DİSK, ÖDP ve KP'den Gezi'nin yıldönümü değerlendirmesi
Gezi direnişi'nin yıl dönümünde Rus sitesi Sputnik News Türkçe servisi, DİSK Genel sekreteri Arzu Çerkezoğlu, ÖDP Eş Genel Başkanı Alper Taş ve KP Merkez Komite üyesi Kemal Okuyan ile "2. Yılında Gezi Parkı protestoları: Ne değişti?" başlığıyla röportaj yaptı.
Sputnik News Türkçe'den Zeynep Ekim Elbaşı'nın yaptığı röportajı sunuyoruz:
Gezi protestolarının 2. yıldönümünde bir araya gelen Taksim Dayanışması bileşenleri yaptıkları açıklamada Gezi hareketinin taleplerinden vazgeçmediğini belirterek, Gezi süreci devam eden bir süreçtir. İkinci yıl buluşmasında bütün dünyaya her yerdeyiz diye seslenmek istiyoruz. İstanbulda ve ülkenin dört bir yanında şehirlerin parklarında ve meydanlarındayız ifadelerine yer verdi.
Taksim Dayanışması, yarın saat 13.00da Taksim Gezi Parkında olacaklarını belirterek aynı gün saat 15.00da da eş zamanlı olarak Abbasağa ve Göztepe Özgürlük Parkında Gezi Buluşmasında bir araya geleceklerini duyurdu. Basın toplantısına katılan İngiliz coğrafyacı, siyasal iktisatçı ve sosyal kuramcı David Harvey ise Gezi Parkı başka bir sürecin başlangıcı ifadesini kullandı.
Birleşik Haziran Hareketi (BHH) Bileşenlerinden Komünist Parti (KP) Merkez Komite Üyesi Kemal Okuyan, Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) Genel Başkanı Alper Taş ve Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu da Sputnike Gezinin 2. yıldönümüne dair değerlendirmelerde bulundu.
GEZİ DALGASI, METAL İŞÇİLERİNİN DİRENİŞİNİ YARATTI
Gezi Parkı protestolarından sonra toplumsal muhalefetin kendisini yeniden ürettiğini ve geliştirdiğini belirten Alper Taşa göre, 2 yıl önce oluşan dalga, bugün metal işçilerinin toplu iş bırakma ve grev eylemleriyle yeniden ortaya çıkıyor:
Nasıl ki Gezi, halkın kendi sözü ve eylemi olarak AKP rejimine karşı bir isyan dalgası olarak geliştiyse bugün de metal işçilerinin isyanı, 12 Eylül rejiminin patron-sendika ilişkisine karşı dalga dalga yayıldı. Haziran isyanının yarattığı muhalefet dalgası ülkenin değişik yerlerinde değişik şekillerde kendisini var etmeye devam ediyor.
EYLEMLERİMİZ BARIŞÇIL ORTAMDA GERÇEKLEŞECEK
BHHnin bir parçası olarak Türkiyenin her yerinde meydanlarda, parklarda Gezinin düşünsel mirasına sahip çıkan forumlar, etkinlikler ve gösteriler düzenleyeceğiz diyen Taş, yaklaşan seçim öncesi, sokak eylemlerinden kaçınmayacaklarını fakat bu konularda dikkatli olmaları gerektiğinin farkında olduklarını ifade etti:
Bugünlerde yaşanan herhangi bir gerilim, AKP tarafından kötüye kullanılabilir. Çünkü AKP her defasında gerilimden besleniyor. Bu yüzden sokak etkinliklerimizi AKPnin istismar edemeyeceği bir olgunlukta ve barışçıllıkta gerçekleştireceğiz. Gezi isyanı AKPnin gerilemesinin başlangıcı oldu. Bugün AKPnin eridiğinden söz ediyorsak bu iki yıl önce başlamış olan Gezi isyanının yarattığı toplumsal dalganın bir sonucudur.
