Herhalde bu denli göz boyamacı,yanıltıcı ,aldatmacı ,kurgucu,sosyalizm karşıtı yazıyı bunlardan başkası yazamazdı.İşi kılıfına uydurma için otuz takla atıyor.
BAŞLANGIÇ DERGİSİ
------------------------------------------------------------------------------------
Bir Kez Daha HDP, Hep Birlikte Mücadele - Başlangıç
Türkiye üç kritik seçimi içeren dönemi bir türlü bitiremiyor. Bunun nedeni 7 Hazirandan çıkan sonuç. Yerel seçimleri ve Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanan Erdoğan son raundu HDP barajı aştığı için, siz bunu sol söylemine rağmen Kürt mutabakatının asıl adresi olmayı başardığı için okuyun, kazanamadı; ve ancak seçim kazanarak meşruiyet sağlayabilen reis 7 Haziranın sonucunu yok saymaya karar verdi. İktidarda olmamak kendisi için bir seçenek olmadığından elini zorluyor ve sonuna kadar zorlayacak.
Bunu yapabiliyor olması siyasal kertenin göreli özerkliğiyle olduğu kadar Türk devlet aklının Ortadoğuda özellikle dört ülkeyi kapsayan veçheleriyle Kürt sorununda auta çıkmasıyla da alakalı. AKPnin mezhepçi dış siyaseti değil de geleneksel Türk diplomasisinin uygulaması devam etseydi de Sykes Pickotnun anlamsızlaştığı bu ortamda Türkiye Cumhuriyetinin Kürtleri zapt edecek bir stratejisinin olabileceğini düşünmenin temeli yok.
Cin şişeden çıktı.
Devlet aklı Kürt Özgürlük Hareketinin gücünü test ediyor ve şimdilik bunu Erdoğanla yapıyor. Siyasal kaos bir süre daha devam edebilir.
Bizler 7 Hazirandan sonraki değerlendirmemizde kaos olasılığına değil siyasal ve toplumsal kertenin daha uzun vadeli eğilimlerine odaklanmıştık: Düzen güçlerinin üç partisi elbette ki yeni hükümeti aralarındaki pazarlıkla kuracaklar. Biz Başlangıç olarak elimiz titremeden bir seçim pozisyonu ilan ettik, HDPnin barajı yıkma hamlesine omuz verirken bu desteği 8 Haziran sonrası için toplumsal mücadeleler açısından biriktirecek bir tutum olarak kurguladık.
Sandığı sokağa doğru bükerek süreci örgütlemenin, geniş kitlelere ulaşma potansiyeli olan seçim faaliyetini sosyalist hareketin kendi politik inşası için de bir kaldıraca dönüştürmenin yollarını aradık. Elimizden geldiğince bu pozisyon doğrultusunda girişimlerde bulunduk.
Sonuçtan memnunuz., demiştik. Sermaye sınıfı AKPnin inşa ettiği tarihsel bloğa hala kısmen mecburcu olduğu için istediği büyük koalisyonu bu süreçte kurduramamıştır. Uzun vadede siyasal kerte tarihin akışını izler, bizim pozisyonumuz hala geçerlidir.
Kısa vadede ise Suruç katliamının, Cizrenin, Yüksekovanın gösterdiği gibi insanlarımız tehdit altındadır. Türkiye kanıyor. Doksanlara dönmüyoruz, Ortadoğudaki durum ve küresel konjonktürle ilintili başka bir felakete ilerliyoruz. Bu tehdidi bertaraf etmek için herhalde düzen partilerine hükümet kurmaları için akıl öğretmeyeceğiz. Lakin, hele de Gezi sonrası, durum böyledir diye kendi aygıtımızı kitabi bir ideolojik arılık arayışıyla tahkim etmeye de yönelemeyiz.
Bu ahmaklık ne emekçi halka ne de sosyalizm mücadelesine herhangi bir fayda sağlar. Zira bu yeni kaos ortamının içinde de kimi yeni olanaklar ortaya çıkmaktadır. En basitinden güvenlik kuvvetlerinden ölenlerin cenazeleri hiç de doksanlar gibi geçmemektedir.
Bu süreçte reel siyasete aktif olarak müdahaleden vazgeçilemez, sosyalizm idealini kitabi bir hikmet değil de toplumsal mücadeleler içinde bir gerçeklik olarak tekrar inşa etmenin tek yolu da budur. Bu yüzden lafazanlık yapmayacağız ve yine bir seçim tavrı açıklayacağız.
7 Hazirandan önce HDP dışında kalan sosyalistleri, HDPnin meclise girmesine siyaseten önem atfeden herkesi bir araya gelmeye ve ortak bir kampanyayı, emekçi ve ezilenlerin acil demokratik ve sosyal taleplerini merkeze alan bir siyasal çalışmayı beraber örmeye davet etmiştik. Bu davetimiz yine geçerlidir; genel seçimde aktif olarak HDPye oy istenmelidir.
