Halk Unutmaz-Mehmet Ali Yılmaz
Elbette ki ezilen ulusların emperyalizme ve feodalizme karşı yürüttükleri haklı mücadelelerini hepimiz destekleriz. Ama emperyalist devletlerin politikalarıyla uyum içine girerek başka ezilen veya yeni sömürge uluslara karşı kendi egemenleri ve feodalleriyle birlikte yol almaya kalkışanlara da karşı çıkarız.
7 Haziran Seçimlerinde Alternatifimiz Çok
7 Haziran 2015 milletvekili seçimlerinde oy verilebilecek birden çok alternatife sahibiz. Alternatifler arasında demokrat, anti-emperyalist ve emekçilerin haklarını savunmaya çalışan partiler var. Bunlardan birisini tercih etme şansına sahibiz.
Dayatmalara mahkûm değiliz!
CHPye mahkûm değiliz
Yönetimini ABci, Sorosçu işbirlikçilerin ele geçirdiği, varlık nedeni olan Cumhuriyetin ilerici değerlerini geliştirmek bir yana korumaktan da vazgeçen, neoliberal politikaları uygulayacağını vaat eden bir partinin iktidar olması ya da iktidar ortağı olması devrimcilerin tercihi olamaz. Önümüzdeki dönemde ABD emperyalizminin iktidar alternatifi haline gelmeye çalışan CHP yönetimi desteklenemez. Yöneticileri partilerini halkın partisi yapmak için çalışmak yerine egemen sınıfların hizmetine sunuyorlar. AKPyi yıkmak için kendi öz güçlerine güvenmek yerine HDPnin barajı aşmasına umutlarını bağlamış durumdalar. CHP ne yapalım, AKPyi devirmek için başka çare yok anlayışıyla da olsa desteklenmemeli. Halk 7 Haziranda onların neoliberal politikalarına destek olmak zorunda değil.
HDPye mahkûm değiliz
Diğer yandan ABDnin Ortadoğu politikalarının Türkiyede hayata geçirilmesine hizmet etmesi amacıyla kurgulanan sol görünümlü HDPyi güçlendirmek için bir kısım solcunun kendilerini paralaması anlaşılır gibi değil. Bu solcuların ülkenin bağımsızlığı ve gerçek demokrasinin kurulabilmesi amacıyla emekçi halkın iktidarının sağlanması yolunda mücadele yürütmek yerine Serok Obamacılarla, Saidi Nursi Kürdilerin torunlarıyla, Mirlerle ve Melelerle birlikte kürek çekmeyi solculuk olarak göstermeye çalışmaları ve üstüne bir de bu tavırlarını herkesin benimsemesini istemeleri doğru davranışlar değil. İçlerinden iyi niyetli olanlar kendi öz devrimci hareketlerini örgütleyemedikleri ya da bu yönde adım atamadıkları için çaresizce bu yanlışa yöneliyorlar. Ve belki de yaptıkları bu yanlışı gerçekten solculuk sanıyorlar. Bundan böyle onların da artık kiminle kime karşı kılıç oynatacakları hiç belli olmaz.
Görevlerinden birisi oy oranı çok düşük olan Türkiye sosyalistlerini kafeslemek olan bir partinin barajı aşıp aşmamasını dert edinmek bize kalmamalı. Çünkü o bizim geleneğimizle bağdaşan bir parti değil, ama seçime katılan partiler arasında HDP ile karşılaştırınca ona göre halka ve bize daha yakın olan partiler var.
