Haziran Türkiye'si için söz veriyoruz
HTKP MK üyesi ve Birleşik HAZİRAN Hareketi Yürütme Kurulu üyesi Erkan BAŞ ile Türkiyedeki gelişmeler ve HAZİRANın yakın geleceği hakkında konuştuk.*
Birleşik Haziran Hareketi'nin kuruluşu üzerinden 3 ay gibi bir zaman geçti. Bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz. Neler yaptı, neler yapamadı?
Henüz erken bir aşamada seçim gibi zor bir tartışmanın gündeme gelmesinin handikaplarını yaşadık. Türkiyenin ihtiyaçları, geniş emekçi kesimlerin beklentileri ile bizim yapabileceklerimiz arasında hâlâ bir açı olduğunu da saptamamız gerekiyor. Bizim en önemli görevimiz olabildiğince hızlı biçimde bu açıyı kapatmaktır.
Daha önce söylemiştim, HAZİRANın önünde iki yol var. Ya artık Türkiye devrimci hareketinin önünde bir tıkaç işlevi gören, aşılması gereken bir hattın ağırlık koyduğu ve hantallaştırdığı bir yapı olur ya da bu statükoya teslim olmayan tarihsel kazanımlara sahip çıkarken aynı anda günün görevlerine devrimci yanıtlar üreten yeni bir çizginin ilk adımı. Biz kuşkusuz bu ikincisinin gerçekleşmesini istiyoruz. HAZİRANın gerçek bir güç haline gelmesinin ancak bununla mümkün olacağına inanıyoruz.
Açık söylemek gerekirse, HAZİRANın yarattığı etkinin, esas olarak HAZİRAN fikriyatıyla epey mesafeli kimi unsurları da zorunlu olarak HAZİRAN çatısı altına getirdiğini zaten görüyoruz. Türkiye solunda 2013 Haziran günlerinde bile harekete dışarıdan bakan, puan vermekle sınırlı görevlerini, sürekli hareketin eksiklerini, zaaflarını öne çıkararak sürdürenler olduğu sır değil. Ülkenin dört bir yanında halkın barikatlar kurduğu dönemde bile yerinden kıpırdamayan, masa başı tahliller ile harekete yön verebileceğine sananları kast ediyorum. Haziran Direnişinin dışında duranların solu, sosyalizmi temsil edebilmeyi geçiyorum, ağırlık oluşturabileceklerine bile inanmıyorum.
Bizim iddiamız HAZİRANın bu tip yaklaşımlar taşıyanlar için iyi bir okul işlevi göreceğidir. Arada gerekli dersleri alamayanlar da sınıf tekrarı yapacaklar...
BHH bir seçim platformu olarak kurulmadı. Seçimlerde aldığı karar da çok tartışıldı. Aynı zamanda BHH içinde seçimler konusunda iki farklı ses çıktı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Seçim tartışmaları BHHyi etkiler mi? Etkilemeli mi?
Tüm eksiklerine rağmen seçim tartışmalarını önemli bir deneyim olarak görüyorum. İlk defa Türkiyede on binlerce insan yerel meclislerde bir araya gelerek, seçimlerde ne yapmalıyız sorusunu sordu ve bu eksende tartışmalar yapıp, eğilimler belirledi. Bunu önemsiz göremeyiz, bir kazanım olarak ortak hafızamıza yazmamız lazım.
Açık söyleyeyim, sonuçta ortaya çıkan karar, bizim başta önerdiğimizden farklı, ancak biz şu aşamada artık önerimizi unuttuk bile. HAZİRANın kararını en doğru, en etkin, en yaygın ve 8 Haziran günü bizi en güçlü kılacak biçimde örgütlemek üzere hareket ediyoruz.
Bu süreçte ortaya konan yaklaşımları ve somut adımları Türkiye ve HAZİRAN denklemini okuma farklılıklarını göstermesi açısından önemli görüyoruz. Bunların HAZİRANı etkilememesi mümkün değil, her kararın bir bedeli vardır. Herkes aldığı kararların sorumluluğunu hem en genel olarak emekçi halk karşısında hem özel olarak HAZİRAN'cılar karşısında üstlenecektir.
HAZİRAN VE SEÇİMLER: MEKTEPLER OLMASA...
BHHyi seçimlere kilitlemek gibi bir durum yok mu? Seçimlere kilitlenen bir BHHnin yapacaklarını yapamadığı görüşüne katılıyor musunuz?
