PKK silah bırakmalı!..
FİKRİ SAĞLAR
7 Haziran seçimleri sonrası hükümetin kurulabilmesi için tanınan 45 günlük anayasal sürenin bitmesine 18 gün kaldı. Ortada dedikodudan, yorumlardan ve abuk subuk sözlerden başka bir şey yok!.. AKP ya ne yaptığını bilmiyor. Ya da korkuyor, açıklayamıyor!.. Millet tedirgin!..
İnsanlar önlerini görememekten şikâyetçi...
Davutoğlu dizginini RTEye vermiş...
Ondan gelecek haberlere göre hareket ediyor...
O da bir gün başka, ertesi gün bambaşka davranınca ortaya ipe sapa gelmez bir durum çıkıyor...
Bir de bu duruma Bahçelinin akılları zorlayan, demokratik kültürden uzak vahşi politikası eklenince, ülke yokuş aşağı yuvarlanıp gidiyor...
Bugüne kadar yapılan icraatlar, söylenen sözler ve uygulanan politikalar açıkça halkı dışlamaktadır!..
Seçimlerde oy kullanan milyonlarca insanın aklı ve kararıyla adeta dalga geçer gibi seçimi değiştirmek için her yola başvuruluyor...
Bakın; pazartesi AKP/CHP heyetleri ön görüşmelerini bitirdi. Aradan 4 gün geçti.
Davutoğlu Kılıçdaroğlu ile henüz konuşmadı!..
Memleket hükümet bekliyor!.. Geleceğinin ne olacağını sabırsızlıkla öğrenmek istiyor!.. Beylerin umurunda değil!
Ama heyhat!.. RTEnin elinde AKP ve MHP, adeta oyuncak olmuş!..
Aslında RTE, onlarla değil ülkenin geleceğiyle oynuyor!.. Halkına bu kadar saygısızlık yapan ve insanlara kin duyan bir politikacı görülmedi!..
MHP kadar yaptığı manevralarla ülke siyasetini karartan bir partiyle tanışılmadı!..
CHP ön görüşmelerinde AKPden;
RTEnin anayasal sınırlara çekilmesini, örtülü ödeneğin kesilmesini ve Bilal Erdoğanı doğrudan ilgilendiren 25 Aralıkın soruşturulmasını istiyor!..
Ayrıca 4+4+4 gibi dünyada görülmemiş ucube eğitim sisteminin değiştirilmesini ve bir eğitim reformu yapılmasını talep ediyor!..
Asgari ücretin 1500 lira ve emeklilere 2 maaş ikramiye ile hukuk düzeni ve adaleti sağlamak, tarafsız ve bağımsız yargıyı kurmak için HSYK yasasının değiştirilmesini talep ediyor...
Ama AKP bunların tamamına karşı çıkıyor!..
Özellikle RTEye dokunulmasını hiç istemiyor!..
Görülen o ki; demokratik bir ortama kavuşmanın en büyük engeli RTE!..
RTEnin umudu ise her zaman olduğu gibi MHP!..
Seçim sonuçlarını beğenmeyen AKP ve MHP kendilerini daha güçlü çıkarmak adına, yurttaşların ölümü pahasına da olsa tekrar seçim istiyorlar!..
Hedeflerine ulaşmak için ülkeyi karanlığın içine atmaktan geri durmuyorlar!..
Gözünü kan bürüyen politikacılar, sıkıştıklarında devletin derin ilişkilerini harekete geçirebilirler!..
Mesela; Suruçta 32 gencimizi öldüren bombanın bu kadar kolay nasıl patlatıldığına dair henüz bir bilgi alamadık!..
Ceylanpınarda ise, susturucu ile şehit edilen 2 polisimizin gerçek faillerini bulamadık!..
35 yıldır PKK bu tip bir eylem yapmamış... Paris saldırısına benzeyen bu olay ve Suruç Katliamı, ülkeyi erken seçime götürmenin yolu olarak görülmüşse biliniz ki, bu kan gölünde hepimiz boğuluruz.
