NASA: 10 yıl içerisinde uzaydaki yaşamla ilgili kanıtlara ulaşacağız
NASA, lens teknolojisindeki ilerlemelerle birlikte uzayda yaşamı keşfetme çabalarının en geç yirmi yıl içerisinde somut kanıtlara erişeceğini öne sürdü. Bilim insanlarına göre, uzaydaki yaşamla ilgili kanıtlar Samanyolu galaksisinde hatta kendi güneş sistemimizde keşfedilmeyi bekliyor.
NASA için çalışan bilim insanları, katıldıkları bir panelde uzaylı yaşamı keşfetmenin eşiğinde olduklarını öne sürdüler. Güneş sistemimizin de içerisinde yer aldığı Samanyolu galaksisinde yaşama elverişli ortama sahip sayısız gezegen olduğunu belirten bilimciler, galaksimizde dünya dışı yaşamla ilgili kesin bulguların bir jenerasyon uzağında olduğumuzu düşünüyorlar.
KANITLARDAN BİR JENERASYON UZAKLIKTAYIZ
Panelde söz alan Ellen Stofan, önümüzdeki 20-30 yıl içerisinde uzaylı yaşamla ilgili kesin kanıt bulacaklarını iddia etti. Stofanın ardından söz alan eski astronot John Grunsfeld ise, güneş sistemimizde bulunan buzla kaplı aylardan birinde veya Marsta ve başka bir güneş sisteminde yer alan bir gezegende yaşamın keşfedilmesine yalnızca bir jenerasyon uzaklıkta olduklarını kaydetti.
Akıllı yaşam formuna sahip olma potansiyelinin yüksek kabul edildiği buzla kaplı aylardan üzerinde en çok durulanı Jüpiterin ayı Europa. Europanın yüzeyinin altında yer alan muazzam miktarda suyun içerisinde yaşam için kritik minerallerin yer aldığı düşünülüyor. Aynı durum Satürnün uydusu Enceladus için de geçerli. Güneş sistemimizde yer alan gezegenler arasında ise yaşam potansiyeli açısından en çok üzerinde durulanı Mars. Marsın yüzeyindeki çatlak ve yarıkların bir zamanlar üzerinde bulunan tuzlu sulardan kaynaklandığı düşünülüyor.
Marsta en azından bir zamanlar yaşam olduğuna dair varsayımlar her geçen gün gezegende bulunan kaşif araçların bulgularıyla da destekleniyor. Son olarak Marsta araştırmalarını sürdüren Curiosity adlı araç, iki hafta önce karbon ve sabit nitrojen içeren organik moleküllerle ilgili bulgularını bilim insanlarına iletti. Bu elementler yaşam için merkezi öneme sahip.
LENS TEKNOLOJİSİNDEKİ GELİŞMELER ÇALIŞMALARA HIZ KATACAK
Ayrıca bilim insanları, galaksimizde Satürn ve Jüpiter gibi gazdan oluşan gezegenlerden çok kaya formunda gezegenlerin ağırlıklı olduğunu düşünüyor. Bu da galakside yaşam olasılığının yüksek olduğunu düşündüren bir etmen.
Uzaylı yaşamı keşfetme konusunda NASAyı umutlandıran gelişmelerden bir tanesi son dönemde lens teknolojisinde kaydedilen ilerleme. Bu ilerlemelerin uzay teknolojisine yansımasıyla birlikte önümüzdeki 20 yıl içerisinde uzayda yaşam keşfiyle ilgili çalışmaların merkezine oturacağı düşünülüyor. Uzay teleskopu teknolojisi alanında Hubbleı geride bırakan James Webb Uzay Teleskopu şimdiden uzak mesafelerdeki gezegenleri ve kimyasal kompozisyonlarını keşfetme konusunda bilim insanlarını umutlandırmış durumda.
