Demirtaş iddialı: Evdeki hesap çarşıya uymuyor; AKPnin birinciliği önlenebilir
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, AKPnin savaş politikasıyla sonuç alamayacağına, güçlü bir muhalefetle erken seçimden birinci parti çıkmasının engellenebileceğine dikkat çekti.
ANFden (Fırat Haber Ajansı) Ali Barış Kurta konuşan Demirtaş, AKPnin bir savaş oyunu gibi savaşı kurguladığını ve kendisine hizmet edecek bir düzeyde tutmaya çalıştığını vurguladı. Hükümetin masada kurguladığı savaşın, sokakta istediği gibi sonuç doğurmadığına dikkat çeken Demirtaş, Evdeki hesap çarşıya uymuyor. Siyaseten kendisine hizmet vermesi için kurguladığı savaş şu anda siyaseten kendisini bitiriyor dedi.
HDPye medya ambargosu uygulanıyor
AKPnin yönettiği savaşın partilerine de zarar verdiğini söyleyen HDP lideri, Bizi destekleyen çevrelerde korkma, sinme, geri çekilme yaşanıyor. HDPye, binalarına dönük linç saldırıları gelişiyor. Medya ambargosu bizim üzerimizde daha rahat bir şekilde uygulanıyor ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçimlerden önce Dolmabahçe Mutabakatı'nı kesinlikle kabul etmediğini söylemişti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçimlerden önce Dolmabahçe Mutabakatını kesinlikle kabul etmediğini söylemişti.
Savaştan PKKnın sorumlu tutulup tutulamayacağıyla ilgili bir soruya ise Demirtaş şu yanıtı verdi: Hükümet, Dolmabahçe Mutabakatını yok sayarak bir mesaj verdi. Öncesinde de kalekolların yapımı, askeri açıdan yapılan tahkikatlar, birçok yerde askeri amaçlı yapılan barajlar, yollar; bunların hepsi yeni bir savaşa hazırlanma, yeni bir çatışmaya hazırlanma siyasetiydi. Ancak Dolmabahçenin inkarı, masayı devirmek artık AKP açısından savaşın ilanı anlamına geldi.
PKK Ceylanpınar açıklamalı
PKKnın da Ceylanpınar konusunda bir soruşturması, araştırması varsa bunu çok hızlı yapıp kamuoyuna açıklama yapmasında fayda görüyorum diyen Demirtaş, PKKnın hep yaptığı eylemi üstlenen, söylediğini yapan, yaptığını söyleyen bir örgüt olarak tanındığını da sözlerine ekledi.
Söyleşiden diğer satırbaşları şöyle:
-Gençler çıkıp toplu halde, tek tek vicdanı ret hakkını açıklayabilir ve savaşmak istemediğini söyleyebilir. Bu ses çoğaldıkça savaş durur, zorunlu askerlik sonlanır.
ABnin 26 ülkesinin büyükelçileriyle görüştüm. Amerika, İngiltere, İran elçileriyle ayrı ayrı görüştüm. Hedeflediğimiz şey; Türkiyenin kendi iç sorununu çözme konusunda yeniden bir diyalog ve müzakere yoluna dönülmesi açısından savaşın durdurulması için uluslararası kamuoyu yaratmak.
CHPnin tutumu eskiye göre daha olumlu bir noktada tabii, dikkat ederseniz kayıtsız, koşulsuz bu AKPnin yürüttüğü savaşı desteklemiyorlar. Silahların susması konusunda bir irade gösteriyorlar, savaşa karşı bir eleştirel duruş var ama bir çözüm iradesi ve çözüm cesareti ortaya çıkmıyor CHPde.
Halkın öz yönetiminden daha meşru bir şey olamaz. Partimizin programının da bir parçasıdır. İktidara gelirsek veya iktidarla bir müzakere yürütürsek, Türkiyede siyasi yönetim modeli olarak özerkliği önereceğiz.
--DIKEN--
Evet ne yazık ki toplumsal mücadelede ''tek benim iradem ve var olan iardeler geçerlidir''diyenler işte bazen böyle şak diye bir irade ortaya çıkar,herşeyi alt üst eder. Mesela HDP nin barjı geçmeisi gibi..
