Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

11.03.2015- 09:35

Sol hükümet olmamalı
Kemal Okuyan




Başlık, “olamıyor ki zaten” diye tiye alınabilir. Bir olasılık, “hah bunu da dediler” tepkisinin verilmesidir. Hatta şu son dönemin popüler eleştirisi hemen devreye sokulabilir, “oturun küçük dükkanınızı bekleyin”.

Dükkan küçükse, neden uğraştıklarını bir türlü anlamadık da, neyse…

Ciddiyim, sol hükümet olmamalı. Tek başına olamıyor çoğunlukla, koalisyonlarla da olmamalı.

Burada sol, gerçekten “sol” tanımını hak edenler kadar toplumda “sol” yükseliş algısı yaratan hareketleri de kapsamakta.

İşte bu geniş kapsamıyla solun hükümet olması ne zaman gündeme gelir?

Sermaye düzeni, düzenlerin en alçağı inandırıcılığını yitirmiş, toplumdaki huzursuzluk olağanın ötesinde artmış, sağın pili bitmiş olabilir.

Barbar patron sınıfının aşırı özgüveni ve kâr hırsı, kapitalist ekonominin ayarlarını bozmuş, dikensiz gül bahçesi sanılan “piyasa” yeni bir düzenlemeye muhtaç hale gelmiş olabilir.

İç ya da dış politikada sağ başarısızlıklara imza atmış, itibarsızlaşmış, ortalığı azıcık düzeltecek ve kitlelerin hoşnutsuzluğunu yatıştıracak bir hükümete duyulan gereksinim artmış olabilir.

Egemenler, ağır bir ekonomik kriz nedeniyle sokağa dökülen emekçi halkı yatıştıracak, kestaneleri patronlar adına ateşten alacak, kısacası düzenin kirli işlerini üstlenecek emekten yana gözüken bir aktöre bel bağlamış olabilir.

Hepsine örnek gösterebiliriz; sol hükümet olabilir.

Sonra ne olur?

Sol hükümet emekçi kitlelerin beklentilerini az da olsa karşılayan ekonomik bir rahatlama sağlamaya kalkar. Sermaye sınıfının büyüme modeline denk geliyorsa ve ülke emperyalist zincirin güçlü halkalarındansa kısa bir süre idare edebilir bu “ferahlama”. Ancak kapitalistler, “kötü” olduklarından değil (çoğunlukla kötüdürler de elbet), piyasanın kuralları gereği, verdiklerinden fazlasını alırlar. Ücret artışları yüksek enflasyonla dengelenir, işçi sınıfının diğer bazı hakları ise yükselen radikal sağ güçler tarafından tehdit edilir. Ve genellikle sol hükümetin işçi sınıfına yaşattığı kısa soluklanmanın bir hayal olduğu görülür, hükümet ekonomik kriz nedeniyle düşer ve başlangıç noktasından da geriye gidilir. Üstelik kitlelerin umudu da kırılmıştır.

Sol hükümet, özgürlükler alanını da genişletmek için girişimde bulunabilir. Bunu ister göz boyamak için, ister gönülden yapsın, hemen önlem alan ve düzen güçlerinin çıkarlarını savunan bir devlet aygıtının sinsi düşmanlığı ile karşı karşıya kalacaktır. Geniş halk yığınları demokrasi-özgürlük yanılsamasının keyfini sürüp rahatlarken, söz konusu devlet aygıtı, toplumdaki gerici unsurların örgütlülüğünü sağlamlaştırmayı ihmal etmeden hazırlıklarını sürdürür.

Faşizm birçok ülkede ve değişik biçimlerde kılıcını bu şekilde atmış, sol hükümetleri takip etmiştir.

Çok kabalaştırarak iki alandan; ekonomi ve siyasetten söz etmiş oldum.

Emekçi halktan yana politikalar birinde yaygın devletleştirmeleri, yani üretim araçlarını elinde tutan parazit-zengin sınıfların belini kırmayı, diğerinde de halk düşmanı devlet aygıtının parçalanmasını gerektirir.

Bunların ikisini birden yapmadan bazı şeylere kalkıştığınızda, bedeli hem siz, hem size bel bağlayan geniş yığınlar öder.

İkisinin karşılığı ise devrimdir çok açık bir biçimde.

Söylediklerimi abartılı bulanlar, 1936 Fransası’na, Halk Cephesi hükümetlerine baksın. Olmadı 1970’lerdeki iki CHP’li hükümet denemesine veya 1970’te Şili’de Allende dönemine. Örnekleri çoğaltmak mümkün.