Katılmıyorum! Şaka bir yana bu değerlendirme, mektepler olmasa maarif vekili olmak çok kolay olurdu gibi bir şey.
Siyasal mücadele bir bütün ve bunun pek çok cephesi olduğu gibi seçimler de bir mücadele alanı. Türkiye tarihi açısından devrimcilerin seçim söz konusu olduklarında genel durumlarından da başarısız oldukları değerlendirmesine katılıyorum ama bu seçimlerde siyasal alanın dışına çıkmakla çözülebilecek bir sorun değil.
Seçimler aynı zamanda ülkenin geleceğine, halkın sorunlarına dair sözlerin söylendiği bir dönemse biz de bu dönemde sözümü kendi inandığımız, bildiğimiz gibi söyleriz. Hatta bu arada örneğin, seçim sisteminin, siyasi partiler kanunun hatta seçimin kendisinin eleştirisini de yapabiliriz ancak bu politikleşme döneminde emekçi halkın sözünü söylemesinin aracı olabilmeliyiz. HAZİRANın seçim tavrında söylenen esas olarak budur. Şimdi bu tavrı somutlamak, ayrıntılandırmak ve zenginleştirmek hepimizin görevi. Oy kısmı da elbette önemli, bunu dışlamayan ancak bunu aşan bir siyasal mücadele dönemi olarak bakarsak HAZİRANın buradan güçlenerek çıkması mümkün.
BHH seçim sürecinden neler yapmalı peki?
Bir önceki sorunuzla birleştirerek öyle devam edelim. HAZİRAN kurullarında gündemde olan Haziran Türkiyesi için Söz veriyoruz üst başlıklı çalışmanın çok önemli olacağını düşünüyorum. Bizim bu ülkeye dair değerlendirmelerimiz, 'Nasıl bir Türkiye İstiyoruz?' sorusuna verdiğimiz yanıtlar var. Bu değerlendirme ve yanıtların, ülkemizde yaşayan milyonlarca onurlu, dürüst insanın sesi olduğunu düşünüyoruz. Şimdi hep beraber bu sözü daha etkin, daha yaygın ve en önemlisi daha örgütlü kılmanın yollarını arayacağız.
Seçim süreci içerisinde bu sesin, halkın sesinin-sözünün büyümesinin önemsenmesi lazım.
Somut ve eylemli bir program üzerine çalışıyoruz. Bu hafta sonu arka arkaya önce Sekreterya, ardından Yürütme Kurulu toplantıları yapacağız. Pazartesi günü itibariyle tüm meclislerimizin önünde ayrıntılı bir eylem programı da olacak. Önümüz 1 Mayıs, hemen ardından 301 madenci kardeşimizi yitirdiğimiz Soma Katliamının yıldönümü, ardından Haziran Direnişinin yıldönümü var. Bunları takvimsel bir eylem günü olarak değil, Türkiyenin geleceğine dair emekçi halkın sözünü söylediği, hesap sorduğu bir mücadele sürecinin uğrakları olarak değerlendireceğiz.
Önümüzdeki dönem, HAZİRAN açısından bir yeniden kuruluş dönemi olacak. Eğer kuruluşta yarattığımız heyecanı, somut politik hedeflerimizle buluşturursak bunu başarabiliriz.
HAZİRAN AKP'NİN KABUSU OLMALI
Türkiyede burjuva siyasetinin dalgalı ve istikrarsız bir dönemi gözüküyor. AKP içinde yeniden ortaya çıkan ciddi bir gerilim olduğu görülüyor. Seçim arifesinde kendisini ortaya koyan bu gerilim için AKPye yakın çevreler büyü bozuldu değerlendirmesi yapıyor. Buna dair değerlendirmenizi ve böylesi bir dönemde HAZİRANın üzerine düşenleri sorsak...
Son gelişmelerle kesin olarak gördüğümüz şey Erdoğan'ın, Davutoğlu'nun, Fidan'ın, Arınç'ın, artık ortak bir doğrultuları olmadığı açık. Belki Erdoğanı biraz ayrı tutarak söyleyelim, dikkatle baktığımızda pek tutarlı bir çizgileri olmadığını da söyleyebiliyoruz.
