Cumhuriyet 15-8-2015
Ayşen Eren.
Kırk yılı aşkın süredir derslerinde Marksizm’i anlatan, sosyal hareketlere aktivist olarak destek veren, en çok atıfta bulunulan sayılı akademisyenlerden, tanınmış sosyal bilimci David Harvey davet üzerine geldiği ülkemizde bir dizi konuşma yaptı. “Sermayenin Sınırları ve Antikapitalist Hareket” başlıklı konuşmasında kapitalizmin dinamik yapısını vurguladı ve mücadelenin bütünlükçü yaklaşımla mümkün olacağını söyledi.Harvey’e göre, kapitalist karşıtı argüman, sistemin sürekli büyüme ihtiyacı üstüne kurulmalıdır. Çünkü sermaye yaşayabilmek için sürekli artmalı, büyümelidir. Büyümezse, kar yok demektir ve yok olur.“Kapitalizm ile mücadele edeceksen kapital yani sermaye nedir bilmelisin” diyor Harvey, “Problemi çözmek istiyorsan önce problemin ne olduğunu anlayacaksın ve sonra tanımlayacaksın” diye ekliyor.
Sermaye nedir? Harvey, bu soruyu Marks’ın bakış açısıyla yanıtladı. Marks sistemdeki döngülere bakmayı önermektedir. Klasik para-iş gücü-üretim-emtia akışını ayrıştırır. Para sermayesi kendi döngüsüne sahiptir. Üretim ve iş gücü sermayesinin kendi döngüsü vardır. Aynı şekilde ticari ürünlerin de kendi döngüsü mevcuttur. Bu üç döngü içiçe geçmiş, birbirlerine bağlı bir yapıya sahiptir. Örneğin, para döngüsü olmadan üretim ve ticari ürün döngüleri çalışmaz. Benzer şekilde üretim döngüsü para ve ticari ürün döngülerine bağlıdır.
Yeniden “sermaye nedir” sorusuna dönersek, sermaye para mıdır? Hayır, Marks’a göre para sermaye değildir. İş gücü sermaye midir? Marks yine hayır der çünkü para ile iş gücü değişimi pek çok toplumda binlerce yıldır zaten yapılmaktadır. Ticari üretim midir? Marks yine hayır der, çünkü ticari ürünler pazarlarda takas edilebilir. Marks’a göre kapitalizmde sermaye, servis değerinin üretimidir. Bu yüzden, antikapitalist hareketin görevi “servis değeri üretimini” durdurmak olmalıdır.Neden kapitalizme karşı olmalıyız? Pek çok kişi kapitalizmin işçiyi sömürdüğünü söyler. Ama işçiler başka toplumlarda farklı zamanlarda sömürülmüşlerdir. Sermayenin önemli bir özelliği dinamik olmasıdır. Sistem sürekli yeni birşeyler yaratmaktadır. Cep telefonlarınızı, ipadlarinizi bırakıp, Orta Çağ’daki gibi yaşamak ister misiniz? Kapitalizm farklı bir dünya yaratmıştır ve yarattığı herşey kötüdür diyemeyiz. Bu nedenle kapitalizm ile mücadelede tüketimi kötüleyerek devrim yapamayız.
