İlk Proletarya Diktatörlüğü: 1871 Paris Komünü
Paris Komünü devrimler tarihinde önemli bir yer tutar. Fransa- Prusya savaşından sonra 18 Mart-27 Mayıs 1871 arasında Pariste kurulan devrim hükümetinin adı olan Paris Komünü, işçi sınıfının belediye sınırları içinde devlete gerek duymadan kamu işlerini yürütmek amacıyla yaptığı devrimci bir girişimdir.
Paris Komünü yaklaşık 70 gün sürmekle birlikte, gerek Enternasyonalin kararlarının ilk uygulanmaya çalışılan yer olması, gerek tarihteki ilk işçi hükümeti olması ve sonuçları bakımından en büyük devrim hareketlerinin biri kabul edilir. Ayrıca, bu harekette yalnız bir kentte, Pariste iki hafta içinde öldürülenlerin sayısı, Fransız devriminin en kanlı yılı olan 1793de öldürülenlerin sayısından fazladır. Hareket ancak tam bir imha politikası uygulanarak bastırılmıştır.
1871 Paris Komünü, Marxa göre, ikinci imparatorluğun antiteziydi Bardağı taşıran damla, Fransa-Prusya savaşı olmuştu ama komüne yol açan dolaylı neden, 2 Aralık 1851 darbesinden doğan imparatorluk rejiminin içine yuvarlandığı ağır toplumsal ve siyasal bunalımdı.
İmparatorluk rejimi görevini yerine getirmişti. Yani kapitalizmin ve özellikle de mali sermayenin siyasal çalkantılardan ve şiddete yönelmiş bir sınıf mücadelesinden korunmuş olarak gelişmesini ve gitgide daha emekçi düşmanı bir siyaset uygulayan burjuvazinin iktisadi yükselişini kolaylaştırmıştı. Ama daha sonra, geçici bir süre için siyasal önderliğini üstlendiği bu burjuvazinin gereksinmelerine artık yanıt veremez bir duruma geldi Bu rejimin tuttuğu son dal da elinde kaldı. Bonaparte hanedanının sürekliliğini sağlamak için 19 Temmuz 1870de Prusyaya ilan edilen savaş, 2 Eylül 1870te Sedan bozgununa ve III. Napolyonun tutsak düşmesine yol açtı.
Bu olay imparatorluğun sonu ve tekrar cumhuriyetin kuruluşuydu, Bozgun haberi duyulur duyulmaz Paris yine devrim günlerinin heyecanını yaşamaya başlıyordu. 1870in Parisinde yeni fikir akımları vardı
Fransada 1848 İşçi Devrimi önderlerinin yerini yeni bir devrimci kuşak almıştı. Büyük bir bölümü Enternasyonal üyesiydi. Bunlar Fransız sosyalizmine Marksist öğretiye bağlı devrimci bir karakter kazandırmaya çalışmışlar, örgütlenmişler ve 1869 yılında Fransada 245 bin üyeye sahip olmuşlardı.
Bozgun haberi üzerine Pariste cumhuriyetçiler harekete geçiyor, halk kurucu meclisin toplandığı Bourbon Sarayını işgal ediyor, Cumhuriyetçi liderlerden Gambetta imparatorluğun yıkıldığını haykırıyordu. Halk devrim geleneğine uyarak belediye sarayına gidiyor, 4 Eylül 1870de cumhuriyet ilan ediliyordu. Cumhuriyetçi milletvekillerinden bir Ulusal Savunma Hükümeti kuruldu. Fakat bu hükümette devrimci sosyalistlerden kimse yoktu.
15 Eylülde yeni hükümetin temsilcileri Bismarckla görüştüler. Muzaffer Bismarck barış için çok ağır koşullar ileri sürdüğünden savaş devam etti. Üç gün sonra Alman ordusu Paris önlerine geldi ve kenti kuşatmaya başladı. Ulusal Savunma Hükümetinin bazı üyeleri Toursa çekildiler. Daha sonra Gambetta da onlara katıldı. Diğer bölgelerde Almanlara karşı dayanacak ordular kurdu. Thiers Avrupadan boşuna yardım bekliyordu. Fransanın yenilgisinden memnun olan diğer komşuları, henüz bir Almanya tehlikesinden habersizdi.