Burjuva siyasetçilerin nasıl iki yüzlü olduklarını, birbirlerinin yüzüne gülerken arkadan ne dolaplar çevirdiklerini, birbirlerine asla güvenmeyeceklerini ve fırsat bulunca hele kişisel çıkarları çatışınca nasıl birbirlerine girdiklerini hep beraber izliyoruz.
Yıllardır söylediğimiz bir şey var, AKP eliyle inşaa edilen bu yeni rejimin uzun soluklu olması mümkün değil. Tüm iplerin AKPde daha özel olarak Tayyip Erdoğanın elinde toplanması bugüne kadar önemli bir güç anlamına geliyordu. Şimdi bu aynı zamanda en zayıf noktaları haline geldi. Halkın önemli bir kesiminin, dikkat edin onay vermediği demiyorum, nefret ettiği bir siyasal figürün uzun süreli olarak iktidarını sürdürmesi mümkün değil. Burada önemli olan AKPnin hangi toplumsal güçler tarafından zayıflatılacağı ve düşürüleceğidir. Düzen sahipleri bu konuda çeşitli önlemler almaya çalışacaklar, ancak bize düşen bu planların da boşa düşürülmesidir. Bunun en etkili yolu, AKP ile Tayyip Erdoğan ile her düzlemde göğüs göğüse kavga etmek ve her kavgada AKPnin, Tayyip Erdoğanın karşı kutbunda devrimcilerin konumlandığı bir süreci yaratmaktır.
HAZİRAN, iktidarın kabusu olmalı. Her halk düşmanı girişim karşısında HAZİRANı bulmalı, AKPden kurtulmak isteyen herkes için en gerçekçi seçenek olarak HAZİRAN öne çıkmalıdır.
Son olarak tüm bu tartışmalarda HTKPnin yerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Seçimlere dair HTKPnin bir sözü olacak mı?
Partimiz açık, dürüst ve ilkeli bir Marksist-Leninist parti gibi tutum alıyor diyebilirim. Kendimizi anlatmaya pek alışık değiliz ama sanıyorum tüm dostlarımızın da değerlendirmesi budur, örnek bir tutum içerisindeyiz. Tek bir örnekte kendi çıkarlarımızla HAZİRANın çıkarlarını karşı karşıya koymadık. HAZİRAN kurullarında ne dediysek, onu yaptık. HAZİRANın tüm kurul ve çalışmalarında yoldaşlarımızın büyük çoğunluğu devrimcilere yakışır bir disiplin ve yaratıcılıkla çalışmalara katılıyorlar. HAZİRANın sözünün oluşum sürecine elimizden gelen katkıyı koyduktan sonra HAZİRANın sözü artık bizim sözümüzdür diyor ve onu yaygınlaştırmak, güçlendirmek için elimizden geleni yapıyoruz. HTKP üyelerinin HAZİRAN ilkeleriyle-tarzıyla son derece uyumlu ve geliştirici tutumları olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Kuşkusuz politik-örgütsel faaliyetimizin tamamı bundan ibaret değil. Ülkenin komünist partisi olarak üzerimize düşen her tür sorumluluğu yerine getirmeye çalışıyoruz. İçinden geçtiğimiz evreyi Türkiyenin ihtiyaç duyduğu devrimci bir komünist partisinin kuruluş süreci olarak değerlendiriyoruz. Önemli bir yol aldığımız kanısındayım. Bugüne kadar önemli bir bölümünün altında doğrudan imzamız olan tüm kazanımları korurken, daha gelişkin, daha yaratıcı, daha üretken, daha örgütlü, daha devrimci bir parti olma arayışımızı da sürdürüyoruz.
Seçim meselesinde HAZİRANın sözü bizim sözümüzdür. Bunun ayrıntılandırılması, inceltilmesi, daha somut hale getirilmesi Türkiyedeki gelişmelere bağlı olarak bir ihtiyaç olabilir. Bu durumda da önce HAZİRAN içinde bir değerlendirme yaparız, HAZİRANa rağmen bir adım atmayacağımızı ise kesin olarak söyleyebilirim.
Böyle bir ihtiyaç görüldüğünde tüm yoldaşlarımızın görüş, öneri ve değerlendirmelerini kapsayan bir karar almak kurullarımızın yetkisindedir ve görevidir.
--------------------------------------------------------------------------------
(Röportaj, haftalık İleri gazetesinin 28 Mart tarihinde yayımlanacak sayısından kısaltılarak alınmıştır.)