Demirelin bir halk düşmanı olarak portresi
9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel solunum yolu enfeksiyonu ve kalp yetmezliği nedeniyle öldü. 91 yaşında ölen Demirelin Bana sağcılar adam öldürüyor dedirtemezsiniz sözü ve Deniz'lerin idamı için mecliste 3 parmağını kaldırarak infazı talep etmesiyle hafızalara kazınan siyasi portresi...
(İleri Haber Merkezi) Ankarada 13 Mayıs'ta solunum yolu enfeksiyonu ve kalp yetmezliği nedeniyle hastaneye kaldırılan dokuzuncu cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, bu sabah saat 02.05te tedavi gördüğü hastanede öldü.
70 cente muhtaç kaldık, Benzin vardı da biz mi içtik, Bana kimse sağcılar adam öldürüyor dedirtemez gibi sözleriyla hafızalara kazınan, Denizlerin idamına cansiparane şekilde evet diyen, haksızlılara karşı sokağa dökülen halka Yollar yürümekle aşınmaz tepkisi veren Demirelin siyasi portresi Türkiyedeki karanlık siyasetin basit bir örneği... İşte 12 Mart muhtırasında Şapkasını alıp giden Demirel ve politik kimliği...
YEDİ KEZ HÜKÜMET KURDU
Süleyman Demirel 1 Kasım 1924te Isparta İslamköyde doğdu,1949da İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Yüksek Mühendisi olarak mezun oldu.
Türkiyenin en genç başbakanı, İsmet İnönü ve Recep Tayyip Erdoğandan sonra en uzun süre başbakanlık yapan siyasetçisi oldu. Demirel, altı dönem Isparta milletvekilliği yaptı, yedi yıl yasaklı kaldı, yedi kez hükümet kurdu.
1950de Elektrik İşleri Etüd İdaresinde çalışmaya başladı. Sulama ve elektrik konularında araştırma yapmak için ABDye gönderildi ve 1954te dönemin başbakanı Adnan Menderes tarafından Devlet Su İşleri (DSİ) Genel Müdürlüğünde Barajlar Dairesi Başkanlığına atandıktan sonra 1955te DSİ Genel Müdürlüğüne tayin edildi.
1962-1964 arasında serbest müşavir-mühendis olarak çalıştı. Aynı yıllarda Orta Doğu Teknik Üniversitesinde (ODTÜ) inşaat mühendisliği dersleri verdi.
SİYASETE AP İLE GİRDİ
Siyasete 1962 yılında Adalet Partisi (AP) İdare Kurulu üyesi olarak başlayan Demirel, iki yıl içinde, 28 Kasım 1964te genel başkanlığa seçildi. Kurulmasını sağladığı ve Şubat-Ekim 1965 aylarında görev yapan koalisyon hükumetinde Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı olarak görev alan Demirel, 10 Ekim 1965te gerçekleştirilen seçimlerde ilk kez milletvekili oldu.
Seçimlerden birinci çıkan partinin lideri, Isparta milletvekili Süleyman Demirel, Türkiye Cumhuriyetinin 12. Başbakanı olarak hükümeti oluşturdu.
Demirel, 1969, 1970, 1975, 1977 ve 1979 yıllarında beş kez daha hükümet kurdu. 12 Mart muhtırasından sonra Şapkasını alıp giden Demirel, Adalet Partisi 1973 seçimlerinden ikinci parti olarak çıkınca ana muhalefet lideri olarak siyasi hayatına devam etti.
ERBAKAN VE TÜRKEŞLE MİLLİYETÇİ CEPHE
Milli Selamet Partisi (MSP) lideri Necmettin Erbakan ve Milliyetçi Hareket Partisi lideri Alparslan Türkeş ile 1975te birinci Milliyetçi Cephe hükümetini kuran Demirel, 1977 yılında Erbakan ve Türkeş ile ikinci Milliyetçi Cephe hükümetini oluşturdu. 1979 seçimlerinden sonra MSP ve MHPnin desteklediği azınlık hükümetinin başında olan Demirele, 12 Eylül darbesiyle aktif siyaset yasaklandı.