Ne kandil ne öcalan ne de AKP HDP nin barajı aşabileceğini hesaplamamışlardı.Onlara göre HDP barajı geçemez:
Öcalan'a göre AKP 400 le başkanlığa geçer ve Kürt sornunu 1990 dan beri umut ettiği ve izlediği politikayla umutlandığı Türkiye sağının islami tarafı çözebilirdi. İşte Öcalanın var olan toplumsal iradeler içersinde 1990 dan sonra geliştidiği düşünce buydu. Öclan tarafından ,Ortadoğuda kürtler üzerinden türkiyenin kazancının olacağının da Türkiyeye verilen rüşvetti. Yani ,türkiye Kürt siyasal temsiliyesiyle kaybı nuradan telafi edilebilinirdi. Öneri buydu.
Kandil ise :HDP nin barajı geçemeyeceğini ama AKP ninde Kürt sorununu çözemeyceğini 400 milletvekili ile başkanlığı yakalayıp kürtlere ve dolayısıyla Kandili yok etmeye çalışacağını düşünüyordu. Hazırlıklarını da buna göre yapmaya başladı diyebiliriz. Genel seçimler öncesi acilen Bölgesel kürt partisini kurdurdu. HDP nin barajı geçemeyeceği saptamasıyla demokratik yolların kapandığını ve mecliste temsil edileme olayının olmadığını uluslar arası camiaya kanıtlayarak özerklik ve ulusal inşaa programını hayata geçirecekti. Bu konuda bakın 2015 ocak şubat PKK yayın organı sewerburu.
Kandille Öcalan arasında düşünsel ayrılık var gibi gözükse de Öcalan için kandilin çıkışı akp nin kelekliğine karşı bir koruma ,kendini garantiye alma olarak onaylanır bir tutumdu. Bundan dolayı Öcalan Hiç bir zaman Bölsel parti üzerinde inşa edilen özerklik vizyonuna cepheden karşı çıkmadı.
Kısaca kürt siyasalı Türkiye toprakları ve toplumları benim sorunum değil benim sorunum kürdistandır anlayışının tezahüründen başka birşey değildi bu durum. Zira Kürt Siyasalı hiç bir zaman Türkiye sorunlarıyla ilgilenmemiş ,özelikle türkiye sorunlarının gündemleştirilmesine ket ,baraj koyup baskı altına alınmasını istemiştir. Kısaca Türkiye sol toplumsal muhalefettini baskı altına aldırabilecek eylemler ve çıkışlar yapmıştır. Ona göre Türkiyenin tek sorunu vardır. Kürt sorunu.
Ancak ne yazık ki HDP barajı geçti. Bu hem imralıda hem kandilde şaşkınlık yarattı .Ancak yinede yapılacak vardı ve kısa durklamadan Kandil Özerkliğe ,baraj aşılmasına rağmen devamına kararlılığını gösterdi. Çünkü AKP saldırmya başlamıştı. AKP ,Kandilin bu özerklik ,demokratik ulusal inşaa programını gördüğünde zaten dolma bahçe masasına tekmeyi çakmanın şart olduğunu daha önceden anlamıştı.
Şimdi burada masayı kim tekmeyi çaktı denildiğinde AKP denilmektedir. Hayır bana göre PKK da demokratik ulus inşaaya kara aldığında tekmeyi çakmıştı.