Harvey’e göre, kapitalist karşıtı argüman, sistemin sürekli büyüme ihtiyacı üstüne kurulmalıdır. Çünkü sermaye yaşayabilmek için sürekli artmalı, büyümelidir. Büyümezse, kar yok demektir ve yok olur. Bu nedenle, sistem toplam servis değerini sürekli büyütmeye ve katlayarak artırmaya çalışır. Ortalama yıllık büyüme hızı yaklaşık yüzde üçtür. Bu oran, belki 18. yüzyılda sorun olmazdı. Fakat bugün önümüzdeki 100 yıl için yüzde üç büyüme oranı hedeflersek bu ciddi sorunlar yaratacaktır. Burada Harvey sürekli ekonomik büyümenin imkansızlığını göstererek sermayenin de bir sınırı olduğunu hatırlatır. Bu noktada “Büyümenin Sınırları” kitabına gönderme yapmadan geçmek olmaz. David Harvey’in öngörülerinin, Donella ve Dennis Meadows ile bir grup MIT’li akademisyen tarafından 1972 yılında yayınlanan meşhur “Büyümenin Sınırları” kitabında anlatılan görüşleri tamamladığını düşünüyorum. “Büyümenin Sınırları”, üretim ve nüfusun sürekli olarak üssel artmasının, fiziksel sınırları olan Dünyamızda mümkün olmadığını anlatır. Harvey de sermayenin dayandığı sürekli üssel büyüme hedefinin imkansızlığını söyler. Harvey’in Marks’ın “Capital”inden yola çıkarak kapitalizm ile mücadele için oluşturduğu formülün temel dayanağı olan ekonomik büyüme karşıtlığı, Nicholas Georgescu-Roegen’in ekonomik küçülme ve Herman Daly’s durağan ekonomi yaklaşımlarına paralleldir.
Harvey’in vurguladığı bir diğer gerçek, son 30 yılda, gerçek üretime giderek daha az, fiktif sermayeye daha çok yatırım yapılmasıdır. Fiktif pazarlarda gerçek sermaye yoktur. Karbon piyasalarında alıp satılan karbon hisse senetleri fiktif sermayeye güzel bir örnektir. Finansal sistemdeki varlıkların şişirildiğine de değinen Harvey, spekülatif hareketlerin arttığını vurgular. Bu gelişmelerin bir sonucu olağanüstü boyutta gelir eşitsizliği yaratması. Örneğin; New York’ta nüfusun yarısı yılda 30 bin doların altında kazanırken aynı şehirde spekülatif fonları yönetenlerin kişi başı yıllık gelirleri 3 milyar dolar civarında.
Harvey politik gücü ekonomik güce bağlar. Seçimleri kazanan milli irade gibi görünse de aslında para, yani sermaye. ABD’de de sermaye her iki partiyi yönetir. Büyük para aynı zamanda hukuk sistemini de yönetir. Bu sistem günümüzün ciddi sorunları olan;
- Giderek artan adaletsiz gelir dağılımı,
- Doğanın bozulmasından kaynaklı sorunlar,
- Sonsuza kadar yılda yüzde üç büyüme oranının yaratacağı sonuçlarla asla yüzleşmez.
Marks içiçe geçmiş para, üretim ve iş gücü döngülerinin kontrolünü gerekli bulur. Kontrol, paranın doğasının, metalaştırma ve iş gücünün organizasyonu konularında köklü bir dönüşüm ile mümkündür. Harvey’e göre kapitalist karşıtları bu konularla ilgilenmelidir. Üretmek için üretim, saklamak için birikim yapmaktan vazgeçilmelidir. Sistemsel köklü dönüşüm küçük hareketlerle olmayacaktır. Ancak, bir şekilde başlayacak büyük boyutlu ve kapsamlı bir hareket ile gerçekleşebilir.
Kapitalist karşıtı mücadele uzun bir süreçtir ve en azından bir kuşak sonra tamamlanabilir. Bu süre zarfında iyi ve kötü olarak sınıflandırdığımız üretimler olacak ve ne iyidir ne kötüdür tartışılmaya başlanacak. Şu an pek çok ürün önümüze hazır geliyor ve fiziksel olarak bunlar nerede, nasıl üretiliyor bilmiyoruz. Bu nedenle öğrencilerine “Yediğin kahvaltı nasıl üretiliyor?”, “Kullandığın şeker nereden geliyor?”, “Isırdığın elma nereden, nasıl geliyor?” sorularını sorduğunu anlattı.
