Yanlış bir seçim tartışması
Kurtuluş Kılçer
Sosyalist harekette seçimler tartışılmaya başlandı. Milletvekilliği sayılarının ve hatta isimlerin dönmeye başladığı yanlış bir tablo var ortada.
HDP yüzde 10 barajını aştığında AKPnin tek başına hükümet olmasının önüne geçilemeyebileceği gibi, HDPnin yüzde 10 barajını aşamadığında da AKPye anayasayı değiştirecek tek güç olma olanağı verileceğini iddia etmenin matematiksel kesinliğin olmadığı bir zamanda tartışmaların bu eksende dönmesinin ilerletici bir yanı yoktur.
Nerede kaldı program?
Nerede kaldı talepler, ilkeler, memleketin gerçek sorunlarına devrimci yanıtlar, politikalar?
Nerede kaldı, bu ülkenin devrimcilerinin yeniden bir çıkışa imza atabilecekleri ve sosyalizmin toplumsal bir seçenek haline geleceği yol haritası?
O yüzden de bugün HDPnin barajı aşması ya da aşmaması üzerinden yapılan siyasal değerlendirmeler üzerinden bir seçim politikası oluşturmamız kimse tarafından beklenmemelidir.
Hiç lafı dolandırmadan söylersek bugün yapılması gereken, sosyalist hareketin, bağımsız bir toplumsal güç olarak sahnede yerini almasıdır. Bunun yolu aranmalıdır, bunun çabası bizler açısından ilerletici ve devrimci bir tutamak noktasıdır.
Sosyalizm, uzayda değildir. Sosyalizm tarihsel bir ütopya hiç değildir. Sosyalizmin güncelliği, düzen karşıtlığını ülke topraklarında ete kemiğe büründürecek gerçek, somut ve maddi bir politik hareket haline getirilerek sağlanır, bunun olanakları vardır. Bugün ülkenin ve emekçilerin içinde bulunduğu karanlığın alternatifi ve bu karanlığın nedeni-sonucu olan bütün gündelik sorunların yanıtlarının bağlamı sosyalizm değil de nedir?
Düzeni karşımıza almamız gerekir. Açıkça beyan etmek gerekir, bu düzeni değiştirmek için yola çıktık!
Bugün, düzeni cepheden karşıya almanın bu toplumda karşılık yaratıp yaratmayacağı sorusunu boyun eğmeyen toplumsal dinamiklere havale ediyoruz. Haziran direnişi neyi gösterdi?
Sosyalizmin, toplumsal bir seçenek haline gelmesi bugün değil de ne zaman? Yıllardır faşizmden kurtulmak için, 12 Eylül'den kurtulmak için, ANAPtan kurtulmak için, asker vesayetinden kurtulmak için karşımıza çıkan sıkışmadan kurtulacak bir nesnellik önümüzde var mı yok mu bu tartışmanın yapılması gerekiyor.
İki noktanın altı çizilmelidir. AKP tarafından kurulan ikinci cumhuriyetten çark edilerek Birinci Cumhuriyet günlerine geri dönüş bize göre mümkün değildir. Birinci cumhuriyeti işaret eden bir restorasyon bu açıdan olmayacaktır. İkinci olarak, AKP ile andığımız İkinci Cumhuriyet rejimi, toplumsal, ideolojik ve siyasal anlamda oturamamış, toplumun dinamik kesimleri tarafından kabul görmemiş ve ülkemizin son 10 yıllık siyasi tarihi bu gerilimlerle yüklü bir mücadele döneminden geçmiştir. Şu anda da bu sürecin sona erdiğini kimse iddia edemez. Tersine, Haziran Direnişinin ruhu memleket toprağını karış karış dolaşmaktadır.
Ve önümüzde bugün ideolojik kriz içinde olan, yakın gelecekte siyasi ve ekonomik krize gebe bir dönem vardır. Bunun sonucunu toplumsal ve siyasal mücadele belirleyecektir elbette. Bu ülkenin sosyalistleri bu tabloya mutlaka müdahale edecek bir cesaret içinde olmalıdır.
Atılacak her adımın toplumsal tepkiyi düzen kanallarına akıtacak bütün girişimlerden uzak durması gerekiyor. Tersine bugün toplumda İkinci Cumhuriyete karşı oluşmuş tepki ve öfkenin akacağı kanalı yaratmak lazım. Devrimcilerin işi budur.
