Söylediklerinden emperyalizmin üretici güçleri geliştirdiği ve bu yüzden desteklenmesi gerektiği anlaşılıyor, böyle mi düşünüyorsun. Mesela, emperyalizm Libya'ya müdahale etti, üretici güçlerin gelişmesine mi yol açtı? Ya da Irak ve Suriye'yi bu şekilde mi değerlendiriyorsun? Marks'tan anladığın buysa ne söyleyeceğimi bilemiyorum.
İngiltere'nin Hindistan'a üretim biçimini değiştirmek için gittiğini söylemek de doğru olmaz. Adamlar sömürgeci, oraya giriyorlarsa Hindistan'ın zenginliklerini kendi ülkelerine taşımak için gidiyordur. Emperyalizm için de aynı şeyleri söyleyebiliriz. Emperyalizm bir ülkeye askeri veya ekonomik yönden giriş yapıyorsa orayı sömürmek adına giriyordur, ordakilerin kara kaşı kara gözü için değil. Bu durumda kim ne söylerse söylesin sömürgeciliğe de emperyalizme de karşı çıkmalıyız. Bence bu konu bu kadar basit bir şekilde yorumlanmalı.
Hakkı arkadaşın söylediklerini yanlış anlamamak lazım. Hakkı arkadaş bugün sömürgecilik iyi olabilir, bir ülkeyi geliştirebilir, ileri üretim ilişkilerini inşa edebilir gibi bir iddiada bulunmuyor. Sadece Marks'ın yaşadığı dönemde Hindistan özelinde İngiliz sömürgeciliğini ilerici bulduğunu, bunun da Marks'ın görüşleri açısından tutarlı olduğunu söylüyor. Ben de bu fikre katılıyorum. Marks yaşadığı dönemde burjuvaziyi ve kapitalizmi ilerici olarak görüyor ve kapitalizmin önünü açacak mücadeleleri ve gelişmeleri olumlarken, kapitalizmin gelişmesinin önünü tıkayan mücadeleleri eleştiriyor. Mesela Hindistan'da İngiliz sömürgeciliğinin ileri üretim ilişkilerini tesis edebileceğini söyleyen Marx, Rusya'ya yakın ulusal kurtuluş hareketlerinin karşısında duruyor, Rusya'ya karşı gelişen ulusal bağımsızlık hareketlerinin ise en büyük destekleyicilerinden biri oluyor. Tüm bu tutumlarda Marks'ın odak noktasının sömürge olup olmama ve bağımsızlık mücadelesinden ziyade kapitalizmin gelişip gelişmemesi olduğunu görüyoruz. Bu dıştan bakıldığında çelişkili ama içsel olarak tutarlı bir tutumdur.
Hindistan konusunu da biraz açarsam... Marks İngiliz sömürgeciliğinin Hindistan'a kara kaşı kara gözü için girmediğini, buraların etinden suyundan faydalanmak için geldiğini ve bu durumun halklara da olumsuzluk getireceğini biliyor ve söylüyor. Marks'ın dediği şu; bu ülke zaten sürekli olarak Türkler, Moğollar ve Ruslar tarafından işgale uğrayan ve bu duruma karşı güçlü ulusal hareketlerin gelişmediği bir ülke ve tüm bu işgaller sadece yıkıcı niteliktedir, Hindistan'a hiç bir ilerici getirisi yoktur diyor. İngilizlerin ise bir yandan tüm bunlar gibi yıkıcı olabilirken onlardan farklı olarak yapıcı da olabileceğini yani yeni ve daha ileri üretim ilişkilerini geliştirebileceğini söylüyor. Dolayısıyla Türk, Rus ve Moğol sömürgeciliğindense İngiliz sömürgeciliği üretim araçlarını ve üretim ilişkilerini geliştirmesi nedeniyle yeğ tutulabilir diyor. Yani burda işgale karşı güçlü ulusal hareketlerin gelişmediği bir ülkede üretim ilişkilerinin gelişmesi bağlamında sömürgecilikler arasında tercih yapıyor. Peki tamamen haksız çıkıyor mu? Yani İngilizler Hindistan'da her ne kadar bir yandan olumsuzluklara sebep olsalarda diğer taraftan üretim araçlarını ve ilişkilerini hiç mi geliştirmiyorlar?
Lenin'in yaşadığı dönem ise Marks'tan farklı. Lenin kapitalizmin ve burjuvazinin tüm ilerici özelliklerini kaybettiği bir çağda yaşıyor ve komünistlere bu bağlamda bir yandan kapitalizmin az veya çok geliştiği Rusya, Almanya gibi ülkelerde burjuvaziyi destekleyen yada ilericilik atfeden politikalarından ve reformist politikalarından vazgeçip devrimci mücadeleye yönelinmesi gerektiğini söylerken diğer taraftan sömürge veya yarı sömürge ülkelerdeki emperyalizm karşıtı her hareketin desteklenmesini hatta bunlara önderlik edilmesi gerektiğini söylüyor (çünkü burjuvazi önderlik ederse devrim ve bağımsızlık tıkanıp yeniden yarı sömürgeleşme süreci başlar). İşte Lenin'in bu anlayışı Marks'ı geliştirdiği en önemli noktalardan biridir ve Leninizmi emperyalizm çağının Marksizmi haline getiren olgulardan biri de budur. Ayrıca bu açılımın arkasında önemli bir teorik iddia da vardır ki bu durum Lenin'i yerel bir devrimci veya mücadele adamı olmaktan çıkarıp önemli bir uluslararası teorisyen de yapar.
Marks'ın dediği şu; bu ülke zaten sürekli olarak Türkler, Moğollar ve Ruslar tarafından işgale uğrayan ve bu duruma karşı güçlü ulusal hareketlerin gelişmediği bir ülke ve tüm bu işgaller sadece yıkıcı niteliktedir, Hindistan'a hiç bir ilerici getirisi yoktur diyor. İngilizlerin ise bir yandan tüm bunlar gibi yıkıcı olabilirken onlardan farklı olarak yapıcı da olabileceğini yani yeni ve daha ileri üretim ilişkilerini geliştirebileceğini söylüyor. Dolayısıyla Türk, Rus ve Moğol sömürgeciliğindense İngiliz sömürgeciliği üretim araçlarını ve üretim ilişkilerini geliştirmesi nedeniyle yeğ tutulabilir diyor. Yani burda işgale karşı güçlü ulusal hareketlerin gelişmediği bir ülkede üretim ilişkilerinin gelişmesi bağlamında sömürgecilikler arasında tercih yapıyor. Peki tamamen haksız çıkıyor mu? Yani İngilizler Hindistan'da her ne kadar bir yandan olumsuzluklara sebep olsalarda diğer taraftan üretim araçlarını ve ilişkilerini hiç mi geliştirmiyorlar?
Doğru bir bakış açısı değil bu. Marks Hindistan için ne söylerse söylesin böyle bir savunu hoş görülmemeli. Bunu onaylamamalı ve kabul etmemeliyiz. Marks her soruna kendi döneminin koşulları gereği Avrupa merkezli bakıyor. Hindistan sorununu da böyle değerlendiriyor. Böyle baktığı için de yaptığı yorumda kendisine göre ehven-i şeri tercih ediyor. Bugün Hindistan konusunu konuşma durumundaysak ve Marks'ın değerlendirme biçiminden kıssadan hisse çıkartacaksak, gelişmiş bir ülkenin geri kalmış bir ülke üzerindeki baskısını ve sömürü odaklı müdahalelerine onay vermememiz gerekir.