Blanquinin Başarısız İlk Denemesi
Bu sırada Paris Alman orduları tarafından iyice çevrilmişti. Dört ay sürecek bu kuşatma sırasında açlık, sefalet ve şiddetli kış durumu zorlaştırıyordu. Bu sırada Enternasyonal üyeleri harekete geçti. Bir komün kurulması önerisi tartışıldı. 31 Ekimde kuşatılmış kentte ilk hareket patlak verdi. Louis Auguste Blanqui bu hareketin liderleri arasındaydı. Ne var ki Blanqui ve diğer devrimci önderlerin, Ulusal Savunma Hükümeti üyelerinin görevlerinden istifa edeceği ve yerlerini seçimle geleceklere bırakacakları sözüne güvenmeleri üzerine ayaklanma başarıya ulaşamadı. Blanqui bu ayaklanma denemesi nedeniyle daha sonra tutuklanacak ve Paris Komünü günlerinde görev alamayacaktı.
Fransız birliklerinin Almanlar karşısında çöküşü de sürüyordu. Metzdeki ikinci büyük Fransız ordusu 150 bine yakın askeriyle 27 Ekim 1870de teslim olmuş, Parisi kurtarmaya gelen birlikler de birbiri ardı sıra yenilerek çekilmişlerdi. Alman işgal bölgeleri büyüyordu. Paris bombalandı. 28 Ocak 1871de çaresiz kalan Ulusal Savunma Hükümeti Bismarckın koşullarını kabul ederek mütareke imzaladı. İlk koşullar Parisin teslim olması, 12.000 kişilik bir tümen dışında tüm Fransız ordusunun dağıtılması, Alman ordusunun kentte bir geçit resmi yapması ve başkentin Almanlara 200 milyonluk savaş tazminatı ödemesiydi. Bismarck, bir seçim yapılmasını ve bu seçim sonunda Fransanın başına geçerek hükümetin barış anlaşmasını imzalamasını istemekteydi.
Seçim 8 Şubat 1871de yapıldı. Halkın huzur ve sağlam bir yönetim istemesinden faydalanan muhafazakârlar meclise egemen oldular. Adolphe Thiers geçici olarak hükümet başkanlığına getirildi. Fakat Paris halkı özellikle devrimciler mütarekeye karşıydı. Kentte 200 bin kişi silahlanmıştı. Ulusal muhafızlar denilen bu milis örgütünden kırk bin kişi Almanlarla dört ay savaşmıştı ve imzalanan mütareke hayal kırıklığı yaratmıştı. Özellikle Alman ordusunun Pariste bir geçit resmi yapacağı öğrenilince Paris kaynaşmaya başladı. Ulusal Savunma Hükümetinin aksine Paris halkı savaşmaya kararlıydı.
Mart başında Alman ordusu Pariste bir geçit resmi yapıyor, Parisin kuzeyindeki ve doğusundaki kaleler bir bir Almanlara teslim ediliyordu. Fakat Alman birlikleri kentte kalmadı. Ulusal Savunma Hükümeti Parise gelmiş ve barış anlaşmasını görüşmeye başlamıştı. Kentte huzursuzluk sürdüğünden ve Enternasyonal üyeleri ulusal muhafızların kurduğu örgüte egemen olmaya başladığından hükümet 11 Martta daha rahat çalışabileceği Versaillese, Paris dışına yerleşti.
Hükümet Paristen ayrılınca Enternasyonal üyeleri, harekete geçmiş, ayrı bir hükümet kurma düşüncesi ortaya atılmıştı. Şehirde Enternasyonalin 150 bine yakın üyesi vardı. Hükümetin Parisi bırakıp Versaillese gidişi Parislilerce bir çeşit güvensizlik gibi yorumlanmış ve aleyhte bir hava yaratmıştı. Bu hava içinde Varlin, Deleschluze gibi şeflerin öncülüğü ile devrimciler devrimi başlatacakları saati beklemekteydi.