Ayrıca yeni bir cumhuriyeti kiminle ve hangi programla kuracağımız üzerine daha çok kafa yorulmalıdır. 3. Cumhuriyet talebi, ilerici, emekten yana, yurtsever, laik bir programla toplumun önüne konulmalıdır.
Cesaret ve cüret budur!
Hatta atılım böyle mümkündür!
Devrimcilerin güçbirliği ya da ittifakı mücadele içinde kurulur, kurulmalıdır. Metal işçilerinin grevinde, zorunlu din derslerine karşı okulların boykot edilmesinde, Suriyeyi dinci terör örgütleri eliyle yıkmaya çalışan İsrail kollayıcısı emperyalist müdahaleye karşı mücadelede, ülkemizdeki NATO üslerine karşı tutumda, cemaat ve tarikatların meşru gösterilmesine karşı laikliği savunmada, AKP tarafından gündeme getirilecek yeni anayasaya karşı hayır demede mücadele yoldaşlığı kurulmalıdır.
Sokağın sola kaydığı, meclis siyasetinin sağa kaydığı bir tabloda bakacağımız yer bellidir. Böylesi bir tabloda sosyalistlerin bağımsız siyasi hattını örmek başa yazılmalı, öncelikle bunun hakkı verilmelidir.
Laikliği savunmak ya da gericilik karşıtlığı, emperyalizmle uzlaşmazlık, emekten yana talepler ve AKP anayasasına tereddütsüz hayır önümüzdeki seçimlerde bizim sınırlarımızı belirleyecek temel noktalar olmalıdır.
Bu yüzden gericiliği ve liberalliği tescilli adayların serpiştirildiği listelere gönül rahatlığıyla oy verilebileceği beklentisi içinde kimse olmamalıdır. Sosyalistlerin, AKP anayasasını meşrulaştıracak bir olasılığın parçası olabileceği düşünülmemeli.
Açıkça söyleyelim, bugün bunun garantileri ortaya çıkmamıştır.
Ülke tarihimizin son 10 yılı, İkinci Cumhuriyet rejiminin kuruluş sancılarıyla geçti. Bu süreçte sosyalistler net bir karşı duruş sergilediler. Bu sürece karşı durmadan, sürecin olanakları üzerinden siyasi bir pozisyon alan Kürt siyasi hareketi ile aradaki mesafenin açılmasının özünde bu yatmaktadır. 2010 referandumu, Suriye politikası ve Haziran Direnişinde alınan siyasal tutumlar açılan aranın somut örnekleridir. Önümüzdeki dönemde bu aranın ne kadar açılacağını ne kadar kapanacağını birlikte göreceğiz.
Sosyalizmin, toplumsal bir seçenek haline gelmesi bugün değil de ne zaman? Yıllardır faşizmden kurtulmak için, 12 Eylül'den kurtulmak için, ANAPtan kurtulmak için, asker vesayetinden kurtulmak için karşımıza çıkan sıkışmadan kurtulacak bir nesnellik önümüzde var mı yok mu bu tartışmanın yapılması gerekiyor.
İki noktanın altı çizilmelidir. AKP tarafından kurulan ikinci cumhuriyetten çark edilerek Birinci Cumhuriyet günlerine geri dönüş bize göre mümkün değildir. Birinci cumhuriyeti işaret eden bir restorasyon bu açıdan olmayacaktır. İkinci olarak, AKP ile andığımız İkinci Cumhuriyet rejimi, toplumsal, ideolojik ve siyasal anlamda oturamamış, toplumun dinamik kesimleri tarafından kabul görmemiş ve ülkemizin son 10 yıllık siyasi tarihi bu gerilimlerle yüklü bir mücadele döneminden geçmiştir. Şu anda da bu sürecin sona erdiğini kimse iddia edemez. Tersine, Haziran Direnişinin ruhu memleket toprağını karış karış dolaşmaktadır.
Ve önümüzde bugün ideolojik kriz içinde olan, yakın gelecekte siyasi ve ekonomik krize gebe bir dönem vardır. Bunun sonucunu toplumsal ve siyasal mücadele belirleyecektir elbette. Bu ülkenin sosyalistleri bu tabloya mutlaka müdahale edecek bir cesaret içinde olmalıdır.