Akıllı yaşam formuna sahip olma potansiyelinin yüksek kabul edildiği buzla kaplı aylardan üzerinde en çok durulanı Jüpiter'in ayı Europa. Europa'nın yüzeyinin altında yer alan muazzam miktarda suyun içerisinde yaşam için kritik minerallerin yer aldığı düşünülüyor. Aynı durum Satürn'ün uydusu Enceladus için de geçerli. Güneş sistemimizde yer alan gezegenler arasında ise yaşam potansiyeli açısından en çok üzerinde durulanı Mars. Mars'ın yüzeyindeki çatlak ve yarıkların bir zamanlar üzerinde bulunan tuzlu sulardan kaynaklandığı düşünülüyor.
yüzeyi buzla kaplı gezegenlerde akıllı yaşam formlarına rastlamak dünya için boyut atlamak anlamına gelir. güneş sisteminde akıllı bir yaşam insanların dünyaya bakışını da değiştirir. buzların altında akıllı bir yaşam varsa evrim teorisine karşı çıkmak da zorlaşacaktır. oradaki akıllı yaşama tanrı tarafından peygamber gönderilmemişse, bunun izahını yapmak çok zor olur. bence 10 yıl içinde bilim ve teknolojide boyut atlama denilen şey gerçekleşmiş olacaktır. gezegenler arası yolculuk da hızlanacaktır.
Kırmızıya dönüştürdüğünüz ifadenin sıkıntılı bir ifade olduğunu sanıyorum. Jüpiter ve Satürn'ün uydularında buzun altındaki ortamlardaki olası yaşamın ''akıllı bir yaşam'' değil, ''mikroskopik bir yaşam'' olabileceği yolunda yorumlar var. Buralarda ''akıllı bir yaşam''ın bulunduğu iddiaları fazlaca spekülatiftir. Yazının devamında da zaten ''yaşam için kritik mineraller''den söz ediliyor. Çeviri konusunda bir hata yapılmış sanırım.
Sıvı suyun bulunduğu ortamlarda inorganikten organiğe dönüşümün gerçekleştiğini dünyadaki evrimsel süreçten biliyoruz. İnorganiğin organiğe evrilmesinin dünyada göller ve denizlerde meydana geldiğini ilişkin görüşümüz, sonradan, suyun kara ile buluştuğu kesimlerde gerçekleşebileceği yolundaki bir görüşe evrilmişti. Küçük moleküllerin önce parçalanması, sonra yeniden birleşerek daha büyük moleküllere dönüşmesi ve bu sürecin devamında organik moleküllerin meydana gelmesi dünyada inorganikten organiğe dönüşümünün temelini oluşturuyordu. Burada hem molekülleri parçalayacak yoğun ve kesintili enerjiye ihtiyaç duyuluyordu ve hem de moleküllerin ''tutunabilmesini'' sağlayacak karasal-balçık bir ortamın varlığı gerekli oluyordu. Satürn ve Jüpiter'in aylarında bu koşullar ne kadar geçerli bilmiyoruz. Kısaca buralarda mikroskopik bir yaşam da oluşmamış olabilir. Ya da inorganik molekülleri daha büyük molekkülere ve sonra organik moleküllere dönüştürecek ve sonrasında mikroskopik canlılığı oluşturabilecek başka süreçler de yaşanmış olabilir. NASA'nın açıklamasından çıkartılacak sonuç belki 10-20 yıl içinde bu sorunun yanıtının alınabileceği şeklinde yorumlanmalıdır. Yoksa...
Yoksa, akıllı bir yaşamla, teknoloji yaratabilen bir canlılıkla karşılaşabilmemiz kısa ve orta vadede pek mümkün gözükmüyor.
( Bana göre çok uzun vadede de mümkün olmayacak. ''Uzaylılar''la karşılaşmamız, eğer olacaksa, sadece sinyaller, radyo dalgaları biçimiyle gerçekleşecektir. Uzayın nesnelliğinin dayattığı gerçeklik şimdilik bu.)
Yoksa, akıllı bir yaşamla, teknoloji yaratabilen bir canlılıkla karşılaşabilmemiz kısa ve orta vadede pek mümkün gözükmüyor.
( Bana göre çok uzun vadede de mümkün olmayacak. ''Uzaylılar''la karşılaşmamız, eğer olacaksa, sadece sinyaller, radyo dalgaları biçimiyle gerçekleşecektir. Uzayın nesnelliğinin dayattığı gerçeklik şimdilik böyle gözüküyor.)
çok umut kırıcı değil mi? evren bu kadar geniş, milyonlarca gezegen var ve bu gezegenlerde hiç akıllı yaşam yok, varsa da hiç karşılaşmayacağız. çok umut kırıcı.