Paris Komününü Başlatan Kıvılcım
Hükümet sonunda Parise yeniden egemen olmaya karar verdi. Bu karara göre önce Pariste Monmartreda mütarekeden sonra toplu halde açıkta duran toplar toparlanıp kentin dışına çıkarılacak, sonra kent silahsızlandırılacaktı. Oysa bu toplar Paris halkından toplanan paralarla alınmış, 28 Ocak mütarekesinde resmen Ulusal Muhafızların malı olarak tanınmış ve hükümete ait silahların galiplere genel teslimi dışında bırakılmıştı. Bu toplara ne Almanlar ne de Thiers hükümeti el koyabilirdi
Ulusal Savunma Hükümetine bağlı birlikler 18 Mart sabahı topları alıp götürmek için Monmartrea gelmişti. Başlarında General Lacomte vardı. Bu hareket Parisin savunmasız bırakılmasından başka bir anlam taşımadığından devrimciler harekete geçtiler. Birliklerdeki askerlerin çoğu da generali bırakıp devrimcilere katıldı. Gün doğduğunda Parisliler üzerine ateş emri verildiğinde askerler çoktan devrimcilerin safına geçmişti. General Lacomte ve Haziran 1848de devrimcileri nasıl katlettiği Parisliler tarafından unutulmayan General Clement Thomas tutuklanarak getirildikleri Rosilers sokağında kurşuna dizildiler.
Ulusal savunma hükümeti, generallerin kurşuna dizilmesi üzerine Pariste kendisine bağlı ne kadar birlik varsa hepsini Paris dışına çekti. Kent devrimcilerin eline geçmişti. Fakat devrimcilerin karşılarında iki kuvvet vardı: Bazı kaleleri elinde bulunduran Alman ordusu ve Paris dışında devrimi bastırmak için kuvvet toparlamaya çalışan ulusal savunma hükümeti.
Enternasyonal üyelerinin egemen olduğu ulusal muhafızların merkez komitesi, seçmenleri Paris komününde bir genel meclis seçmeye çağırdı. 26 Mart günü yapılan seçimlerde Enternasyonal üyelerinin istekleri gerçekleşti; Burjuva temsilcileri yenilgiye uğradı. 90 temsilciden 17si Enternasyonal üyesiydi ve 25i işçiydi. Komün meclisi komünün bağımsızlığını, işçinin emeğinin karşılığını alması için garantiler verilmesi gerektiğini ilan etti. Otoriter olmayan bir komünist toplumun kurulması için gerekli sosyal reformların yapılacağı, kadınların hukuki ve siyasi eşitliğe sahip olduğu açıklandı. Merkez komitesinde Louise Michel kadınların öncülüğünü yapıyor, onları devrim yolunda çalışmaya ve gerekirse savaşmaya çağırıyordu. İlk kez bir devrimde kadınlar ön saflarda yer alıyordu.
Komün yönetiminin kurulmasıyla beraber iç savaş da başladı. Thiersin başkanlığındaki Ulusal Savunma Hükümeti, bu tehlikeli devrimin bastırılmasını isteyen Bismarckla temaslara geçmişti. Hatta Bismarck, devrimin bastırılması için Alman birliklerinin de kullanılabileceğini söylemişti. Thiers bunun yerine Almanların tutsak Fransız askerlerini bırakmasını ve bunlarla kuracağı bir orduyu devrimciler üzerine yürütmeyi istiyordu. İsteği kabul edildi ve Almanlar Fransız savaş tutsaklarını bıraktılar. Thiers bunların da katılmasıyla 130 bin kişilik bir ordu kurdu ve bu orduyla Nisan ayında Parisi kuşattı.
Parisin kuşatılması üzerine devrimciler sosyal reform planlarını bırakmış, devrimi yaşatmanın çarelerini aramaya başlamışlardı. Devrimin önderlerinden Varlin, binbir güçlükle silah ve cephane ikmali yapmaya çalışıyor, Louise Michel, kadınları barikatlarda savaşmak üzere örgütlüyordu.
Nisan sonlarında komüncüler, General Mac Mahonun yönetimindeki ulusal savunma kuvvetleriyle ilk büyük çarpışmayı yaptı. Versailleslılar diye adlandırılan ulusal savunma hükümetinin birlikleri, yakalanan devrimcilerin hepsini kurşuna dizdi.
Devrim Kanla Bastırılıyor
Versailleslılar ilk barikatları aşarak 21 Mayıs 1871de Parise girmeye başladı. 21-25 Mayıs Paris tarihinin en dehşet verici günleriydi. Komün birlikleri barikatlarda çarpışarak umutsuz bir direnişte bulunuyordu. Monmartre barikatlarını yalnız kadınlar tutuyor, Blanche meydanında da kadınlar saatlerce dayanıyordu.
