LENİN! LENİN! LENİN!
Vladimir İlyiç Ulyanov, bilinen adıyla Lenin Rus sosyalist politikacı, Ekim Devrimi'nin lideri ve Sovyetler Birliği Komünist Partisinin ilk başkanıdır.
Lenin aynı zamanda Marksist teorik ve felsefi yazıların yazarı olarak bilimsel sosyalizmin de kurucularındandır. Lenin'in en büyük amacı proleter bir Dünya devrimi oluşturup sınıf ayrımlarının olmadığı bir topluluk yaratmaktı (Komünizm).
Kendisi, Marksizm üzerine kurulmuş politik ve ekonomik bir teori olan Leninizm'inde kurucusudur. Leninizm, Marksizmin çağın gereklerine göre hem kuramsal hem politik hem de ekonomik alanda, temel ilkelere bağlı kalarak yeniden uyarlanması olarak anlaşılır. Leninizm kavramı, yeni olgular ve yeni bilimsel gelişmeler doğrultusunda Marksizmin yeniden üretilmesi gereği üzerinden değerlendirilir ve Marksizmin devrimci ve bilimsel özüne uygun olarak geliştirilmesi olarak anlaşılır.
Çocukluğu ve gençliği
Vladimir Ulyanov 1887 civarı Rusya İmparatorluğu zamanında adı Simbirsk olan Ulyanovsk'ta doğan Lenin demokrasi ve özgür eğitim için mücadele veren devlet memuru İlya Nikolayeviç Ulyanov (18311886) ile liberal görüşlere sahip Maria Aleksandrovna Ulyanov'un (18351916) oğludur. Ailenin etnik yapısı çeşitlilik gösterir. "Lenin'in ataları Rus, Kalmuk (Oyrat), Tatar, Yahudi, Alman, İsveçli ve muhtemelen diğer birkaç halka daha mensuptur." Lenin Rus Ortodoks Kilisesi'nde vaftiz edilmiştir.
Yaşamının ilk yıllarında iki trajedi ile karşı karşıya kalmıştır. Bunlardan birincisi 1886 yılında babasının beyin kanamasından ölümü, ikincisi de Mayıs 1887'de ağabeyi Aleksandr İlyiç Ulyanov'un Rus çarı III. Aleksandr'ın hayatına kasteden bir bombalama eylemine katılması nedeniyle asılmasıdır. Aleksandr tutuklandığı sırada yanında bulunan kızkardeşi Anna, Karzan yakınlarındaki küçük Kokuchkino kasabasına sürülmüştür.
Resmî Sovyet biyografilerinde, devrimci eylemlerinin temelinin bu olaylarda yattığı söylenir. Sovyet ders kitabında basılan Beluzov'un ünlü resmi genç Lenin'i ve annesini Aleksandr'ın kaybı için yas tutarken gösterir. "Farklı bir yol izleyeceğiz" cümlesi Lenin'in halk devrimi için anarşist ve bireysel yöntemler yerine Marksist bir yaklaşım seçtiği anlamına gelmektedir. Lenin Marksizm ile ilgilenmeye başladıktan sonra öğrenci gösterilerine katıldı ve sonunda tutuklandı. Kazan Üniversitesi'nden atıldıktan sonra bağımsız olarak çalışmalarına devam etti ve 1891 yılında avukatlık yapmak için lisans aldı.
Latince ve Yunanca konusunda kendini gösteren Lenin aynı zamanda Almanca, Fransızca ve İngilizce de öğrendi. Ancak Fransızca ve Almanca bilgileri yetersizdi. 1917'de Inessa Armand'ın yardımıyla Fransızca ve İngilizce ile yazılan makaleleri çevirmiş ve aynı yıl Cenevre'de S.N. Raviç'e Benim Fransızca ile ders verme kabiliyetim yok demiştir.
Devrimcilik dönemi
Eşi Nadejda Krupskaya Zürih'te Lenin'in kiraladığı daire
Inessa Armand Lenin Samarada birkaç yıl çalıştıktan sonra 1893 yılında St. Petersburga yerleşti. Kariyer yapmak yerine devrimci propaganda ile uğraşmayı tercih etti ve Marksizm üzerine çalıştı. 7 Aralık 1895'te tutuklandı. 14 ay tutulduktan sonra Sibiryadaki Shushenskoye köyüne sürgüne gönderildi.
Temmuz 1898de bir sosyalist eylemci olan Nadejda Krupskaya ile evlendi. Nisan 1899'da Razvitiye kapitalizma v Rossi (Rusyada Kapitalizmin Gelişmesi - Geniş-Çaplı Sanayi İçin Bir İçpazarın Oluşma Süreci) yayımlandı.
1900 yılında cezasının sona ermesinin ardından Rusyada ve Avrupanın çeşitli şehirlerinde çalıştı. Zürih, Cenevre, Münih, Prag, Viyana, Manchester ve Londrada bulundu. Sürgünde iken, sonraları önde gelen rakiplerinden olacak olan Julius Martov ile Iskra gazetesini kurdu. Devrimci hareket üzerine çeşitli makaleler ve kitaplar yazdı. Bu dönemde çeşitli mahlaslar kullandıktan sonra sonunda Lenin mahlasını kullanmaya karar verdi.
Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisi'nde etkin görev aldı. 1903 yılında yazdığı Çto delat? kitapçığının kısmen etkilemesiyle ortaya çıkan parti içi bölünmede Menşeviklere karşı Bolşeviklere önderlik etti. Bu kitapçığın devrim öncesi Rusyasında en etkili kitapçıklardan biri olduğu söylenir. 1906 yılında RSDİPnin başkanlığına seçildi ve güvenlik nedeniyle 1907 yılında Finlandiyaya geçti.
Avrupa'daki seyahatlerine devam ederek 1912de Prag Parti Konferansı ve 1915de Zimmerwald Konferansı gibi birçok sosyalist toplantıya ve etkinliğe katıldı. Lenin Zimmerwald Solu'nun en önemli lideriydi. Inessa Armand Rusyayı terkedip Paris'e yerleştikten sonra sürgünde yaşayan Lenin ve diğer Bolşevikler'le karşılaştı. Lenin daha sonra İsviçreye geçti.
1914 yılında I. Dünya Savaşı başladığında, o zamanlar kendilerini Marksist diye tanımlayan Avrupa'nın Sosyal Demokrat partileri kendi ülkelerinin savaş için harcadığı çabayı destekledi. Lenin, Alman Sosyal Demokratları'nın savaşı desteklediğine ilk başlarda inanmamıştı, bu olaylar neticesinde savaşı destekleyen partilerden oluşan İkinci Enternasyonalden ayrıldı. Lenin emperyalist savaş olarak nitelediği bu durumun sınıflar arası savaşa dönmesi gerektiğini savunuyordu.