GEZİ SÜRECİ DEVAM EDİYOR
2013 yılındaki geniş çaplı eylemlerin tekrar edilemeyeceğini düşünen Taşa göre, Gezi Direnişi farklı bir formatta devam ediyor. Yaygın protestoları takip eden süreçte ortaya çıkan park forumlarında en çok dile getirilen konunun seçim barajı olduğunu hatırlatan Taş, Taleplerden biri seçim barajının kaldırılması ve seçim sisteminin demokratikleştirilmesiydi. HDPnin barajı aşamaması durumunda ciddi bir meşruiyet krizi söz konusu olacak. Adil olmayan ve hukuksuz bir seçim süreci yaşanıyor ifadelerini kullandı.
2 YIL ÖNCE BAŞLAYAN TARİHSEL KIRILMA SÜRÜYOR
Gezinin, Türkiye tarihinin gördüğü en büyük toplumsal kırılmalardan bir tanesi olduğunu belirten Arzu Çerkesoğlu ise şunları söyledi:
Geçen iki yıllık süreç, Gezi için yapılan artık bu ülkede hiçbir şeyin kimse için aynı olmayacağı tespitini doğruladı. Bu hareket devam ediyor. İki yıllık dönem siyasi iktidar açısından, baskının şiddetin daha fazla arttığı, halkın iradesinin yok sayıldığı fakat tüm Türkiye halklarının iradesini ortaya koyduğu mücadeleler ve direnişler süreci olarak yaşandı. Tarihsel kırılma sürüyor.
KUTUPLAŞTIRMA SİYASETİNE KARŞI GEZİ RUHU
DİSK olarak, Taksim Dayanışmasının programı dahilinde 31 Mayısta yapılacak eylemlere katılacaklarını kaydeden Çerkesoğlu, yıldönümünün, 7 Haziran Genel Seçimleri öncesine denk gelmesini şöyle değerlendirdi:
AKP iktidarı kendisine karşı yapılan her muhalefete itiraz ediyor. Bunu kendisine komplo olarak görüyor. Toplumu daha fazla kutuplaştırmak, taraflaştırmak, kendi kitlesini saflaştırmak noktasında baskının ve şiddetin çok arttırıldığı bir dönemi yaşıyoruz. Dolayısıyla seçime kısa bir süre kala biz yine her türlü, baskı şiddet kutuplaştırma siyasetine karşı Gezinin ruhu olan eşitliği, özgürlüğü, adaleti ve barışı dillendireceğiz.
AKP SOKAKTA KAYBETTİĞİNİ SANDIKTA TESİS ETMEYE ÇALIŞIYOR
AKP, sokakta kaybettiği iradesini sandıkta yeniden tesis etmeye çalıştığı üç tane seçimi önümüze koydu diyen Çerkesoğlu, HDPnin barajı geçmesinin, AK Parti iktidarını sandıkta geriletmek için tek koşul olduğunu düşünüyor:
Bu seçim süreci, çok özel bir süreç. AKP, sokakta gazla, TOMAyla korumaya çalıştığı iktidarını sandıkta yeniden kurmaya çalışıyor. AKP, bütün seçim stratejisini çok büyük ölçüde HDPye barajı geçirtmemek üzerine kurmuş durumda. O yüzden her türlü hileye başvurulabileceği açıkça görülüyor. Fakat olası bir hile durumunda Gezinin tekrar ortaya çıkacağını söyleyemeyiz. Yine de, şu çok açık ki, Türkiye bu kutuplaştırma siyasetiyle devam ederse eğer ve AKP iktidarına dur denilemezse sokak hareketlerinin artacağını söylemek mümkün. Buna karşı baskı ve şiddetin de artacağını öngörebiliyoruz.
CHP VE HDP EYLEMLERE DESTEK VERECEK Mİ?
Çerkesoğluna göre HDP ve CHP gibi seçime hazırlanan partilerin eylemlere vereceği destek önemli:
Seçime hazırlanan siyasi partilerin öncelikleri ve yoğunlukları farklı olabilir. Fakat seçim dediğimiz şey toplumsal sorunlardan ve toplumun gündemlerinden ayrı bir şey değil. Biz omuz omuza olduğumuz partilerle Gezinin yıldönümünde de eylemlerde birlikte olmayı isteriz.