Efendim, o partilerin barajı aşma şansı yokmuş! Yoksa yok, daha önce oy verdiğimiz partilerin (mesela ÖDPnin) barajı aşma şansı mı vardı? Barajı aşamayacağını bile bile oy verdik. (Bu arada ÖDPnin seçime katılmaması yanlıştı, bu partinin Eş Genel Başkanının kendi partisini seçime hazırlamakla uğraşmak yerine CHP HDP ittifakını sağlamaya çalışması doğru bir politika değildi. Bir partinin başkanı öncelikle kendi partisini seçime hazırlamakla görevlidir. BHHnin kararı gibi gerekçelere sığınmak bu görevin önemini azaltmaz. Kaldı ki sonuç ortada, bu sonucu önceden görmemek ise ayrı bir öngörü sorunu! Nitekim Penguen medyasına çıkarılmak da bu ittifak planını gerçekleştirmeye yetmedi. Ve bu politika kendi partisinin taraftarlarını başka partilere doğru yönlendirerek tasfiyeci bir işlev gördü. Başkan olduğundan beri partisini genel seçime sokamayan birisinin ve bu yanlış politikanın belirlenmesinde söz sahibi olan yöneticilerin kendi durumlarını sorgulamaları gerekmez mi? Hâlbuki yapılması gereken; Seçim ittifaklarına bel bağlamak yerine son aylarda ortaya çıkan kitle hareketleri-Özgecan ve işçi direnişleri başta olmak üzere- yeni ve büyük bir halk hareketlenmesi için güç biriktirme eylemleri olarak değerlendirilmeliydi. Seçim süreci bu anlamda ele alınmalıydı. Hazirana da ancak böyle sahip çıkılırdı.)
Kimse Halkın Hafızasını Hafife Almasın!
Halkın hafızasının halk için yola çıktığını ileriye sürenlerin her politikasını ve pratiğini kaydettiğini unutmayalım. Asıl Tarihin bu hafızadaki kayıtlarla yazıldığını bilelim.
Anayasa referandumuna onay veren yetmez ama evetçileri ve boykotçuları halk hafızasına kaydetti. Bu politikaların Gülencilerin ve AKPnin yargıyı ele geçirmesine hizmet ettiğini tarih yazacaktır.
Gezi direnişini darbecilikle suçlayan koronun üyeleri de unutulmayacaktır. Mayıs-Haziran 2013 Halk Hareketinden AKP iktidarını kimlerin kurtardığını da tarih yazacak. Bu direniş karşısında HDPnin nasıl bir kurtarıcı olduğunu bir kez daha hatırlayalım:
31 Mayıs-Haziran 2013 direnişin zirveye çıktığı tarih. Eylemler İstanbuldan Ankara ve diğer kentlere de sıçramış, işte tam bu sırada solcu Selahattin Demirtaş Gezi direnişine karşı politikalarını açıklıyor:
Gezi Parkında yaşananları barış müzakerelerinin karşıtlığına çevrilmesine izin vermeyeceğiz.
Kesinlikle ırkçı ve faşistlerle aynı etkinlikler içinde olmayız. Bizim tabanımız ne yapacağını bilir.
Faşist dediği kimlerdi: AKP gericiliğine ve diktatoryasına karşı direnişe geçen halk kitleleri.
Bu politikayı uyguladılar. HDP-BDP- tabanını AKP karşıtı eylemlerden uzak tuttular. Türkiyenin her yeri eylem alanı haline gelmişti. Yalnız bir bölge hariç. Türkiyenin Güneydoğusu. Güneydoğudaki tomalar Ankara sokaklarında boy gösteriyordu.
Haklarını teslim edelim, bu direniş sırasında bazı CHP milletvekillerini kitlelerin içinde gördük. Bilhassa şehitlerle ilgili ciddi çaba harcadılar. Ama Selahattin Demirtaşı o eylemlerde görmedik.
Demirtaş, şimdi Gezicilerden destek alabilmek için farklı konuşuyor. Geziye katıldık diyor. Taksime birkaç yüz kişiyle geldikleri doğrudur. PKK bayraklarını ve Apo posterlerini Gezi parkına dikerek geniş kitlelerin eylemlerden kopmasını sağlamaya yarayan işler yaptılar. Paralel politikalar içinde olan bazı başka grupların aşırı davranışları da aynı işlevi gördü. Bu davranışların asıl mahiyeti belliydi. AKPye dolaylı destek. (Bazı kitle örgütlerinin yönetimlerinin de sonuçta direnişin çözülmesine hizmet eden tavırlar sergilediklerine tanık olduk.)