Şubat Devrimi
Lenin, Ture Nerman ve Carl Lindhagen (Stokholm, Nisan 1917)
Nisan 1917'de Lenin'i Petrograd'ın Finland İstasyonuna getiren lokomotiv Lenin (Finlandiya, 11 Ağustos 1917) Ana madde: Şubat Devrimi Rusya'daki 1917 Şubat Devriminden ve Rus çarı II. Nikolay'ın devrilmesinden sonra Lenin en kısa sürede Rusyaya geri dönmek zorunda olduğunu biliyordu ancak tüm hızıyla süren I. Dünya Savaşı sırasında tarafsız İsviçre'de sıkışıp kalmıştı. İsviçreli komünist Fritz Platten, Lenin'in ve etrafındakilerin Almanya üzerinden trenle yolculuk edebilmesi için Alman hükümeti ile anlaşmaya varmıştı. Alman hükümeti Lenin'in Rusya'ya dönüşünün açabileceği siyasal karışıklığın Doğu Cephesinde savaşı bitirmeye yardımcı olacağını umuyordu. Almanya'dan sonra feribotla İsveç'e geçen Lenin'in İskandinavyadaki yolculuğu İsveçli komünistler Otto Grimlund ve Ture Nerman tarafından ayarlanmıştı.
Nisan 1917'de Petrograd'a ulaşan Lenin, geçici hükümete karşı Nisan Tezleri'ni yayımlayarak Bolşevik hareketinde liderlik konumuna geldi. Başlangıçta Lenin, partisini sol görüş olarak izole etmesine rağmen Bolşeviklerle anlaşmazlık sonucu parti, geçici hükümetten medet ummayanların toplanma yeri hâline geldi. Muhalefetteki Bolşevikler, sorumluluk almayarak hükümet uygulamalarına sahiplenmediler.
Bu dönemde Aleksandr Kerensky ve Bolşeviklerin diğer rakipleri Lenini Almanlardan para alan bir ajan olarak suçladı. Bunun üzerine, önceleri Menşevik olan sonra Bolşeviklere daha yakın duran Leon Troçki 17 Temmuzda Lenin'i savunan bir konuşma yaptı:
Öyle dayanılmaz bir hava yaratıldı ki artık ne siz ne de biz nefes alamıyoruz. Lenine ve Zinovieve alçakça iftiralar atılmakta. Lenin devrim için otuz yıldır mücadele ediyor. Ben yirmi yıldır halkın ezilmesine karşı mücadele verdim. Bunun sonucunda Alman militarizmine karşı, nefretten başka bir duygu beslememiz söz konusu bile olamaz. (...) Alman militarizmine karşı mücadelem nedeniyle bir Alman mahkemesi tarafından sekiz ay hapis cezasına çarptırıldım. Bunu herkes bilir. Bu salonda bulunan kimse bizim Almanların paralı uşağı olduğumuzu söylemesin.
Temmuz ayında başarısız bir Bolşevik ayaklanmasından sonra Lenin güvenlik nedeniyle Finlandiyaya gider. Temmuz ayı sonunda yasadışı koşullarda yapılan 6.Kongrede Enternasyonalistler Bolşeviklere katılır. Ekim ayında geri dönerek geçici hükümete karşı "Sovyetler iktidara!" sloganıyla silahlı bir devrime önayak olur. Hükümet üzerine düşüncelerini "Devlet ve Devrim" adlı denemesinde açıklamıştır. Bu denemede işçiler tarafından seçilen ve yine işçiler tarafından iptal edilebilen işçi konseylerinden ya da "Sovyetler'den" oluşan yeni bir hükümet tarzından söz etmiştir.
Ekim Devrimi
8 Kasımda Lenin, Rus Sovyet Kongresi tarafından "Halk Komiserleri Konsey Başkanı" (hükümet başkanı) seçildi.
"Komünizm Sovyet iktidarı ile tüm ülkeye elektriğin ulaştırılmasıdır" diyen Lenin, Rusyanın her yerine elektrik götürülmesinin ve tarım ile sanayinin modernize edilmesinin önemini vurgulamıştır. "Sanayinin modern ve ileri teknoloji üzerinde örgütlenmesinin ve kent ile kırsal arasında bağlantı sağlayacak olan elektriğin yaygınlaştırılmasının kent ile kırsal arasındaki ayrımı ortadan kaldıracağını, kırsaldaki kültür düzeyini yükseltmeye olanak sağlayacağını ve ülkenin en ücra köşelerinde bile geri kalmışlığı, cehaleti, yoksulluğu, hastalığı ve barbarlığı yok edeceğini köylülere göstermeliyiz." Herkes için ücretsiz evrensel bir sağlık sistemi kurmak, kadınlara haklarını iade etmek ve okur yazar olmayan Rus halkına okuma yazma öğretmek konularında çok hevesliydi. Ama Bolşevik hükümetinin öncelikli eylemi Rusyayı I. Dünya Savaşından çekip kurtarmaktı.
Brest Litovsk Antlaşması
Almanların doğuya doğru sürekli ilerlemeleri tehdidiyle karşı karşıya kalan Lenin, Rusyanın acilen bir barış antlaşması imzalaması gerekliliğini tartışmaya açtı. Buharin gibi diğer Bolşevik liderleri, savaşa devam etmenin Almanyada devrim çıkartmanın bir yolu olduğunu savunuyorlardı. Uzlaşmaları yöneten Troçki her iki tarafın da toprak kazançlarını iade etmesi şartıyla bir barış antlaşması yapılmasını içeren orta yolu savunuyordu. Barış görüşmeleri başarısız olunca Almanlar ilerlemeye devam etti ve Rusyanın batı topraklarının büyük bölümü işgal edildi. Bu durum karşısında Leninin savunduğu tez, Bolşevik liderlerinin çoğunluğunun desteğini kazandı. 3 Mart 1918'de Brest-Litovsk Antlaşmasını imzalayan Lenin, Rusyayı I. Dünya Savaşından çıkardı. Bu antlaşma sonucunda Rusya, Almanya'ya ve Osmanlı İmparatorluğu'na önemli toprakları geri vermek zorunda kaldı.