GEZİ, TOPLUMA BÜYÜK BİR MORAL VERDİ
Mayıs 2013'te Haziran ayının ortasına kadar aktif bir şekilde Türkiye genelinde devam eden Gezi Parkı protestolarının dünya tarihinin en yaratıcı hareketlerinden biri olduğunu ifade eden Kemal Okuyan ise şu değerlendirmelerde bulundu:
Gezi, bu topluma büyük bir moral verdi. Türkiyede gerçek anlamıyla bir halk olduğunu gösterdi. Bu hareket Recep Tayyip Erdoğana her istediğini yapamayacağını gösteren bir hareketti. Bu halk hareketi aslında Tayyip Erdoğanın siyasi ömrünü sonlandırmıştı. Fakat iki yıldır bu iktidar sürüyor.
ERDOĞANIN SİYASİ ÖMRÜNÜ ABD UZATTI
Okuyana göre, Gezi sonrası AK Parti iktidarının devam etmesinin nedenleri şöyle:
Bu konuda ilk olarak söylenmesi gereken Ukraynadaki gelişmeler. Çünkü ABD Ukraynada, büyük oyun oynamaya kalktı ve Rusyadan hiç beklemediği bir yanıt aldı. Dolayısıyla, ABD, Türkiyede kendisiyle beraber hem Suriyede, hem de Ukraynada rahatlıkla hareket edecek bir aktörün üzerini çizmemeye karar verdi. Böylece, Erdoğanın bize göre bitmiş olan siyasi ömrü uzamış oldu. Öte yandan büyük sermaye çevreleri Erdoğandan rahatsızdı ama Haziran Direnişi onları da korkuttu. Halk hareketinin nereye evrileceğinin belli olmaması ve bu hareket kaygı yarattı.
HAZİRAN RUHU, BİR BİÇİMDE ORTAYA ÇIKABİLİR
Yaygın protestoların ardından geçen 2 yılda heyecanın azaldığını düşünen Okuyan Biz Hazirandaki ruhu yeniden ayağa kaldırabileceğimizi düşünüyoruz. Türkiyede, Gezinin bir benzeri tekrarlanmaz ama başka bir biçimde yeniden ortaya çıkabilir ifadelerini kullandı.
HERKESİN KATILABİLECEĞİ, BÜYÜK EYLEMLER YAPILMALI
Gezi Protestolarının tarihi olduğuna dikkat çeken Okuyan, yıldönümlerinde yapılan küçük eylemlerin, etkisinin sınırlı olduğuna dikkat çekti. Okuyan, Biz Gezinin yıldönümünde, Gezinin anlamının anlatıldığı ve değerini ortaya koyan eylem ve etkinlikleri tercih edeceğiz. Gezinin yıldönümünde küçük ölçekli eylemler yerine herkesin katılabileceği ve kalabalık eylemler yapılması lazım. Hazırlıklarımız bu doğrultuda dedi.
Gezi'nin Ardından Şimdi Neredeyiz?
2 yıl önceki anları hatırlamanın ötesine geçerek, Gezinin bugün süren izlerinin nasıl çoğaltılabileceğine kafa yormamız gerekir. O yüzden, 2. yılında bugün asıl soru o günlerde neler olduğu değil bugün ne yaptığımızdır.
Gezinin Ardından Şimdi Neredeyiz?
İsyanın 2.yılının başladığı günlerdeyiz. O muhteşem günlerin taze izlerini bugünlerde hep birlikte yeniden hatırlıyoruz.
Elbette, o günleri hatırlamak özellikle de kaybettiğimiz gencecik arkadaşlarımızı unutmamak boynumuzun borcu.
Ancak 2 yıl önceki anları hatırlamanın ötesine geçerek, Gezinin bugün süren izlerinin nasıl çoğaltılabileceğine kafa yormamız gerekir. O yüzden, 2. yılında bugün asıl soru o günlerde neler olduğu değil bugün ne yaptığımızdır.
