#BizDeSiziSeviyoruz
A. Meriç Şenyüz
Doğru eylem nedir? Öncü savaş çizgisi neden yanlıştır? Suni denge teorisinin 21. yüzyılda bir karşılığı var mıdır? Buna benzer daha çok soru sorulabilir yanıtları verilir. Ama önce bir susmak, inançları uğruna ölümün üzerine yürüyen iki gencin anısına saygı duymak gerekir.
Marksizmi, bir satranç tahtasındaki kombinasyonları tahmin etme bilimi sananlar, şu yalın gerçeği kavrayamaz: Devrimcilik yapmak için akıl kadar yürek de gereklidir. Akılsız bir devrimcilik hedefe ulaşmaz elbet ama yürek çarpmadan yapılan işin adına da devrimcilik denemez.
Akıl, akıl diye diye, kerameti kendinden menkul, her şeye kadir bir üst-aklın zihnini okumaktan başka bir şey üretemeyenler burada da komplolar aramaya başladı bile... İç güvenlik yasasını meşrulaştırma girişimi diyenler mi dersin, Berkin Elvan dosyasında en çok ilerleme kaydeden savcının tasfiyesi mi, paralelin AKP'ye oyununu mu ararsın, yeniden hortlayan Ergenekon öcüsünü mü? Elbette, ne dünkü eylemin zamanlamasını, biçimini, hedefini sonuna kadar onaylayabiliriz ne de bunu yapan örgüte kefil olabiliriz... Ama inandıkları uğruna ölümün gözlerinin ta içine bakabilme cesaretini gösteren iki yiğit devrimcinin yüreklerinin temizliğinden zerre kadar şüphemiz yoktur.
Çünkü biliriz ki, hiçbir hesap kitap, hiçbir komplo yollayamaz gencecik insanları, ölümün üzerine böyle cesaretle!..
Onların sesleri, sloganları, marşları Alman burjuvazisinin paralı askerlerinin dipçiğinin altında can veren Rosa Luxemburg'ların çığlığıdır: Vardık, varız, var olacağız!
Evet, devrimciler vardır. En ufak konforunu kaybetme ihtimalinden bile dehşete düşen küçük hesap insanlarının aklı hiç almaz ama inandıkları uğruna ölüme gidenler tarihin başından beri vardır. Bildiğimiz tarih, sınıf savaşımları tarihi, bitene kadar da var olacaktır.
Dün bu tarihi yazan iki karanfilimizi daha sonsuzluğa uğurladık. Bir kez daha borçlandık. Mahirlere, Denizlere, İbolara, Bora Gözenlere, Osman Yaşar Yoldaşçanlara, Mazlum Doğanlara, Hüseyin Dumanlara, Orhan Yılmazkayalara... Bu kahrolası düzene karşı dövüşürken toprağa düşen tüm yoldaşlarımıza borcumuz vardı. Dün bu borcumuz iki kat daha arttı.
Onların cenazesinde bir kez daha sıkacağız yumruklarımızı, Berkin'e sözümüzü, kaybettiğimiz tüm yoldaşlarımıza sözümüzü hatırlayacağız.
Ve evet, iki kat daha fazla sarılacağız görevlerimize... İki kat daha akıllı ama aynı zamanda iki kat daha yürekli olmanın zamanıdır şimdi.
İki genç devrimcinin cesaretinden ilham almayan, onların adanmışlığından heyecanlanmayan, devletin iki devrimciyi katletmesine öfkelenmeyen, düzene karşı kinini bilemeyen bir çay bahçesi komünistliği bizden uzak olsun. Varsın onlar soğukkanlı, soluk yüzlü, yaşama değmeyen marksolojileriyle sıralasınlar hakaretlerini; 'barikatçı', 'devrimci demokrat', 'maceracı', 'başı bozuk' desinler... Artık solla bütün alakalarını kesmiş olanları, partilerine doldurdukları kontrgerilla şefleri ve aşiret reisleriyle beraber devrimcileri terörist ilan etsinler. İki devrimcinin ölümü karşısında yüreği isyanla dolmayan, bütün Marx, Engels, Lenin külliyatını yalayıp yutsa ne fayda?
Sevgili yoldaşım Erçin Fırat, Berkin'in katilleri, onları koruyanlar, emri ben verdim diyenler, annemizi yuhalatanlar, Şafak'ın tırnağı olamaz diyor ya hani, Şafak Yayla'nın, Bahtiyar Doğruyol'un feda ruhu karşısında yüreği titremeyenden de devrimci falan olmaz.