Türkiyenin ne ekonomik ne siyasal olarak Kürt sorunu çözebilecek kapasidesi yoktur. Bunun kanıtı da bu yaşananlar olmaktadır. Bunun dışında Göçmenler ülkesi olan Türkiyenin kürtlere özerklik verilmesi sosyal olarak kabul görülür yanı herzaman vardır. Çünkü göçmenler o kadar çok süre geçmesine rağmen Türkiyede ulusal bilince ermemiş toplumdur. Zaten böyle olduğu için göçmen paragmatik konulara bakar . Kısaca siyasal erk bana ne verecek diye bakar .Bu arada ülke satılırmış ,talan edilirmiş onu ilk aşamada ilgilendireceği konu da değildir. İsterse savaşa da girebilir ama Göçmenin canı yanmaya başladığında isyan eder. İşte buna biz Spontane patlama dersi ki bu ülkede yaşanır. ,
Ancak ne yazık ki HDP barajı geçti. Bu hem imralıda hem kandilde şaşkınlık yarattı .Ancak yinede yapılacak vardı ve kısa durklamadan Kandil Özerkliğe ,baraj aşılmasına rağmen devamına kararlılığını gösterdi. Çünkü AKP saldırmya başlamıştı. AKP ,Kandilin bu özerklik ,demokratik ulusal inşaa programını gördüğünde zaten dolma bahçe masasına tekmeyi çakmanın şart olduğunu daha önceden anlamıştı.
Şimdi burada masayı kim tekmeyi çaktı denildiğinde AKP denilmektedir. Hayır bana göre PKK da demokratik ulus inşaaya kara aldığında tekmeyi çakmıştı.
Ben bu görüşe katılmıyorum. AKP'nin masaya tekme atmasının nedeni Kandil'in demokratik özerkliği değildi. Kürt hareketi bağımsız devlet projesinden vazgeçtiğinden beri demokratik özerkliği savunuyor, yeni bir şey değil. AKP seçim öncesinde oy kaybettiğini anladığında milliyetçiliğe oynamaya başlamıştır. Erdoğan'ın ''kürt sorunu yoktur'' demesi bununla başladı. Demirtaş'ın ''seni başkan yaptırmayacağız'' demesi ve ardından 80 milletvekili ile meclise gelmesi, Erdoğan'ın doğu ve güneydoğuda beklemediği bir yenilgi alması Erdoğan'a tek başına iktidar için tek bir şey bırakmıştı, o da şiddet siyasetine yeniden dönmek ve miliyetçi bir çizgiye gelmek. PKK'nin şiddeti bu siyasete bir tepkidir. Erdoğan nasıl kendi çıkarı için ülkeyi yangın yerine çeviriyorsa, PKK de buna tepki koyuyor. Erdoğan'ın bu siyesetten bir çıkarı olabilir ancak kürt hareketinin bu şiddetten gelebilecek hiç bir çıkarı bulunmuyor. PKK Erdoğan'ın ekmeğine yağ sürüyor ve bunu gördüğü için Demirtaş sürekli olarak PKK'nin eylemlerinden vazgeçmesi yönünde açıklamalar yapıyor.[/size]
Ben ikinizin de bu konudaki görüşlerine katılmıyorum. İki yıldır süren ''barış'' görüşmeleri gerçek bir barış görüşmesi değildi. AKP silahların susmasını istiyor ve şiddeti ortadan kaldıran parti olarak seçimlere girmeyi istiyordu. Bu koşullar kürt sorununu AKP'nin çözeceği algısına yol açacaktı ve AKP de bunun üzerinden seçim kazanacaktı. AKP'nin planı buydu ve son seçime kadar tıkır tıkır işledi.
PKK'nin planı ise şiddetsiz bir ortamda bölge hakimiyetini genişletmek istediği silah ve mühimmatla tahkim etmek. PKK'nin işine gelen de buydu ve iki sene boyunca bu plan işledi. Masayı Erdoğan devirdi, çünkü genel seçimlerde farklı bir tabloyla karşılaştı. Masa devrilince de PKK'ye başka bir yol kalmadı. İki yıl boyunca yığınak yaptığı mühimmatları kullanarak eyleme geçti. Bence olay bu.
LEVENT GÜLTEKİN
acikcenk@gmail.com / @acikcenk
Son zamanlarda nereye gitsem, kiminle konuşsam, herkesin kafasında aynı soru var: PKK niçin böyle yaptı? Ne yapmaya çalışıyor?
Evet, PKK, sahi, ne yapmaya çalışıyorsun?
