Bu tahlili daha da önemli hale getirecek olan şey somut önerilerin ne olacağıdır. Sol yanlış bir siyaset tarzı mı yürütüyor; çok fazla mı ideolojik davranıyor, siyaset mi üretemiyor, yoksa halinden memnun siyaset mi üretmiyor? Sizce bu çok parçalı yapının nedeni ne olabilir? Sovyetler Birliği'nin yıkılmış olması solda kan kaybına neden olmuştur, ama bu etki bütün dünya solunda oldu, onlar toparlandı bizde bu toparlanma neden gerçekleşmiyor?
Bu sorunun yanıtını ''işte yanıt bu'' diyerek kestirmeden verebilmek kolay değil. Türkiye sosyalistlerinin karşısına dikilen toplumsal bir güç olamama sorununun tarihsel-toplumsal nedenleri var çünkü. Sosyalizm düşüncesinin ilk ortaya çıktığı Osmanlı aydınlarının sosyalizm tanımlarına bakıldığında bilimsel sosyalizmle hiç bir ilgisinin bulunmadığını görürüz. Aydını sosyalizm derken komünizm karşıtlığı yapıyorsa orada sağlam bir sosyalist teorinin bulunduğunu veya temellerinin atıldığını iddia etmek de mümkün olmaz. Mustafa Suphi'nin TKP'sinin başına gelenleri biliyoruz. Sonra uzunca bir zaman yasaklı yıllar. 61 Anayasası'yla kitleselleşme başlıyor ama 141-142 nedeniyle komünizm üzerindeki yasak devam ediyor. 12 Mart bir yana, 12 eylül faşizmi kitlesellik kazanan sola en büyük darbeyi indiriyor. Sonra reel sosyalizmin çözülüşü, ardından umutsuzluk, yılgınlık, dağınıklık ve savrulma. Türkiye'nin sol tarihi aşağı yukarı böyle ve bunların hepsi yüz yıl içinde gerçekleşiyor.
Avrupa'da solun gelişimi bu şekilde değil, çok daha geniş bir aralıkta (İngiltere'de 1600, Fransa'da 1700, Almanya'da 1800'lerde gerçekleşen burjuva devrimleri) tabandan kitlesel hareketlerle gerçekleşiyor. Sosyalizm çok daha bilimsel temeller üzerinde yaygınlık kazanıyor. Özellikle 2 paylaşım savaşıyla birlikte Avrupa'da komünistlerin vatan savunması ve faşizme karşı mücadelede kazandıkları saygı oralarda solun hem toplumsallaşabilmesine ve hem de kitlesellik kazanabilme potansiyeline sahip olmasına yol açıyor. Reel sosyalizmin çözülüşü oralarda da bir şaşkınlığa ve umutsuzluğa yol açsa da bu etki oralarda çok kısa sürede atlatılıyor. Çünkü bu tarihsel yenilgiyi atlatabilecek tarihsel birikime sahipler. Bizde böyle bir geçmiş olmadığı için çözülüş bizde ve oralarda farklı sonuçlara yol açıyor.
Solun toplumsal bir güç olamasının böylesine bir toplumsal-tatihsel nedeni var.
Buna başka faktörleri de ekleyebilmek mümkün. Sol çok yakın bir tarihe kadar Türkiye'de ''kadının orta malı olduğu'' bir sistem olarak algılanmıştır. 80 öncesinde sağ partiler solu ve o zamanın CHP'sini karalamak için bu söylemi kullanırlardı ve bu düşünce toplumda bir etki yapardı. 'Din düşmanı olması'' ve benzer söylemler de tabanda hayli yerleşikti. Bugün de feodal-aşiretsel yapının egemen olduğu yörelerde farklı bir iklimin olduğunu sanmıyorum. (Sosyalizm düşüncesinin ortaya çıktığı Osmanlı aydınlarında da benzer anlayış vardı. Sosyalizm bu aydınlara göre eşitlik, özgürlük, refah, bireysel özgürlükler vb. idi ama, kendi sözleriyle ''malların ve kadının ortaklaşmasına'' karşıydılar.
Türkiye'de solun bu kadar parçalı olmasının ve bugün toplumsal bir güç olamamasının arka planı bu. Bir de bütün bu süreçlerde sosyalist teorinin bilimsel sosyalist teori olarak oluşabilmesi de gecikti. 12 eylül öncesinde kendisini sosyalist olarak tanımlayanların çok büyük çoğunluğunun bilimsel sosyalist ideolojiyi kavradıkları konusu da bence tartışmalıdır. Reel sosyalizmin çözülüşüyle bu kadar savrulmanın yalanmasının bence en önemli nedeni de bu. Liberalizme, ulusalcılığa ve kürt kuyrukçuluğuna savrulunun bir nedeni de bu.
Sonuç olarak, bugün ''sosyalistim'' diyenlerin temel önceliği örgütlenme konusunda olmalıdır. Türkiye'de burjuva devriminin ve solun 60 ve 70lerdeki mücadelesinde önemli bir birikim yatmaktadır. Bir başka deyişle Türkiye'de yüzü sola dönük çok önemli bir kitle mevcuttur. ( Haziran ayaklanmasında bunu görmüştük.)Bu kitleyi sosyalist saflara katabilmenin yolu da öncelikli olarak Türkiye'de bolca bulunan sosyalist-komünist parti ve örgütlerden birini öne çıkarma mücadelesi vermekle olacaktır. Örgütlenemediğimiz ve örgütleyemediğimiz sürece sosyalist bir mücadelenin başarılı olması ve solun toplumsal bir güç olabilme yolunda sıçrama yapabilmesi mümkün değildir.
Sosyalizm düşüncesinin ilk ortaya çıktığı Osmanlı aydınlarının sosyalizm tanımlarına bakıldığında bilimsel sosyalizmle hiç bir ilgisinin bulunmadığını görürüz. Aydını sosyalizm derken komünizm karşıtlığı yapıyorsa orada sağlam bir sosyalist teorinin bulunduğunu veya temellerinin atıldığını iddia etmek de mümkün olmaz.
Burayı açar mısınız? Komünizme karşıt bir sosyalizm düşüncesi nasıl oluyor?