Boş konuşuyorsun. Hasan Cemal, Nazlı Ilıcak gibiler yüzünden mi gidin HDP'ye oy verin diyor?Yazıda HDP'nin desteklenmesinin önemini ve nedenlerini açık açık anlatmış, karşı çıkıyorsunuz bunlara karşı çıkın. Orada bahsettiği de şu; yılların Kemalistleri de, liberalleri de dahil bir çok kimsenin HDP'nin barajı geçmesinin, AKP'yi zayıflatmak veya geriye düşürmek için ne kadar önemli olduğunu gördükleri. Burada bir yanlış var mı? Yok. Kendi iç çatışmaları nedeniyle destekliyorlarsa HDP'yi desteklesinler. Bunun nesi kabus? Yada onlar bir şey yapıyor diye ben o şeyi yapmamak zorunda mıyım?
Altan Tan destekliyorsa diğer taraftan Aleviler, Ermeniler, LGBTİ'ler de destekliyor. Onları ne yapacağız? Sosyalistlerin de önemli bir bölümü destekliyor onları ne yapacağız? İlla tek taraflı bakıyorsunuz olaya.
'İnanç Özgürlüğü ve Demokrasi' neyi kodluyor?
Erhan Nalçacı
AKP her gün başka bir sarsıntıyla karşılaşa dursun restorasyon Türkiyesinin nasıl bir görüntü sunacağına dair fikir veren üç güncel olayı paylaşmak istiyorum.
Bunlardan ilki, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi İnsan Hakları Merkezi ile Helsinki Komitesi İnanç Özgürlüğü Merkezinin birlikte Ankarada düzenlediği Eğitimde İnanç Özgürlüğü toplantısı. 27 Martta SBF Dekanının da konuşmacı olduğu toplantıda, Ateizm Derneğinden MazlumDere kadar farklı örgütlerden konuşmacılar panelist olarak etkinlikte yer alıyor.
35 yıldır laikliğe yapılan saldırıların karşısına İnanç Özgürlüğü diye çıkınca din devletinden ve şeriattan yana olduğunu saklamayan MazlumDer de panelde vaat edilen özgürlükten nasibini almış gözüküyor.
İkincisi, geçen sene Öcalanın mektubunun okunduğu bir toplantıyla kurulan Demokratik İslam Kongresinin 21 ilde gerçekleştireceği Kutlu Doğum Haftası ekinliklerinin ilan edilmesi oldu. Yapılan açıklamada
Newroz kutlamalarında ilgili alanları dolduran halkımızın bu alanları Kutlu Doğum Haftası için de aynı heyecanla dolduracağından kimsenin şüphesi yoktur dendi.
Üçüncüsü ise, nasıl adresime ulaşmışlar bilmiyorum, SESA (Sosyal Ekonomik ve Siyasal Araştırmalar Enstitüsü) tarafından yollanan ve HDP Eşbaşkan yardımcısı Ayhan Bilgenin seçimler ve yeni Türkiye algısı üzerine yapacağı semineri haber veren mesaj oldu.
İlk kez duyduğum Enstitü 2014 yılında kurulmuş ve kendini
Türkiyenin dünyalı düşünce kuruluşu olarak tanıtıyor. Asıl ele aldığı temaların din, demokrasi ve kimlikler olduğu anlaşılıyor. Ne yapmaya çalıştıklarını anlamak için İlahiyat kökenli genel koordinatörü Prof. Dr. Bilal Samburun Yozgatta katıldığı Genç İlahiyat programındaki Din ve Demokrasi konuşmasına bakmak yeterli.
Her tarafından müphem bir demokrasi güzellemesi, kimlik siyaseti, yerelcilik ve dinin bunlarla bütünleştirilmesi akıyor. İşbirliği yaptığı kuruluşların ismini vermese de çok yeni olması ve yönlendirmeye çalıştığı konular kökeni hakkında fikir veriyor.
Türkiye kapitalizminin restorasyonunda muhalefetin bugün bayrak edindiği inanç özgürlüğü ve demokrasi kavramları, dinin radikal olmayan formlarının yedeklendiği ve kapitalizmin bütün acımasızlığı ile sürdüğü, buna karşılık burjuva demokrasisinin işçi sınıfını kandırma katsayısının yüksek tutulabildiği bir döneme işaret ediyor.
Oysa, bu düzende inanç özgürlüğü diye bir şey yok, burjuva siyasetinin aracı olarak kullanılmak var sadece. Emperyalizmin ve sermaye sınıfının iktisadi ve siyasi gücü kırılmadığı sürece hiç kimse bir vicdan özgürlüğünden bahsedemez.
Bu koşullarda seçime giriyoruz. Nazlı Ilıcaktan Cengiz Çandara büyük bir koalisyon yeni bir meclis aritmetiğini zorluyor, Erdoğansız ama din ve kimlik siyasetinin yardıma çağrıldığı bir demokrasi
Oysa kapitalizm bir radyoaktif madde gibi sürekli bozuluyor, bugün on dört yıl önce AKPyi yaratan koşullardan daha da kötü durumda. Daha da pisleşmiş, canileşmiş, kötürümleşmiş.
Ve demokrasi dedikleri bu bozulmayı kodluyor.
Kötü bir rüya gibi. Bir kabus.
Bu koşullarda Komünist Parti seçimlere gireceğini ilan etti.
Bir kâbustan bağırarak uyandığımızda anneniz gelir ya başınıza, saçınızı okşar, korkma buradayım der, onun gibi.
HDP'ye oy çağrısı yapan az biraz demokrat, az biraz solcular ülkenin bugününden ve AKP gericiliğinin hegemonyasından sorumludur. Az biraz demokratlık ve az biraz solculuğun varacağı yer az biraz olmayan neoliberalliktir. Bu neoliberaller dün bütün güçleriyle AKP'nin yanındaydılar, bugün HDP'den yana tavır alıyorlar. HDP'ye oy vermek için az biraz demokrat ve solcu olmak da yetebilir, ama bir sosyalistin, bir komünistin az biraz demokrat ve az biraz solcu gibi neoliberal savrulma içinde olacağını sanmak gaflettir. Sosyalizmi, komünizmi anlamamaktır.
Bir de SYRİZA örneği verilmiş ki evlere şenlik. SYRİZA'nın kendisi komünistler tarafından eleştirilirken, SYRİZA'nın savunduğu politikanın kapitalizme payanda olacağı söylenirken, hiç bir ilgisi olmamasına rağmen HDP'yi SYRİZA olma yolunda göstermek ne yapacağını, ne söyleyeceğini bilememektir. Bir dönem sosyalizmi CHP'ye eklemleme çalışmaları vardı, şimdi CHP'nin yerini HDP aldı. Ne kadar az buçuk solcu ve az buçuk demokrat varsa hepsi neoliberalizmde anlaşmış, etnisite ambalajlı bir hareketi halkın umudu gibi gösterme yarışına girmişler. Bunların içinde bir de sosyalist komünist olduğunu söyleyenler var. Gel de çık işin içinden.