Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

solcu  |  Cvp:
Cevap: 81
12.08.2015- 23:56

Alıntı Çizelgesi: hakkı yazmış

Birde dön Kuzey ıraka bak ne göreceksin Bundan 20 yıl öncesi K.Irak la bir şimdiki K.Irak arasındaki farka .İşte oraya türk sermayesi girdi.

Takmışın emperyalizme ne yazıldığının bile farkında değilsin. Ben yatırım sermayesinden söz ediyorum Hindistandaki uygulamaların Rojava için olsa ne olur diyorum sen hala aynı yerdesin.
Bir sermaye kürt olduğunda başka ABD olduğunda başka mı oluyor.Kürt olursa artı değer olmuyormu.

Peki her şeye karşı çıktık Jojava nasıl kalkınacak kalkınmak için sermaye gerekmiyor mu .

Kuba niçin ABD ambargosunun kalkması için senelerdir mücadele ediyor.

Sizin reel hayatla ilginiz yok hayal dünyasında yaşıyorsunuz.

O emperyalist sermaye Çin e gitti ne oldu Çin bundan 25 yıl önceki Çin mi.
Eğer yatırım üretici güçleri geliştirmek için gelecekse Toplumsal ilerlemeyi sağlayacaksa sermaye kimden nerden gelirse gelsin gelişmedir.

Ha Emperyalizm Afrikada ne buldu da sömürdü kummu artı değer yoksa sömürü olurmu. Keşke sömürmek için gitse idi ne yazık onuda beceremedi barbarlığı getirdi.



Irak'a baktığımda emperyalizmin borazanı haline gelmiş Barzanicilik ile her gün onlarca insanın hayatını kaybettiği parçalanmış bir ülke ile bu ülkeye güzelleme örneği olarak göstermeye çalışan bir marksist! görüyorum.   Sen de ''ilerlemecilik'' görüyorsun anlaşılan. Bu ilerlemeciliğin de sosyalist devrimi yakınlaştırdığını mı düşünüyorsun?

melnur  |  Cvp:
Cevap: 82
13.08.2015- 02:08

Alıntı Çizelgesi: dayanışma yazmış

Marks'ın Hindistan konusunda söyledikleri bazı arkadaşları iki arada bir derede bırakıyor. Sömürgeciliği desteklese Marks'a yanlış yaptı demiş olacaklar, Marks haklı deseler Hindistan konusunda sömürgecileri desteklemiş olacaklar, ne yapsınlar açıkça düşüncelerini ifade edemiyorlar. Konu bundan ibaret:)



Sorun sadece ''iki arada bir derede kalmak'' olsa, tek bir konuda bocalama deyip geçitirilebilir. Oysa çok daha önemlisi Marks'ın Hindistan konusundaki, Polonya ve irlanda konularında, özellikle Engels'ın ''tarihsiz uluslar'' konusunda, Lenin'in UKKTH konusundaki söylemlerini de yanlış yorumlama ve dolayısıyla yanlış konumlanış içine girme gibi sorunlar yaşamamıza da neden olmaktadır, ML'in devrimci özünün kaçırılması. Marks'ın Hindistan konusundaki yaklaşımı ile İrlanda konusundaki yaklaşımı da benzerdir İrlanda konusunda hep Marks'ın İrlanda proletaryasının yanında olduğu söylenir. Bir ezberden başka bir şey değil bu. Marks Hindistan konusunda olduğu gibi İrlanda konusunda da devrimden çıkarlarından yanadır. Öyle olduğu için de bu konuda önce İrlanda değil, İngiltere proletaryasından yana tavır alır. İrlanda proletaryasına dönmesi daha sonradır. Marks'ı kısa süre içinde bu tavır değişikliğine iten hep devrimi herşeyin önünde tutması, devrimi yaratacak koşulları nerede görse, ona göre tavır almasıdır. Paris Komüni konusunda da aynı tavır içindedir. Paris işçileri ayaklanma kararı aldığında Marks buna karşı çıkar ama devrim patlak verip işçiler paris'i aldığında bütün gücüyle destek verir. Lenin'in UKKTH konusunda kuyrukçular tarafından ezbere dönüştürülen sözleriyle BUND ve Ukrayna konusundaki tutumunu ve özerklik ile federasyon gibi konularındaki görüşünü nasıl bağdaştıracağız?

hakkı  |  Cvp:
Cevap: 83
14.08.2015- 08:11

Alıntı Çizelgesi: solcu yazmış


[size=2]Irak'a baktığımda emperyalizmin borazanı haline gelmiş Barzanicilik ile her gün onlarca insanın hayatını kaybettiği parçalanmış bir ülke ile bu ülkeye güzelleme örneği olarak göstermeye çalışan bir marksist! görüyorum.   Sen de ''ilerlemecilik'' görüyorsun anlaşılan. Bu ilerlemeciliğin de sosyalist devrimi yakınlaştırdığını mı düşünüyorsun?[/size]




İşte Lenin boşuna sallamamış Teori gri dir yaşam yeşil diye Çünkü başına gelmiş
yeni bir ekonomik model öne sürmek zorunda kalmış.