BDP kesimi Haziran Direnişine neden köstek olmaya çalışıyordu? Birinci neden; AKP ile anlaşma halindeydiler. Oysaki Gezi direnişi Kürt meselesini gündemin alt sıralarına iterek HDP açısından özerklik-federasyon şeklinde görülen çözümün zayıflamasına yol açacak gelişmeleri ortaya çıkarmaya başlamıştı. ABDnin isteğiyle oluşturulan anlaşma ortamını bu hareket torpilliyordu. Hele de AKP iktidarı giderse bütün hesap suya düşebilirdi.
HDP-BDPnin Gezi eylemleri karşısındaki politikasını AKP hükümeti de görüyor ve takdir ediyordu. 4 Haziran 2013te Çankaya Köşkünde Cumhurbaşkanı Abdullah Gülle yaptığı görüşmeden sonra Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç şu konuşmayı yapıyordu:
Muhalefet partilerimizin aklıselimi öne çıkararak, yatıştırıcı tavır sergilemelerini arzu ediyoruz ve bunun gerçekleştiğini görmekten de mutluyuz. MHPnin, olayın başında beri tutumunu takdir ediyor ve kendilerine teşekkür ediyoruz. BDPnin, olayın ilk anından itibaren takındığı tavrı takdir ediyor ve kendilerine teşekkür ediyoruz.
Gezi direnişi sırasında özellikle Güneydoğuda (Tunceli hariç) ciddi bir eylem yapmayan BDP (HDP) Bülent Arınçın takdir ve teşekkürünü alıyordu. Bu durumdan rahatsızlık duyan Türk solcularının da etkisiyle olsa gerek S. S. Önder 20 Haziran 2013te Nuçe Tvye yaptığı açıklamayla DTKyı (PKKnın meclisi) şöyle eleştiriyordu:
Türkiye yanıyor, dünyanın en büyük isyanlarından biri
DTK tek cümleyle destek açıklaması yapmadı.
S.S. Önderin bu konuşmasına cevap veren DTK, Gezi direnişini kendi mücadelemizden ayrı görmediğimiz açıktır sözlerine şu ifadeleri eklemek durumunda kalıyordu: Kuzey Kürdistan Birlik ve Çözüm Konferansı sonuç bildirgesinde ise bu konuyla ilgili bir ifade yoktu.
Aynı konuda DTKnın o zamanki Eşbaşkanı Ahmet Türkün 21 Haziran 2013te söyledikleri de önemliydi. Ahmet Türk T24e yaptığı açıklamada Haziran sonuna kadar PKK gerillalarının sınır dışına çıkması tamamlanacak dedikten sonra, Gezi Parkı eylemlerinde, demokrasi taleplerinin yanında bilinçli bir senaryo da devreye girmiş olabilir. Eylemlerde, demokrasi talebinde bulunanlarla birlikte hükümeti yıpratmak ya da çözüm sürecine karşı olan farkı grupların da yer aldığını söyleyebiliriz ifadesini kullanarak AKP hükümetinin yıpratılmasına karşı çıkıyor ve kendileri için esas olan şeyin (Gezi direnişçilerinin taleplerinden de önemli olan şeyin) çözüm süreci olduğunu ortaya koymuş oluyordu.
İki yılda değişen ne ki HDP Eşbaşkanı en hızlı solcu kesildi ve bir kısım solcu da bu partiye destek vermeye başladılar.
Bu süre içinde İslam Birliği Konferansı, Saidi Nursiyi anma toplantıları ve Kutlu Doğum haftası düzenleyerek dinciliğe taviz üstüne taviz verdiler.
Bununla da kalmadılar şeyhlerle, mellelerle, toprak ağalarıyla, aşiret reisleriyle işbirliğini sürdürdüler ve hatta bu işbirliği daha da görünür hale geldi.