Bolşevikler Meclis seçimlerini kaybettikten sonra 19 Ocakta yapılan ilk oturumu Kızıl Muhafızları kullanarak kapattılar ve Sovyetlerin desteğinden dayanak aldılar. Bu tarihten itibaren, görüşleri Lenin'e ve Bolşeviklere uymayan parti ve gruplar düzenli olarak siyasal hayattan çıkarıldı ve süreklilik arzeden iç savaşlar yüzünden Sovyet Kongreleri tekrar tekrar dağıtıldı.
Bolşevikler, Sosyalist Devrimci Parti'nin sol kanadıyla birlikte bir koalisyon hükümeti kurdu. Ancak sosyalist devrimcilerin Brest-Litovsk antlaşmasına karşı çıkıp muhalif partilerle birleşerek Bolşevik hükümetini devirmeye çalışmasıyla bu koalisyon bozuldu. Lenin bu çabalara karşı muhalif partilerin bazı üyelerinin hapsedilmesini de içeren toptan bir karşı çıkmayla cevap vermiştir.
1918in başından itibaren Lenin, işçilerin kendi kendilerini yönetmeleri kavramına zıt ama uzmanlık ve verimlilik sağlayabilmek adına her kuruluşun başına tek bir kişinin geçmesi ve demokratik kurallara göre kuruluşu yönetmesi gerekliliği konusunda kampanya yaptı.
Gizli polisin kuruluşu
Feliks Edmundoviç Dzerzhinskiy (ÇK, GPU ve OGPU Başkanı: 1917-1926) Yeni kurulan Bolşevik hükümetini karşıdevrimcilerden ve diğer siyasi muhaliflerden korumak adına Bolşevikler Çeka adını verdikleri bir gizli polis teşkilatı kurdu.
Bolşevikler Ekim Devriminin ertesinde yaymaya başlayan genel grevin gelişmesini durdurmak zorunda kalmıştır. Fransız Devrimindeki devrim mahkemesi savcılarından Antoine Quentin Fouquier de Tinville gibi adamına ihtiyacı duyan Lenin, 2 Aralık'ta yeni bir özel komiteyi kurdurmak için Askerî Devrimci Komitesi eski başkanı Felix Dzerzhinski'yi atamıştır. Lenin sabotaj faaliyetleri ve karşı devrimiyle mücadele etmek için istisnaî yöntemlerin kullanılmasını emretmiştir. Dzerzhinskiy 20 Aralık'ta özel komitenin kuruluş taslağını önermiş ve kabul edilmiş ve basın yayın ve sabotaj faaliyetleri, Sağ SR, grevlere katılanların özel komite tarafından kontrol edilmesi kararlaştırışmıştır. Lenin her zaman ÇKnın koruyucusu ve savuncusuydu.
Çar ailesi
Bolşevikler devrik Çar II. Nikolay için bir mahkeme kurmayı planlamıştı, ancak 1918 Ağustosunda Beyaz Ordunun kraliyet ailesinin tutulduğu Yekaterinburg'a ilerlemesi üzerine Sverdlov yerel Sovyetten, Beyazlar tarafından ele geçirilmesindense devrik çarın infaz edilmesi için istekte bulundu. Çarın ve ailesinin öldürüldüğü olaya merkezî hükümetin mi, yoksa yerel Sovyetin mi karar verdiği, tarihçiler arasında hâlâ bir tartışma konusudur.
Suikast girişimleri
Lenin, Troçki ve askerlerle Kronstadtda, Ocak 1918de Leninin aracına Petrogradda, Mark Allien tarafından silahlı saldırıda bulunuldu. Bir konuşmadan dönen Lenin ve Fritz Platten aracın arkasında oturuyordu. Ateş edilmeye başlandığında "Platten, Lenini başından tutarak yatırdı
Plattenin eli, Lenini korumaya çalışırken sıyırıp geçen bir kurşun yarasıyla kan içinde kalmıştı."
30 Ağustos 1918 günü, Sosyalist Devrimci Parti üyesi Fanya Kaplan, bir miting sonrası aracına giden Lenine yaklaştı ve adını haykırdı. Cevap vermek için dönen Lenin, suikastçının üç el ateşiyle yaralandı. Kurşunların ikisi omzuna, biri akciğerine isabet etti. Diğer suikastçıların hastanede beklediğine inanan Lenin, hastaneye gitmeyi reddettiği için Kremlindeki odasına götürüldü. Doktorlar kurşunları çıkarmanın çok tehlikeli olduğuna karar verdiler. Daha sonra iyileşmesine rağmen Lenin'in sağlığı bu olaydan sonra giderek kötüleşti.
Suikast girişimine ve parçası olduğu giderek artan komünist karşıtı cepheye komünist hükümetin yanıtı gecikmedi. Onbinlerce kişi, Devrimin düşmanı olarak Bolşevik hükümetine karşı etkin olarak eylemde bulunmalarından dolayı ya öldürüldü ya da çalışma kamplarına gönderildi. İç savaşın kızışması ve Savaş Komünizmi denilen politikanın uygulanmaya başlandığı döneme rastlar. Bu politikanın içine köylünün elindeki tahılın zoralımı da dahildi. (bu dönemde kızıl ordunun iç savaşı kazanması ve devrimin korunabilmesi için gerekliydi) ve bu durum sonucunda geniş çaplı bir kıtlık oluşmuştur.
Lenin her zaman "devrim düşmanlarına karşı ödün verilmemesinden yana oldu. Proleter devletin kapitalist kuruma karşı organize bir şiddet sistemi olduğu görüşüne sahipti. 1918 sonlarında Kamenev ve Buharin Çekanın keskin köşelerini yuvarlamaya çalıştığında, teşkilatı Lenin savunmuştur. Lenin kitle gücünün ateşli bir savunucusuydu. Bu yüzden devrimin kitlelerin eseri olacağı görüşü ona aitti.
Rusya İç Savaşı dönemi
"Yoldaş Lenin dünyayı pislikten temizliyor", 1920 Komünist afişi
Lenin'in portresi (1920 civarı)1919 Mart ayında Lenin ve diğer Bolşevik liderler tüm dünyadan gelen devrimci sosyalistlerle buluşarak Komünist Enternasyonali kurdu. Bu şekilde, daha geniş olan sosyalist hareketten ayrılındı, artık komünist olarak nitelendirileceklerdi. Rusyada Bolşevik Partinin adı önce "Rusya Komünist Partisi" daha sonra da "Sovyetler Birliği Komünist Partisi" olarak değiştirildi.