***
Geziyi bir anı, sembol olarak neredeyse sahiplenmeyen yok. Bugünlerde kimileri kendi adına Gezideki varlığını ispatlamak üzere dökümler de yayınlıyor. Buralara geri dönerek, üzerinde çok konuşulmuş meseleleri tekrarlamak niyetinde değiliz. Ancak bugün bu tür dökümler yaparak falan Gezinin temsiliyetini üstlenmeye çalışmanın halen komik olduğunu söylemiş olalım.
Gezi direnişi, halkın kendi söz ve eylemiyle hayata bir müdahalesiydi. En önemli sonucu da bu olarak görülmeli. O yüzden Gezinin taze izlerinin bugün metal işçilerinin direnişinde sürdüğünü söylemek pekala mümkün. Yıllarca susturulmuş, 5 yılda bir oy kullanmak dışında geleceğe yönelik tüm iradesine ipotek konulmuş milyonlar Gezi ile birlikte siyaset yapma biçimine ilişkin köklü bir eleştiriyle birlikte, bir mecra oluşturdu.
Bu mecra ince damarlarda akmaya devam ediyor. Bir anlamda toplumsal zeminde Gezi birikmeye devam ediyor. Ancak, bu birikmenin henüz siyasal alanı belirleyici bir noktada seçeneğe de dönüşemediği malum. O yüzden Gezi milyonları açısından da bugün belirleyici olmaya devam eden durum seçeneksizlik ve arayıştır. Sandık düzleminde, verili koşullar çerçevesindeki tercihlerin ötesinde Gezinin işaret ettiği halkın kendi inisiyatiflerine dayanarak yeni bir toplumsal düzenin inşasıdır.
***
Bugün asıl mesele Gezinin bu iddiasını sürdürme sorumluluğunun ne denli üstlenilebildiğidir. Sol siyaset, Geziden sonra farklı tartışma ve arayışları gündeme getirmekle birlikte, özellikle de bu seçimler vesilesiyle de görüldüğü üzere giderek daha da geri çekilen bir politikaya doğru yönelmiştir.
Seçimin önemi, matematiği dolayısıyla oy meselesine yönelik yapılan vurgular bir yana bundan türetilen siyaset solun bir kesimi açısından Geziden uzaklaşmayı yer yer kopuşu işaret etmektedir. Öyle ki neredeyse her geçen gün daha da geri çekilerek, şöyle oy kullanırsak en azından makam arabalarının sayısı azalıra kadar vardırılan bir acizlik sol içinde hüküm sürmektedir. AKP rejimin belirlediği neoliberal ve gerici kodların birazcık daha yumuşatılmış hallerinden bir çözüm arayın, faşizmi geriletmeyi ve daha işçi-emekçi sınıfların sorunlarını çözmeyi sandığa-seçime bağlayan bir aklın bir yandan da Gezi atıfları yapmasının nasıl bir anlamı olabilir ki?
Gezinin cesareti yalnızca barikatı daha ileriye götürmekle sınırlı değildi. Gezinin cesareti iddiasını da düzen dışı zeminlere taşıyan bir fikirde saklıydı. Mesele o yüzden Gezinin fikrinin neresinde olduğumuza ilişkindir, başka yerde değil.
***
O yüzden bugün pek çok eksiğine rağmen Birleşik HAZİRAN Hareketi, Gezi-Haziran direnişinin bugünkü en önemli uğraklarından birisi olarak görülebilir.
İsyanın direnme damarlarını birleşik Meclisler zemininde yeniden toparlayan, yeni mevziler kurarak geliştirmeye yönelen HAZİRAN Hareketi Gezi milyonları nezdinde de 2013ün ardından bir umut alanı olarak gelişiyor.
Haziran Hareketi, bu anlamda Gezinin devrimci potansiyelini onun fikri doğrultusunda ne denli geliştirebildiği ve bugünkü potansiyelini o doğrultuda nasıl ilerleteceği sorusu çerçevesinde 2013 isyanına bakmak anlamlı olacaktır.