Atılacak her adımın toplumsal tepkiyi düzen kanallarına akıtacak bütün girişimlerden uzak durması gerekiyor. Tersine bugün toplumda İkinci Cumhuriyete karşı oluşmuş tepki ve öfkenin akacağı kanalı yaratmak lazım. Devrimcilerin işi budur.
Ayrıca yeni bir cumhuriyeti kiminle ve hangi programla kuracağımız üzerine daha çok kafa yorulmalıdır. 3. Cumhuriyet talebi, ilerici, emekten yana, yurtsever, laik bir programla toplumun önüne konulmalıdır.
Cesaret ve cüret budur!
Hatta atılım böyle mümkündür!
İttifak konusu gündemden hiç düşmüyor. BHH ne yapacak sorusunu hepimiz merak ediyoruz. Bence BHH ittifak dışı kalmalıdır. BHH'nin amacı Haziran ayaklanmasını organize etmekse ve sosyalizmi güç haline getirmekse, ne CHP ile ne de HDP ile ittifak arayışına girmemelidir. CHP ve HDP sadece oy almak için bu konuya yaklaşıyorlar. HDP'nin ise AKP'ye karşı bir siyaset izleyeceğini hiç düşünmüyorum. Bence BHH sosyalizmin sesini duyurmak istiyorsa başka bir kulvarda ısrar etmelidir.
Doğmamış çocuğa don biçmek-Ender Helvacıoğlu
Selahattin Demirtaş bir söyleşisinde şunları söylemiş: Türkiyede ana akım sol damar, artık HDP üzerinden yürüyecek. Bence bu netleşmiştir. 2015 seçimlerinde de bunun mührünü basacağız.
Yürür mü? Yürür! Basarlar mı? Basarlar!
Türkiye sosyalist hareketi bu kadar dirayetsiz ve apolitik tutumlar alırsa bütün bunlar gerçekleşir. Türkiye solunun Kürt hareketi aracılığıyla eritilmesi sürecinde de son nokta konulmuş olur.
Birleşik Haziran Hareketi (BHH) içindeki bazı etkili isimler, neredeyse seçim süreci başlar başlamaz BHHye ittifak bulma arayışına girdiler. Buldukları adres de HDP. İlk önce CHP-BHH-HDP ittifakı dediler, ama ne CHP HDPye ne de HDP CHPye yanaştığı için, ortada HDP-BHH ittifakı kaldı. HDPnin de niyeti zaten buydu ve tespit ettiği yumuşak karınlara bastırdı ve bastırıyor.
Doğmamış çocuğa don biçmek diye bir deyim var. Bu etkili isimlerin tutumları tam da bu deyim ile açıklanabilir. Burada doğmamış çocuk BHHdir; biçilen don da HDP ile ittifak oluyor.
Bu arkadaşlar ne HDPnin aslında ne olduğunu tahlil edebiliyorlar ne de BHHnin mevcut durumunu. İttifakın ne olduğundan ise tamamen bihaberler; ittifak ile iltihakı birbirine karıştırıyorlar. Niyetleri zaten baştan beri buydu veya milletvekili olmak istiyorlar demek istemediğim için, bilgisizlik ve dirayetsizlik sözcüklerini kullanıyorum.
Dilimizde tüy bitti ama bir kez daha söyleyelim: Kürt hareketinin (İmralı+Kandil+HDP) ülkemizin ve bölgemizin mevcut koşullarında asıl muhatapları (ittifakları da diyebilirsiniz) AKP ve ABDdir. En az 20 yıldır sürdürdükleri stratejik konumlanışları budur. Bunu görmemek için kör olmak gerekir.
İki büyük turnusol kâğıdımız var: 1) Kürt hareketi, 20 yıldır ABD emperyalizminin Ortadoğunun kuzeyine yönelik müdahalelerine karşı ne tutum almıştır? 2) Kürt hareketi Haziran Ayaklanmasında ne tutum almıştır?
Bu tutumları anti-emperyalizm, demokrasi, aydınlanma, devrimcilik gibi kıstaslara vurun, içinize sindiriyorsanız koşun gidin ittifak yapın; ittifak ne kelime gidin iltihak edin!
