Camilonun ettiği küfür
Serhat Halis
O an için; değil devrim yapmak, hayatta kalmak bile neredeyse imkânsız bir hal almıştı. Tam da bu sırada her şeyi değiştirecek, Küba Devrimine kadar ilerleyecek bir süreci tetikleyen küçük bir hareket, bir söz, bir haykırış duyulacaktı.
Bazı anlar vardır, ömrümüzün sonraki dönemine ilişkin çok önemli bir belirleyen olarak kalır. Yaptığımız bir hareket, tüm hayatımızın değişmesine ya da başka mecrada akmasına vesile olur. Öngörülemez değişikliklere sahip bu küçük hareketin sonuçları, yaşamımız üzerinde derin bir yönlendiriciliğe sahiptir. Bir an için, yaptığınız bir şeyin, yuvarlanan bir kartopu gibi büyüyerek ilerleyen olaylar silsilesine yol açtığını düşünün. Anlık hareketimizin etkileri, birbirine bağımlı pek çok etkenin ve birbirinden bağımsız pek çok değişkenin devreye girmesiyle; farklı ve büyük sonuçlar doğurur. Bu türden bir değişikliğin hayatımıza olan olumlu ya da olumsuz etkisini ise ancak aylar veya yıllar sonra fark ederiz.
Anlık hareketimizin etkileri, birbirine bağımlı pek çok etkenin ve birbirinden bağımsız pek çok değişkenin devreye girmesiyle; farklı ve büyük sonuçlar doğurur.
Bu durumu, ünlü matematikçi Edward N. Lorenz, 1963 yılında hava durumu ile ilgili hesaplamalar yaparken geliştirdiği bir modellemeyle açıklayacaktır. Bu modelleme daha sonra adına Kelebek Etkisi denecek teoriden başkası değildir. Loenzin Kaos Kuramı ile ilgili çalışmasının bir parçası olan Kelebek Etkisi teorisine göre; bir sistemin başlangıç verilerindeki ufak değişiklikler, büyük ve öngörülemez sonuçlar doğurabilme olasılığına sahiptir. Teoriyi ortaya attıktan bir süre sonra Lorenz, bugün hemen herkesin bildiği o meşhur cümleyi kurar; Amazon Ormanlarında bir kelebeğin kanat çırpması, ABDde fırtına kopmasına neden olabilir.
Yani küçük bir hamle, sonuçları çok güçlü olacak bir hareketin başlangıcı olabilir. Bazen bir kelebeğin kanat çırpışı, bazen de edilmiş bir küfür
Camilo Cienfuegos, Che Guevara ile birlikte
26 Temmuz 1953 günü sabaha karşı saat 04.00 sularında Fidel Castro önderliğinde yüz kadar silahlı kişi, Kübanın Santiago kentindeki Mancada Kışlasına doğru heyecanlı ve tedirgin bir şekilde ilerliyordu. Bu, Küba Devrimine giden yolda atılmış ilk adımdı. Amaç; kışlayı ele geçirip, ülkeyi Batista diktatörlüğünden ve emperyalizm boyunduruğundan kurtarmak için gerekli olan ilk adımı atarak, bir mevzi kazanmaktı.
Ne yazık ki işler beklendiği gibi gitmedi. Başarısız olan kışla baskını sonrasında onlarca devrimci öldürüldü ve içinde Fidelin de olduğu bir o kadarı tutuklandı. 15 yıl hapis cezası alacak olan Castro, 4 saat süren tarihi savunmasını La historia me absolverá 1 diyerek bitirecekti.
Tarihin ilginç bir cilvesi, ya da mesut bir tesadüf, bilinmez; 1955 yılının Meksikasında, Küba ve dünya tarihi üzerine etki edecek dört insan bir araya geliyordu. Cezası sürgüne çevrilen Raul ve Fidel Castro kardeşler, Che Guevara ve Camilo Cienfuegosla sürgünde tanışacaklardı. Meksika, adeta mıknatıs gibi, Küba Devrimine öncülük edecek bu dört adamı yan yana çekmiştir.