Haziran Hareketinin milyonlar nezdinden bir umut olmakla birlikte, henüz gerek Meclis yapılarının olgunlaşması gerekse de siyasete etkin müdahaleler noktasında yeterli olmadığını söylemek mümkün. Ancak Haziranın birleşik mücadele fikrinin ve bu fikrin Meclislerde halkın söz ve eylemine dayanarak örgütlenme anlayışının bugünkü gücünün çok ötesinde bir gücü harekete geçirebilme potansiyeline de sahip olduğu görülüyor. Önümüzdeki dönemde iktidar blokundaki güç ilişkilerinde görece değişimler olmakla birlikte, ülkemizin ekonomik-siyasi ve toplumsal anlamda çözülme ve bunalımının yoğunlaşacağı kriz dönemi yaşanmaya devam edecektir. Düzenin buna yönelik çözüm arayışları karşısında Haziran Hareketi daha da önem kazanacaktır.
Geziyi hatırlamak o yüzden bugün HAZİRANı toplumsal-siyasal alanda daha etkin, daha yaygın bir güç haline getirecek adımları atmak, birleşik mücadele anlayışını emekçiler, gençler tüm direnenler içerisinde geliştirmektir.
Özcesi yazının başlığınındaki sorunun yanıtı belli, HAZİRAN'dayız.
muhalefet org
Gezide 2nci yıl: Bu daha başlangıç...
MUSTAFA SÖNMEZ
Neoliberal sömürüyü politik gericilikle sentezleyen AKP rejiminin düşüşü, Gezi ile başladı ve o günden bu yana sürüyor. Kimileri, Daha 30 Martta yüzde 43 oy almadı mı AKP, ne düşüşü? diye itiraz edebilir, ama grafik eğrisine zaman serisini genişleterek, kadrajı büyüterek bakarsanız gerçeği daha iyi görebilirsiniz.
İniştedir RTEnin AKPsi. Hem de gerçekten Gezi ayaklanması ile başlayan bir süreçte sürekli kan kaybındadır. Bunu, bizzat RTEnin ruh halini bir film şeridi gibi, Gezi öncesi ve Gezi sonrası diye göz önüne alırsanız, görürsünüz.
Yıldönümü
Gezinin üstünden 1 yıl geçti ve şimdiye kadar, içeride ve dışarıda hatırı sayılır bir külliyat oluştu. Yazılı-görsel, edebi, bilimsel bir dizi kitap, makale, öykü, şiir, şarkı, türkü, müzik, tiyatro
Dünyada günlerce gündem oldu, analiz konusu oldu. Daha da olacak. Çünkü Gezi bir diktatörlüğe gidişe başkaldırı olmakla kalmadı, çok farklı sınıftan, kimlikten, cinsten, dinden insanların sadece insanlık kodları ile bir araya nasıl gelebileceğini, vahşi polis şiddetine rağmen nasıl direneceğini, Anayasal toplantı, gösteri, protesto yürüyüşü hakkını yüz binlerle nasıl kullanabileceğini gösterdi dosta düşmana.
Bütün bunları icra ederken izlenen yol, yöntem, yatay ilişkiler, tolerans, empati, doğrudan demokrasi deneyimleri ve bunun Geziden alınıp mahallelere, işyerlerine, okullara, diğer kentlere, köylere kadar taşınmasıydı muhteşem olan. 30 Mart yerel seçimlerine hakim olan 17 ve 25 Aralık yolsuzluk dosyaları olmasaydı, bu yeni, doğrudan demokrasiyi seçim konjonktüründe konuşmak, köhne neoliberal belediyeciliğe karşı, alternatif halkçı yerel yönetim modelleri geliştirme tartışmalarında zenginleştirmek, derinleştirmek daha çok mümkün olacaktı belki de. Ama kaçınılmaz olarak süreçte rüşvet ve yolsuzluklar, tema olarak öne geçti.
Bileşenler
Gezi ve devamındaki ayaklanmada bir araya gelenler ya da çok geniş bir sınıfsal ve kimlik yelpazesinden oluşan Geziciler, AKP rejiminin ötekileştirip dışladıklarının bir toplu fotoğrafı, profiliydi aynı zamanda.