BTPNİN KURULUŞUNA ÖNCÜLÜK
Demirel, 13 Eylül-11 Ekim tarihlerinde Hamzakoyda zorunlu ikamete gitti. 1982 Anayasası ile siyaset yapması 10 yıl yasaklanan Demirel, kapatılan Adalet Partisinin eski yöneticileriyle bağlarını koparmadı. Siyasi partilerin kurulmasına verilen iznin ardından Demirel ile yakınlığı bilinen siyasetçiler ve bazı eski AP yöneticilerince kurulan Büyük Türkiye Partisi, Milli Güvenlik Kurulu kararıyla APnin devamı olduğu gerekçesiyle kapatıldı. Demirel, siyaset yasağını çiğnediği gerekçesiyle Çanakkale Zincirbozanda yine zorunlu ikamete alındı.
Demirelin siyasi yasağı 1987 yılında yapılan referandumla kaldırıldı. Doğru Yol Partisinin (DYP) genel başkanlığını 24 Eylül 1987de Hüsamettin Cindoruktan devralan Demirel, 29 Kasım 1987deki genel seçimlerde yeniden Isparta milletvekili oldu. DYP, 1991de yapılan genel seçimlerden birinci parti olarak çıkınca, kendi başkanlığında DYP-SHP koalisyonu kuruldu. Yedinci kez hükümet kuran Demirel, 49. Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin başbakanı olarak 20 Kasım 1991den 16 Mayıs 1993e kadar görev yaptı.
CUMHURBAŞKANLIĞI
Süleyman Demirel, 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özalın 17 Nisan 1993teki ölümünün ardından 16 Mayıs 1993te, 9. Cumhurbaşkanı seçildi.
Demirelin cumhurbaşkanlığı görev süresinin dolmasına yaklaşık bir ay kala DYPnin cumhurbaşkanlığı süresinin beş yıl daha uzatılmasını öngören teklifi DSP, MHP ve ANAPlı milletvekillerinin oylarıyla reddedildi.
Demirel, 16 Mayıs 2000de koltuğu Ahmet Necdet Sezere bıraktı.
DENİZLERİN İDAMINA EVET DEMİŞTİ
Deniz Gezmiş, Yusuf Arslan ve Hüseyin İnan Türk Ceza Kanununun 146/1 maddesi uyarınca idam cezasına çarptırıldığında Mecliste yapılan oylamada Süleyman Demirel ve AP grubu infazdan yana oy kullandı.
Olaydan 15 yıl sonra, Süleyman Demirel verdiği bir demeçte idamlar için Soğuk savaşın talihsiz olaylarından biri yorumunu yapmıştı.
İleri
[size=2]Az günahı yoktu; Cumhurbaşkanı olduktan sonra gericiliğin iktidara uzanmasına karşı mücadele verirken, laik Cumhuriyet'i koruma telaşına kapılırken o gericiliğin yaygınlık kazanmasında kendisinin günahları olduğunu düşünmüş müdür? Denizlerin asılması için havaya kalkan parmaklarda kendi rolü, olduğunu düşünüp vicdan azabı çekmiş midir? Barajlar yapmakla halka hizmet etmiş olunmuyor. Halkın etrafını gericilikle kuşatılmasına ön ayak olunarak halkçı devlet adamı olunmuyor.[/size]
Demirel Denizler için, Denizler Demirel için ne demişti
Türkiye'nin 9. cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in bugün ölmesiyle akıllara, idamlarına "evet" dediği Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan geliyor. Peki Demirel idam sonrasında konuyla alakalı neler demişti? İdamlar sırasında mecliste ne yaptı? Denizler Demirel için mahkemede neler söyledi?
İdam oylamasının yapıldığı gün meclis konuşması yapmayan Süleyman Demirel, partisinin grubunun en önüne oturarak şevkle ve heyecanla parti grubunu yönetti. Dönemin tanıklarından Altan Öymen'in idamların oylandığı günkü meclisi şöyle anlatıyor: "Süleyman Demirel, Mobilya Yolsuzluğu'ndan yargılanan yeğeni Yahya Demirel'le ilgili olarak '25 yaşında çocukla uğraşıyorlar' diyor. 6 Mayıs 1972'de ise idam edilen Deniz, Yusuf, Hüseyin'in idam kararları oylanıyordu. Süleyman Bey ise AP Grubu'nun en önünde oturuyordu. Elini 'İdama evet' için kaldırdığında arkasına dönüp baktı, herkesin kaldırıp kaldırmadığını kontrol ediyordu. Sonra vakur bir ifadeyle önüne döndü. İdamlar kabul edilmişti. Deniz ve Yusuf da 25 yaşındaydı. Süleyman Bey onlar için hiç '25 yaşında çocuklar' demedi. İdam edilmelerini istedi. İsteğine ulaştı da..."