Teori_ doğru diye hesap edersin hayat seni karşılamaz değiştirmek zorunda hatta biraz geriden başlamak zorunda kalırsın.

Emperyalist sistem orta doğu ve afrikada projeler öne sürdü TEORİLER ÜRETTİ o haklar buna itiraz etti kültürleri buna uygun düşmedi emperyalist sistemin teorilerini red etti ortaya çıkan vahşet oldu.

Şimdi ne eskiye dönülüyor ne yenisi kuruluyor.

Halbuki hesapları bu değildi ne güzel doğal kaynakları kotrol edeceklerdi ve geniş bir sömürü alanı yaratıp büyük bir pazar ortaya çıkaracaklardı.Hem ucuz iş çücü hem üretilen meta ların satılacağı müşteri yaratılacaktı.Böylece içine düştüğü krizlerden kurtulacaklardı.

Bak Lenin haklı çıktı Teori gri imiş.Hayat yeşil.

İşte orta doğu ve afrikada hiç istemedikleri bir dünya oluştu .Kendileride belanın göbeğine düştü.

İşte Hindistan da bu olmadı teori ile pratik üst üste düştü her iki toplumda sonuçtan memnun kaldı.

Birisi sömürecek bir toplum, birisi de sömürtecek patron buldu.Biri sermayesini bilgisini koydu diğeri enerjisini. Hintliler eski ilkel yaşam biçiminden kutuldu İngilizlerde yeni sömürü alanları ile İngiltere sermayesini ve halkını biraz rahatlattı.

Sonuç bu Hindistan da   olan afrikada ve orta doğuda olmadı.Afrikada ve orta doğu da teori çuvalladı.
İşte yaşadığımız tarihlerden birer parçalar Tarihi değiştirmeye gücü yeten değiştirsin Biz tarihi okumaya çalışanlardanız.

melnur  |  Cvp:
Cevap: 84
14.08.2015- 13:48

Alıntı Çizelgesi: hakkı yazmış

Tarihi değiştirmeye gücü yeten değiştirsin Biz tarihi okumaya çalışanlardanız.



Sn.hakkı;

Tarihi okumaya çalışmak elbette çok önemli; ama bu okumanın belli bir yöntemi olması gerekiyor, öyle bir yönteme sahip olunamadığında okuma diye çıkılan yol hep savrulmayla sonuçlanır. Üstelik ortada Marksist olunduğu iddiası varsa, bunun anlamı tarihe diyalektik bir yöntem ve materyalist bir bakış açısıyla bakılmasının gerekliliğidir. Marksist olmak için bu da yetmiyor, Marks'ın 11.tez'de ileri sürdüğü gibi anlamanın ötesinde bir değiştirme çabasının da buna eklenmesi gerekiyor. Bu değiştirme çabası da ayrıca bir eylemdir ve bu eylem doğal olarak siyasi bir program demektir. Bunun adına da yine Marksizm'le ilişkili olarak bilimsel sosyalizm diyoruz. Tarihe bu bütünlükle bakıldığında anlaşılır ve değştirme iradesi de yine bu bütünlükten çıkar.

''Teori gridir, yaşam(pratik) yeşil''i diline doladınız; son zamanlarda fazla kullanmaya başladınız, doğrudur, teori yaşamın gerçeği karşısında esneyebilir ama bu yanlış olduğu anlamına gelmez; hele gereksiz olduğu anlamına hiç gelmez. Lenin'i örnek verirken herhalde NEP'i kastediyorsunuz ama NEP teorinin yanlış olduğu anlamına gelmediği gibi, Lenin'in Marksizmden saptığı anlamına da gelmez. Sosyalizm kapitalizmin ortadan kaldırılması demiştik. Ekonomik, siyasal ve ideolojik bütün etkilerinin toplum üzerindeki etkisinin yok edilme mücadelesiydi. Bu mücadele yürütülürken ülke koşulları size geri adım attırabilir. NEP böyle bir uygulamaydı; geçiciydi. NEP ile belli yararlar amaçlanmıştı ve elde edildiğinde uygulamadan kaldırılmıştır. NEP okumasını ''teori gri, yaşam yeşil'' diyerek mutlak bir geri dönüş ve bir sapma olarak değerlendirmemek gerek.