Bu arada, Rusyada iç savaş sürmekteydi. Çok geniş bir yelpaze içinde farklı görüşlere sahip siyasi hareketler ve destekçileri Sovyet hükümetini devirmek için silaha sarılmıştı. Birçok taraf iç savaşa karışmış olsa da çarpışan iki önemli taraf komünistlerin Kızıl Ordusu ile gelenekçilerin Beyaz Ordusuydu. Fransa, Büyük Britanya, ABD ve Japonya gibi yabancı güçler Beyaz Ordu yararına işe karışmış olsa da etkileri çok olmamıştır. Sonunda Leon Troçki tarafından komuta edilen ve örgütsel açıdan daha becerikli olan Kızıl Ordu 1920 yılında Beyaz Orduyu ve müttefiklerini yenerek iç savaşı kazandı. Daha küçük çaplı çarpışmalar ise birkaç yıl daha devam etti.
Beyaz Ordu kuvvetleri, savaşın ve devrimin yol açtığı karışık dönemde "kontrol altında tuttukları bölgelerde büyük zalimlik gösterdiler. Kasabalar yakıldı, mal mülk yıkıldı ya da çalındı, köylülerin mahsulü ve hayvanları zorla alındı, karşı koyanlar işkence gördü ve öldürüldü.
1919un sonlarına doğru Beyaz Ordu'ya karşı kazanılan başarılar Lenini, devrimi artık Batıya yaymak gerektiğine ve gerekirse güç kullanılmasına ikna etti. Bağımsızlığını yeni kazanmış olan İkinci Polonya Cumhuriyeti 18. yüzyılın sonlarına doğru Rusya tarafından ilhak edilen doğu topraklarını kontrol altına almaya başlayınca, bu bölgelerin kontrolü konusunda Bolşevik kuvvetleriyle karşı karşıya geldi ve çatışmalar 1919 yılında Polonya-Sovyet Savaşına yol açtı. Almanyada devrimin sürmesi ve Spartaküs Birliğinin yükselişe geçmesini Lenin, Avrupayı Kızıl Ordunun süngüsüyle yoklamak için en uygun zaman olarak gördü. Lenin, Rus Devrimi ile Alman Devriminin komünist destekçilerini birbirine bağlamak için Kızıl Ordunun, arada kalan Polonyayı sıçrama tahtası olarak kullanıp hem Almanyaya hem de Batı Avrupadaki diğer komünist hareketlere yardıma gitmesi gerektiğini düşünüyordu. Ancak Sovyet Rusyanın Polonya-Sovyet Savaşında yenilmesi üzerine bu planlar suya düştü.
Mikoyan, Stalin ve Ordzhonikidze (Tiflis, 1925)Lenin, emperyalizmi çok sert eleştiriyordu ve 1917 yılında kapitalist emperyalist güçlerin kontrolü altındaki ulusların koşulsuz olarak kendi kaderini tayin hakkına sahip olduğunu deklare etmişti.
1920-1921 yıllarında, altı ulusal cumhuriyet Ukrayna, Beyaz Rusya, Gürcistan, Azerbaycan, Ermenistan ve Rusya Fedarasyonu arasındaki ilişkiler açık biçimde tamamlanmış değildi. Lenin bu birliğin sosyalist, enternasyonalist ilkelere uygun şekilde gönüllülük yolu ile belirlenmesini istiyordu.
Gürcistanın birliğe katılım koşullarının müzakere edildiği dönemde politikaları yürüten, iç savaş sırasında da orada görev almış olan Stalin ve Ordzhonikidze ikilisinin çalışmaları sonrasında ayrılıkçı tutum içinde olan Gürcülerin iknası sağlanmış ve birliğe dahil olmuşlardır. Lenin bu konudaki görüşünü Ulusal sorunlar bastırılmamalı, çözülmeli. şeklinde açıklamış ve Gürcistan meselesi ile ilgili Troçkiye ve Stalinin hazırladığı ve sadece Ermenistan ve Azerbaycanın kabul ettiği Özerkleştirme Tasarısının düzeltilmesi için de Kameneve SSCBnin Kuruluşuyla İlgili Tasarı isimli mektubu yazmıştır.
Sovyet projesinin Rusya Fedarasyonuna katılma biçiminde değil, eşit cumhuriyetlerin birleşmesi biçiminde olması gerektiğini vurgulamıştır. Bu şekilde bir birliğin amacının diğer ulusların kapitalist emperyalizmden korunmasına da hizmet edeceği öngörülmüştür.
NEP
Uzun yıllar süren savaş, Bolşeviklerin savaş ekonomi politikası, 1921 yılındaki kıtlık ve düşman hükümetlerin kuşatması sonucunda Rusya harap düşmüştü. En büyüğü Tambov isyanı olan birçok köylü ayaklanması oldu. 1921 Martında Kronstadtda denizcilerin isyanı üzerine Lenin, savaş komünizmi politikasını sanayii ve özellikle tarımı yeniden yapılandırmak için Yeni Ekonomi Politikası (NEP) ile değiştirdi. Bu yeni politika, politik ve ekonomik gerçekliklerin tanınması üzerine inşa edilmiş ve aslında sosyalist idealden taktiksel bir geri dönüştü. NEP politikasıyla zorlukların üstesinden gelinmesi düşünülüyordu. (bu planlamanın başını 1924'de Lenin'in ölümünden sonra SSCB'nin başına geçen Josef Stalin çeker).1929 yılında NEP siyaseti yerini sanayileşme ve kolektivizasyona bırakacaktır.
Yaşamının son yılları
Lenin'in ölümünü açıklayan resmî bildiri (21 Ocak 1924)Lenin'in sağlığı, devrim ve savaşın getirdiği gerginlik sonucu oldukça zarar görmüş, suikast girişiminde aldığı yaralar sağlık durumunu daha da kötüye götürmüştü. Kurşun hâlâ boynunda idi ve omuriliğe yakın durduğu için, o günün tıp tekniğiyle çıkarılması mümkün değildi. 1922 Mayısında ilk defa felç geçirerek sağ tarafı kısmen felçli kalan Leninin hükümetteki rolü giderek azaldı. Aynı yılın Aralık ayında geçirdiği ikinci felçten sonra aktif politikadan çekildi. 1923 Martında geçirdiği üçüncü felcin sonrasında konuşma yeteneğini de yitirerek ölene kadar yatağa bağımlı kaldı.
Lenin 21 Ocak 1924 günü, 53 yaşında öldü.
