ABD Emperyalizmi ve IŞİD: İki ölüm kültünün kısa bir hikâyesi Glen Ford
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) emperyalizmi, askeri alan dışında kalan konularda giderek rekabet edebilme kapasitesini kaybederken, diğer yandan da, dış politika seçeneklerinden bu duruma bağlı olarak azalma yaşıyor. ABDnin askeri anlamda küresel üstünlüğü hala devam ederken, Washington yönetimi de dünyayı adeta bir savaş alanına çevirme dönüm noktasında olunduğu bu dönemin avantajını kullanıyor. Sürekli hal alan bir savaş olgusunda, ölüm kültüyle aynı mantık silsilesi izlenir. Bu durumda, kelimenin tam anlamıyla, başka bir kült de yaratılmış oldu.
Başkan Obamanın askeri müdahale arz ve talebi yaratmanın ustası olduğu anlaşılıyor. Bu mekanizmayı işleten operatörler ve ABD müttefiki ülkeler cihatçı örgütleri gerekli silahlarla donatıyor, finansman sağlıyorlar. Libyada yaşanan durumda olduğu gibi, Avro-Amerikan Hava Kuvvetleri Afrika ve Asya kıtalarında kanlı kaos olayları yaşanmasının yolunu açtılar. Böylece, gezegenimiz üzerinde hüküm süren, vazgeçilmez tek yönetim olarak ABDnin müdahale etmesine talep de yaratılmış oldu. Bu işlerin yürütülmesinde, yeryüzünü cehenneme çevirmek üzere, gayet basit bir mantık güdümlü, şeytani bir strateji izleniyor. Washington yönetimi, ABDnin askeri alanda üstün olma sıfatının daha devam ediyor olmasından dolayı, dünyayı bir savaş alanına çevirebilme dönemecinde olma avantajından faydalanıyor. ABD emperyalizmi, yaşamakta olduğu çürümüşlük sürecinin son demlerinin geçmek üzere olduğu bu dönemde, küresel bir savaş çıkarmanın dışında herhangi bir kurtuluş yolu bulamıyor.
ABD Başkanı Barack Obama, karşı karşıya bulunduğu zorunlu durumdan dolayı, bir alev makinesi, alev soluyan canavar bir varlık, insanoğlunun felakete karşı direnç gösterme kapasitesini yok etme misyonu olan bir kundakçı. Amerika yönetimi, cihatçıların ölüm kültüyle aynı düşünceyi paylaşarak, geçirdiğimiz son kırk yıllık dönemde adeta kuluçkaya yatmıştır.
Suudi Arabistan Hanedanlığı, Pakistan yönetimi ve Afganistandaki ABD güçleri desteğiyle var edilen bir örgüt olan El-Kaide bünyesinde peydahlanan Irak-Şam İslam devleti örgütü (IŞİD), Suriye ve Irak ülkelerinde geniş bir alanı işgal ederken, Libya coğrafyasının büyük bir bölümü üzerinde egemenlik hakkı talep ediyor. IŞİD örgütü, Güney Yemen topraklarına ve hayali varlığı bile Haçlı Seferleriyle paralize olmuş milyonlarca Avrupalının çileden çıkmasına yeterli olabilecek bir coğrafya olan Parisin varoşlarına kara bayrağını dikmiştir. Avrupa, yarım asır boyunca dünyayı yağmalayan hırsızların yaşadığı yaşlı küçük bir kıta, uzun zamanlar önce, Asya ve Afrika yurtluklarında talan yapmıştı. Avrupalılar, gelinen bu aşamada, Öteki olarak gördükleri karanlık güçleri, hem de kendi ülkelerinde karşılarında buldular. Ve nihayetinde Avrupanın yapabileceği bir iş; söz konusu karanlık güçlere/örgütlere yine de daha fazla silah göndermek olur. Böylesi bir faaliyet de zaten Sam Amcayı taklit etmekten ibaret olacak.
Her yıl olduğu gibi, Fransa, İngiltere, İtalya ve diğer Avrupa devletleri bu hafta ABDye katıldılar. (ABD Silahlı Kuvvetleri) Afrika Komutanlığının (AFRICOM) düzenlediği Çakmaktaşı askeri tatbikatları, Afrikayı Batı silahlarına, ordularını da Batı tarzında bir eğitim alınmasına ve Batı finansmanına bağımlı kılmak üzerine tasarlandı. Hem Paris ve hem de Washingtonun silah alma önemli bir müşterisi olup, Orta Afrikada bir ülke olan Çad yönetimi, tatbikatlara katılan Afrika ülke yönetimlerinden herhangi birisi, (kendi ülkelerinde olması düşünülen bir faaliyet söz konusu olduğu zaman), sanki emperyal herhangi bir isteğe yok diyebilecekmiş gibi, tatbikatlara görünüşte ev sahipliği yapıyor. Çakmaktaşı askeri tatbikatları, ABD ve NATO güçlerinin 2011de Libya topraklarını, aslında paralı askerler olan Arap cihatçıların merhametli ellerine bırakmasından bu yana sağlam bir zemin kazanan Kuzey Nijeryada cihatçı örgüt Boko Harama karşı sözde bölgesel savunma faaliyetleriyle birleştirildi. Cihatçılara verilen silahlar, Pentagon arısından bal alma misali sömürülen bir bölge, Sahil Kuşağında istikrarsızlık yaratılmak üzere güneyden, Sahra çölü üzerinden Libyaya gönderiliyor. ABD askeri güçleri Çad Gölü civarında bulunan petrolden zengin alanlarda Boko Haram örgütüne karşı savaş hazırlıkları yapan beş bölge ülkesi ile istihbarat ve iletişim araçları paylaşımı yapılacağını bildirdi. Emperyal riyakârlık, Çad, Nijerya, Benin, Kamerun ve Nijer ordularını Amerikalı askerlerin başında bulunduğu komuta ve kontrol mekanizmalarına bağlamak amacıyla çifte-standart bir söylemi kullanıyor. Boko Haram örgütü, Batı Afrikadaki ABD askeri hâkimiyet konumunu pekiştirmek üzere, gayet faydalı hizmetlerde bulunuyor.