Hep aynı noktaya geliyoruz. Dünyanın sınıfsız ve devletsiz bir aşamaya gelmesini istiyor ve savunuyormuyuz? Geleceğin dünyasının barbarlık değil sosyalizm olabilmesi için tek yol göstericinin Marksizm Leninizm ve onun siyasal programı olan bilimsel sosyalist ideoloji olduğu konusunda birleşiyor muyuz? O zaman savunulması gerekenler bellidir. Önce sınıf mücadelesi, her koşulda sosyalist mücadele. Ve bu mücadelenin ancak örgütlü olunarak başarıya ulaşabileceği. Sonra siyasal devrim perspektifi. Siyasal devrimden sonra kapitalizmi var eden bütün koşulların ortadan kaldırılması ve elbette bunun gerçekleşebilmesinin mekanizması olan proletarya diktatörlüğü. Buna söylemeye bile gerek yok, anti-emperyalizmi de mutlak olarak eklediğinizde sosyalist bir bilincin temel çerçevesi ortaya çıkmış olur. Marksist miyiz; bilimsel sosyalizme mi inanıyoruz; dünyanın geleceğinin barbarlık olmamasını mı istiyoruz; bize yön ve doğrultu verecek, mücadelemizi belirleyecek olan perspektif bu olmalıdır.

Marksizm Leninizm'e rağmen dünya daha güzel olmayacaktır. Öğrenilmesi, içselleştirilmesi gereken bir şey varsa o liberal safsatalar değildir. Elimizin altında böyle bir dünya görüşü duruyorken, bu dünya görüşünün bilimsel bir siyasi programı varken ne adına olursa olsun bundan vazgeçmemek lazım.

bedrettin  |  Cvp:
Cevap: 85
20.10.2015- 19:18

Türkiye'de sosyalist ve komünist partilerin yönetimleri belki üyeleri dışında bireysel takılan kişilerin Marksizm Leninizm'i anladıklarını kesinlikle düşünmüyorum. Dışarıda görüştüğüm ve çoğu da partisiz olan sosyalistlerle! bu konuda tartıştığımızda savunduklarının sosyalizm ile hiç bir ilgisinin olmadığını hayretle fark edebiliyorum. Sosyalist olduklarını söylüyorlar, savundukları şey gelişmiş Avrupa ülkelerinin ''refah toplumu''! Bunu sosyalizm sanmaktalar. Özel mülkiyetin kaldırılması gerektiği, sosyalizmin özel mülkiyetin olmadığı bir toplum olduğu söylendiğinde karşı çıkıyorlar. Özel mülkiyeti bile bireysel özgürlük olduğunu savunuyorlar. Böyle garip bir düşünce bu tür kişilerde sosyalizm halini almış.

Sosyalist olduğunu ilan eden forumlarda da sosyalizm başka bir şey değil. Emperyalizmin değiştiği, hatta iyi bir şey olduğu bile savunulur hale gelmiş. ABD'nin Irak ve Suriye'ye müdahaleleri bile demokrasi açısından olumlu bulunuyor. Böyle bir düşünce sosyalizm adına savunulur hale gelince Marksizm ve Leninizm'i bu kişilere anlatmaya çalışmak fazlaca lüks haline geliyor. Marks, Engels ve Lenin bu çevreler için geride kalmış düşüncelerin liderleri, en fazlası saygı duyuyorlar ancak aşılması gerektiğinden yanalar. Marks mı, Lenin mi? diye soruyoruz, bu tipler için ne Marks, ne Lenin! Onlar adını koymadan İskandinav sosyalizmini! savunmaya çalışıyorlar.


solcu  |  Cvp:
Cevap: 86
20.10.2015- 20:56

Alıntı Çizelgesi: proletersosyalist yazmış



Yalçın Küçük, Lenin'i 'Rus devrimci demokrat kültürü ile sosyalist kültürü birleştiren kimse' olarak tanımlar. Kesinlikle doğrudur.