AKP iktidardan uzaklaşınca yapılan hırsızlıkların hesabının sorulacağını biliyor!.. Yağmaladığı ülke kaynaklarını yeniden kullanamayacağının farkında...
RTE artık tek adam olamayacak!..
Evrensel hukuka bağlı, adil paylaşımdan yana, emekçilerin sömürülmediği ve barış içindeki bir ülkede AKPnin yeri olmayacağını çok iyi görebiliyorlar...
Bu nedenle toplumu vesayet altında tutanları eleştirenler şimdi, kendi vesayetlerini uyguluyorlar!!
AKP ve MHP halkın 7 Haziranda verdiği oyları beğenmiyor!.. Adeta seçmenden hınç çıkarırcasına yeni bir oyun içinde birlikte debeleniyorlar...
Yeni oyunları terör!..
TBMM de sorunu çözebilmenin yolu yerine AKP ve MHP, PKK ve diğer terör örgütlerini kışkırtıyor!..
PKK silahlı bir örgüttür... Ve hemen silah bırakmalıdır! Yıllardır kirli bir savaşın içinde!.. 35 yılda 50 bin yurttaşımızı kaybettik. 500 milyar dolara yakın kaynak harcadık. Türküyle Kürdüyle, Alevisi Sünnisiyle Türkiyedeki tüm insanlar akan kandan, ölen gençlerimizi gömmekten usandılar!..
Bu oyun çok tehlikeli bir oyundur!.. Bu oyunu kontrol etmek mümkün değildir. İstemeden çok kanlı bir vaziyet alır... Çarşamba günü terör, 12 kentte 24 saldırı yaparak yeni şehitlere neden oldu... Her gün kan akıyor!.. Bu kez sadece analar değil, kentler de hep birlikte ağlıyor...
Toplumsal infialin sonu iç savaştır!..
Ülke büyük bir travma yaşıyor...
Evet, Türkiyenin sorunları var. Demokrasi, adalet, hak, özgürlük taleplerimiz var!..
Çare barış!.. Tek yol barış!..
Son 3 yıldır barış süreci adı altında yapılan çalışmalar kanın akmasını durdurmuştu. İnsanlar bu sürede gördü ki akan kanla siyaset yapılmıyor...
Türkiye 2013 Nevrozundaki açıklamalara dönmelidir!.. Karşılıklı çatışmasızlık haline geçiş, Türkiyenin geleceğini aydınlatacaktır!..
Silah bırakılmalıdır, daha doğrusu tüm silahlar susmalıdır ama bu yolda devletin çok adımlar atması gerekli. Ne yazıkki devlet sadece bı silahlı eylemler sonunda Kürt tealitesini kabul etti. Devlet sorunun baş çıbanı ve sorunları çözme konusunda güven vermiyor.
Anayasanı. Değişmesi ve evrensel demokrasiye uygun bir hale gelmelidir. Ülkemizki sorunların silah zoruyla çözülmesinin önünü kesecek anayasal adımlar atılmalıdır. Yoksa sadece PKK'ya silah bırak demek sorunları çözmüyor. İktidarlar kendi koltuklarını korumak için savaşa dahi gidiyorlar. Demek oluyorki bu şartlarda silah bırakmaları fazla akıl işi olmaz ev aslada bırakmazlar. Şartların oluşması gerekli, savaşa son verilmeli, tutuklamalara son verilmeli,.........
