Samir Amin, Batı'nın AKP'ye desteğini yorumladı: Avrupa liderleri faşistlere bayılır
Dünyaca ünlü Marksist düşünür Samir Amin hem Ortadoğuda hem de Türkiyede yaşanan gelişmeleri değerlendirdi. Amin, Batılı liderlerin faşizan uygulamalara imza atan AKPyi desteklemeye devam edeceğini söyledi
ÖMÜR ŞAHİN KEYİF
Suudi Arabistan'ın Yemene saldırısı sonrası hem Yemen'e, hem de bölgeye ilişkin çokça senaryo gündeme geliyor. Suudiler ve ABD, saldırılarını "Yemen'de ilerleyen Husiler'in arkasında Şii İran var" argümanıyla meşrulaştırmaya çalışıyor. Bu mezhepsel okuma üzerinden yapılan değerlendirmeler eksik ve de yetersiz. Yemen mezhepsel okumayla açıklanamayacak bir çatışmaya ev sahipliği yapıyor. Çatışmanın bu noktaya gelmesinde bölgedeki emperyalist faaliyetlerin etkisi ne kadar? Hem bölgeyi, hem de Batıyı yakından tanıyan Mısırlı ünlü Marksist Samir Amin, bu soruları yanıtlayabilecek isimlerin başında geliyor. Fikret Başkaya'nın değerli yardımıyla, Samir Amin'le konuştuk. Kendisiyle konuşma fırsatı yakalamışken, Türkiye'deki yaşanan son gelişmeleri de sorduk.
>>2002 2015 yılları arasında Amerikan İHAları içlerinde çocuklarında olduğu 400den fazla insanı öldürdüğü söyleniyor. Yemen üzerine konuşmaya buradan başlamak istiyorum. ABDnin yaşananlardaki rolü nedir?
ABDnin her zaman bölge için planları; ülkeleri, bölgeleri ve toplumları yok etmek üzerine kurulu. 1955 1980 arası Bağlantısız Devletler Konferansı döneminde, bölgede (Bence komünist değildi ama) komünist Güney Yemen vardı. Sosyalist bir hükümet hedefleyen demokratik bir yapıydı ve çok popülerdi. 1980den sonra yapısal uyum programları, 1990 sonrası Sovyetler Birliğinin de yıkılmasıyla, ABD tamamıyla bölgeyi kontrol etmesi gerektiğini düşündü ve nihayet kendisi için tehdit oluşturabilecek tüm ülkeleri yok etti. İnsanlık ve savaş suçları söz konusu olduğunda en üst sırada sayılabilecek ülke ABD. Bu bahsettiğimiz plan dâhilinde Amerika, kolay yem olan; en güçsüz ülkeleri yok etti. Bunlar Somali ve Libyaydı. Söz gelimi değil tam anlamıyla ülkeleri yok etti. Söylemlerindeki gibi bir demokrasi tesisi de gerçekleştirmedi. Bunların hepsi yalan. Bugün nasıl Suriyeyi yok ettilerse o gün de Libyayı yok ettiler. Somaliyi de aynı bu şekilde yok ettiler.
>>Bunu yaparken de radikal İslamcıları kullandılar...
Tabii ki... Irakı da az önce anlattığım şekilde yok ettiler. Saddam Hüseyinin devrilmesinden sonra ülkeyi Arap Şii, Arap Sünni ve iki Kürt bölgesi olarak dörde ayırmakla kalmadılar; aynı zamanda alt yapıyı ve yolları, entelektüel ve bilimsel kapasiteyi yok ettiler. Yüzlerce bilim insanı suikast sonucu öldürüldü. Bu kişiler içinde şairler de vardı. Bu planda üç yabancı ve bir yerli müttefik var; yabancılar Körfez Ülkeleri, İsrail ve NATO üyesi olan Türkiye. Yerli ortak ise İslamcı köktenciler. Çünkü onlar gelecekte bir toplumun başkaldıramamasını garanti edecek yegane grup. Onlar köktencileri destekleyecekler, köktenciler de Suriyeyi yok edecek. Göreceksiniz bir müdahale olduğu anda Türkiye, ABDnin ortağı olarak Suriyeye girecektir.
>>Peki Türkiyenin Yemen konusunda rolü için ne söylersiniz?
Türkiye, ABDnin en sıkı müttefiki, bunu Suriye ve Irak savaşlarında gösterdi. Şimdi de Yemende gösteriyor.
>>Bunun karşılığında mı gitgide faşizanlaşmalarına rağmen Batı tarafından gözden çıkarılmadı?
Avrupa liderleri faşistlere bayılır. Bunu Ukraynada gösterdiler. Kievdeki faşistleri desteklediler. Türkiyede de faşistlere aşıklar. Türkiyede de sahte (pseudo) İslami yeni rejimin radikal sağ hareketini destekleyeceklerdir.
>>ABD ve Suudiler neden Yemende mezhep vurgusu yapıyor?