Leninin adı; hiç kuşku yok ki, işçi sınıfının yüce önderi olarak adı gönüllere kazındı. Onun adının her geçtiği yerde sosyalizmin düşmanlarının korkudan yürekleri çift atacak. Ama korkunun ecele yararı olmayacak tek kurtuluş seçeneğimiz sosyalizm yeryüzüne bir güneş gibi doğacak
TSİP
Gerçeğin kendisi kadar sade bir lider: Lenin! - Serpil Güvenç
Leninin kişiliği, büyük bir önder olmakla büyük bir insan olmanın mükemmel uyumunun ifadesidir
(Clara Zetkin)
Çevresi aşılmaz bir çitle kuşatılmış ulaşılmaz büyük
bir adamla değil, her proleterya savaşçısını sevimli sözler ve sıcak bir gülümsemeyle karşılayan büyük Parti yoldaşı Leninle konuştuğumu hemen hissetmiştim
(William Gallacher)
93 yıl önce 21 Şubat günü Lenini kaybettik.
Nazım 1960 Şubatında şu dizelerle selâmlamış Onu;
Yazın gün ışığına bakar gibi
Hayatın içine dolmak,
Niçin dünyaya geldim
Niçin yaşıyorum?un
Karşılığını bulmak
Genç kalmak gelen günler gibi
Genç kalmak gelen günlerle beraber
Genç kalmak
Bir toprak yeşil
Bir bayrak kızıl
Bir güvercin ak,
Leninle aynı türküden
Aynı ırmaktan
Aynı siperden, aynı yapı yerinden olmak
(1)
Nazımın yüreğinden kalemine akıp kağıda dökülen bu şiir üzerine belki de aynı güzellikte bir başkası yazılamaz ama yine de emperyalizm çağında Marksizme yaptığı katkılardan tutun da ütopya olduğu düşünülen bir dünyanın 1917 Sovyet Devrimi ile yaşama geçirilmesi sürecinde gösterdiği o büyük iradeye, ulusların kaderlerini tayin hakkı konusundaki çözümlemelerinden proleter diktatörlüğü ve devlet üzerine yazdıklarına, analizlerine, idealist düşünceye karşı, sosyalist hareketteki sağ ve sol sapmalara karşı verdiği o amansız felsefi savaşıma kadar neler neler yazılmaz ki
Bu yazıda ise, ilk sosyalist devletin liderinin, liderliğin sömürü düzenlerindeki anlamından kendisini sıyırıp sergilediği insanca duruşa dair birkaç anı var sadece.
Gorki şöyle yazar Leninle ilgili anılarında:
Onda eksik bir şeyler buldum
Bir bütün olarak bakıldığında oldukça sadeydi, öyle ki ona bir Önder demeye bin şahit isterdi
kısa boylu, çıplak başlı insan, bir eliyle Sokratvari alnını sıvazlarken, diğeriyle beni kolumdan çekiştirerek pırıl pırıl parlayan canlı gözlerini bana dikmiş, hemen oracıkta Ananın yetersizliklerinden söz etmeye başlamıştı bile. Kitap daha basılmadan
okumuştu
Aceleyle yazdığımı söyledim
nedenini açıklama fırsatı vermeyerek devam etti. Ona göre, acele etmekle çok iyi etmiştim, çünkü kitap gerekliydi, bir çok işçi devrimci harekete bilinçsiz, körlemesine katılmıştı ve Ana şimdi onlara yol gösterecekti. Çok zamanında bir kitap dedi. Onun bu yegâne iltifatı benim için çok değerliydi
(2)
Lenin, Gorki gibi büyük bir yazarın eseri konusundaki ilgisini evlerinde kaldığı bir ailenin genç devrimci oğlundan da esirgemez. 1911de tutuklanarak yurt dışına sürgüne gönderilen bu gencin yazdığı ilk kitabı okuyan Lenin ona şunları yazar:
Kitabını büyük bir zevkle okudum ve böyle ciddi ve önemli bir konuyla uğraşmana memnun oldum. Bu tür bir uğraşı, senin Marksist düşüncelerini sınamana, derinleştirmene ve güçlendirmene yardımcı olacak.(3)
Daha sonra kitabı yumuşak bir dille eleştiren Lenin bazı yöntem önerilerinde de bulunur.
Gorki İngilterede Hydeparkda Lenini ilk kez görmüş olan bir kaç işçinin aralarında konuşurken Leninin parti kongresindeki konuşmalarından söz ettiklerini anlatır:
Biri şu ilginç görüşü açıkladı; Bilmiyorum, belki Avrupalı işçilerin de onun kadar akıllı liderleri vardır , örneğin Bebel ya da bir başkası. Fakat Lenin gibi hemen sevebileceğim bir başkasının var olabileceğine inanmıyorum Başka bir işçi de gülerek şunları ekledi: O, bizden biri.
Gorki, Plekhanov da bizden biri diyerek bu görüşe karşı koyanlar olduğunu ama aynı işçinin Plekhanov bizim öğretmenimiz, saygıdeğer efendimiz ama Lenin bizim önderimiz ve yoldaşımız diyerek onları yanıtladığını söyler. İşçiler için Lenin çok sade gerçeğin kendisi kadar sade birisidir.(4)
Fransız Komünist Partisi kurucularından Paul Vaillant Couturiernin şu sözleri bu olgunun nedenini yansıtır;
Lenin bir işçi gibi düşünebilen bir aydındı. Konuşurken boş cümleler ve anlamsız sözler kullanmazdı. Yaşayan ve soluk alan, dünyayı zihninde bir bütün olarak kavramış olan bu adam, bilinçli hayatının sonuna kadar, bir Çinli kuli ya da bir zenci hamal gibi duyabilme ve düşünebilme yeteneğini korudu. Onun için bir Leningrad metal işçisi , bir Paris tekstil işçisi ya da bir Virginia madencisi açık bir şekilde nasıl anlaşılırsa, ezilmiş bir Annamit ya da Hindu da o kadar anlaşılabilirdi
(5)
28 Ocak 1924de Kremlinde Askeri okul öğrencileriyle yaptığı konuşmada Stalin de Leninin bu özelliklerine vurgu yaparak bir anısını paylaşır onlarla. 1905de Finlandiyadaki bir konferansta Lenini gördüğünde hayal kırıklığına uğradığını çünkü hayalinde devleşmiş olan büyük liderin alışılmışın dışında ufak tefek , sade ve basit bir insan olmanın ötesinde konferans öncesi salona gelerek delegelerle bir köşede sessizce konuşup dertleştiğini, bunun kendisini çok şaşırttığını anlatır ve şöyle der:
Sonraları anladım ki, Leninin bu basit görünümü ve alçakgönüllüğü, kendini göstermekten kaçınması ve üstün durumunu etrafa belli etmekten çekinmesi, onun en üstün niteliklerinden biriydi. Basit ve sıradan yığınların yeni lideri, tüm insanlığın en alt tabakasını oluşturan milyonların alçak gönüllü lideriydi Lenin.(6)
Leninin kendine çok az baktığını, bu konuda büyük bir ihmalkârlık içinde olduğunu ama yoldaşlarının ve işçilerin yedikleri yemekler dahil herşeyleriyle ilgilendiğini yazan Gorki bir kongre sonrasında kendisinin odasına gelen Leninin yatağını yokladığını ve nedenini sorduğunda ise çarşaflar nemli mi diye bakıyorum yanıtını aldığını yazar.