O gün mecliste bulunanların anlatımlarına göre Adalet Partisi sıralarında "3'e 3" tezahüratları yükseliyordu.Kastedilen; Adnan Menderes, Hasan Polatkan, Fatin Rüştü Zorlu'nun idamlarının rövanşı olarak Deniz Yusuf ve Hüseyin'in canlarının alınmasıydı.
Demirel yıllar sonra ise TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu'na verdiği ifadesinde şöyle diyordu: "İdam kararları Yargıtay,Meclis ve Cumhurbaşkanı'ndan geçmiştir. Kararı milli irade vermiştir. O milli irade de bütün milleti temsil ediyor. Bugünlerde her fırstta meşruiyetin kaynağı olarak gösterilen milli irade buraya gelince niye sayılmıyor. Ben o milli iradede 276'da sadece 1'im."
DENİZLERİN THKO SAVUNMASINDA DEMİREL İÇİN SÖYLEDİKLERİ:
"İddianame'de bizim Anayasa'yı cebren ilgaya teşebbüs ettiğimiz ileri sürülmektedir. Öteden beri arzetmiş olduğum gibi, bu ülkede Anayasa'yı en fazla savunanlar bizleriz. Anayasa'yı ihlal edenlerse ortadadır. Anayasa'nın uygulanmasını isteyen gene bizleriz. Anayasa'yı uygulamayan yavuz kimselerse hâlâ ortadadır. Ve yine o kişiler bizim kellemizi istemektedirler.
Bile bile iddia makamı bizim Anayasa'yı ilgaya teşebbüs ettiğimizi ileri sürmektedir. İdddia makamı bizim vermekte olduğumuz Bağımsızlık Savaşı'na karşıdır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'na karşı, reformlara karşı ve bu nedenle bizim Anayasa'yı ilgaya teşebbüs ettiğimizi ileri sürmektedir. Çünkü Süleyman Demirel hâlâ ortada gezmektedir. Kudreti yetiyorsa Süleyman Demirel hakkında aynı şekilde dava açın, onlar 36 milyonluk ülkenin bütün yükünü 20 gencin üzerine yıkmaya alışmışlardır.
Bizi bağımsız bir ülkenin çocukları olmaktan mahrum eden hepiniz dahil sizlersiniz. Çünkü Amerika sizin döneminiz sırasında Türkiye'ye girdi ve hiçbiriniz sesinizi çıkarmadınız. Ve Demokrat Parti iktidarına 10 yıl ses çıkarmadınız. Ta ki 38 yurtsever subay ses çıkarana kadar ve onları devirene kadar. Ve bugün aynı savcılar bu şahıslar hakkında da idam kararı istemektedir. Süleyman Demirel'in Anayasa'yı ihlaline ve despotizmine ve ülkeyi Amerika'ya satmasına ses çıkarılmadı."
Birgün
eski düzenin has adamıydı. bir daha onun gibi, zora gelince şapkayı alıp giden, işler düzelince de yeniden gelen, istikrar ve hizmet adamı kolay çıkamayabilir. iki kere askerî rejimlere boyun eğdi. ikincisinde onların gelip yönetime el koyması için çalıştı. 12 eylül'ün suçlarında bunun da payı vardır. 80 öncesinin cinayetlerinde de...
evren rütbesiz asker olarak öldü. demirel'se, arkasından yapılan güzellemelere bakılırsa rütbeli sivil olarak ölmüş gibi. ilkinin cenazesini mecburen en alt düzeyde katılımla kaldıranlar şimdi 3 günlük yas ilan etmiş. çünki düzenin adamıydı ve eski düzenle yeni düzen arasında fark olduğu kadar süreklilik de vardır. bu cenaze de bunu göstermektedir.
ulusolculara duyurulur...
Perinçek de koroya katıldı: 'Morrison Süleyman'a ağıt
Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, "Morrison Süleyman" lakaplı Süleyman Demirel'in ölümünün ardından bir yazı kaleme aldı. Demirel için "Bu toprakların insanıydı" diyen Perinçek, Amerikancı darbelerin Demirel hükümetlerini devridiğini savundu.
Süleyman Demirel'in ölümünün ardından tüm anaakım medya ve düzen siyaseti Demirel'e "şükranlarını" sunmak için sıraya girdi.
Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek de, Demirel için bir yazı kaleme aldı. Demirel'in "bu toprakların insanı" olduğunu savunan Perinçek, eski cumhurbaşkanını "bölünmekte olan Türkiye topraklarına verdiklerini" söyledi.
