Serseri süreçler-Metin Çulhaoğlu
Sıralayalım:
ABD, Türkiyenin de içinde bulunduğu bölgede duruma göre kullanabileceği bir Kürt kozunun elinde olmasını ister, istemektedir
Ama bu koz hangi coğrafyayı kapsasın, devlet olsun mu olmasın mı, Irakın kuzeyinden Akdenize uzansın mı uzanmasın mı, bu konuda kesinleşmiş bir plan ya da proje yoktur.
Türkiye, bir iç savaşa gidebilir ya da sürüklenebilir, ihtimal dâhilindedir
Ama şunları yapalım da böyle olsun kesinliğinde, bu yönde baştan geliştirilmiş bir kurgu yoktur
AKP, çözüm ya da barış süreci adına gün gelip karşı tarafla yeniden masaya oturabilir
Ama bugün izlediği çizgi, daha sonra masaya oturma planları yaptığı tarafın elverişli kıvama getirilmesine yönelik bir operasyondan ibaret değildir
PKK, TSKye ve sivil otoriteye karşı güç gösterisinde bulunabilir, fiili özerklik denemelerine de başvurabilir
Ama bunlar PKKnin artık köprüleri attığı, bundan böyle hiç masaya oturmayacağı, çözüm sürecini bitirdiği anlamına gelmez
İyi de, bütün bunlar ne anlama gelir?
***
Türkiyede soldakiler dâhil gidişata kafa yoran insanlar önsel kurgulara fazlaca meraklı olduklarından, uluslararası-bölgesel-ulusal ölçeklerde pek çok kez görülen serseri süreçlere pek itibar etmezler.
Ne demek istiyoruz?
Süreçlerde yer alan öznelerin kuşkusuz belirli niyetleri, bu niyetlere göre geliştirilen planları vardır
Gelgelelim, fiili süreçler mutlaka öznelerden birinin baştaki planına göre gelişecek diye bir kural yoktur. Niyetlerin ve planların ilişkilenmesi ve çatışması ortaya baştan pek öngörülemeyen yeni bileşkeler çıkarır. Bu bileşkeler şu da ya bu evrede kontrol altına alınıncaya kadar da (elbette alınabilirse) süreç kaotik özellikler sergiler.
Serseri süreçler derken kastettiğimiz budur.
Serseri süreçlerde herhangi bir özne, tam kontrol altına alamadığı durumlara tepki verir, belirli adımlar atar; ardından bu adımların ortaya çıkaracağı duruma göre yeni taktikler geliştirir ve bu böyle sürüp gider
Serseri süreçlerin ayırt edici özelliklerinden biri, taraflara daha sonra Ne yaptım ben? pişmanlığı duymayacakları güvencesini vermesidir. Çünkü bu süreçler tanım gereği oynak ve değişkendir; bir evredeki her hatanın daha sonraki evrede şöyle ya da böyle telafisi mümkün görülür, böyle olduğu varsayılır.
O zaman, şimdilik üç özne ya da taraf belirleyip devam edelim: ABD/NATO, AKP/Erdoğan ve Kürt siyaseti/PKK
Üçü de az önce anlatılan serseri süreçler içinde yer almaktadır ve üçünün birden belirli bir üst plan dâhilinde, tam bir uyum içinde hareket ettiklerini söylemenin maddi temeli yoktur.
Kuşkusuz özneler bu üçünden ibaret değildir; ama bir odaklanma gerekiyorsa, odaklanılacak noktayı bunlar oluşturmaktadır. Dışardan, yani üçünün de dışında bir öznenin sahneye çıkıp duruma müdahil olmaması halinde ise üçlünün serseri süreçleri insanların kanı canı pahasına devam edecektir
***
Süreç karmaşık, çok yönlü, hatta serseri ise, dışarıdan müdahalenin de mutlaka bu ölçüde karmaşık ve çok yönlü olması gerekmez
Tersine, sürecin karmaşıklığı, sade, yalın, hatta indirgemeci (!) tepkileri davet eder.
Belirli konularda ve durumlarda ince eleyip sık dokumanın faydadan çok zararı vardır.
O zaman, dışardan müdahalenin temel dayanakları, üçlü özne yapısının her bir aktörüne tekabül etmek üzere şunlar olmalıdır:
İkirciksiz anti-emperyalizm ve ABD karşıtlığı
Erdoğanın başkanlığına geçit verilmemesi ve AKPnin geriletilmesi hedeflerine Bunlar artık bizi kesmez kibriyle burun kıvırmadan yeniden yüklenilmesi
Ve önüne arkasına bakmadan, Ama nasıl bir barış? sorusunu ayak bağı haline getirmeden amasız fakatsız barış savunusu
Bu sacayağı küçümsenmesin ve hiç unutulmasın: Üç alanın üçünde birden sağlanacak nispi bir başarı bile solu gerçekten kesecek ileri hamleler için son derece elverişli ortamlar yaratacaktır