Kobani olayları sırasında açıkça Serok Obamacılık yaptılar.
Cumhurbaşkanlığı seçiminde RTEnin seçilmesine dolaylı katkılarını sunmakla yetinmediler, bu kişiyi Meclisteki yemin töreni sırasında ayakta alkışladılar. (7 Haziranda seçilecek solcu milletvekillerinin de bu tür törenlerde kimlerin önünde ayağa kalkacaklarını göreceğiz.)
Dün RTEyi düşmekten kurtardığını söyleyecek kadar ileri giden bu hareketin liderinin yarın AKP ile doğrudan ya da dolaylı işbirliği yapmayacağını kim söyleyebilir? Tek başına iktidar olmaya gücü yetmeyen AKPnin ilk tercihi HDPnin dolaylı desteğiyle hükümet kurmak olacaktır.
HDPnin Seçim Bildirgesini okuyun AKP ile anlaşmasına engel teşkil edecek önemli bir konu bulamazsınız.
Demirtaşın seçim öncesinde AKPye ve Tayyipe atıp-tutmasının ve verdiği sözlerin hiçbir kıymeti harbiyesinin olmayacağını çok kısa zamanda göreceğiz. Memleketi hükümetsiz bırakmamak adına İmralıda yapılan pazarlıklar doğrultusunda davranılacağı kesin.
Sonuç Olarak
Bir kez daha altını çizelim; halkın hafızası her şeyi kaydeder. Bugünkü yanlışların üzerine yarın devrimci tarzda gidecek olan halk her şeyi hafızasına kaydeder. Bilhassa da ülkenin karşı karşıya olduğu bunalımın yakıcı olduğu zamanlarda. Yoksa o halk yok olup gitmeyi hak etmiştir. Devrimcilere yönelik karalamalar, hakaretler, saldırılar da bu kayıttan muaf değildir.
Elbette ki ezilen ulusların emperyalizme ve feodalizme karşı yürüttükleri haklı mücadelelerini hepimiz destekleriz. Ama emperyalist devletlerin politikalarıyla uyum içine girerek başka ezilen veya yeni sömürge uluslara karşı kendi egemenleri ve feodalleriyle birlikte yol almaya kalkışanlara da karşı çıkarız. Hele de sol içinden çıkarak etnikçiliği sosyalizmle boyayarak sunmaya kalkışanları bu halk unutmayacaktır.
7 Haziranda sonrasında ortaya çıkması muhtemel gelişmeleri ve sonuçlarını hesap ederek tavır belirlemeliyiz. Herkes sorumluluğunu her zamankinden daha fazla kendi omuzlarında taşımak zorundadır.
Bu yazıyı oyumun rengini açıklayarak bitiriyorum. 7 Haziran seçiminde Haziran halk hareketinin potansiyelini liberal CHP ile etnikçi HDPnin peşine takmaya çalışanların çabalarına ortak olmayan, hatta belli düzeyde bu politikaya taş koyduğu için oyumu KPye vereceğim.
Mehmet Ali Yılmaz
Anketler söyleyeceğini söyledi. Meclise dört parti girerse AKP tek başına iktidar olamayacak veya kıl payı iktidar olacak. Erdoğan'ın başkanlık hayali suya düştü. Aylar öncesinde oyumu CHP'ye vermeyi düşünüyordum, hazır Komünist Parti de seçimlere girmişken oyumu KP'ye vermeye karar verdim. Pazar günü sandığa gidip gönül rahatlığıyla oyumu komünistlere vereceğim.
Bu yazıyı oyumun rengini açıklayarak bitiriyorum. 7 Haziran seçiminde Haziran halk hareketinin potansiyelini liberal CHP ile etnikçi HDP’nin peşine takmaya çalışanların çabalarına ortak olmayan, hatta belli düzeyde bu politikaya taş koyduğu için oyumu KP’ye vereceğim.
Mehmet Ali Yılmaz
Seçimlere az kaldı, sosyalistler için yabana atılmayacak bir yorum.