Demirel'in esas olarak "1960 Devrimi sonrasında özgürleşen ve gelişen Türkiyenin yöneticisi" olduğunu ileri süren Vatan Partisi lideri, onun Cumhuriyet'in karma ekonomisinin temsilcisi olduğunu söyledi. Perinçek'e göre, Demirel "Devlet eliyle fabrika yapmakla övünüyordu. 1980 sonrasının Dünya Ekonomisiyle Bütünleşme döneminde yöneticiler, o fabrikaları kapatmakla ve satmakla övündüler."
Oysa gazeteci Yavuz Donat, 16 Şubat 2004 tarihli Sabah gazetesinde yazdığı bir yazıda, Demirel ile aralarında geçen "özelleştirme" diyaloğunu aktarmıştı. Demirel'e göre özelleştirmelere karşı çıkanlar "zengin düşmanı" idi:
Polonya'ya "defalarca" gittik. "Cumhurbaşkanı Demirel'le de" gitmiştik. Geçen hafta Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ile Polonya'ya gidip, gelince... Demirel sordu:
- Neler gördün?
"Gördüklerimizi" anlatırken, söz "özelleştirmeden" açıldı:
"Büyük mesafe almışlar... Kısa zamanda özelleştirme işini önemli ölçüde başarmışlar"dedik.
Demirel "işte orada dur" dedi:
- Türkiye olarak biz özelleştirmeyi başaramadık.
KORKU
- Neden başaramadık?
Demirel:
- Özelleştirme korkusunu aşamadık... Hani şu, devletin malını peşkeş çekiyorlar meselesi... Yani biz serbest piyasa ekonomisini henüz tam kavrayamadık.
NEDEN?
Yine "neden" diye sorduk.
Süleyman beyin yanıtı:
- Şöyle bir anlayış var: Ne yapılacaksa devlet yapsın... Kör, topal yapsın ama, devlet yapsın... Birileri daha iyi yapıp da para kazanmasın... İşler nasıl işlerse işlesin ama birileri alıp daha iyi işletmesin.
ZENGİN DÜŞMANLIĞI
"Aynı soruyu" üçüncü kez tekrarladık:
- Neden?
Süleyman Demirel:
- Zenginlik düşmanlığı... Özelleştirmede bocalamanın özünde, kökünde o yatıyor.
AMERİKANCILIĞIN PİRİ
Perinçek, yazısında, 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 Amerikancı darbelerinin Demirel hükümetlerine karşı yapıldığını yazdı. Perinçek, 12 Eylül'le birlikte Türkiye'nin Amerikan memurları tarafından yönetilmeye başladığını, ancak Demirel'in "o memur takımından" olmadığını savundu.
Süleyman Demirel, "politikaya atılmadan önce", ABD'li Morrison Knudsen firmasının Türkiye mümessilliğini yapıyordu. Bu nedenle Türkiye'de, Demirel'in ABD ve emperyalizm yanlısı politik tutumunu yansıttığı için, ona "Morrison Süleyman" lakabını takılmıştı.
Demirel'in, 1962 yılında ABD Başkan Yardımcısı Lyndon Johnson ile çektirdiği fotoğraf da "unutulmazlar" arasında:
HDP'li Celal Doğan'dan Demirel için taziye ziyareti
Her fırsatta Deniz Gezmiş'in yakın arkadaşı olduğunu belirten eski CHP'li yeni HDP'li Celal Doğan, Süleyman Demirel'in ölümü sonrası taziye ziyaretinde bulundu.
Deniz Gezmiş'in okul arkadaşı olan ve bir dönem birlikte mücadele eden HDP milletvekili Celal Doğan, Milliyet'in haberine göre Ahmet Davutoğlu ve Cemil Çiçek'in ardından Güniz Sokağa giderek Süleyman Demirel için taziye ziyaretinde bulundu.
Doğan'ın ziyaret ettiği Süleyman Demirel, Denizlerin idamı için en büyük çabayı gösteren isimlerin başında geliyordu.
Ülke için yaptıkları inkar edilemez. Türkiye kalkınma konusunda bir noktaya gelmişse Demirel'in bunda büyük payı vardır. Tek suçu sol düşmanı olmasıydı. ''Bu anayasa ile devlet idare edilmez'' diyerek 61 Anayasasının değişmesini isterdi. Anayasanın topluma bol geldiğini iddia ederdi. Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamına onay vermesi sol düşmanlığının tepe noktasıydı. 80 ihtilalinden sonra değiştiği ve sola karşı daha hoşgörülü olduğu söylenirdi. Hakkında '' bir ihtilal daha görse komünist bile olurdu'' denmişti. Onunla bir dönem kapanmış oldu.