PKK silah bırakmalı, oyun bozmalıdır
MUSTAFA SÖNMEZ
Takip edenler bilir; Suruç katliamının arkasından Ceylanpınarda iki polisin evlerinde öldürülmelerini aynı gün 8 Temmuzda Twitterda şöyle yorumlamıştım; Ceylanpınar polis ölümleri kontrgerilla işi gibi görünüyor. Çok bayat türden
Bu yorumuma anında öfkeli yanıtlar gelmeye başladı; PKK, eylemi üstlendi, sen ne konuşuyorsun diye.. O zaman da şu eklemeyi yapmıştım; 2 polisin infazını PKK üstlenmiş. Biz yapmadık, diyen yok. HDP ise infazı onaylamadığını ifade ediyor. Doğru yapıyor. HDPye sahip çıkmalı
ANKETE GÖRE SAVAŞ...
Ak faşizm, Suruç katliamı ile tırmandırmaya başladığı savaş konseptini, aslında 7 Haziran öncesinde başlatmıştı. Anket sonuçları HDPnin yüzde 10 barajını geçtiğini gösteriyordu. Bu ise, RTEnin hesaplarını altüst ediyordu. HDP barajı geçmemeliydi. Bunun için HDPyi ve arkasındaki PKKyi şiddete kışkırtmalı, Kürt seçmenler ve onlarla dayanışan sol, liberal, demokrat kitleler, HDPden uzaklaştırılmalıydı. Birçok ilde provokatif eylemlere girişti Ak faşizm. En büyük provokasyonu da 5 Haziranda Diyarbakırda hazırladılar. Ama hesap tutmadı. Ertesi gün de sandıklar Ak faşizmin tek parti iktidarına son verdi.
Kaçak Sarayda oturan ile yakın çevresi bu sonucu hazmedemediler, günlerce ortalığa çıkamayıp tünelden çıkış yolları aradılar, taradılar; buldukları tek yol, yeniden seçimdi.
HESAP...
Şunun hesabı yapıldı: Dış ve iç egemen çevrelerin zorladıkları AKP-CHP koalisyonunun, hatta MHP ile koalisyonun riskleri vardı. Bir fırsatını bulan 17-25 Aralık soruşturma dosyalarının açılmasının, 4 Bakanın Yüce Divana götürülmesinin çatlağını bulabilirdi. Dosyalar kabarıktı. Su uyuyor, Cemaat uyumuyordu. Hiçbir açık vermemek gerekiyordu. O halde ne yapılmalı? Ülkeyi yeniden, mesala kasım ayında yeniden seçime götürmek, 7 Haziranda alınan oyların üstüne birkaç puan daha eklemek gerekirdi ki, AKP, yeniden tek parti iktidarı kurabilsin. Peki nereden alınacaktı bu oylar? Ağırlıkla MHPden
Kürtler? Onların 7 Haziran tercihlerini değiştirmek zor görünüyordu. MHPli seçmenlere, Kürt bölücülere karşı savaşan bir AKP imajı satılabilirdi. Bunun yolu da, PKK ile savaşmaktı. Savaşa karşı çıktıkça HDP, PKKnın maşası olarak takdim edilebilir, hatta bakarsın yüzde 10 barajının altına bile atılır ve hele ki bu, tadından yenilmezdi!..
TEMMUZDA SAVAŞ...
7 Haziran öncesi başlatılan savaş konsepti temmuz başında yeniden uygulandı. PKKya vurmanın bahanesi yaratılmalıydı. Her türlü teröre, hatta IŞİDe vurmak olarak
Özellikle ABDnin rızasını almak gerekliydi ve bu, Suruç katliamı ile gerçekleşti. 33 gencin hunharca katledilmesinin ardından, Ceylanpınardaki polis cinayetleri, hem IŞİDe, hem PKKya karşı savaşıyoruz argümanını yarattı. Ceylanpınar cinayetlerini doğrudan PKK üstlenmedi ama yerel güç dedikleri bir hücreyi de dışlamadılar, böylece eylem PKKnin üstüne kaldı ve savaşın gerekçesinin yaratılmasına da neredeyse PKK çanak tutmuş oldu.