Sol hükümet olduğunda halk için felaket geliyor.

“Önce hükümet olalım sonra istediğimizi yaparız”, büyük palavradır; sol ancak açık bir programla ve orta sınıfların bir bölümünü işçi sınıfının kurtuluş programına ikna ederse “bağımsız” bir güç olarak kalabilir. Devrimsiz, devrimci bir perspektife yerleşmeden hükümet ya da seçenek olmak, orta sınıf muhafazakarlığına peşinen teslim olmaktır, kimse de sizin cin fikir ürünü manevralarınıza kanmaz.

Evet, açık açık söylemeliyiz, sol hükümet değil iktidar olmalı.

Hayal mi?

Yok, bu yazılanlar gerçek.

Bu yazılanlar gerçek olduğu için, devrim ve sosyalizm, asla hayal değil!

Not: Yazılanların reel siyasetten uzaklaşmak, güncel görevleri ihmal etmek anlamına geldiğini söyleyeceklere (bunu şimdiden öngörebiliyoruz) yanıtımız bir sonraki yazıda…

bedrettin  |  Cvp:
Cevap: 1
11.03.2015- 11:44

Örneği bu ülkede yaşandı, 80 öncesinde Ecevit yarım yamalak da olsa sosyal demokratları iktidar yaptı. Emekçiler lehine radikal karar alamayınca ve burjuvaziyi cepheden karşısına alamayınca iktidarda kalamadı ve uzun yıllar toplumda ''bu solcular devleti yönetemez'' algısının ortaya çıkmasına yol açtı. Bu algının toplumda var olduğuna da inanıyorum ayrıca. Bu yüzden solcular burjuva sistemini her koşulda cepheden karşısına almalı ve radkalizmde ısrar etmelidir. Kapitalizmin çıkarlarına uygun olmadığını anladıklarında orada radkal duruşlarıyla solu göreceklerdir, solun çare olacağını anlayacaklardır. Böyle olmadığında kapitalist sistemin içinde mücadele edildikçe emekçi kesimler kapitalizmin yarattığı olumsuzluklarda sistem içinde kalmış solu da sorumlu tutuyorlar. Böu yapılmadığında, emekçi kesimlerin gerici radikalizme ve hatta faşizme yönelmelerine kapı aralanmaktadır. AKP'nin   başımıza böyle geldiğini unutmayalım.

Alisan  |  Cvp:
Cevap: 2
11.03.2015- 12:32

""Sol hükümet olmamalı" diyor Okuyan beyefendi, "iktidar" olmalıymış diyededevam ediyor.
Kedi erişemediği et için mındar dermiş. Aynen bu deyime benziyor Okuyan efendinin söylemi, ama birde azı beğnmediği gibi dahada ileri giderek iktida olmak istiyor. Nasıl olacak iktidar?
Sen halka güvenmi verdin veya veriyorsunki halk seni iktidara getirsin? Yoksa güvendiğin başka güçlermi var mesela TSK?
Halk artık sırf monuşanlara ve eleştirenlere güvenmiyor, proje sunacaksın, çağa uygun projeler, halkın sorunlarnı çözecek projeler,...... sunacaksın. Geçmişte denenmiş ve başarısız olmuş projelerle olmuyor bu işler.

solcu  |  Cvp:
Cevap: 3
11.03.2015- 15:39

Alişan yine anlamadığın konulara girmişsin.

Alisan  |  Cvp:
Cevap: 4
11.03.2015- 21:05

Hangi konuyu "anladımki" bunu anlayaayım. Sen anlıyorsunya yeter. Bırakta anlamadan yazalım yaaa. Senin anlaman yetrli. Kemal Okuyan' ve Sol Portalı ancak sen ve benzerlerin anlar. Anlasaydım bende senin gibi   bir   "Solcu" olurdum,.......

umut  |  Cvp:
Cevap: 5
11.03.2015- 21:42

Alıntı Çizelgesi: Alisan yazmış

Hangi konuyu "anladımki" bunu anlayaayım. Sen anlıyorsunya yeter. Bırakta anlamadan yazalım yaaa. Senin anlaman yetrli. Kemal Okuyan' ve Sol Portalı ancak sen ve benzerlerin anlar. Anlasaydım bende senin gibi   bir   "Solcu" olurdum,.......



Solcu doğru söylemiş, yine anlamadığın konulara girmişsin.

