Kemal Okuyan: Haziran Direnişi AKP'nin geleceğini büyük ölçüde sıfırlamıştır
Haziran Direnişi'nin ikinci yıl dönümünü Komünist Parti Merkez Komitesi üyesi Kemal Okuyan'la konuştuk. Okuyan, "Taksim Gezi Parkı'nda başlayan ve büyük bir halk isyanına dönüşen toplumsal hareket, AKP iktidarının meşruiyetini de geleceğini de büyük ölçüde sıfırlamıştır" diyor.
Ülkenin her noktasında milyonlarca yurttaşın sokaklara döküldüğü, AKP'nin zoruna, saldırısına karşı haftalarca mücadele ettiği, hatta Erdoğan'ı Fas'a kaçırdığı Haziran Direnişi'nin ikinci yıl dönümündeyiz.
Direnişin ikinci yıl dönümü dolayısıyla sorularımızı yanıtlayan Komünist Parti Merkez Komite üyesi Kemal Okuyan, iki yılın ardından Haziran günlerini değerlendirirken "Türkiye'de halk kendisini deyim yerindeyse yeniden kurmuş ve özgüven kazanmıştır" ifadelerini kullandı. İşte Okuyan'ın sorularımıza verdiği yanıtlar:
AKP iktidarına 13 yıl boyunca belki de en büyük korkuyu yaşatan Haziran Direnişinin ikinci yılı. Bugünden Haziran günlerine bakınca nasıl bir değerlendirme yaparsınız?
Belki de değil, kesinlikle öyle. Taksim Gezi Parkı'nda başlayan ve büyük bir halk isyanına dönüşen toplumsal hareket, AKP iktidarının meşruiyetini de geleceğini de büyük ölçüde sıfırlamıştır. Aradan geçen iki yıl bu partinin ve lideri Erdoğan'ın hâlâ ülkeyi karartmaya devam etmesi vurguladığımız gerçeği değiştirmiyor. Haziran Direnişi'nin hemen ardından, 2013 yazında durum şuydu: Erdoğan ve arkadaşlarının 10 yıl boyunca elde ettikleri psikolojik üstünlük tamamen ortadan kalkmış, AKP'nin ittifak sistemindeki çatlaklar derinleşmiş, büyük sermaye kendisine tarihsel hizmetlerde bulunan bu partinin sürdürülebilir bir model oluşturmadığını görmüş, AKP'nin dayattığı rejimin kalıcı bir istikrara kavuşamayacağı anlaşılmış, emperyalist merkezler zaten Suriye başlığında büyük hatalar yapan Erdoğan'la uzun süre devam edemeyeceklerini görmüş ve bu anlamda ona verdikleri desteği gözden geçirmeye başlamış, en önemlisi Türkiye'de halk kendisini deyim yerindeyse yeniden kurmuş ve özgüven kazanmıştır.
Haziran'dan sonra iki yıl daha bu iktidar nasıl sürdürülebildi? Söylediklerinizle çelişmiyor mu?
Hayır, çelişmiyor. İki yıl bir yandan uzun bir süre, bir yandan da, Türkiye'nin son on yıl yaşadıkları hesaba katılırsa kısa... AKP'yi birden fazla faktör yaşattı, bunları bilmemiz gerek. Her şeyden önce, Haziran Direnişi'nin en somut ve belirleyici sloganı olan "Hükümet İstifa"nın altını dolduran, onu bir programa bağlayan bir siyasi önderlik ortaya çıkmadı. Milyonlarca insan bir yandan örgütsüzdü, bir yandan da alabildiğine örgütlü davranıyordu. Ancak asıl sıkıntı siyasal doğrultunun şekillenmemesiydi. Açıkçası bunun olumlu bir sonucu da oldu; bu siyasal doğrultu Türkiye ve dünyadaki baskın eğilimler hesaba katılırsa pekala liberal ya da milliyetçi bir içerik kazanabilirdi. Bunun için çaba da gösterildi ama Haziran Direnişi'ne renk çalamadılar. Haziran'ın bu bağımsız özelliği, sermaye sınıfını ve emperyalist merkezleri korkuttu, AKP'ye verdikleri desteği tamamen çekme yoluna gitmediler, bunun yerine sokağın tasfiyesi ve sistem içi alternatiflerin yaratılmasına odaklandılar. Şimdi bunda başarılı olduklarını söyleyebiliriz. AKP'yi bugüne kadar taşıyan bir başka olgu ise uluslararası gelişmeler. Erdoğan ve arkadaşlarının Suriye politikasının iflas ettiği bir döneme denk düşüyor Haziran Direnişi. Yani içte fiyasko, dışarıda fiyasko. ABD yönetimi bu tabloda Suriye'deki politikasını gözden geçirmeye, geri çekilmeye, hatta Esad'la temas yolları aramaya yöneldi. Ve bunu yaparken, hegemonya mücadelesinde gerilememek, giderek keskinleşen kapitalist dünya içi çelişkilere kendi lehinde müdahalede bulunmak için Ukrayna'da bir hamle yaptı. Bu hamleye Rusya öngörülemeyen sertlikte bir yanıt verdi -ki Kırım'ın ilhakı bu yanıtın kendisi değil, bir sonucudur. Bugün hâlâ sürmekte olan gerilim sırasında ABD'nin Türkiye'ye ve gözü kara bir iktidara gereksinimi var. Ben Ukrayna'daki gelişmelerin Erdoğan'a hayat verdiğini düşünüyorum. Son olarak Erdoğan'ı Meclis'teki partiler kurtardı. MHP'yi geçiyorum, bugün AKP'yi seçim sürecinde zorlayan ve "sol" adına insanlardan oy isteyen iki parti, Haziran günlerinde ve sonrasında bilerek ve isteyerek bu düzen adına AKP'ye yardımcı olmuştur.