Orada, kent hakkını, ağaç, meydan hakkını korumak için direnen bilinçli kentli de vardı, Alevi, Kürt kimliğini özgürce yaşamak ve bunun AKP rejimince daraltılmasından şikayetçi olan da
Orada, güdülmekten, hükmedilmekten hazzetmeyen, geleceği ile ilgili iş-aş endişesi olan gençler de vardı, toplu sözleşme, grev hakkını kullanamayan işçiler de. Ben de çapulcuyum diyen, hukuk devletinin ilgasından endişeli TÜSİAD eski başkanı Cem Boyner de oradaydı, AKP rejiminin dışladığı ya da biata zorladığı bir dizi burjuva da
İkinci sınıf muamelesi gören kadınlar, kadın örgütlülükleriyle oradaydılar, kimlikleri aşağılanan, baskı gören, homoseksüeller, biseksüeller, translar da gökkuşağı bayraklarıyla oradaydılar
Rejim tarafından imamhatiplileştirilmek istenenler de oradaydı, içkisine, sigarasına karışılmasına isyan eden de
AKPnin Müslümanlık istismarına anti-kapitalist söylemleriyle karşı duran dindarlar, tribünde polis şiddetine maruz kalan Fenerlisi, Beşiktaşlısı, Galatasaraylısı, Trabzonsporlusu ile taraftar grupları Gezideydi
Cumhuriyet değerlerinin adım adım yok edilmesinden rahatsız Kemalistler, Kürt kimliğinin tanınması ve demokratikleşme beklentilerini istismar eden AKPye karşı direnen Kürt gençlerle aynı karede buluşabiliyorlardı. Böyle fotoğraflara sık sık rastlanıyordu Gezide..
RTE AKPsinin bu kadar farklı ve zengin bir toplumsal formasyonu nasıl kendi dar Türk-Sünni Müslüman kimlik cenderesine sıkıştırmaya çalıştığı, Gezi patlamasıyla ortaya çıktı. Ve yine ortaya çıktı ki, bu toplum, böyle bir deli gömleğini asla ve asla giymeyecek. Bu, Gezi ile deklare edildi ve sonrası hep bu direnişin sürmekte olan halidir. O günden bu yana direniş bitmedi, sürüyor ve sürecek
Kaybedilen gençlerine, çocuklarına, sakat bırakılan onlarca insanına rağmen direniş hep diri, hep ayakta.
Cesaret
Gezi, sinmiş, korkmuş, korkutulmuş, teslim alınmış, hile ve desise ile Silivri zindanlarına tıkılmışlar için umut oldu. Umudunu yitirenlere umut oldu. Çürümüş medyayı deşifre etti, hesaplaşmaya zorladı. Tutulmuş dilleri çözdü, konuşur kıldı. Hepsinden önemlisi Gezi, RTEnin kimyasını bozdu. Kendisini ve çevresini dokunulmaz, karşı konulmaz, itiraz edilmez, isyan edilemez, baş kaldırılmaz sanan RTEnin, fena halde karizmasını çizen derin bir kılıç yarası oldu. O kılıç yarasının sızısıyla yatıp kalkıyor RTE. O günden beri ve hiçbir şeyin artık eskisi gibi olmadığı, her şeyin her geçen gün kendisinin aleyhine geliştiğini fark ediyor.
Geziden bu yana toplumu daha da kutuplaştırması, kendi kitlesinden kendisine bir canlı kalkan örmeye çabalaması hep bu korkulardan
Ama korkunun ecele faydası yok. İniş bir yıl önce başladı ve sürüyor, ine-çıka, düşe-kalka, döğüşe döğüşe yürüyor Gezi
Sonları yakın
31 Mayıs 2014te Sözcüdeki köşemde yayımlanan, Gezi ile başladı, Gezi ile Sürüyor başlıklı bu yazıma, bir yıl sonra, eklenecek fazla şey yok. Her şey yazıldığı gibi seyretti. Sonları yaklaşıyor. AK faşizmin ve lideri Kaçak Saraylının nasıl paldır küldür yuvarlandıkları, bunu önlemek için nasıl, yaptırımı ağırlaştırılmış müebbet hapis olan Anayasa ihlallerini ardı ardına işledikleri ortada. Ne demiştik, hatırlasanıza;
Bu daha başlangıç, mücadeleye devam
.