1921de Lenin hasta ve çok yorgundur. Buna rağmen Gorkiye şöyle seslenir;
mektubunuzu Kameneve yolladım. Öylesine yorgunum ki, artık hiçbir şey yapamıyorum. Ve siz hem kan tükürüyorsunuz, hem de gitmemekte direniyorsunuz!
bu çok insafsız ve akıl dışı bir davranış. Avrupada bir sanatoryumda tedavi görerek yaptığınızın üç katını yapabilirsiniz
Gidiniz, iyice tedavi olunuz. Böyle kalın kafalı olmayınız rica ederim
(7)
Sovyet Devriminin efsane isimlerinden Kamo, 1911de Lenin ile görüşmek üzere Parise gelir. Belçikada göz ameliyat olmasına ve daha sonra Güney Rusya ve Kafkasyaya giderek devrimci eylemlerine devam etmesine karar verirler Lenin ile. Evden ayrılmak üzere olan Kamonun paltosuna bakar Lenin ve Daha kalın bir palton yok mu? Geminin güvertesinde dolaşırken bu palto ile üşürsün der. Kamonun başka paltosu olmadığını anlayınca, annesinin hediyesi olan ve çok sevdiği gri pelerini ona verir.(8)
Bir işçinin yoksul ve hasta babası da Leninin ilgi ve sevgi halkasına dahildir. Krupskaya anılarında 1908 sonrasında Rusyadan gelen işçilerle yapılan ilk işçi konferansı olan Prag Konferansının ardından Bakü delegesi Suren Spandaryanın babasını ziyaret etmek için Parise gittiklerini, Surenin tutuklandığından haberi olmayan ama oğluna her gün mektup yazmaya çalışan yoksul, hasta ve yalnız bu adamın durumuna Leninin çok üzüldüğünü, ona para bırakmanın yanı sıra partililerin adamla yakından ilgilenmelerini sağlamak için büyük bir uğraş verdiğini anlatır.(9)
1919un o büyük kıtlık günlerinde Lenine köylüler, işçiler ve askerler taşradan yiyecek yollarlar. O bunları hastalara, çocuk yuvalarına ya da beslenme yetersizliği olan diğer yoldaşlarına yollar. Bunları almaktan bile utandığını söyler Gorkiye;
Saygıdeğer bir beymişim gibi bana bunları gönderiyorlar! Onları bundan nasıl vazgeçirebilirim? Reddetmek, almamak onları kırmak olur oysa her tarafta açlık var!
Aynı noktaya Clara Zetkin de parmak basar anılarında.
Ama şunu da herkes iyi bilir ki, bu güzel yiyeceklerin hiç birisi, Leninin kilerinde kalmazdı.Çalışan halk yığınları kadar basit yaşama ilkesine sımsıkı bağlı olan Lenin ailesi tarafından hastanelere, çocuk yuvalarına gönderilirdi bütün bunlar.
Devrimden sonra Sovyetler Birliğinde on ay kalan, 1. Dünya savaşı sonrası ve İç Savaşta yaşanan kıtlık günlerine tanıklık eden Albert Rhys Williams isimli ABDli gazetecinin de benzer anıları vardır;(10)
Çay genellikle şekersizdi çünkü Lenin halkla aynı tayını yiyordu. Büyük, çıplak, baraka gibi odalarda askerler ve haberciler portatif demir karyolalarda yatıyorlardı. Lenin ve karısı da böyle yapıyordu
Leninin bu mahrumiyete katlanmasının nedeni sofuca bir dürtü değildi. O sadece komünizmin ilkelerini uyguluyordu
Halk bazı günler ekmeği bile çok az yiyebiliyordu. Herkes, tam Leninin yediği kadar ekmek yiyordu. Öyle günler vardı ki, tek lokma ekmek bile bulunmuyordu. Bugünler Lenin için de ekmeksiz günlerdi. Hayatına kastedildikten sonra ölüme yaklaştığı günlerde, doktorlar düzenli yiyecek karneleri ile elde edilemeyecek ancak çarşıdaki bazı spekülatörlerden satın alınabilecek bazı yiyecekleri öğütlemişti. Arkadaşlarının tüm yalvarmalarına rağmen, meşru tayından başkasına elini sürmedi(11)
Çocukları çok seven Leninin çocuk sevgisini Berndeki bir yoldaşı şöyle anlatır:
O sırada Falkenweg 9 numarada, giriş katında oturuyordum. Daha evime yaklaşır yaklaşmaz Vladimir İlyiç önce bir pencereye, daha sonra ötekine bir göz atıyor ve bir çocuk görünce parmaklarını boynuz yapmak için başına götürüyor, korkunç bir surat takınıyor, eğiliyor ve eve bu durumda giriyordu. Çocuklar
çığlıklar atıyor, divanın, masanın altına sıvışıyorlardı. Lenin onları izliyor ve oyun herkes yoruluncaya kadar devam ediyordu ; o zaman barış yapılıyor ama hemen sonra ya bir taraf ya da öbürü tarafından bozuluyordu. Çocuklar İlyiçe tapıyorlardı
çünkü kimse çocukları sevmeyi, onlarla oynamayı onun gibi bilmiyordu ve İlyiçin her gelişi onlar için gerçek bir şenlikti(12)
Dünyanın çehresini değiştiren büyük bir devrimin önderi, Gülten Akının deyişiyle, kimselerin durup da incelemeye vakitlerinin olmadığı o ince şeyleri anlamaya çalışıyor; hattâ daha da ötesi bu ince şeylerle ilgileniyor ! Bu ince şeyleri yaşamının bir parçası yapabilmeyi başarıyor! Devrimin dalgaları içinde suda balık gibi yüzmeyi bilen Leninin bu özelliği, bir yönüyle, yaşamını ve sevgisini işçi ve köylülerle paylaşmayı becerebilmesinden kaynaklanmaktadır.