Geçen yazıda düzenin önümüzdeki dönem alabileceği çeşitli biçimlerden, faşizm, restorasyon, kriz ihtimallerinden söz etmiş, bu hafta da, bu koşullarda solun izlemesi gereken çizgiden bahsedeceğimi belirtmiştim. Tabii ki, işimizi yapmayı her gün daha iyi bir İleri Haber için çalışmayı sürdüreceğiz. O yazı da yazılır elbet. Ne var ki, şimdi hiçbir görev, iki genç devrimcinin kendi yaşamlarıyla diktikleri anıtın önünde bir saygı duruşunda bulunmaktan önemli değildir.
Şafak Yayla ve Bahtiyar Doğruyol ölüme yürürken, Halkımız sizi çok seviyoruz demişlerdi. Binlerce devrimci onlara Biz de sizi seviyoruz diye yanıt verdi. Onların arasında yer almak benim için onurdur.
Şafak Yayla ve Bahtiyar Doğruyol'un anılarının önünde saygıyla eğiliyorum.
Biz de sizi seviyoruz.
Biz de sizi seviyoruz. Siz devrim yolunda toprağa düştünüz, canınızı vermekten hiç çekinmediniz. Sizi seviyoruz, sizi unutmayacağız. Devrim için canını verenler unutulmaz, devrim tarihine adlarını yazdırırlar. Sadece biz sosyalistler değil, bu halk da sizi unutmayacak. Işıklar içinde yatın.
Onlar döğüşerek öldüler,
güneşe gömüldüler,
akın var güneşe akın
güneşin zaptı yakın
Bir yanda ''halkımızı çok seviyoruz'' diyerek Berkin Elvan davasındaki haksızlığı gündeme getirmeye çalışan gencecik çocuklar, diğer yanda çocuklarını öldürmeyi görev bilmiş milisler. Böyle bir sistem ayakta kalamaz. Er geç yenilecekler. Halkına, gençlerine ölümden başka bir hayat hakkı tanımayan bir sistem ilelebet egemen olamaz. ''Halkımızı çok seviyoruz'' diyen o genç devrimcilere ''biz de sizi seviyoruz'' demek hepimizin görevi olmalıdır. Yaptıkları eylemin ne ile sonuçlanacağını bilmemeleri imkansız. Göz göre göre ölümü seçtiler. Mahirleri, Denizleri çıkaran bir halk bugün de onları çıkardı. Hepsini çok seviyoruz.
Sizin, inandığı değerler uğruna kendini feda etmeye hazır oluşunuzu, inancınızı, kararlılığınızı, çocukluğunuzu, delikanlılığınızı, gözüpekliğinizi seviyoruz; ama akılsızca ve düşüncesizce girdiğinizin yolu ve bu yolda yaptığınız vahim ve geri dönülmez yanlışlarınızı sevmiyoruz.
Sizin gençliğinizi, iyi niyetliliğinizi, temiz duygularınızı, ideallerinize bağlılığınızı alıp suistimal edenleri, sizi "en değerli varlık insandır" düsturuna rağmen bozuk para gibi harcayanları, ileride çok daha verimli olabilecekken, bu genç yaşınızda üç saniyelik veya beş saatlik sansasyonel bir eylemde kullan-at yapanları, sizin ziyan edilmiş bedenleri ve anlamları üzerinden kendi ideolojik saçmalıklarını inşa edenlerden nefret ediyoruz.
Sizi seviyoruz ama ömrünü çaldığınız, ailelerini acılara boğduğunuz o insanlara karşı borcunuz olduğunu, buna hakkınız olmadığını, bunu yapmakla ömrünüz boyunca üzerinden atamayacağınız bir kirle lekelendiğinizi anlamanıza yetecek kadar sizi yaşatmayanlara tepkiliyiz.
Sizi ölüme gönderip üzerinizden hâlâ siyasî rant devşirmeye çalışanlardan tiksiniyoruz.
Siz bugünden itibaren hızla unutulmaya başlamışken, kendileri rahat koltuklarında yerinizi alacak yeni gençleri yeni ölümlere ve saman alevi gibi hızla parlayıp sönmeye gönderenlerden iğreniyoruz.
Biz de iki devrimciyi işid kafasıyla bir tutan insanlardan iğreniyoruz. Işidçi kafa dedikten sonra sevgi sözcükleriyle iki yüzlülük yapan insanlardan da tiksiniyoruz. Bu insanların katliam yaptıran, yapan ve sonra da onlara başarılı oldunuz teşekkür ederim diyen kafadan hiç bir farkı olmadığını bildiğimiz için de tiksiniyor ve iğreniyoruz.