10danSonra çalışması HDPden özerk, yerelleşmiş ve içinde örgütlü kesimler olsa da birey hukukuna dayalı karar alan yapıların seçim çalışmasında batıdaki büyük şehirlerde Gezi bakiyelerini seferber edebildiğini gösterdi. Bu imkân kuşkusuz bu konjonktüre uygun, barış vurgusunun içini soldan dolduran başka bir söylemle yeniden değerlendirilmelidir.
Kısacası 1 Kasımda da sandık desteğine değil mücadeleye çağırıyoruz.
Tıpkı 7 Hazirandan önce olduğu gibi sosyalist solun HDP dışında kalan önemli bir bölümü, mevcut siyasal ve sosyal güç dengelerinde bir kırılmanın istenir ve mümkün olduğu bir anda seçime ilişkin somut bir tutum almaktan gene kaçınmakta, bunu da 7 Haziranın sonuçlarının aslında bir şey değiştirmediği iddiasıyla gerekçelendiriyorlar.
Sokak ile sandığı yine birbirini dışlayan iki seçenekmiş gibi sunmaya çalışıyorlar. Türkiye tarihinde ilk defa bir parlamento çalışmadan kapatılmaya çalışılırken siyasal durumun aslında 6 Hazirandan farklı olmadığını iddia etmek nasıl bir siyasi öngörüye dayanmaktadır anlamak mümkün değil. Zaten argümana yakından bakıldığında seçimlerin genel olarak bir şey değiştirmediğinin iddia edildiğini görüyoruz, bunu yasal sınırlar içinde mücadele eden siyasi partilerin hem de Kürt Özgürlük Hareketine yönelik dile getirmesi trajikomik.
Seksen öncesi geleneklerin türbelerinde Gezi ruhunu çağırmak için ayinler düzenlenirken solun toplumsal karşılığı bu süper politik görünümlü apolitizmle yavaş yavaş berhava oluyor. Buna izin vermeyeceğiz.
Başlangıç olarak bir kez daha sadece bir seçim kampanyasına, yalnızca HDPnin barajı aşması için çalışmaya davet etmiyoruz. Birleşik, çoğulcu ve meclisler aracılığıyla aşağıdan örgütlenecek özerk bir seçim kampanyasıyla toplumsal muhalefetin taleplerini yaygınlaştıracak ve seçim sonrası için anlamlı bir tahkimat oluşturacak bütünlüklü bir faaliyete davet ediyoruz.
Barış meselesini özellikle batı bölgelerinde geniş toplumsal kesimleri seferber etmeye, savaş tercihinin yarattığı yaygın ama henüz açığa çıkamamış toplumsal huzursuzluğun siyasal ifade kanalları oluşturmaya çağırıyoruz. Seçim sürecinde öne çıkarılacak barış talebini sürüklenmeye çalışıldığımız olağanüstü hal rejimine karşı sosyal ve demokratik tepkilerin gelişeceği bir birleşik eylem zemini olarak görüyor ve önemsiyoruz.
Başlangıçı takip edenler HDPye belli konularda eleştirilerimizi okumuştur. Radikal demokrasi konusunda etraflı bir teorik tartışma yürütmeyi de vazgeçilmez görüyoruz. Lakin bu mevzuların arkasına saklanıp, gerçek siyaset boyumuzu aşar örgütlülüğümüzü dağıtır diye, bizi takip edenleri endoktrine etmekle yetinmek niyetinde değiliz.
Böyle bir konjonktürde bize düşen bir yandan HDPyi desteklemek bir yandan da HDPnin temsil ettiği özlem ve talepler doğrultusunda parlamentoda aktif bir mücadele vermesi için basınç oluşturacak toplumsal ve siyasal muhalefeti örgütlemektir.
Üstelik, Türkiye kapitalizminin ve Türkiye dış politikasının coğrafi yeniden yapılanması bölgeye doğru açılıyorken, Ortadoğu coğrafyasında yüzyıllık sınırlar değişir hale gelmişken, başka bir deyişle Kürdistanın da içinde bulunduğu geniş coğrafya devrimci siyaset açısından giderek stratejik bir önem kazanırken, Kürt Özgürlük Hareketiyle giderek daha fazla mesafelenmenin Türkiye solunu şovenizm bataklığına doğru itekleyeceği ortadayken
Başladığımız işi bitirmeliyiz. 7 Hazirandan sonra Türkiye aynı Türkiye değil, 1 Kasımdan sonra da olmayacak. 7 Haziran başarısının 1 Kasımda bütün şoven kışkırtmalara ve savaş çığırtkanlığına rağmen tescil edilmesi Türkiye halklarının barış içinde bir arada yaşamasına katkı sağlayacağı gibi, bir başka Metal Fırtınaya, bir başka Somaya, bir başka Geziye hazırlıksız yakalanmasının ihtimalini de azaltacaktır.