Versailles askerleri 24 Mayısta Parisin birçok bölgesine egemen oldu. Devrimciler pencerelerden ateş açarak onları durdurmaya çalışıyordu. Üniversite öğrencileri ve işçiler Soufflot sokağındaki barikatta bütün gün dayanıyor ve bir bir can veriyorlardı. Seine nehrinin sağ kıyısı şiddetli bir topçu ateşi altındaydı. İki taraf da yangınlar çıkarmakta, devrimciler Versailies kuvvetlerini durdurmak umuduyla rehineleri kurşuna dizmekteydi. Kurşuna dizilen ilk elli rehine arasında Paris başpiskoposu da vardı. Devrimciler daha önce, onu verip, Blanquiyi kurtarmak istemişlerse de Thiers tarafından reddedilmişti.
24 Mayıs gecesi komün meclisinin on beş üyesi merkez binayı yakmaya karar verdi. Artık kurtuluş umudu kalmadığını kabul etmişlerdi. Bu binayı, adalet sarayının ve emniyet müdürlüğünün yakılması izledi. Daha sonra Tuilleries Sarayı da ateşe verildi. Ertesi gün dumanları tüten bir kentte son çarpışmalar oluyordu. Versailes askerleri ellerine geçen komüncüleri esir almıyor, hemen orada kurşuna diziyorlardı. St. Marcelle mahallesinde ve Luxembourgda katliam oluyor, yüzlerce kişi öldürülüyordu. Devrim inanılmaz derecede kan dökülerek bastırılmıştı.
Bunu izleyen günlerde komüncüler bir bir arandı. Versailles birliklerine 399 bin 923 ihbar yapılmıştı. Varlin yakalandı, akıl almaz işkencelere uğradı, sonra Rossiers sokağında, devrimin başında iki generalin kurşuna dizildiği yerde kurşuna dizildi. Daha sonra Varlinin generallerin kurşuna dizilmesine karşı olduğu ve bunu önlemek için çalıştığı ortaya çıkacaktı.
Bir hafta içinde ölenlerin sayısı korkunçtu. Kanlı Hafta diye adlandırılan bu haftada Versailleslılardan 873 subay ve asker ölmüş, 183 kişi kaybolmuştu. Komüncülerden dört günde ölenlerin sayısı dört bini aşıyordu. Beşinci gün üç bin kişi daha öldürülmüştü.
Thiers hükümeti hızla iş gördü. Savaş divanları kuruldu. Bazen bir divanda iki saatte 40 kişi idama çarptırıldı. 28 Mayıs günü Pere-Lachaisede bir duvarın önünde kurşuna dizilen komüncülerin sayısı bini aştı. 29 Mayıs günü 1900 kişi daha kurşuna dizildi. Kurşuna dizilenlerin açıklanan sayısı 17.000i aşıyordu. Bu sayı Fransız Devriminin en kanlı yılı olan 1793te bütün Fransada öldürülenlerin sayısından fazlaydı. İhtilalde otuz bine yakın Parisli işçi öldürülmüş, işçi sınıfı ağır bir darbe yemişti.
1871 Devriminin davaları 1875 yılına kadar sürdü. Devrim gününden bu tarihe kadar kırk bin kadar insan tutuklandı, 7.469 mahkum Madame Adasının kalesine hapsedildi oradan Yeni Kaledonyaya sürüldü. Kadın devrimcilerden Louise Michel, Noumeaya sürgüne gönderildi. 28 Kasımda komün şeflerinden ikisi daha (Rossel ve Ferre) idama mahkum oldu. Ferre son bir sözü olup olmadığını soran yargıçlara, Alçaklık ederek yaşamımı kurtarmayı asla düşünmem. Özgür ölmek istiyorum diyordu
Devrimi Üçüncü Fransız cumhuriyetinin kuruluşu izledi. Kralcı generallerden Mac Mahon bu cumhuriyetin ilk cumhurbaşkanı oldu. Fakat bu cumhuriyet de anarşiye doğru gidecek ve ortaya Boulanger gibi serüvenciler çıkacaktı.
Paris Komününün rolü sonradan Enternasyonal ve Marx tarafından övüldü. Marx, komünü proletaryanın kapitalist burjuvaziye karşı isyanının sembolü haline getirdi. Lenin ve Bolşevik Partisi de komün hareketinden pratik bilgiler çıkardı. Lenin, Ekim Devriminin Komünün açtığı yoldan yürüdüğünü açıkça vurgular.
Serenti