Çözüm gerçek bir devrimde!
Mısırda isimler değişti, kostümler farklılaştı. Önce Mübarek, ardından Mursi diktatörü gitti. Ne var ki, diktatörlük tüm yapısıyla yerli yerinde duruyor. Bu gerçek bu yılki gösteriler sırasında bir kez daha doğrulandı.
Mısırda Mübarek ve Mursi gitti ancak diktatörlük duruyor... 25 Ocak günü Mısır boydan boya protesto gösterilerine sahne oldu. En kitlesel gösteriler Kahire ve İskenderiyede yapıldı. Gösterilerin en barışçıl olanı bile Sisi rejiminin acımasız saldırılarına hedef oldu. Kahire ve İskenderiyede polisle çok sert çatışmalar yaşandı. Bu iki kent de dahil ülke çapında 21 kişi yaşamını yitirdi. Hatırlanacağı üzere geçen yıl, 25 Ocak 2011 yılında gerçekleşen ayaklanmanın 3. yıldönümü vesilesiyle yapılan gösterilerde de kan akıtılmış, toplam 60 kişi katledilmişti
Bu yılki gösterilere katılanların ağırlıklı bölümünü yine işçiler ve öğrenciler oluşturuyordu. Ekmek, özgürlük, adalet ve onur, bu yılki gösterilerin öne çıkartılan başlıca talepleriydi.
Mısırda isimler değişti, kostümler farklılaştı. Önce Mübarek, ardından Mursi diktatörü gitti. Ne var ki, diktatörlük tüm yapısıyla yerli yerinde duruyor. Bu gerçek bu yılki gösteriler sırasında bir kez daha doğrulandı.
25 Ocak 2011 yılındaki ayaklanmanın üzerinden 4 yıl geçmiş bulunuyor. Ancak sular durulmuş değil. Dört yıllık bir aradan sonra 25 Ocakta Mısırlı işçi ve emekçiler yine sokaktalar. İşçiler yine grevdeler. Mahalladaki devlete bağlı tekstil fabrikasında çalışan 25 bin işçi yine grevlerde başı çekiyor. İşçiler, insanca yaşanacak bir ücret, işten atılmalara son verilmesi ve güvenceli çalışma taleplerini dile getiriyorlar. Gençlik özerk üniversite ve eski dekanların işbaşından uzaklaştırılması talebi ile alanlarda. Sisi 25 Ocak ayaklanmasının yıldönümünde, kendinden öncekileri aratırcasına, tüm bunları dizginsiz bir polis terörü ile karşıladı, kan döktü, katliamlara başvurdu. Mısırda halihazırda 40 bin politik tutuklu cezaevlerinde yatmaktadır, ki tek başına bu bile general Sisinin diktatörlüğü hakkında bir fikir vermektedir.
Bu arada, 25 Ocak ayaklanmasının yıldönümünde Müslüman Kardeşler de gösteriler yaptı ve saldırılardan nasibini aldı. Fakat, Sisi rejiminin 25 Ocakta başvurduğu saldırıların esas hedefi Mısırın işçileri, emekçileri, ilerici ve devrimci güçleridir. Onların ileri sürdüğü taleplerdir, geleceğe dönük özlemleridir.
Sonuç olarak önce Mübarek, ardından Mursi gitti, fakat diktatörlük devam ediyor. Diktatörlüğün başında şimdi de general Sisi var. Emperyalist ağababaları tarafından generallikten Mısır Devlet Başkanlığı'na terfi ettirilen Sisi, bugüne kadar efendilerine kölece bir sadakat içinde oldu. Bundan sonra da böyle olmaya yeminlidir. Zira bugünkü yerini tümüyle onlara borçludur. Sisi, şimdi bu borcunu uluslararası platformlarda da ödemenin çabası içindedir. Bu amaçla konuşmacı olarak Davos Zirvesi'ne katılmış bulunuyor.
Bir kez daha: Devrim için dersler
Mısırdaki 25 Ocak ayaklanması görkemli bir ayaklanmaydı. Kimi burjuva gözlemciler, sözde solcular ve sosyalistler tarafından maksatlı biçimde devrim olarak nitelendi. Nedir ki, devrim değildi. Söz konusu olan, sosyal sorunlar kaynaklı kendiliğinden bir sosyal patlamaydı. Gelecekteki daha büyük patlamaların ve giderek de bunların doruğu olan devrimlerin habercisi bir öncü sarsıntıydı.
Öte yandan ayaklanma çok zengin bir bileşime sahipti. İşçiler, emekçiler, öğrenci gençlik ağırlıklı olarak gençlik, orta sınıf, Baradeyin temsil ettiği burjuvalar ve Müslüman Kardeşler hepsi de hareketin içindeydiler. İşte bu zenginlik aynı zamanda hareketin zaafiyetiydi. Emperyalistler başından itibaren bu zaafiyetin farkındaydılar ve bundan çok iyi yaralandılar. Onu hareketin dizginlenmesinin ve denetim altına alınmasının bir imkanına çevirmeyi başardılar. Hem de çok kolay biçimde...
Çünkü ayaklanma bir programdan, yönden, hedeften yoksundu. Her şeyden önce tüm bunların olabilmesi için olmazsa olmaz devrimci bir sınıf partisinin öncülüğünden yoksundu. Verili sol örgütlerse çok ama çok zayıftı. Sadece bu da değil, ayaklanmanın seyrinde kendi gerçek rolünü oynayacak devrimci bir sınıftan, bu sınıfın hazırlığından da yoksundu. İşçi sınıfının kitlesiyle hareketin içinde olması yetmiyordu. Örgütlü de değildi. Sendikaları güçsüzdü ve etkisizdi. Sınıf kendi bağımsız devrimci politik ve örgütsel kimliğini oluşturmamıştı.
Böylesi hayati durumlarda devrimci partinin ve devrimci sınıfın yaşamsallığı kendisini bir kez daha, hem de en ileri düzeyde hissettirdi.
Mısırdaki emekçi halk ayaklanması tüm bunlara rağmen geriye çok değerli dersler, geleceğe dönük olarak yararlanılacak paha biçilmez deneyimler bıraktı. Devrimci güçler için son derece uygun bir moral atmosfer sundu. Mısırlı devrimciler şimdi bu deneyim, ders ve moral zeminden de güç alarak, devrimci bir sınıf partisi inşa ve işçi sınıfını devrimci bir sınıf haline getirme, her alanda ve her bakımdan devrime hazırlanmak görevi ve sorumluluğu ile karşı karşıyadırlar.
Çözüm, Mübarek, Mursi ve Sisi ile birlikte Mısırdaki yozlaşmış ve çürümüş diktatörlüğü tarihe gömecek olan gerçek bir devrimdedir.
Kızıl Bayrak
Çözüm, Mübarek, Mursi ve Sisi ile birlikte Mısırdaki yozlaşmış ve çürümüş diktatörlüğü tarihe gömecek olan gerçek bir devrimdedir.
Doğru da, hangi kitleyle, ve nasıl? Kuşkusuz Mısır'daki sosyalistler de çözümün sosyalist bir devrimde olduğunu biliyorlardır. Bu sorunun yanıtı sadece Mısır'a özgü de değil. Aynı soru Türkiye'li sosyalistler için de geçerli. Hangi kitleyle ve nasıl?
M
Solun içler acısı durum dediğin bana göre de doğru bir tespit. Nesini ve neden yanlış bulduğunu da somut olarak açıklar mısın? Türkiye gerçeğini yok saymadan.