[size=2]Perinçek de koroya katıldı: 'Morrison Süleyman'a ağıt
Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, "Morrison Süleyman" lakaplı Süleyman Demirel'in ölümünün ardından bir yazı kaleme aldı. Demirel için "Bu toprakların insanıydı" diyen Perinçek, Amerikancı darbelerin Demirel hükümetlerini devridiğini savundu.
Süleyman Demirel'in ölümünün ardından tüm anaakım medya ve düzen siyaseti Demirel'e "şükranlarını" sunmak için sıraya girdi.
Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek de, Demirel için bir yazı kaleme aldı. Demirel'in "bu toprakların insanı" olduğunu savunan Perinçek, eski cumhurbaşkanını "bölünmekte olan Türkiye topraklarına verdiklerini" söyledi.
Demirel'in esas olarak "1960 Devrimi sonrasında özgürleşen ve gelişen Türkiyenin yöneticisi" olduğunu ileri süren Vatan Partisi lideri, onun Cumhuriyet'in karma ekonomisinin temsilcisi olduğunu söyledi. Perinçek'e göre, Demirel "Devlet eliyle fabrika yapmakla övünüyordu. 1980 sonrasının Dünya Ekonomisiyle Bütünleşme döneminde yöneticiler, o fabrikaları kapatmakla ve satmakla övündüler."
Oysa gazeteci Yavuz Donat, 16 Şubat 2004 tarihli Sabah gazetesinde yazdığı bir yazıda, Demirel ile aralarında geçen "özelleştirme" diyaloğunu aktarmıştı. Demirel'e göre özelleştirmelere karşı çıkanlar "zengin düşmanı" idi:
Polonya'ya "defalarca" gittik. "Cumhurbaşkanı Demirel'le de" gitmiştik. Geçen hafta Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ile Polonya'ya gidip, gelince... Demirel sordu:
- Neler gördün?
"Gördüklerimizi" anlatırken, söz "özelleştirmeden" açıldı:
"Büyük mesafe almışlar... Kısa zamanda özelleştirme işini önemli ölçüde başarmışlar"dedik.
Demirel "işte orada dur" dedi:
- Türkiye olarak biz özelleştirmeyi başaramadık.
KORKU
- Neden başaramadık?
Demirel:
- Özelleştirme korkusunu aşamadık... Hani şu, devletin malını peşkeş çekiyorlar meselesi... Yani biz serbest piyasa ekonomisini henüz tam kavrayamadık.
NEDEN?
Yine "neden" diye sorduk.
Süleyman beyin yanıtı:
- Şöyle bir anlayış var: Ne yapılacaksa devlet yapsın... Kör, topal yapsın ama, devlet yapsın... Birileri daha iyi yapıp da para kazanmasın... İşler nasıl işlerse işlesin ama birileri alıp daha iyi işletmesin.
ZENGİN DÜŞMANLIĞI
"Aynı soruyu" üçüncü kez tekrarladık:
- Neden?
Süleyman Demirel:
- Zenginlik düşmanlığı... Özelleştirmede bocalamanın özünde, kökünde o yatıyor.
AMERİKANCILIĞIN PİRİ
Perinçek, yazısında, 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 Amerikancı darbelerinin Demirel hükümetlerine karşı yapıldığını yazdı. Perinçek, 12 Eylül'le birlikte Türkiye'nin Amerikan memurları tarafından yönetilmeye başladığını, ancak Demirel'in "o memur takımından" olmadığını savundu.
Süleyman Demirel, "politikaya atılmadan önce", ABD'li Morrison Knudsen firmasının Türkiye mümessilliğini yapıyordu. Bu nedenle Türkiye'de, Demirel'in ABD ve emperyalizm yanlısı politik tutumunu yansıttığı için, ona "Morrison Süleyman" lakabını takılmıştı.
Demirel'in, 1962 yılında ABD Başkan Yardımcısı Lyndon Johnson ile çektirdiği fotoğraf da "unutulmazlar" arasında:
Şerefsiz herif. İşine geldiğinde Deniz'in avukatıydım, Dev Genç'te Denizlerin başkanlığını yaptım demesini bilir. Şimdi ise utanmadan Denizlerin katilini övmekten geri kalmıyor. Bir insan bu kadar iki yüzlü olamaz. Bir insan bu kadar geriye de gidemez. Ne denebilir bilemiyorum.