Tayyipin gidiş süreci/yöntemine dair sesli/sessiz düşünceler/spekülasyonlar-Ali Mert
Yalçın Küçükün son kitabı Çıkışı okuduk, bir bakıma umutlandık. Tayyip gidiyor. Kesin bilgi.
Obama doktrini gereği gitmesi gerekiyormuş zira. Hoca ve doktrin bu konuda net.
Çeşitli maddeleri var bu doktrinin. Köşeli. Tıpkı Truman doktrini gibi. Özetle, içeride sağlık ve başka kamusal hizmetler konusunda reformlarla ilerlerken, dışarıda da yeşil kuşak, ılımlı İslam, BOP falan onlardan yan çizip, köktenci İslamın önünü kesecek yeni bir doğrultu belirliyor ve burada da IŞİDe ve türevlerine karşı savaş açarken, Tayyipe ve türevlerine siyasal bir alan tanımıyor. Söz uzadı ama özetin özeti, yeni doktrinde Tayyip yok yani. Gidici. Kesin.
Biz götüremiyoruz, o ayrı. Olsun, gidiyor.
Gidici orası kesin de, peki nasıl gidecek? Onu söylemiyor işte doktrin. Ama bu da Obamanın suçu değil. Doktrinler hep böyle. Esasları, ilkeleri belirliyorlar, sıra ayrıntılara, yöntemlere, kesin tarihe falan gelince, tıssss. Hazır ne güzel yapmışsın bir doktrin, söyle ayrıntıları da! Yok. İlla spekülasyon yaptıracaklar insana.
Rivayetler yahut daha havalı bir adlandırmayla spektaküler spekülasyonlar muhtelif. Yalçın Küçükle Fuat Avni arası ortaya karışık yaptırınca şöyle bir şeyler çıkıyor sonuçta:
1. Diploma meselesinden gidebilir. Cumhurbaşkanlığı için gerekli şart olan dört yıllık üniversiteyi bitirmemiş olma ihtimali seviliyor bu seçenekte. Yedek subaylık konusunda da top Genelkurmaya atılıyor. Soner Yalçın bu konuda Yalçın Küçükü satmış, diploması vardır demiş ama ispat yokmuş. Karışık mesele.
2. Kaset maset çıkabilir. Bilhassa geçen yıl Aralık ayı ortasından itibaren bir süreliğine yoğunlaşan beklenti türü. Ayı çıkabilir, taş yağabilir düzeyinde. Sansasyonel, dedikodusal yönü güçlü. Geçen yılki Ha çıktı, ha çıkacak havası kaçtı tabii. Ancak Avni/Uslu ekolü, arada bazı eski şarkıcıların, spikerlerin adını falan anıp ortada bırakıveriyorlar.
3. Sağlık sorunu. Birinci ayağında sara spekülasyonları mevcut. Hocanın onca bilim dalının ardından tıbba da girişiyle doruğuna ulaşan bir teşhis. Caligula benzetmesi birçok boyutuyla otursa da, bu sorun/sağlık alanından ne tür bir ehliyetsizlik çıkıyor belli değil. İkinci ayakta, barsak taraflarında problemlere dikkat çekiliyor. Son Küba ziyaretiyle, sosyalizmin gelişkin sağlık hizmetleriyle ve bir tür gizli sağlık turizmiyle ilişkilendirme bile var. Dikkat, gizli sosyalizm propagandası barındırıyor.
4. İstihbarat vukuatları kaza. Her dönemin gözde spekülasyon türü. Başın sıkışınca, başka komplo bulamayınca yerleştir gitsin araya. Çok film izlemenin de fayda yahut zararlarını ihmal etmemek lazım. Menderese çok benziyor ya, uçak kazası bekleyenler bile mevcut! Gerçi kurtulmuştu Menderes düşen uçaktan. Sonuçta bunlar mübarek insanlar. Beri yandan, Obama doktrini kesin ise CIAnın sevdiği yöntemler arasında bu tür numaraların bilinirliği/ uygulanırlığı da yüksek haliyle. Onlar da bir bakıma mübarek insanlar! Kendi başkanlarını/ Kennedy başkanlarını falan yok etmeyi başarmış bir merkezden söz ediyoruz. E, merkez, merkezcil kuvveti ile çekip sevince iyi de, merkezkaç kuvveti ile kaçırıp dövünce mi kötü? İkiyüzlü bir mesele.