Leninin inceşeyler konusundaki o büyük sezgisi, belki büyük değişiklikleri yaşama geçirebilmenin yollarından birisi olmuştur. O, yığınların yaşamından öğrenilecek çok şey olduğunun bilincindedir. Gündelik hayatlarına dahil olarak bu hayatın devinimini kavramak ve mücadelelerindeki pratik deneyimleri titizlikle inceleyerek bunlardan faydalanmak gerektiğini düşünmekten hiç vazgeçmez.
93 yıl önce yitirdiğimiz bu büyük dehadan, bu dağ kartalından öğrenecek ne kadar çok şeyimiz var!
(1)Aydınlık Sosyalist Dergi, 100. Doğum Yıldönümü Lenin özel sayısı, s. 18, nisan 1970, s.420
(2)Çağdaşlarının gözüyle Lenin içinde Gerçek kadar sade bir insan , Mart 2015, s. 26-27, Evrensel basım yayın, İstanbul
(3)N. Krupskaya, Ekim 2008, Leninden Anılar, Sosyal İnsan Yayınları, İstanbul, s. 220
(4)Çağdaşlarının gözüyle Lenin içinde, Gerçek kadar sade bir insan , Mart 2015, s. 32-33, Evrensel basım yayın, İstanbul
(5)Çağdaşlarının gözüyle Lenin içinde Gerçek kadar sade bir insan , s. 152, Evrensel basım yayın, İstanbul
(6)J. Stalin, Şubat 1978, Lenin, s. 36, Yol Yayınları, İstanbul
(7)Aynı eser, s. 49
(8)N. Krupskaya, Ekim 2008, Leninden Anılar, Sosyal İnsan Yayınları, İstanbul, s. 177-178
(9)Aynı eser, s. 193
(10)Aynı eser, s. 14-15
(11)Aynı eser, s. 107-108
(12)Maurice Pianzola, Mayıs 2000, Lenin İsviçrede, Evrensel Basım Yayın,İstanbul, s. 91
Çok sık yapılan bir yanlıştır; ''Marksistim, komünistim ama leninist değilim.'' Çok açık söylüyorum, bu cümleyi söyleyen, bu cümleye sarılan, bu cümleyi siyasetinin mottosu haline getiren kişi ya Marksist-komünist değildir -takiyye yapıyordur ya da Marksizm ve Leninizm hakkında bir şey bilmiyordur. Çok açık söylemek gerekiyor, Leninizm reddedilerek Marksist komünist olunamaz. Nasıl ki Marks reddedildiğinde Lenin ve Leninizm anlamını yitirirse, Lenin ve leninizm reddedilerek de Marks ve Marksizm savunulamaz. Bu tür örnekler özellikle sanal dünyada fazlasıyla var! Bu tiplere biz kerameti kendinden menkul solcu adını veriyoruz da, onlar hala kendilerini marksist-komnünist sanıyorlar.
Kısaca söylemek gerekirse Marksizmin siyasal programı bilimsel sosyalist ideoloji olarak adlandırılır. Bu ideolojinin temel çıktıları-tezleri işçi sınıfı, sınıf mücadelesi, siyasal devrim, proleter diktatörlük ve toplumsal dönüşümler sonucu varılacak olan komünist toplum olarak sayılabilir. BU temel tezlerin hemen hepsinin bilimsel bir karşılığı Marks'ın kuramında mevcuttur. Marksist bağlamda komünist olabilmek ve komünist toplumu savunabilmek bu doğrultuyu savunmaktan geçer ve kerameti kendinden menkul solculuğu bir kenara bıraktığımızda bu konuda Marksistler arasında -hemen hemen- bir tartışma da bulunmamaktadır.
Sorun şuradadır, bir başka tanımla Lenin'in önemi, Marks'ın kuramındaki temel eksikliğin nerede yattığının anlaşılması konusuyla doğrudan ilişkilidir. Yani; Marks devrimin öznesi olarak proletaryayı gösterirken ve işçi sınıfının siyasal iktidarı almasını -haklı olarak- doğrudan işçi sınıfıyla ilişkilendirirken bulunduğu koşulların-nesnelliğin etkisi altındaydı. 1848 devrimlerinin önce burjuva ve sonra proleter devrimlerle sonuçlanacağı düşüncesine yakındı. Marks ve Engels bu süreçte işçi sınıfının kendiliğinden bir yönelişle iktidarı alabileceğini düşünüyorlardı. Öyle olmadı. Lenin'e kadar tam da bu konuda ortada olan teorik BOŞLUK Lenin ile doldurulmuştur. Kendiliğinden bir bilinçle siyasal iktidarı ele geçirecek taktik ve stratejik bir mücadele işçi sınıfı için mümkün değildir. Bir başka tanımlamayla işçi sınıfı sınıflı bir toplumda kendiliğinden bir bilinçle siyasi iktidarı ele geçiremeyeceği gibi, böyle bir devrim yaşansa bile yine aynı kendiliğindenlikle komünist topluma ulaşamaz. Bu yüzden bir ÜST AKLA ihtiyaç vardır. Hem siyasal iktidarı ele geçirmek ve hem de siyasal devrimden sonra komünizme yönelik yürüyüşte doğru stratejiler kurabilmek için...
Lenin denince öncelikle akla gelmesi gereken -bu yüzden- öncülük ve örgüt anlayışıdır. Lenin reddedildiğinde Marks'ın komünist toplumun gerçekleşebilme olanağı yoktur. Marlsist tezler komünist hedefe varabilmek için Lenin'in temel tezlerine ihtiyaç duyar. BU yüzden Marksizm Leninizmle bütünleşmiştir ve bu yüzden tezlerin bütünlüğü Marlsizm Leninizm olarak tanımlanır.
Şunu eklemek gerek; özellikle Rusya'da ''Sovyetler'' konusunda ortaya çıkmış olan iki farklı görüş hem Lenin'i ve hem de Menşevik düşünceyi anlamak için uygun bir örnek olacaktır. Bu konuda özellikle sanalın sözde forumlarında pek çok yanlış yorumlarda bulunulmuştu zamanında. Artık o kadrolar yazmadıkları için bu tür yorumlara pek rastlanmıyor ama eminim, bu konudaki algı, kendilerini solcu-sosyalist sanan pek çok arkadaşımızın zihninde yer tutmaya devam ediyordur. ''Komünist partiler işçi partileridir ve onların komünistliği doğrudan ne kadar işçinin parti ve yönetiminde yer almasıyla ilgilidir'' gibi... Bu tür yorumlarda uvriyerist ve popülist bir tavır olduğu, Lenin'in parti anlayışıyla hiçbir ilgisinin bulunmadığını söylemek mümkün.