Bunu yaparak, İslamcı köktencileri destekleyerek, Şiiler ile Sünnilerin arasındaki çatışmayı yeniden üretiyorlar. Koşullara bağlı olarak Şiiler ve Sünniler kimi zaman çatışırlar kimi zaman da barış içinde olurlar. Ancak bu destekler uzlaşılmaz noktalarda, ayrışmalara neden oluyor. Bir yandan da bunu yaparak istemeseler de İranın bölgedeki gücünün ve yerinin sağlamlaşmasına neden oldular. Irakı yok edip, Bağdatın güneyinde bir Şii Arap devleti kurmak İranın etki alanını genişlemesi için bir yol açmak anlamına gelir. ABD, Irakta savaşa giriştiğinde, Irakın ardından İranı da kısa bir süre içinde yok etmeyi planlıyordu. Nükleer enerjiyi ve nükleer silahlanma konularını gündeme getirmelerinin nedeni de buydu. Ancak bu plan, Rusya ve Çinin, İranın bağımsızlığına ve bütünlüğüne duyduğu saygı ve destek dolayısıyla devamlı olarak ertelendi. Şimdi de ABD politikalarını değiştirerek İranı yok etmek yerine onu etkisiz kılmaya çalıştı. Lozandaki anlaşmalarla ilgili Almanyanın taleplerinden birini duydum; Alman yetkili İranın dış politikasını değiştirerek Suriye Hükümetini desteklemeyi bırakacak diyordu. Açıkçası bu beni güldürdü çünkü ne yaparsanız yapın İran hem Suriyeyi desteklemeye devam edecek hem de Iraktaki Şiileri. Çünkü bölgede etkisizleştirilmek istemiyor. Etkisinin sürmesini hedefliyor. Netanyahunun, haklı olarak, ABDye sinirli olmasının sebebi de bu.
>>Nükleer anlaşmalardan sonra ne olacak?
Bence Avrupa ve Amerika için bu büyük bir hezimet çünkü planlarını İranı yok etmek üzere yaptılar. Şimdi bunu yapamayacaklarını anladılar. İranı bölgede bağımsız bir aktör olarak kabul etmeye mecbur kaldılar. Netanyahunun programı neydi? İki ya da üç yıl içinde İranın atom bombası ürettiğini düşünürsek, kaç tane atom bombaları olabilir? Dört mü, beş mi 10 mu? İsrailin 200 tane var. Bu da İrana yüzlerce bombayı aynı anda atmalarına ve tamamen yok olmasına neden olabilir. ABD bu riskin daha büyük olduğunu itiraf etti. İran buradan kendine taviz çıkarmayı bilecek kadar zeki. Çünkü normalleşme denilen şey İranın Körfez ülkeleri gibi bölgedeki ABD politikalarını desteklemesi anlamına gelmiyor. İran, aksine, bölgede bağımsız bir aktör. Bağımsızlığı Rusya ve Çin hatta muhtemelen Hindistan tarafından destekleniyor. Daha önce söylediğin nedenlerle Netanyahu kadar genel olarak Körfez de bu duruma kızgın.
TÜRKİYE ABD İÇİN TEHLİKE
>>Bir hükümet neden faşizan uygulamalara sarılır?
Önceden bu farklıydı ama şimdi demokratik talepler eskisinden çok daha fazla. Atatürkün kurduğu rejim demokratik değildi ama ulusal halka dayalıydı, büyük kazanımları da oldu. Türkiye halkı şimdi daha çok talepte bulunuyor. Sosyal adalet; ekonomik hakların ve çıkarların sadece küçük bir grubun elinde tutulmadığı bir sistem istiyor. İkinci olarak; demokrasiyle ilişkilenmek istiyor, sadece manipüle edilebilme olasılığını taşıyan seçimlerle değil aynı zamanda sosyal ilişkilerin bütününde görünür kılınmış bir demokrasi istiyor. Bu tabi ki dinsel ögelerle kurulmuş; teokratik her rejimin karşısında bir durum. Üçüncüsü ise ulusal bağımsızlık... ABD de bu taleplerin farkında. Bu bakımdan da Türkiyeliler bir tehlike arz ediyor. Çünkü bu taleplerin ABDnin bölgesel ve küresel çıkarlarıyla uyuşmazlığı var. Türkiyede radikal İslamcılar ve faşistleri desteklemekten başka seçenekleri yok.
>>Türkiyedeki rehine krizinin ardından hükümet, terör tehdidi ve güvenlik bahanesiyle baskıcı uygulamalar hayata geçireceğini ifade ediyor. Buna neden ihtiyaçları var?