5. Para ilişkileri, serveti/birikimi olması gerekenin, görünürdeki gemiciklerin, tahmin edilenin çok üstünde diye spekülasyonlar yapılıyor iş aleminde. Söylentiye göre, işbu aşırı birikim, birtakım verilerle birlikte saçılıverecek ortalık yere. Karışık mesele. Birinci spekülasyon kulvarı, Ohooo, ne olacak ki, her ihaleden yüzde falan komisyon alsa, şimdiye beş yüz bin zilyon filan feşmekan diye gidiyor. Kahvehaneler bayılır bu kulvara. İkinci kulvar, İrana açılıyor. Amerika, Batı ya da dünyamızın egemen ekonomi sistemi İranı boykot ederken, bu zengin ülkedeki devasa birikimin sisteme kazandırılması için Arap sermayesi ve onların bir uzantısı olarak bizim eleman aracılık görevi yapıyor ve buradan çok acayip komisyonlar elde edilip İsviçrede ya da offshore adalardan birinden falan filan bir yerlerde istifleniyor diye uzun açıklamaları var bunun da. Miktar mı? Rivayet muhtelif, 1,2 milyar dolarda kalan da var 30 milyar dolara kadar çıkan da. Gerçi Pensilvanya serveti için de aynı sıfır miktarı ve para biriminin 50li olanından söz edilmişti. Peki, dünya ekonomisi zincirinde oynadığı aracılık rolündeki nemalanması/mamalanması sürecine dair bir arıza mı çıktı ki Obama doktrini geldi, bu refah zincirine son verdi, orasını bilmiyoruz tabii ki. Bu madde uzadı, neyse son 4 maddeyi kısa geçelim bari:
6. Ecel yahut darbe. Vatan (Partisi de var artık bunun) yahut Silistre. Yaşı ilerledi ile Genç subaylar rahatsız arası bir durum sanki. Neden genç (Bunun da partisi vardı bir aralar, AKPnin gelişinde % 7.25 ile önemli bir rol oynadılar, şimdi Pariste istirahatteler) peki? İhtiyar subaylar ya emekli ya emir eri!
7. Sandık. Demokrasilerde çare tükenmez tabii ki.
8. Halk-sokak. Korkma lan, biziz, halk çizgisi. Özgürlükçü, laik, çapulcu, direnişçi...
9. Kamuoyunda daha çok e) hiçbiri olarak bilinen madde. Gidici orası kesin. Peki ya gitmezse?! Tövbe, tövbe.
Dokuzuncu maddeyi bir yana bırakalım, ilk 6sı komplovari, yedincisi ve sekizincisi siyasi maddeler gibi. İlla biri olmak zorunda değil; 1-5ten biri ya da birkaçı ile 6-8den birinin özgün bir bileşimi de olabilir tabii ki. Ya da dokuzuncu! Biz illa 10. köy isteriz diyenler de yurtdışına
Neticede burası, Fuat Avni ile Yalçın Küçük arası spekülasyon dünyası. Görüşlerine dayanak yaptıkları veriler açısından, ilki cemaate ve komploya, ikincisi bilime ve sokağa daha yakın tabii ki.
Diyelim şu ya da bu şekilde gitti, giderse ne olacak peki? İşte bu, gidiş yöntemiyle de ilgili. Zira yukarıdaki birçok maddeye göre, gidişin üstüne restorasyon gelecek haliyle. Yalçın Küçüke göre, öyle yıkıp geçtiler ki cumhuriyeti, restore etmek en az 30 yıl sürecek!
Peki ne vakit gidiyor? O da biraz fal gibi. Üç vakte kadar, beş vakte kadar diyip geçiyorsunuz işte.