Kapitalizm ile mücadele edebilmek için, kapitalizmin boyutlarını ve kurup geliştirdiği, besleyip büyütmeye devam ettiği sistemi doğru okumaya çalışmalıyız. Bunun için atılacak ilk adım, günlük hayatımızda kanıksayıp üzerinde hiç düşünmeden tükettiğimiz ürün ve besinlerle ilgili “nerede ve nasıl üretiliyor” sorularına cevap aramak ve “iyi üretim” ile “kötü üretim”i tanımlamaya çalışmaktır
Davit Harvey kapitalizm analizi ve devrimcilerin tutumu
Sayın hakkı aslında Davit Harvey'nin düşünceleri ikinci ağızdan aktarıldığı için fazla yazmak istemiyorum ama sermayenin büyüme iç güdüsü ve mecburiyeti bugün ki emperyalist girişimler ve yeni pazarlar arama iç güdüsünün tespitinden başka ne olabilir.
Eğer ki, sermaye büyüme iç güdüsüne sahipse ve sürekli büyümek istiyorsa toplumu yoksullaştırması ona ne kazandırır merak konusu.
Son olarak gerçekten sermayenin sınırı diye bahsedilen durum konusunda sizin fikriniz nedir. Çünkü yazıda üretimin düzenlenmesi ve bilinçli tüketimi atıfta bulunulmuş gibi geliyor. Bu sermayenin hızla büyümesini mi engeller yoksa sonunumu uzaklaştırır.
Dostça
Sayın hakkı; belki abesle iştigal olacak ama pozitif bilimlerde ve felsefede cevabı vermekten ziyade önemli olan doğru soruyu sorarak doğru cevaba ve ilerlemeye çalışmaktır.
Ama D.H.'de kanımca işçi sınıfından bir ayağını çukura düşürmektedir. Ama önerileri yatsınmalı anlamına gelmemeli bu. Biz biliyoruz ki, tüketimi oluşturan unsur kapitalizmde bölüşümden aldığın paydır. Yani kapitalist sistemde biz bölüşüm safhasında adil olmasa da tatmin edici şekilde bir pay alıyorsak bir tüketim unsuruyuzdur. Yani tüketimi denetim alma önerilerinin ben ileri kapitalist ülkelerde gündeme geçmişte getirilen bir öneri olduğunu varsayıyorum ve ülkemiz özelinde bunun sıcak paraya ulaşanlar için anlam ifade ettiği kanısındayım.
Mesela toplumun borçlandırılarak tüketime zorlanması denen şey bile geçmişte yapılan birikimlere el koyma amaçlıdır. Kapitalistler toplumu yada alt sınıfları ne kadar borçlandırırsa borçlandırsın bölüşümde bu kişiler çember dışındaysa alacakları tek şey bu insanların canıdır.
Emperyalizmi kapitalizmin kendi krizini aşmak için yarattığı yeni yayılmacı yöntem olarak biliyorsak ve bu yöntemi de tarihte en ileri kapitalist devlet uyguladıysa ve bugün hepimizin bildiği üzere yer yüzende bakirliğini koruyan milyonlarca m2 toprağın varlığı kapitalizm için yolun sonunun teknik olarak uzak olmadığıdır. Ama kapitalist sistem eski mantığı ile bu devamlılığı sağlayamacağıda dünyanın tartışma konularındandır. bunun gibi yüzlerce soru ve tartışılması gerektiğini düşündüğüm konu var. Umarım bu forum bunlara aracı olur.
Dostça
Sayın hakkı; ben sorunun kaynağı olarak paylaşım aşamasını görüyorum. Paylaşımın adaletsizliğinin temeli de üretimdeki çelişkiden gelmekte. Yani biz üretim sürecinin hatasını düzeltirsek paylaşım ve tüketim ayağını düzeltmek anlam kazanacak.
En azından markstan bunu anladık zamanında, ama hayat doğruyu bulmamızı sağlayacak.
Bütün yazıları 2 karakter büyüklüğüne getirdim. Siz de yapabilirsiniz. Yazdığınız yazı bittikten sonra veya göndermeden önce mause'a sağ tıklama yapıp, tümünü seçin. sonra sol tıklama yapıp 2 veya 3'ü işaretleyip gönderin. Yazı karakterini büyütmüş olursunuz.. Daha okunaklı oluyor.