Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

Seçimden sonra…-L. DOĞAN TILIÇ

Reel-politik sınırları içinde düşünüp; yarın vereceğimiz oylarla AKP’yi geriletmenin, belki tek başına iktidar olamaz duruma düşürmenin memleketin ne kadar hayrına olacağını söyleyebiliriz. Yarınki seçimi “diktatörlükten önceki son çıkış” olarak tanımlayan; “ya diktatörlüğü ya da kırılgan kör topal demokrasimizi seçeceğimizi” söyleyenler var.

Bu kaygılar o kadar yaygın ki, önemli sayıda vatandaş gönlünden geçen partiyi destekleme değil, AKP’yi köstekleme dürtüsüyle oy kullanacak. Reel-politik, bu kavramı duymamış olanların bile oy verme davranışını belirleyecek.

O reel-politik refleksten çok daha “reel” ve “politik” bir saptama yapalım: Seçim sonuçları ne olursa olsun, 8 Haziran’da güllük gülüstanlık bir ülkeye uyanmayacağız. Güllük gülüstanlık bir ülke düşleyenleri, 8 Haziran sonrasında da, oluşacak yeni koşullara bağlı olarak görece farklılıklar gösterecek uzun soluklu bir mücadele bekliyor olacak.

El ele, omuz omuza; Gezi’de filizlenen umutları ve eşitlikçi, özgürlükçü bir hayatı gerçek kılma mücadelesi…

Bunu hiç akıldan çıkarmamak üzere bir kenara not edip, 8 Haziran’da karşılaşabileceğimiz tablo hakkında spekülasyonlarda bulunabiliriz.

Erdoğan’ın düşünü gördüğü, AKP’nin tek başına anayasayı değiştirecek çoğunluğa ulaşması gibi bir sonuç çıkarsa, toplumun çoğunluğu bunu ancak trafoya giren kedilere bağlayacaktır. HDP’nin 1-2 puan eksikle barajın altında kalmasıyla ortaya çıkabilecek bu durumun ciddi toplumsal tepkilere yol açacağı öngörülebilir.

Biraz da bu nedenle, ne yardan ne serden geçen ve istikrarı kendi düzenlerinin sıkıntısız devamı olarak gören “iş çevreleri” için en hayırlı senaryo; ucu ucuna hükümet kuracak çoğunluğu bulan bir AKP’nin, bu durumdan cesaret alan Davutoğlu’nun Erdoğan’ın kontrolünden çıkarak, memleketi bir süre daha yönetmesi.

AKP’nin; her üç muhalefet partisinin (CHP, MHP, HDP) kampanya sırasındaki sözleriyle kapıları kapatmasından sonra, kendisine bir koalisyon ortağı bulması zor görünüyor. Yine de, Türkiye’de siyasetin kıvraklığını ve seçim sonrası partiler açısından doğacak “reel-politik” değerlendirmeleri göz ardı edip “imkansız” dememeli!

AKP’nin, daha doğrusu Saray’ın, gönlünde koalisyon yatmadığını Erdoğan’ın baş danışmanlarından Binali Yıldırım’ın sözlerinden anlıyoruz: “Seçimde bir koalisyon sonucu doğsa bile biz koalisyon kurmayız. Ya ne yaparız? Azınlık hükümeti kurarız ve bir yıl içinde seçime gideriz.”

Bir AKP azınlık hükümeti kimin desteğini alacak da bir yıl memleketi yönetecek sorusuna, Rahmi Turan ancak saray entrikacılarının aklına gelecek bir “B Planı” ile cevap vermişti dün: “Kurulan azınlık hükümeti Meclis’te güvenoyu alamazsa devrilir… Devrilir ama yasalara göre yeni bir hükümet kuruluncaya kadar göreve devam eder. Anayasa’nın 116’ncı maddesi ‘Hükümetin güvenoyu alamaması durumunda, 45 gün içinde yeni Bakanlar Kurulu kurulmadığı takdirde Cumhurbaşkanı, TBMM Başkanı’na danışarak seçimlerin yenilenmesine karar verir’ diyor ama süresini belirtmiyor. Bu 3 ay da, 6 ay da, 1 yıl da olabilir. Yani Cumhurbaşkanı ne zaman isterse! Binali Yıldırım’ın sözlerinden anlaşıldığına göre AKP tek başına iktidar olamazsa, ülkeyi bir yıl ‘azınlık hükümeti’ ile yönetmek hevesinde…”

Heves bedava… Bedava da, o hevesi kursakta koyacak muhalifleri de vardır memleketin.

AKP’yi azınlığa düşürecek bir Meclis aritmetiği ortaya çıkarsa, o aritmetiğin çoğunluk tarafında kalanların, uzun ömürlü bir koalisyon kurmaları zor olsa da, bu tabloyu ortaya çıkaran seçmene borçları var: Yüzde 10 barajını kaldırmak ve hukuku yolsuzlukların hırsızlıkların üzerine gidebilecek bir yapıya kavuşturmak gibi net ve kısa bir programda anlaşarak hükümet kurmak… AKP azınlık hükümetiyle değil de böyle bir koalisyonla yeni seçime gitmek.

Bu aritmetik olasılık çıktığında, her parti bilmeli ki, kendilerine verilen oyların önemli bir kısmı, kendileri gelsin diye değil, AKP gitsin diye verilmiş oylardır.

Bir yarın kaldı; bakalım ne olacak!

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]