Kürt hareketi bölge çapında politika yapan, ABD emperyalizminin bölgeye müdahalesinin yarattığı boşluklardan yararlanmayı strateji olarak benimsemiş bir ulusal harekettir. Türkiyedeki muhatabı ise şimdilik AKPdir ve pazarlık masasındadır. HDP ise Kürt hareketinin Türkiye soluna attığı oltadır. Oltaya gelecek balıklarla elini güçlendirmeye çalışıyor. Zokayı yutanlar da ittifak yaptıklarını sanıyor!
Bazı arkadaşlar, Kürt hareketinin Marksist kökeninden, bölgedeki en seküler güç olduğundan, ekolojik ve feminist duyarlılığından falan söz ediyorlar, Tezler yayınlıyorlar. O tezler 25 yıl öncesinde kaldı, gerçek yukarda yazılan gibidir.
İkincisi, BHH gerçekten de henüz doğmamış çocuktur. Haziranı temsil etme konumundan henüz çok ama çok uzaktır. Böyle bir şansı yok mu? Tabii ki var. Ama korunup kollanırsa, üzerinde titrenilirse
Bağımsız gelişimi gözetilirse
Henüz ana karnında olan çocuğa partner arama peşinde koşulursa sonuç kesinlikle ve kesinlikle ölü doğumdur. Hazirana bir şey olmaz, o sosyolojik bir olgu; olan BHHye olur.
İttifak güç meselesidir. Gücün varsa ittifak yaparsın; yoksa -eğer ısrar edersen- onun adı iltihak olur. Israrcı arkadaşlara, örneğin HDP-BHH ittifakı için kampanyalar açan arkadaşlara önerim şudur: Ne ittifak sözcüğünü kullanın ne de BHHyi buna alet edin. Doğrudan HDPyi destekleme kampanyası açın; çok daha dürüst bir tutum almış olursunuz.
Kısacası, iki aydır BHH saflarında HDP ile ittifak tartışması açan arkadaşlar BHHye çok büyük zarar verdiler ve veriyorlar. Ne demiş Demirtaş: Sol HDP üzerinden yürüyecek. Yakında bunun mührünü de basacağız. Ee, ne oldu BHHye? Kürtaj mı oldu?
Peki, Türkiye Solu -bazılarının yaptığı gibi- Kürt hareketiyle köprüleri tamamen atmalı mı? Tabii ki hayır. Çünkü Kürt hareketi de sosyolojik bir olgu; görmek istemeyince yok olmuyor.
Kürt hareketi madem muhatap arıyor, yapılacak şey ABD-AKPye alternatif bir muhatap yaratmaktır. Bu da -Türkiye arenasında- AKPyi devirecek bağımsız bir devrimci odak yaratmakla gerçekleşebilir (Bölge arenası ise ayrı konu. Bu noktada Esadın konumuna ve mücadelesine dikkat edilmeli.). Bizim işimiz gücümüz bu olmalıdır.
Yapamaz mıyız? Çok mu zor? Haziran 2013te yapmanın kıyısına gelmişti bu emekçi halk. Bu potansiyel yok olmuş değil, fırsat bulduğunda kendini hissettiriyor. Ben buradayım, sen nerelerdesin diyor!
Son bir not: Haziran Ayaklanması Diren Lice diyerek Kürt hareketine ittifak önerisinde bulunmuştu, anımsarsınız. İşte ittifak böyle yapılır, arkana milyonları alarak. Bugün herkesten çok Hazirancı kesilen Kürt hareketi neden bu öneriyi reddetti? Neden Diyarbakırda, Vanda, Hakkaride, Şırnakta milyonlar sokağa dökülmedi? Bu öneriye yanıt verilseydi belki bugün ne AKPden ne de Tayyipten söz ediyor olurduk.
İşte size Kürt hareketinin ittifak mı yoksa iltihak mı istediğinin turnusol kâğıdı.
Haziranı yedirmeyiz demeyeceğim. Boyumdan büyük laf etmiş olurum. Kimse Haziranı yiyemez; Haziran, Türkiye devriminin kendisidir. Ama gelin BHHyi yedirmeyelim. Yeteri kadar yedirdik, kürtajın sınırına geldik, artık bir dur diyelim.