Restorasyonun aktörleri kim peki? Kötü haber, Tayyip gidiyor ama AKP gitmiyor büyük ihtimalle. Ya da restore ederken azala azala, süreç içerisinde gidiyor. İlk başta Abdullah Gülgiller olabilir, Babacangiller de olabilir, Davutoğlu-Fidan-Gül troikası olabilir vb. vb, hafif hafif pek çaktırmadan restore ediyorlar yapılan spekülasyon yahut projeksiyonlara göre. Bu restorasyonu başkaları etse, çok radikal olur. CHP etse olmaz. Halk etse devrim bile olur. Maazallah.
Devrim falan demişken, işin içinde iç dinamikler var mı peki hiç? O nerenin köyü, kasabası kardeşim? Sekizinci maddeyle ilgili bir şey gibi.
Biz demeyelim, başka bir hocamız desin. 12 Eylülde CIA/Amerikan parmağına dikkat çektikten sonra şöyle diyor devrimci filozofumuz Taner Timur nehir söyleşisinde: Her yerde asıl belirleyici unsurlar o ülkenin kendi toplumsal güçleridir. (*) (Bir zamanlar Yalçın Küçük de böyle derdi sanki!..)
Bitirelim. Haydi iç dinamikler, toplumsal güçler, hadi madde sekiz, yükleniverin gari... Yoksa, gitse bile gitmeyecek sanki... Bir de, halk/emekçiler gitmesini sağlarsa, restorasyon ihtimali azalır yahut süresi kısalır, sosyalizmin önü/yolu açılır. Benden söylemesi...
--------------------------------------------------------------------------------
(*) Bugünden Geçmişe, Geçmişten Geleceğe, Taner Timur, nehir söyleşi, Hazırlayan: Faruk Şüyun, Tüyap, 2013
Ne kadar apolitik bir yazı! Oturduğu yerden hayatı kendi istediği yöne gelmeye davet eden bir yorgun demokrat yazısı.
Espri yapmaya çalışarak içinde bulunduğu inançsız ve miskin ataleti hoş göstermeye çalışmış. ABD'nin çizeceği senaryodan medet ummaktan utanacak kadar bile enerjisi kalmamış.
Yalçın Küçük'ün tezlerinin bir kısmı yanlış çıktı. Yalçın Küçük AKP'nin ikinci, üçüncü seçim zaferinin hemen ardından da AKP'nin artık gideceğini ileri sürdü. Tıpkı Perinçek gibi.
Ama AKP gitmedi. Neden gitmediğini, bu toplumda nasıl bir sosyolojik olguya denk düştüğünü anlamaya çalışmayan zihniyetler için ne sıkıcı bir durum. Bir gideydi iyiydi.
İyi ama giderse yerine kim gelecek? Bunu düşünmüyorlar. Veya düşünüyorlar ve o gelecek olanı istiyorlar, ona en hafif deyimle râzılar.
Bir de şunu düşünmüyorlar: Eğer bu ülkede AKP'nin ve Erdoğan'ın aldığı oylar, bu toplumun bir ihtiyacına ve dinamizmine denk geliyorsa, o ihtiyaç ve dinamizm yerinde durduğu sürece, bugün AKP'yi ve Erdoğan'ı uzaklaştırsan yarın yine benzeri bir başka AKP ve Erdoğan çıkıp gelmeyecek mi?
Hani esas belirleyici maddî altyapıydı? İş pratiğe gelince felsefeyi de teoriyi de bir tarafa atmak solumuzun tipik bir özelliğidir.
Obama doktrinine filan gerek yok. Arsa spekülasyonu ile rant sağlama ve cebini doldurma işi tıkandı. Faizleri düşürerek belki inşaat sektörünü canlandırırız diye Merkez Bankası başkanı ile uğraşıyor. Adam direnmeye çalışıyor ama, dayanamadı üst limiti biraz aşağı çekti. Dolar patladı hemen. Herkes gidip milyonlarca liralık gayrimenkul alacak değil ya. Ufak birikimler dolara ve altına hücum edecek. Bunun sonucu da enflasyonun patlaması olacak. Gidiş süreci başladı yani.