Bütün bu gelişmeler yaşanırken, cihatçı saldırıların yükselişe geçme faaliyeti, hem El-Kaide ve hem de IŞİD örgütünün çok sayıda müstahkem kalelerinin bulunduğu Libyada tam devir işleyişine devam ediyor. Amerikanın Irak işgali sırasında esir alındığı veya öldürüldüğü düşünülen aşırı cihatçılar genel olarak Bingazinin doğusunda yer alan ve bir liman şehri olan Dernada demirlendiler. ABD ve NATO güçleri, yedi aylık bombardıman dönemi sonunda Muammer Kaddafi güçlerini imha ettikten sonra, Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esada karşı da aynı süreci yönetmek düşüncesiyle, yüzlerce cihatçıyı açtıkları yeni cephede savaşmak üzere Suriyeye gönderdiler. Bu savaşçı cihatçıların bir kısmı, Irak-Şam İslam devleti kara bayrağını taşıyarak Libyaya geri geldiler.
Libyada kurulmasına çalışılan üç hükümet bozuntusundan birinin destekçisi olan Mısır diktatörü Abdül Fettah El-Sisi kısa bir süre önce, Mısırlı Kıpti Hıristiyan göçmen 21 işçinin başı kesilmesinden sonra, Dernada bulunan IŞİD hedeflerini bombaladı. Mısırda, Sina Yarımadasında faaliyet gösteren bazı İslamcı isyancı örgütlerin IŞİD örgütüne bağlılıklarını bildirmeleriyle kombine olarak yaşanan vahşet olayı, diktatör El-Sisiyi ABD yönetiminde oluşturulan IŞİD karşıtı bir koalisyon gücüne, bombalanacak yerler listesine Libyanın da alınması çağrısında bulunmaya sevk etti. Yani; ABDnin Arap dünyasının en büyük ülkesi olarak gördüğü Mısır yönetiminden askeri operasyonlar kapsamının Mısırın batı sınırlarına kadar uzatma daveti.
Cihatçılık olayları aslında ABD emperyal hedefleri için bulunmaz bir nimet, rastlantısal denebilecek hiçbir konu bulunmuyor. Washington yönetimi, ABD Silahlı Kuvvetleri dokuz birliklerinden birisi olan AFRICOM Komutanlığının Afrika kıtasındaki askeri hâkimiyet misyonu icrasında kolaylık sağlayan, Güney sahası geniş alanlarında istikrarsızlık yaratma işlevini yerine getiren cihatçı güçleri Libyada iktidara getirdi. ABD güdümündeki cihatçılar eliyle seküler bir ülke olan Suriyede yürütülen vekâlet savaşı IŞİD örgütünün boy verme yuvası oldu. Şimdilerde ise, Irakı tekrrar işgal etmek için yeni bir kapı, Suriyede açıkça operasyon yapabilmenin bir bahanesi, ABD güçlerinin daha dört yıl önce silahlandırdığı, finansman sağladığı ve güçlendirdiği cihatçı sürülerinin işgal ettiği Libyayı kurtarma bahanesiyle, üstü örtülü bir şekilde, Libyaya tekrar girebilmenin bir yolu olarak IŞİD örgütüne karşı mücadele gösteriliyor.
IŞİD örgütünün ABDnin savaş çıkarma kışkırtıcılığı stratejisinde bir nimet olma özelliği var. Başkan Obama, neredeyse sınırsız denilebilecek yetkiyle, gerektiğinde yenilebilir kaydıyla, üç yıl süreli Terörizme karşı Mücadele savaşını yeniden başlatmak üzere Kongreden talepte bulunmaya teşvik edildi. Önceki Başkan George Bush gibi Barack Obama da IŞİD örgütü ve müttefiki örgütlere karşı haçlı seferi düzenlemede coğrafik sınırların olmasını kabul etmedi. Yeryüzü onun için yangın çıkarmada satranç oynama tahtası, herhangi bir coğrafik bölgeyi istediği bir sıfatla tanımlayabilir ve yol alması sırasında, ihtiyaç duyması halinde, dünya siyaseti kurallarında da değişiklik yapabilir. Ülkeler ve halklar arasındaki ilişkilerde daha büyük bir militarizasyon faaliyetinin gerçekleşebilmesi için yapılacak her bir hareketin koordinatları hesaplanıyor. Çünkü askeri güç kullanma Amerikanın en büyük kombinezonu. Yani, ABDnin tek elbisesi
..
Görülmesi gereken bir gerçek var; Amerikan emperyalizmi, bir yandan, insanoğlunun geleceği için ebediyen tehlike arz ederken, diğer yandan da, ABD yönetim kademelerinde görev icra eden siyasetçiler için, en azında İslam devleti örgütü (IŞİD) kadar (kadim zamanlardan beri süre gelen iktidar sahipleri akıbetinde olduğu gibi) ölüm kültü söz konusu. Bizlere düşen görev ise, insanlara Cehennemi yaşatan her iki tarafın hayal ettikleri Cennetlerinde yaşamak üzere, kendilerini göndermek için elimizden geleni yapmaktır.
Kaynak: globalresearch
Çeviri: Nizamettin Karabenk AlternatifSiyaset.Net
Kızıl Bayrak