7 Haziranda seçim oldu. HDP 80 milletvekiliyle meclise girdi. 9 Haziranda ateşkesin bittiğini açıkladınız.
Suruçdaki vahşetin ardından iki polis memuru evlerinde enselerinden vurularak öldürüldü. Önce açıklama yapıp Suruçun intikamını almak için biz yaptık dediniz. Sonra bu açıklamadan çark edip PKKnın değil, kontrol edilemeyen gençlerin yaptığını söylediniz. Ardından da çatışmalı sürece girdik.
İktidarın planına niçin ortak oldunuz?
Bu ülkede herkes, iktidarın HDPyi baraj altında bırakmak için gerekirse çatışmaları yeniden başlatacağını gördü. Bunun için uyardı; Aman dedi, Sakın böyle bir şey yapmayın. HDPye büyük zarar verip iktidarın ekmeğine yağ sürersiniz diye haykırdı. Fakat nasıl olduysa bu amacı bir tek siz görmediniz!
İktidarın planına niçin ortak oldunuz?
Her ne yapıyorsak, Kürtler için yapıyoruz diyorsunuz. Peki, HDP barajı aşsın diye insanlar gece gündüz çalıştı. Bunun için kimileri canından oldu. Bu kazanımı, bu çabayı niçin görmezden geldiniz?
Üzerinden altı ay değil, bir yıl değil, henüz iki gün geçmişti ki bu umuda, bu heyecana, bu emeğe kurşun sıktınız. Niçin? Niçin HDPnin köşeye sıkıştırılmasına malzeme oldunuz?
Devlet ne zaman ihtiyaç duysa
30 yıldır devlet ne zaman ihtiyaç duysa sizi karşısında kurşun sıkarken buluyor. Nasıl oluyor bu?
Nasıl oluyor da devlet ateşkes dediğinde siz de ateşkes diyorsunuz. Devlet savaş dediğinde siz de savaş diyorsunuz? Burada tuhaf bir durum yok mu?
Sizin devletten bağımsız bir aklınızın, politikanızın olması gerekmiyor mu? Sivil, demokratik siyasetten niçin kaçıyor, halkın size barış olsun diye gösterdiği toleransı neden ayağınızla tepiyorsunuz? Deli misiniz? Durup dururken, ne diye herkesi üzecek, kendinize de zarar veren bir tutum takındınız?
Hepimiz görüyoruz ki iktidarın bir amacı var: Kaos yaratıp bölge halkını HDPye oy verdiğine pişman etmek. Tam da iktidarın istediği şekilde kaosu artırmak, insanları canından bezdirmek için her şeyi yapıyorsunuz. Niye?
HDPnin baraj altında kalması Erdoğanın işine yaradığı için tüm bunları yapıyor. Peki siz niye yapıyorsunuz?
Yaptıklarınız Kürtlere yaramıyor. Peki tüm bunları kimin için yapıyorsunuz? Bunu açıklamanız gerekmiyor mu?
Çatışma kararını kim verdi? Bu kararınızda Öcalanın etkisi var mı? Varsa devletin elinde olan biri bu kararını size nasıl ulaştırdı? Yok çatışmalara ondan habersiz başladıysanız Önder dediğiniz birinin haberi olmadan nasıl böyle bir karar aldınız? Nasıl böyle büyük adınlar atıyorsunuz?
Böyle öz savunma mı olur?
Öz savunma yaptığınızı söylüyorsunuz. Yolcu otobüsündeki yolcuları indirip otobüsü ateşe vermek nasıl bir öz savunmadır? Söyler misiniz Allah aşkına? Kürtlerin yaşadığı şehirlerdeki köprüleri havaya uçurmak, yolları kapatmak, şehirleri silah deposuna çevirip hendekler kazmak, yol yapımında çalışan araçları yakmak, sivil, asker, polis demeden insanları öldürmek nasıl bir öz savunmadır?
Üstelik öldürdüğünüz insanların önemli bir kısmı da Kürt. Kürtler için çatışıyoruz diyorsunuz ama ne hikmetse en büyük zararı hep Kürtler görüyor.
