, içtenlik de bundan gerekli.
Bu konu da öyle bir konu. Bir yandan hem proleter diktatörlüğü savunuruz, devletin sınıfsal bir baskı mekanızması olduğunu söyleriz; öte yandan Lenin'in sosyalizmde bir ''UR'' gibi bürokrasinin olacağı gerçeğine gözlerimizi kaparız. Siyasal devrimden sonra yöneten yönetilen çelişkisinin ortadan kaldırılması bir amaç haline gelecektir ancak bunun çok kısa bir dönem içinde gerçekleşeceğini ummak ne kadar doğru? SSCB gibi Komün'den sonra ilk kez bir sosyalist devletin oluşması, içte ve dışta devrim düşmanlarının her koşulda saldırısına uğraması ve yetmiyor, 2. paylaşımda 20 milyon yurttaşını yitirip, ülkede taş üstünde taş kalmamacısına emperyalist işgale uğraması bile Stalin konusundaki düşmanlığın hafiflemesine yol açmıyorsa, bu Stalin düşmanlığından kaynaklanan sözde eleştirilerin teoriye hiçbir katkısı olmaz. Olamaz. Sosyalizmi savunmanın Stalin düşmanlığından geçiyor olması bir ölçüde Troçkist ve Anarşist etkileşimler ürünüdür.
Birkaç kez yazmıştım; işçi sınıfının kitlesel olarak tarihsel ve güncel çıkarlarının farkına varabilmesi için de sosyalist devrim gereklidir. Sınıflı bir toplumsal yapı içinde işçiler böyle bir bilinç edinemeyecekleri gibi, Stalin döneminde yaşananlar göz önüne alındığında ( ve hatta ondan sonraki süreçte de) böyle bir bilincin yaşandığı varsayımından yola çıkarak devletin doğrudan yönetilenlere bırakılması yönünde yaklaşımların karşılığı olamaz. Bizim ülkemizde Atatürk'ü eleştiremeyenlerin İnönü'yü eleştirmesi gibi, Lenin'i eleştiremeyenlerin oklarını Stalin'e yöneltmeleri son tahlilde sosyalizm karşıtlığından başka bir sonuca varmaz-varmıyor.
Stalin'in hataları yok muydu, elbette vardır; hatasızlık o dönemde mümkün de olamazdı. Çünkü sosyalizmin Rusya nesnelliğinde nasıl kurulacağı konusunda ne bir ayrıntılı kuram ve ne de yaşanmış uzun soluklu bir deneyim vardı. Ve hem içeriden ve hem de dışarıdan yoğun bir saldırı altındayken önceliğin devrimi korumak ve yaşatmak olduğu gerçeği ortada dururken Stalin'e ve reel sosyalizme yöneltilen bu tür sözde eleştiriler gerçekte kurama pek bir şey katmıyor.