Toplumsal kalkışma sürerken onun köşesinden bakıp, bittikten sonra da mirasına el koymaya çalışma zavallılığına yeniden düşmesini engelleyip, sosyalistleri kitleler gözünde gelenek türbedarları olarak değil bugünün sorunlarına yanıt üretmeye çalışan militanlar olarak muteber kılacaktır. Siyasal inşaya ve mücadele içinde baştan harmanlanmaya buradan başlayabiliriz.
HDP 7 Haziran seçimlerinde önemli bir işi başardı. Bence bu konuyu önemsiz bir hale getirmenin anlamı yok. Bu tür yazıları okuduğumda ise ''HDP'ye oy ver'' çağrılarından rahatsızlık duyuyorum. Solu tümden HDP'ye bağlama çalışmalarının sosyalist örgütlenmeye sekte vuracağını bir türlü anlayamıyorlar. HDP'yi sosyalist olarak göstermeleri ise başka bir sorun. Solun çok önemli bir kısmı CHP içindeyken ve o kitlenin önemli bir kısmını sosyalist partilere yöneltme çalışması yapılması gerekiyorken, bu kesimlerin umurunda değil, habire ''oylar HDP'ye'' çağrısı yapıyorlar. Bu kesimlerin sosyalizm konusunda samimi olduklarına asla inanmıyorum.
HDP'nin 1 Kasım seçimlerinde önemsenmesi gereken yanı seçimlerde baraj altı kalmamasıdır. HDP'ye bundan başka bir önem vermek sola ihanettir. Aynı şeyleri CHP için söyleyebilir miyiz? Sosyalistlerin CHP'ye akması çağrısı yapılsa bu kesimler nasıl tepki gösterir? HDP'nin CHP'den düzen solculuğu açısından bir farkı yok ki. Ne zamandan beri AKP ile yürütülen bir demokrasi mücadelesi düzen dışı sol olarak kabul ediliyor?
Bu kuyrukçu tayfanın işi gücü kuyrukçuluk; kuyrukçulukla yatıyorlar kuyrukçulukla kalkıyorlar. Kuyrukçuluklarına sosyalizmi karıştırmasalar neyse de, nedir bu HDP'ye sosyalizm güzellemeleri! Türkiye'de daha düne kadar AKP'nin eteklerinde dolaşan ve sonra oradan kovulunca HDP'ye yapışan liberal zevatın yer aldığı bir yapıyı neredeyse sosyalizmi gerçekleştirecek parti olarak sunmaya kalkacaklar! Aslında açıktan söylemeseler de yapmaya çalıştıkları bu. Sanki solcu veya sosyalist olmak, içinde liberalinden şeriatçısına ve her renkten kürt milliyetçiliğinin bulunduğu bir yapıya oy vermekten, destek vermekten ve onun içinde yer almaktan geçiyormuş gibi yorumlarda bulunuyorlar. 1 Kasım'da olabilirse seçime iki ay kaldı ve bu kuyrukçu zevat şimdiden kuyrukçuluk görevlerine başladı.
HDP'nin 7 Haziran seçimlerinde barajı geçmesinin tek olumlu yanı AKP'nin tek başına iktidar olmasını engellemesi ve Erdoğan'ın başkanlık hayallerini yıkmasıdır. HDP'ye bu sonuçtan başka bir olumluluk yüklenemez. Türkiye solunu HDP'nin arkasına bağlayacak çağrıların hiç bir değeri yok. Bu yorumları yapanların zaten AKP'yi geriletmek gibi bir dertleri de yoktu. Olsaydı kürt hareketinin AKP iktidarının önünü açan siyasetlerine karşı çıkarlardı. Bugüne kadar bu kuyrukçu siyasetin böyle bir çağrısına ve bu yöndeki eleştirilerine hiç rastlamadık. O zaman bugünkü çağrıların amacı ne? Kürt hareketi ve HDP mi Türkiye solunun önünü açacak; bugüne kadar açtı mı; kürt hareketinin içinde bulunan partiler tek başlarına barajı mı geçti; ne oldu?
Kürt hareketi bugün bile bir yandan silaha sarılırken bir yandan da AKP'ye çağrı yapmaktan geri durmuyorlar. Ellerinden gelse, AKP kabul etse yine masaya oturup AKP'ye taze kan vermeye devam edecekler. Türkiye solu bu siyasetin mi arkasına geçecek ve destek verecek?