Bardoya yapılan terörist saldırıdan bir hafta kadar sonra Batılı güçler, ama bu olayda özel olarak Fransa ve ABD teröre karşı yeni bir küresel cephe oluşturulması çağrısında bulundular. Yeni güvenlik yasaları ve küresel bir fonlamayla. Fakat biz ne dedik; boş verin yeni bir cepheyi! Bu bir tuzaktır ve biz bunun içerisinde yer almayacağız. Çünkü bu teröristlerin ortaya çıkmalarını sağlayan şey, sosyal felaketlere de neden olan adaletsiz ekonomi politikalarıdır. Bu bakımdan bu yeni cephenin çağırıcıları birinci dereceden yaşanan bu felaketlerin sorumlularıdır. Radikallerle ve Müslüman Kardeşlerle politik ortaklıklar kuran ve bunların büyümelerini sağlayanlar terör ortamının yaratılmasını sağlamış oluyorlar. İşte bunlar terörizmin başlıca sebepleridir. Oluşturulması gereken cephe terörizme karşı değil, terörizmi doğuran neoliberal ve emperyalist politikalara karşı olmalıdır. Bu terörizmi durdurmanın en iyi yoludur.
SALDIRI RADİKALLERİ BÜYÜTECEK
>>ABD için artık Asya Pasifikin daha önemli olduğu ve dolayısıyla buraya Ortadoğudan daha çok önem verdiği görüşüne katılır mısınız?
Bu abartılı bir yorum. Elbette Asya daha önemli ancak Ortadoğuda çok önemli. Rusyanın meydana çıkma ihtimaline karşı ve Yeşil Kuşak için. Fastan Endonezyaya kadar uzanan Müslüman hat üzerinde Mısırın geri kazanılması çok önemliydi. Asyanın Ortadoğuya karşı bir öneminden bahsedemeyiz çünkü ABDnin her iki bölgeye için belirlediği strateji birbirine karşıt değil birbiriyle bağlantılı bir durum arz ediyor. Ancak şu doğru; ABD müdahale kapasitesinin sınırlı olduğunu gördü ve buna bağlı olarak Ortadoğudaki varlığının önemiyle, Asya Pasifikteki varlığının önemi arasında bir seçim yapabilir.
>>Suudilerin Yemene saldırısı IŞİDin bölgedeki etkisini artırabilir mi?
Tabi ki, ABDnin de istediği bu zaten. Onlar Yemende barışçıl bir Şii rejimi istemiyorlar. Suudiler nasıl istemiyorlarsa ABDde aynı şekilde karşı çıkıyor böyle bir oluşuma. Onlar kaosun devam etmesini istiyorlar çünkü bundan besleniyorlar. ABD için Yemende önemli olan şey Adendir. Çünkü bu Kızıldenizin kontrolü demek, Mısırın da konuya dahil olmasının temel sebebi bu. Suudi Arabistan için Yemen yok edilmesi gereken bir ülke çünkü Suudiler, Yemeni kendileri için potansiyel bir düşman olarak görüyorlar. Yemen uzun yıllardır bağımsızlık yaşamış ve bağımsızlık geleneğine sahip bir ülke, bu bakımdan Suudiler için potansiyel tehlike. Uzun süre bağımsızlık deneyimine sahip bir toplum. Bu yüzden yok edilmeli. Aynı Suriye ve Irakı parçaladıkları gibi Yemeni de parçalamanın en iyi yolu İslamcı köktenci denilen grupları desteklemek.
>>Yemen, Libyaya dönüşebilir mi?
Bu mümkün. Burada Suudiler kötü durumda çünkü Yemen, Libyaya dönüşecek olursa Suudilere karşı olan İslamcı köktencilerin üssü haline gelecek. Bin Ladin bize Vahabi oldukları halde Suudi rejimine karşı çıkan, krallığı istemeyen köktenci - İslamcılar olduğunu da gösterdi, bu tekrar Suudi rejimi için bir tehlike oluşturabilir. Bin Ladinin bu fikirlerini yol edinmiş olan grupların Afganistanda ve Pakistanda neler yapabileceklerini de gördük. Bunların Yemene ulaşmaları ciddi bir tehlike yaratabilir.
İRAN YEMEN'İN ARKASINDA DEĞİL
>>İranın Yemendeki Şii hareketin arkasında olduğu söyleniyor...
Hiç zannetmiyorum. Durum çok karışık. Yemende yapı muhtelif gruplardan oluşuyor. Hem gruplar ve kabileler arasında hem de Müslümanlar arasında da farklılıklar bulunuyor. Şiiler bile kendi aralarında farklı gruplara ayrılıyor. Aynı zamanda uzun yıllardır, İngiliz koloniyel hareketleri, Güney Yemen ve Hadhramaut tarafından politik olarak bölünmüş, Kuzey Yemen, izole edilmişti. Ali Abdullah Salih, ülkeyi Körfez, Suudi Arabistan ve ABDnin istekleri doğrultusunda yönetmeyi beceremedi. Ülkenin iç güçleri kabileler ve politik ve dini Şiilerdi. Pek çok Güneyli Sovyetler Birliğinin yıkılmasından sonra birleşik Yemeni kabul ettikleri için pişman.