Alisan  |  Cvp:
Cevap: 6
11.03.2015- 22:25

Alıntı Çizelgesi: umut yazmış

Alıntı Çizelgesi: Alisan yazmış

Hangi konuyu "anladımki" bunu anlayaayım. Sen anlıyorsunya yeter. Bırakta anlamadan yazalım yaaa. Senin anlaman yetrli. Kemal Okuyan' ve Sol Portalı ancak sen ve benzerlerin anlar. Anlasaydım bende senin gibi   bir   "Solcu" olurdum,.......



Solcu doğru söylemiş, yine anlamadığın konulara girmişsin.

Sende benim yazdığımı alamamışsın. "Anlamadiğımı" belirttim ama sen "itirafımı" anlamamışsın. Demekki "anlamayan" tek ben değilim.

melnur  |  Cvp:
Cevap: 7
12.03.2015- 05:48

Alıntı Çizelgesi: bedrettin yazmış

Örneği bu ülkede yaşandı, 80 öncesinde Ecevit yarım yamalak da olsa sosyal demokratları iktidar yaptı. Emekçiler lehine radikal karar alamayınca ve burjuvaziyi cepheden karşısına alamayınca iktidarda kalamadı ve uzun yıllar toplumda ''bu solcular devleti yönetemez'' algısının ortaya çıkmasına yol açtı. Bu algının toplumda var olduğuna da inanıyorum ayrıca. Bu yüzden solcular burjuva sistemini her koşulda cepheden karşısına almalı ve radkalizmde ısrar etmelidir. Kapitalizmin çıkarlarına uygun olmadığını anladıklarında orada radkal duruşlarıyla solu göreceklerdir, solun çare olacağını anlayacaklardır. Böyle olmadığında kapitalist sistemin içinde mücadele edildikçe emekçi kesimler kapitalizmin yarattığı olumsuzluklarda sistem içinde kalmış solu da sorumlu tutuyorlar. Böu yapılmadığında, emekçi kesimlerin gerici radikalizme ve hatta faşizme yönelmelerine kapı aralanmaktadır. AKP'nin   başımıza böyle geldiğini unutmayalım.



Sn.bedrettin;

Söyledikleriniz Okuyan'ın yukarda söyledikleriyle bire bir örtüşüyor. Gerçekte bunlar çok bilinmez bir durum da değildi. Okuyan bunları yazarken söylemek istediği bunlar değil. Çünkü bunlar zaten bilinen şeyler. Bir haber sitesinde bunları yazması, aslında söylemek istediklerine bir girizgah yapmak ihtiyacı duymasından ileri geliyor. Yazının altına düştüğü not da bunu gösteriyor. ''Yazılanların reel siyasetten uzaklaşmak, güncel görevleri ihmal etmek anlamına geldiğini söyleyeceklere (bunu şimdiden öngörebiliyoruz) yanıtımız bir sonraki yazıda… '' diyerek asıl söylemek istediklerini bir sonraki yazıda belirteceğinin altını çizmiş. Sanırım uzun vadeli devrim stratejisinin güncelle ilişkisini ortaya koymaya çalışacak. Muhtemelen komünist öznenin ideolojik bağımsızlığının altını çizecek. Günceli başat hale getirmenin komünist özne için ''hayati'' sonuçları olduğunu, güncelle ilişkiye geçmenin nasıl olması gerektiği konusunda bir özet geçecektir sanıyorum.

Bu arada değinilmesi gereken bir konu daha var: Yukardaki yazıdan sosyalistlerin mazohizme düşkün oldukları yorumunu çıkarmamak gerek. Sosyalistler faşizmi veya her türlü askeri diktatörlüğü burjuva demokrasisine tercih etmezler. Faşizmin geriletilmesi sosyalistler için güncel gerekliliktir aynı zamanda. ''Solcular gelecek kısmi iyileştirmeler yaparak faşizmin halkta yarattığı öfkeyi azaltacak bu da komünist öznenin işine gelmez, halkı komünist özneden uzaklaştırır'' biçimindeki yorumlar da kendi başına doğru yaklaşımlar değil. Okuyan'ın yazısını bu şekilde yorumlamak yanlışına da düşmemek gerek.

solcu  |  Cvp:
Cevap: 8
16.03.2015- 10:57

Devrim ve acil sorunlar gerilimi
Kemal Okuyan



“Sol hükümet olmamalı” dedik geçen yazıda. Muhalif konuma hapsolmak anlamında değildi bu. Düzen değişikliğini kovalamak, mevcut toplumsal sistemin bir uzantısı haline gelmemek gerektiğine işaret ediyorduk.

