1 Eylül Dünya Barış Günü üzerine...
Birleşmiş Milletler emperyalist güçlerin dünya çapındaki savaş politikaları üzerindeki rolünü es geçerek, burjuva düzen siyasetinin çıkarları doğrultusunda Dünya Barış Gününün içini boşaltmıştır.
Sermaye devleti içeride ve dışarıda kirli savaş politikalarına devam ediyor. Bir yandan ABD emperyalizminin hizmetinde kardeş halklara yönelik emperyalist savaş politikaları tırmandırılırken bir yandan da 7 Haziran seçimlerinde beklediğini alamayan dinci-gericiliğin şefi Erdoğan ve AKP iktidarı başta Kürt halkı olmak üzere, devrimci ve ilerici güçlere yönelik saldırganlığını arttırıyor. Kürt illerindeki OHAL uygulamaları, azgın polis ve devlet terörü, hemen her gün gerçekleşen şafak operasyonları ile adeta bir savaş ortamı yaratılmış durumda.
1 Eylül Dünya Barış Günü yaklaşırken sermaye devletinin kirli savaş politikaları karşısında duyulan rahatsızlıkla birlikte başta devrimci ve ilerici güçler olmak üzere toplumun geniş kesimleri barış özlemi ve talebini her zamankinden daha fazla dillendirmekte.
1 Eylül Dünya Barış Gününün ortaya çıkışı
Sovyetler Birliği ve Varşova Paktı üyesi ülkeler tarafından barış içerisinde bir dünya mücadelesini hatırlatmak için Hitler faşizminin 1939 yılında Polonyayı işgali ile başlayan İkinci Emperyalist Paylaşım Savaşının ortaya çıkış tarihi olan 1 Eylül, Dünya Barış Günü olarak ilan edilmiştir. Kısacası 1 Eylül Dünya Barış Günü, emperyalistlerin kendi çıkarları uğruna başlattıkları ve dünya halkları için ölüm, açlık, yoksulluk ve yıkım demek olan emperyalist savaşlara karşı mücadele günü anlamına gelmektedir.
Sovyetler Birliği ve Varşova Paktının dağılmasının ardından Birleşmiş Milletler tarafından 1 Eylül Dünya Barış Gününün içi boşaltılmış, anti-emperyalist ve mücadeleci özelliği silinmiş hatta günü dahi değiştirilmiştir. İlk olarak Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 1981de Genel Kurulun açılış günü olan her Eylülün üçüncü salı gününü Uluslararası Barış Günü ilan etmiş, ardından da 2001 yılında 21 Eylül tarihi Barış Günü olarak kabul edilmiştir.
Her 21 Eylülde sözde dünya çapında çatışmaların önlenmesi ve barışın tesisi konusunda bilinçlenme yaratmak için Birleşmiş Milletler Merkezindeki barış çanı çalınmaktadır. Kısacası Birleşmiş Milletler emperyalist güçlerin dünya çapındaki savaş politikaları üzerindeki rolünü es geçerek, burjuva düzen siyasetinin çıkarları doğrultusunda Dünya Barış Gününün içini boşaltmıştır.
Gerçek barış için sosyalizm!
Tarihsel olarak incelendiğinde 1 Eylül Dünya Barış Gününün Sovyetlerden miras bir gün olduğu görülmektedir. 1 Eylül Dünya Barış Günü, emperyalist ve kirli savaş politikaları ile ölüme, açlığa, sefalete mahkum edilen işçiler, emekçiler ve ezilen halklar için gerçek ve kalıcı barış olan devrim ve sosyalizm mücadelesini büyütmekten başka bir anlama gelmemektedir.
Bu noktada sosyalistlerin savaşa karşı tutumları ve barış sloganı üzerine Leninden alıntı yapmak faydalı olacaktır:
Sosyalistler, halklar arasındaki savaşları daima barbarca ve canavarca bulmuşlar ve kötülemişlerdir. Bizim savaşa karşı tutumumuz gene de aslında burjuva pasifistleri ile anarşistlerden farklıdır. Her şeyden önce, biz, bir yanda savaşlar ile öte yanda bir ülke içindeki sınıf savaşımları arasındaki ayrılmaz bağlılığı; sınıflar ortadan kaldırılmadan ve sosyalizm kurulmadan savaşların ortadan kaldırılmasının olanaksızlığını ve iç savaşların, örneğin, ezilen sınıfın ezene, kölenin köle sahiplerine, serflerin toprak beylerine, ücretli işçilerin burjuvaziye karşı verdikleri savaşların haklılığını, ilerici niteliğini ve gerekliliğini tamamen kabul ederiz. Biz marksistler, hem pasifistlerden, hem anarşistlerden, her savaşın ayrı ayrı, Marxın diyalektik materyalizmi görüş açısından, tarihsel bir incelenmesi yapılması gereğini kabul ederiz. Her savaşta kaçınılmaz bir biçimde olagelen dehşete, zulme, sefalete ve işkenceye karşın, tarihte ilerici nitelikte pek çok savaş vardır; bu savaşlar (örneğin mutlakıyet ya da kölelik gibi) çok kötü ve gerici kurumların yıkılmasına ya da Avrupada en barbar despotlukların ortadan kalkmasına yardım ederek, insanlığın gelişmesine hizmet etmişlerdir. Bunun için, bugünkü savaşın da tek başına tarihsel özelliklerini incelemek zorunluluğu vardır. (Lenin, Sosyalizm ve Savaş, Sosyalistlerin Savaşa Karşı Tutumları)
Yığınların barıştan yana duyguları, çoğu zaman, bir protestonun başlangıcını, savaşın gerici niteliğine karşı kızgınlığı ve yığınların bu niteliğin bilincine vardıklarını ifade eder. Bu duygudan yararlanmak, sosyal-demokratların görevidir. Bu anlamdaki her harekete, her gösteriye bütün güçleriyle katılacaklar, ama devrimci bir harekete geçilmeden, toprak ilhakları olmadan, uluslara tahakküm edilmeksizin, yağmasız, şimdiki hükümetler ile egemen sınıflar arasında yeni yeni savaşların tohumları atılmaksızın barışın mümkün olabileceğini söyleyecek, halkı kandırmayacaktır. Halkın bu şekilde aldatılması hasım hükümetlerin gizli politikalarına hizmet etmek ve bunların karşı-devrimci planlarını kolaylaştırmak demektir. Sürekli ve demokratik barış isteyen herkes, hükümetler ile burjuvaziye karşı, bir iç savaştan yana olmak zorundadır. (Lenin, Sosyalizm ve Savaş, Pasifizm ve Barış Sloganı)
Kızıl Bayrak