Camilo Cienfuegos teslim ol çağrılarına karşılık savurduğu küfürle, neredeyse doğmadan ölmek üzere olan bir devrimi kurtarıyordu.
1956 yılının sıcak bir kasım günü 82 devrimci; Meksikadan, Granma adındaki eski bir gemiyle Kübaya doğru yola koyuldu. Ancak yolculuk esnasında bir talihsizlik yaşanacaktı. Devrimcilerden birinin denize düşmesi; Granma Gemisinin beklenenden çok daha geç Küba kıyılarına varmasına neden oldu. Bu gecikme ise bir şekilde, Batista Birliklerinin Granmadan haberdar olmasını sağlamıştı.
Gemi, Küba kıyılarına vardığında, Batista Birlikleri tarafından hem karadan ve hem de havadan yoğun bir saldırıya maruz kaldı. Onlarca devrimci yaşamını yitirmiş, ablukaya alınan küçük bir grup ise teslim olmaya zorlanıyordu. Bu, 26 Temmuz Hareketinin Mancada Kışlası baskınından sonra aldığı ikinci yenilgiydi ve her şeyin bittiği bir an gibi görünüyordu. O an için; değil devrim yapmak, hayatta kalmak bile neredeyse imkânsız bir hal almıştı. Tam da bu sırada her şeyi değiştirecek, Küba Devrimine kadar ilerleyecek bir süreci tetikleyen küçük bir hareket, bir söz, bir haykırış duyulacaktı. Camilo Cienfuegos teslim ol çağrılarına karşılık savurduğu küfürle, neredeyse doğmadan ölmek üzere olan bir devrimi kurtarıyordu.
Camilo Cienfuegos
O küfür, teslim olmamayı ve dolayısıyla devrime giden yolun kapısını açmayı temsil ediyordu adeta. Ve yine o küfür, Meksikadan yola çıkmış kadrolardan geriye kalan 12 kişiyi yaşamla buluşturmuş ve Sierra Maestra dağlarında bir araya getirmişti. Evet, bu saldırı neticesinde; yola çıkan 82 devrimciden sadece 12si hayatta kalacaktı. İşte o 12 kişi, Camilonun küfründe cisimleşmiş olan bir direnişi, nihayete ulaştıran çekirdek kadrodur.
Düşman saldırısından kurtulabilen bu 12 kişi, dağınık bir şekilde Sierra Maestra dağlarına çekilecek ve günler sonra birbirlerini bulacaklardı. Bu buluşma 26 Temmuz Hareketinin tekrardan derlenip toparlanması ve mücadeleye atılması ile sonuçlanacak; bu sonuç ise Kübada Batista iktidarını sonlandıracak bir devrimle taçlanacaktı. Yani Camilonun küfürü, başladığı andan geleceğe doğru sürekli büyüyerek ilerleyen bir mücadelenin, kelebek etkisi yaratan hamlesi olmuştur.
Bazen yapılan küçük bir hareket, gelecekte çok büyük değişikliklere ve sonuçlara neden olacak bir ilk hamle olabiliyor demiştik. İşte bir Los Barbudosun 2 ağzından çıkmış o küfür; hayatın en anlamlı yerinde duran ve tarihi topyekûn değiştiren bir fırtınaya neden olacak kelebeğin çırptığı kanattır.
Küba kıyılarında, Sierra Maestra dağlarının eteklerinde gökyüzüne yükselen o küfür olmasaydı, belki de bugün Küba Devriminden bahsediyor olamayacaktık. Ve belki de Sierra Maestra dağlarının eteklerinde edilmiş o küfrün yarattığı kelebek etkisi, Atlantikin beri yakasında fırtınaya dönüşecektir. Kim bilir
1. Tarih beni aklayacaktır.
2. Sakallılar. Küba halkı, uzun sakallarından dolayı gerillalara sakallılar manasına gelen Los Barbudos demekteydi.