Hadi diyelim devletin vicdanı yok. Onlar için kutsal olan tek şey toprak parçası. Peki size ne demeli? Özgürlüğü, huzuru, onuru için mücadele ettiğinizi söylediğiniz halkın şehirlerine, insanca yaşam olanaklarına, hayatlarına niye saldırıyorsunuz?
Silah deposuna çevirdiğiniz şehirleri devlet birer birer harabeye çeviriyor. Temizlik yapayım derken insanları katlediyor. Üstelik buna zemin hazırlayan da sizlersiniz. Nasıl oluyor tüm bunlar?
Bu şehirlere, bu insanlara bu kötülüğü niçin yapıyorsunuz?
İktidarın bütün tetikçileri, yandaşları bir olmuş HDPye saldırıyor. Ölümleri yıkımları meşru göstermek için her şeyi kullanıyorlar. Böyle bir ortamda kalkıp çocukça duygularla özerklik ilan etmek
devletin yaptıklarına haklılık kazandırmaktan başka neye yarar?
İktidarın siyasi ahlakı yok da, sizin devrimci ahlakınız var mı?
Barış sürecinde iktidar samimi ve dürüst davranmadı. Bunda haklısınız. Peki siz davrandınız mı?
İktidarın siyasi ahlakı yok da, sizin devrimci ahlakınız var mı?
Hem Barış görüşmeleri yapıyoruz deyip hem de şehirleri silah deposuna çevirmek hangi ahlaka sığar? Devletin gayri samimi davranışını kendi çıkarına kullanmak dürüstlük mü? Sizin devletten bağımsız bir politikanızın, bir ahlakınızın, bir yaklaşımınızın olması gerekmiyor mu?
Devletin kirli olması sizi temiz yapmaz. Devletin dürüst olmaması sizin çıkarcı, sinsi, hesaplı tutumunuzu mazur göstermez.
Hem toplumu demokratik mücadele için yanınıza çağırıp hem de silaha sarılıyorsunuz. Demokratik kazanım için insan öldürmek
Akıl alır bir şey mi?
Demokratik hakları vermemek için de, demokratik hak kazanmak için de insanları öldürmek vahşiliktir.
Toplumu yeniden eski reflekslerine geri döndürdünüz
Diğer taraftan barış sürecinde ciddi mesafe kat edilmişti. Toplum, Kürt sorununda daha makul bir çizgiye gelmişti. Hatta öyle ki insanlar Öcalanın serbest bırakılmasına bile eskisi kadar itiraz etmiyordu.
Fakat bir ayda yaptıklarınızla toplumu yeniden eski reflekslerine geri döndürdünüz. Hem Öcalanın serbest bırakılmasını istiyorsunuz, hem de toplumun sinir uçlarına kurşun sıkıyorsunuz.
Öfkesi kabarmış bir topluma rağmen hangi iktidar Öcalanın şartlarını iyileştirebilir ki?
Bir taraftan Öcalana özgürlük deyip, diğer taraftan da toplumun öfkesini kabartacak cinayetler işlemek
Hakikaten sizin gerçek amacınız ne? Öcalanın serbest kalmasını mı istiyorsunuz, yoksa bunu tamamen imkansızlaştırmayı mı? Hangisini?
Sizce de ilginç değil mi?
Diyeceğim o ki barış sürecinin onca kazanımına, HDPnin aldığı bu mesafeye rağmen yeniden çatışmaya, yakmaya, yıkmaya döndüğünüze bakılırsa ya aklınızı kaybetmiş olmalısınız ya da başka bir hesap içindesiniz.
Nasıl oluyor da her seferinde, Bunlar aklını mı kaçırdı diyebileceğimiz tavırlar içine giriyorsunuz?
Çünkü tüm yapıp ettikleriniz HDPye ve Kürtlere zarar verirken, iktidara yarıyor.
Sizce de ilginç değil mi?