Haziran Direnişi nasıl bir miras bıraktı?
Haziran'la ilişkiyi miras kavramı üzerinden kurmamakta yarar var. Haziran Direnişi kendini tekrar etmez ama onu var eden nedenler, ona kaynaklık eden toplumsal dinamikler, henüz varlığını koruyor. Haziran'ı bu ülkenin genetik kodlarına yapılan sağlıklı bir müdahale olarak da görebiliriz. Bunu artık kimse değiştiremez, kalıcıdır.
Yeni bir Gezi yaşanır mı? şeklinde sorulara sıklıkla karşılaşıyorsunuz sanırım. Buna ilişkin neler söylemek istersiniz? Türkiyede yeniden bu tarz bir halk hareketi potansiyelini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yeni bir Gezi yaşanmaz, yaşanmasın da... Ancak yakın ölçekte ve farklı ideolojik-siyasal özellikler taşıyan halk hareketlerinin yaşanmaması için bir neden yok. Bu hareketler Haziran Direnişi'nin düşmediği kimi tuzaklara da düşebilir, örneğin liberal bir yönelime girebilir; tersi de mümkündür: Türkiye'de sınıf kimliği daha belirginlemiş ve bu anlamda düzenle daha doğrudan karşı karşıya gelen büyük kitlesel çıkışlara tanık olabiliriz. Burada öngörülemeyen, belirsiz şeyler var ama öte yandan, bugün sürmekte olan derin siyasi-ideolojik kavgaların sonucu da etkileyecek kitlelerin duruşunu. Bu nedenle bugünkü liberal dalgaya direnen bir solun güçlenmesi son derece önemli.
Haziranın ikinci yılında AKPnin gitmesi için neredeyse tek yol sandık denilmeye başlandı. Bunu söyleyenler ve AKPnin gerilemesi için son şans sandık diyenler bir yandan da Haziran diyorlar. Burada bir sıkıntı yok mu sizce?
Siyaset boşluk tanımaz. Haziran Direnişi'nin ardından, bu direnişi daha anlamı hale getirecek bir sıçrama yapamadı düzen dışı sol güçler. Az önce anlattığım gibi, Haziran'ın hemen ardından, o ruhu öldürmek için girişimler başladı. Bu girişimlerin arkasındaki güçleri hafife almayalım. Her şeye muktedir değiller ama parayı ellerinde tutuyorlar, deneyim sahibiler ve egemenliklerini hiçbir yerde kaybetmek istemiyorlar. Bunun için gözlerini kırpmadan milyonları ölüme sürükleyecek bir sınıfsal güçten söz ediyoruz. Bugün bu gücün Türkiye siyasetini yeniden yapılandırma girişimlerini hafife alanlar aslında Haziran'ı hafife alıyorlar. Haziran'ın direnç ve doğrultusunun emperyalistlerde, tekelci sermayede herhangi bir korku yaratmadığına inanıyorlarsa, bilemem. Haziran çapındaki bir hareketten sonra sermayenin yeni bir toplum mühendisliği için kolları sıvamayacağını düşünmek için gerçekten olağanın ötesinde saf olmak gerekir. AKP sandıkta geriletilebilir elbette. Ancak bu Haziran'daki büyük hareketin sonucudur. O zaman şuna bakalım: Bugün sandıkta şekillenen alternatifler Haziran ruhuyla uyumlu mudur? Hayır değildir! Daha geridedir demiyorum, uyumsuzdur. Ve bu anlamda Haziran'da sokağa çıkan milyonlarca kişi çaresizlik içinde bırakılıp tuzağa düşürülmektedir.