Evet, benzer görüşler-tartışmalar Bolşevikler ve Menşevikler arasında da olmuş. Rusya'da Sovyetler gibi oluşumların ortaya çıkmasını en çok Bolşevikler değil, Menşevikler istemişlerdir. Menşeviklerin bu konudaki görüş ve girişimleri Lenin tarafından eleştirilmiş ve Lenin bu çabaları parti dışında ve parti yerine ikame edilmiş bir örgütlenme kurma girişimleri olarak değerlendirmiştir. Menşeviklerin başındaki Axselrod ile Bolşeviklerin başındaki Lenin arasında örgütlenme konusunda çok büyük bir fark vardı. Menşevikler parti dışında kendi kendini yönetebilen örgütlenmeler kurulması gerektiğini işçi sınıfı ve daha sonra tüm emekçi halkın katılımından bir devrim çıkabileceğini savunuyordu. Böyle bir tavrın nedeni, aydınların işçi sınıfı hakkında konuşma ve eyleme geçme konusunda olumsuz bir tavır takınmasıydı. Axelrod'a göre bir araya gelen işçi sınıfı ve emekçi kitleler kendi partilerini kuracaklar, kendi liderlerini seçecekler ve kendi programlarını yapabileceklerdi. Ve bu şekilde kendi sınıflarının bilincine varacaklardı. Axselrod'un öncüğünde Menşeviklerin bir anlamda devrim stratejileri buydu. Sosyalizm madem ki işçi sınıfının öncülüğünde bir kurtuluş idealizmiydi, o halde bunu gerçekleştirmenin yolu da sınıfın kendi çabalarıyla mümkün olmalıydı.
Lenin bu tür yorumlara karşı acımasız eleştiriler yöneltiyordu. Lenin'e göre işçi sınıfının kurtuluş yolu PARTİden geçmekteydi ve asla parti dışında partinin yerini alabilecek yorumlara ve örgütlenme anlayışına da karşı çıkıyordu. Lenin partiye bu kadar önem veriyorsu ve gerekçesi de işçi sınıfı ve emekçi halkın kendiliğinden örgütlenmeler ve kendiliğinden bilinçle devrim için gerekli taktik ve stratejiler üretemeyeceği, bu yolun mutlaka sınıf dışından bir yapı yani parti tarafından gerçekleştirilmek zorundalığıydı. SAdece bu da değildi, partide bir merkeziyetçi anlayış bulunmalıydı ve partinin amacının geniş yığınları partiyi doldurmak olmamalıydı. Bu yüzden uvriyerist anlayışların komünist bir partide yeri olmamalıydı.
Zaman Lenin'i haklı çıkardı.
Bir üstteki yorumdan Lenin'in işçi sınıfının örgütlenmesine karşı olduğu anlamı çıkarılmamalı. Lenin, parti dışındaki her örgütlenmenin partinin geniş alanlara yayılmasına yol açması gerektiğine inanıyordu ve her örgütlenmenin partiye bağlı olarak kurulmasının sosyalizm mücadelesine katkı koyacağını, aksi durumda yani partiden bağımsız hareket edecek örgütlenmelerin bu mücadeleye köstek olabileceğini, çünkü partiyi mücadelenin merkezi konumundan uzaklaştırabilecek her türlü örgütlenme arayışının devrimci mücadeleye zarar vereceğini öngörüyorudu. Lenin için partinin devrimdeki gereklilik ve zorunluluğu her şeyin üzerindeydi. Partiyi önemsiz kılacak ve işlevsiz bir hale getirecek her türlü öneri ve eylem Lenin tarafından şiddetle reddediliyor, tepki görüyordu. Eğer parti dışında çok daha geniş kitlesellik içeren örgütlenmelerin kurulması gerekiyorsa, parti insiyatifi dışında gelişen bu olguların parti tarafından kontrol altına alınması gerekiyordu.
Bolşevik lider Lenin ile Menşevik lider Axelrod arasındaki bu birbirinden farklı düşünce ve yaklaşımlar sonunda Lenin'in haklılığıyla sonuçlanmıştır. Axelrod'un tutumunun altında yatan şey burjuva devrimini öncelemesi ve o sürece yönelik bir örgütlenme anlayışı ise de, Lenin'in tavrı bütünüyle sosyalist bir devrime yönelikti. Her iki anlayış arasındaki farklılık bu iki ayrı misyondan kaynaklıydı. Lenin karşıtlarının bile itiraf etmekten çekinmediği şekliyle hemen her koşulda sosyalist devrimi arayan bir liderdi.
Yinelemekte yarar var: ''Lenin rüyasında bile devrim görür!''
Evet, Menşevik liderler Martov ve Axelrod'un söylediği gibi Lenin rüyasında bile devrim gören bir liderdi. Siyasal iktidarın ele geçirilmesi için gerekli her türlü ideolojik donanıma ve liderlik özelliğine sahipti. Bu özelliklerden biri de Marksist tezlerden asla ödün vermeyen çizgisi ve bu bağlamda gereken esnekliğiydi.
Lenin bölünmeden ve küçülmeden yana değildi. Ama ne olursa olsun birbiriyle uyumsuz farklı hizip ve eğilimlere de çok olumlu bakmıyordu. Liderliğinin etkili gücünü de kullanarak farklılıkları partide tutmanın yolunu arıyor, olmuyorsa ve parti zarar görecek bir aşamaya geliyorsa '' bu adamları partiden atın'' keskinliğini gösterebiliyordu. Lenin'in Menşevikler dahil partideki irili ufaklı diğer hizip ve eğilimlere yaklaşımı buydu.
Bu siyasal tutum ''demokratik merkeziyetçilik'' olarak adlandırılır. Üzerinde halen tartışma da vardır. Hizip ve eğilimlere bir yerden sonra partide yer olmaması gerektiğini, partinin demokratik tartışma forumu olmadığını anlatır. Demokratikliği yönetim organlarının üyelerce seçimle saptanmış olması anlamına gelir. Merkeziyetçiliği ise seçilen organlarca alınan kararların aşağıda ( tartışmaya kapalı) ve ''çelik bir disiplin içinde uygulanmasıdır.
( Bu yöntemin biraz da gözden geçirilerek uygulanması gerektiğine inanıyorum. Hem üye alımında problemlere yol açıyor ve hem de -nasılsa üsttekiler bizim adımıza düşünüyor ve yorum yapıyor tembelliğine yol açarak gerçekten edilgen bir üye tipolojisinin ortaya çıkmasına yol açıyor.)