Ak faşizmin milliyetçi oylar için anket yaptırıp , çıkan sonuca göre savaşın dozunu artırmasına PKKnın karşılık vermesi neye, kime yarıyordu? HDP, hiç onaylamadı Kandilin politikasını, ama durduramadı da. Kandilin hesabı belki şöyleydi: Ak faşizm, Kürt hareketine saldırarak milliyetçi oy topladığını sansın, biz de tüm Anadoluya her gün cenaze göndererek suyu kızdıralım, AKP o zaman görsün oyu, Anyayı, Konyayı
Herkes oy hesabı peşinde savaş taktiği yürütürken, topluma olabilecekler hiç hesaba katılıyor muydu? Günde birkaç ölümle kalmayıp bir anda, çeşitli kentlerde Kürt-Türk çatışmasının fitili ateş alabilir ve kimsenin kolay kolay kontrol edemeyeceği iç kitlesel çatışmalar başlayabilirdi.
ATEŞKES
Neyse ki HDP, sağduyuyu sürekli koruyan siyasi bir aktör olarak yeri geldiğinde PKK ile, Kandil ile de didişme ve silah kesi açıklıkla talep etme basiretini gösterdi. 8 Ağustos Cumartesi Vanda yaptığı konuşmada şöyle dedi Demirtaş, Bugün iki tarafa da sesleniyoruz. PKK derhal elini tetikten çekmeli, tahkim edilmiş ateşkese uyacağını ilan etmeli. Hükümet bir an evvel diyalog için hazır olduğunu beyan etmelidir. Koalisyon kurulur ya da kurulmaz ama barış acildir. Sayın Davutoğlu bunu sizden talep etmiyoruz bunu yapmaya mecbursunuz..
OMUZ OMUZA
Özgür Gündemde 8 Ağustosta Hüseyin Ali imzalı yazıda şöyle deniyordu, Türkiyede son zamanlarda yaşanan çatışmalar ve bunun ortaya çıkardığı tartışmalar tamamen Kürt sorunuyla ilgilidir. Kürt sorununun neden çözülmediği de bellidir. Hâlâ inkâr ve imha zihniyeti sürmektedir
Doğru ama eksik bir önerme. Neden eksik? Yaşanan çatışmalar sadece Kürt sorunu ile ilgili değil. Ak faşizmin mağdur ettikleri sadece Kürtler değil. Ak faşizm etnik ayrım gözetmeden, tüm demokrasi isteyen, adalet isteyen, ifade özgürlüğü, toplantı, gösteri yürüyüşü başta olmak üzere şu dandik Anayasadaki kadar da olsa Anayasal haklarını isteyen ve Haziran isyanı bileşenlerini oluşturan herkese saldırıyor.
Kürt mağdurlara, öteki etnik kimlik ve daha çok da alt sınıflardan mağdurlar omuz verdi ve 7 Haziranda Ak faşizm oyunu bozuldu. Ak faşizm bu oyunu bozanlara topyekün savaş açıyor. O nedenle Özgür Gündemin ANFnin, Ethanın yanı sıra Sendika.orga da, BirGüne, Evrensele de saldırıyor. O nedenle ücret mücadelesi yapan KESKe biber gazı sıkıyor, direnen işçilere, kadınlara saldırıyor, her tür barışçı eylemi yasaklıyor, terörünü koyulaştırıyor.
Düzenin, Ak faşizmin mağdurlarını bir bütün olarak görüp mücadeleyi de birleşik olarak yükseltmek gerekiyor. Bunun ön adımı da Ak faşizmin savaş gerekçesini boşa çıkarmaktan geçiyor. O nedenle PKKdan ateşkes talebi ile Ak faşizmi boşa düşürmek, bugün için bir ortak duruş olarak savunulmalı, mücadele Ak faşizme karşı omuz omuza yükseltilmeli, yeni bir seçim oyunu da tıpkı 7 Hazirandaki gibi bozulmalı, daha güçlü bir biçimde güzel gelecek günler için direniş el ele yükseltilmelidir.