Yalçın Hoca aynı zamanda Lenin'in kendisini Marksist olarak tanımlamasını da eleştirir. Devrim konusunda Marks ile Lenin'in ayrı uçlarda görür. Marks'ı determinist, Lenin'i ise iradeci bulur. Aslında bu teşhis Yalçın Küçük'ün düşüncesinin ne olduğunu bize gösteriyor. Yalçın Hoca iktidarın burjuvaziden alınmasını çok önemser. Ben onun ''orducu sosyalistim'' demesini de bu acilciliğine veriyorum.

erkan  |  Cvp:
Cevap: 87
21.10.2015- 14:23

Alıntı Çizelgesi: solcu yazmış

Alıntı Çizelgesi: proletersosyalist yazmış



Yalçın Küçük, Lenin'i 'Rus devrimci demokrat kültürü ile sosyalist kültürü birleştiren kimse' olarak tanımlar. Kesinlikle doğrudur.




Yalçın Hoca aynı zamanda Lenin'in kendisini Marksist olarak tanımlamasını da eleştirir. Devrim konusunda Marks ile Lenin'in ayrı uçlarda görür. Marks'ı determinist, Lenin'i ise iradeci bulur. Aslında bu teşhis Yalçın Küçük'ün düşüncesinin ne olduğunu bize gösteriyor. Yalçın Hoca iktidarın burjuvaziden alınmasını çok önemser. Ben onun ''orducu sosyalistim'' demesini de bu acilciliğine veriyorum.



bizim okuldaki hocalar hiç böyle şeylerden söz etmiyorlar anasını satıyım varsa yoksa biyoloji kimya anamız ağlıyor hiç zevkli konuar değil.

dayanışma  |  Cvp:
Cevap: 88
21.10.2015- 16:17

Alıntı Çizelgesi: melnur yazmış

Alıntı Çizelgesi: dayanışma yazmış

Marks'ın Hindistan konusunda söyledikleri bazı arkadaşları iki arada bir derede bırakıyor. Sömürgeciliği desteklese Marks'a yanlış yaptı demiş olacaklar, Marks haklı deseler Hindistan konusunda sömürgecileri desteklemiş olacaklar, ne yapsınlar açıkça düşüncelerini ifade edemiyorlar. Konu bundan ibaret:)



Sorun sadece ''iki arada bir derede kalmak'' olsa, tek bir konuda bocalama deyip geçitirilebilir. Oysa çok daha önemlisi Marks'ın Hindistan konusundaki, Polonya ve irlanda konularında, özellikle Engels'ın ''tarihsiz uluslar'' konusunda, Lenin'in UKKTH konusundaki söylemlerini de yanlış yorumlama ve dolayısıyla yanlış konumlanış içine girme gibi sorunlar yaşamamıza da neden olmaktadır, ML'in devrimci özünün kaçırılması. Marks'ın Hindistan konusundaki yaklaşımı ile İrlanda konusundaki yaklaşımı da benzerdir İrlanda konusunda hep Marks'ın İrlanda proletaryasının yanında olduğu söylenir. Bir ezberden başka bir şey değil bu. Marks Hindistan konusunda olduğu gibi İrlanda konusunda da devrimden çıkarlarından yanadır. Öyle olduğu için de bu konuda önce İrlanda değil, İngiltere proletaryasından yana tavır alır. İrlanda proletaryasına dönmesi daha sonradır. Marks'ı kısa süre içinde bu tavır değişikliğine iten hep devrimi herşeyin önünde tutması, devrimi yaratacak koşulları nerede görse, ona göre tavır almasıdır. Paris Komüni konusunda da aynı tavır içindedir. Paris işçileri ayaklanma kararı aldığında Marks buna karşı çıkar ama devrim patlak verip işçiler paris'i aldığında bütün gücüyle destek verir. Lenin'in UKKTH konusunda kuyrukçular tarafından ezbere dönüştürülen sözleriyle BUND ve Ukrayna konusundaki tutumunu ve özerklik ile federasyon gibi konularındaki görüşünü nasıl bağdaştıracağız?



Marks'ı Hindistan konusunda destekleyenlerin kuyrukçulu tavırları tam bir çelişki. İkisi birden doğru olmaz. Ya İngilizlerin Hindistanı işgali doğrudur, ya kürt hareketinin bağımsızlıkçı siyaseti yanlıştır. Kuyrukçular hem kürt hareketine gözü kapalı destek veriyorlar hem Hindistan konusunda İngilizleri destekleyip Marks'ı doğrulamaya çalışıyorlar:)

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]