Peki güncel görevler ne olacak?

Ezilen kitlelerin, mevcut koşullarda herhangi bir iyileşme olmadan, mücadele etmenin sonuç aldığını görmeden bir defalık bir sıçramayla iktidara yerleşmesi düşünülebilir mi?

Hiçbir biçimde düşünülemez. Direnme-isyan hafızası zayıf bir toplumdan yeni bir şey çıkmaz. Dahası devrimci dönüşümler, geniş yığınların hak arama mücadelelerindeki bir yükselişin üzerine, çoğunlukla o mücadelelerin yaşadığı bir kırılma anına denk gelir.

Bizim olumsuzladığımız, devrimci bir partinin şu ya da bu gerekçeyle, devrimci iddialarını geriye çekip, onları erteleyip mevcut düzenin içinde bir seçenek olmayı denemesidir. Bu denemelerin devrim sürecinin bir parçası, bir hazırlık evresi olarak görülemeyeceğini, genel olarak emekçi halkın yıkımına dönüştüğünü biliyoruz.

Kapitalizm koşullarında toplumsal koşulların “daha iyi” veya “daha az kötü” olması elbette mümkündür. Ancak kapitalizm koşullarında “daha iyi”nin kalıcı olması hele hele iyinin daha da iyiyi sürekli beslemesi hiçbir biçimde söz konusu değildir.

Sonuçta bu bir mücadeledir, emekçiler ister, talepte bulunur, direnir ve sermaye düzeninin yapısına dokunmadan bazı iyileştirmeler elde ederler. Ancak sistemin kapitalistlerin çıkarlarına hizmet etmesi bakidir ve öyle olduğu sürece halkın kazanımlarının hepsi risk altındadır.

Düzen değişikliği arayışının bu riskleri artırdığı doğrudur. Patron sınıfı için devrim tehdidi yeterince uyarıcıdır. Ancak devrim, irade bir karar sonucu karşımıza çıkan bir olgu değildir, belli sosyo-ekonomik koşullarda olgunlaşır ve yükselir. O tarihsel koşullar bir kez ortaya çıktığında eski düzen sahipleri, güçlü bir devrimci siyasi aktör olmasa da gerici, karşı devrimci reflekslerle hareket eder.

Evet, güçler dengesini hesaba katmadan zamansız hamle yapmak aptallıktır ama daha büyük bir aptallık kapitalizmin huyuna-suyuna giderek idare edilebileceği düşüncesidir.

Kapitalizm insanlık için yıkıcıdır; yıkılmalıdır.

Kapitalizmi yıkacak enerji, direnme ve mücadele etme pratiğinde birikecektir. Devrimci bir hareket toplumun direnme ve mücadele etme azmini artırmalı, onu kapitalizmi yıkma hedefine yakınlaştırmalı ve uygun bir anda kapitalist sisteme öldürücü darbeyi indirmelidir.

Bu süreçte elde edilen hakların en büyük güvencesi kesintisiz örgütlü mücadeledir.

Halka yalan söylemek suçtur. Biz örnek olsun, laiklik için, bağımsız bir ülke için de mücadele ediyoruz, bu mücadeleyi asla ertelemiyoruz; gerici saldırılara, emperyalist projelere direnmeye çağırıyoruz ama kapitalizmin kaçınılmaz bir biçimde dinselleşme ve bağımlılık ürettiğini, aydınlanma ve yurtseverlik alanında elde edilen kazanımların hepsinin tehdit altında olduğunu belirtiyoruz.

Gerçekler keskindir ve eğip bükmeye gelmez.

Bugün AKP’den kurtulmak acil bir görevdir, yerine gelecek olanın her durumda AKP’yle kıyaslandığında tercih edilebileceğine de itiraz edilmeyebilir. Ancak bu sistemin kendini düzeltme olanaklarının sınırlarını, AKP’den sonra BKP, Tayyip’ten sonra Teyyip üretme yeteneğine sahip olduğunu bilmemiz gerekiyor.

Bu sistem içinde daha iyi bir seçenek yaratmak devrimcilerin görevi değildir. Devrimcilerin görevi, sermayeye geri adım attırmak, onun saldırılarını püskürtmek, “halka dokunan yanar” algısı yaratmak ve bir an önce bu kahrolası düzenden kurtulmaktır.

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]