Öcalan ''barış'' görüşmeleri sırasında Sırrı Süreyya Önder'in sorusu üzerine ''hepimiz özgür olacağız'' demişti. Çok fazla üzerinde durulmadı. Bana göre Erdoğan Öcalan'a bu süreç sonunda kürt hareketinin beklentisine uygun vaadlerde bulundu. Özerklik olabilir. Bugünlerde ''bize özerklik sözü verilmişti'' şeklinde yakınmalar gazetelere yansıdı. Kürt hareketi Erdoğan'ın ''kürt sorunu yoktur'' açıklamasına bu nedenle bu kadar tepki göstermiş olabilir. Terörü yükseltirken bir yandan da ''masaya oturalım, çözüme devam edelim'' demeleri beklentilerinin hala bu olduğu ve kendilerine verilen sözlerin tutulmasını istiyor olabilir. Suçlu arıyorsak suçlu kapalı kapılar arkasında her türlü oyunu oynayan AKP'dir. Kürt hareketi AKP'nin kendisine verdiği sözlere tepki göstermekle birlikte onun da barış ve çözüm konusunda samimi olmadığı ortaya çıktı. Bu kadar cephane bir anda ortaya çıkmadı, masanın etrafında görüşmeler sürdürülürken doğu ve güneydoğu tam bir cephaneliğe dönüştürülmüşse, iki tarafın da başka gayelerle hareket ettiği ortaya çıkar.
"KÜRTLER 'MECLİS SORUNLARIMIZI ÇÖZMÜYOR' DEYİP ÖZYÖNETİM İLAN ETTİ"
Mademki Ankara'daki meclis sorunlarımızı çözmüyor, gönderdiğimiz vekilleri yok sayıyorlar, görüşme bile yapmıyorlar, Türkiye'den bile saymıyorlar, o halde biz de kendi sorunlarımızı çözecek, kendi meclislerimizi oluştururuz. Özyönetimlerimizi çıkartır ve kendi sorunlarımızı çözeriz" dediler. Buna karşı "vay siz misiniz böyle yapan" deyip devlet, iktidar, herkes Kürtlere saldırtılıyor. Niye Tayyip Erdoğan'a kimse saldırmıyor? MHP darbe çağrısı yapıyor, üzerine kimse gitmiyor? Ama demokrasiyi geliştirmek için Kürt halkı, demokratik güçler insanlığın günümüz dünyasında kabul ettiği demokratik özyönetim adımları atınca en ağır suçlu sayılıyor, "vurun kafasına" deniliyor."
http://www.haberler.com/pkk-dan-demirtas-a-nereye-teslim-olacagiz-7626870-haberi/?utm_source=Facebook&utm_campaign=facebook_hc
Sonuç bu özyönettim kararı seçimlerden önce alınan bir karardı. Buraya gelineceğini ve gelinmesi gerktiğini anayasa oylaması,yerel yönetim seçimleri ve genel seçimler vizyonu içinde idid. HDP barjı geçmeydi tam istenilen olacaktı. Ama ne yazık ki HDP barajı geçti.
AKP Öcalan ;kandil ters köşe oldular. HDP insiyatifi ele geçiri oldu. Bu da ne Öcalnın ne Kandilin ne de AKP nin isteğiydi. Hatta HDP içinde olanların bir kısmını bile şaşırtan oldu.
Marx ne diyordu. Bir sürü irade vardır ve yaşam bu iradelerin çarpışmasyla oluşur Ve olan kimsenin istemediği olandır.
Levent Gültekin duygusal bir yazı yazmış! Ancak siyasete duygusallıkla yanaşmak,sorulan soruların yanıtlarını size vermez.
Neden,Niçin soruları havada kalır. Oysa bu soruların yanıtlarını verebilmek için olaylara serinkanlı bakmak gerekiyor. PKK nin bu tavrı,ortadoğudaki hegamonya paylaşım savaşından bağımsız değil. PKK olaya resmin bütününden bakıyor.
Kısaca PKK olaya Ortadoğudan,HDP ise olaya Türkiye üzerinden bakıyor.
HDP ile PKK arasında ortaya çıkan bakış açılarındaki yanlışlık buradan kaynaklanıyor.
PKK Kürdistanın 4 parçalı olduğunun bilincinde.Ve stratejisini bu parçalılık üzerine oturtmuş durumda.