Proleter arkadaş Hasan arkadaşı gösterirken bu lingi vermiş merak ettim ve baktım.
Bakın; http://www.sosyalistforum.net/politik-gundem/78253-beyaz-bayrak-zaferi.html
Eğer Hasan Karataşı orada yazdığı yazı ile böyle anlıyorsa yanlış anlıyor.
Hasan karataşın bireyesel kurtuluşu önermesine gelirsek.
Esasın da Türkiyenin ezelden ve şimdi ezelden olmadığı kadar bireyselik sornu varken : Kürt toplumunda bu ise batıdan da ağırlıkla egemen olan Bireysel olma sorunu vardır.
Yani bu toplumlar tam anlamıyla birey olmamış toplumlardır.
İşin gerçeği bireyselik burjuvanın işidir. Onun sistemi insanı bireysel yapar. Bireyi özgürleştiri. Yani kapitalizm bu işi de yapandır.
Bakın son yaşanalarla bunu gösteremeye çalışayım. Türkiye doğumlu amerikan vatandaşı olan bilim adamı Nobel ödülü aldı .
Bunun karşılığında yazılanlara bakalım. Birileri Türk bilim adamı diyor,diğeri Mardin doğumlu olmasıyla Kürt bilim adamı diyor Amca oğlu sancar TV ye koşuyor O kürt değil Arap diyor Birileri Mardinli diyor. Birileri Türkiyeli, diyor Birileri insan diyor .
Kimse o adamı birey olarak kabul etmiyor ? ila bir toplumsal yapıya yamamaya çalışıyor . Hadi burada Türkiyeli,İnsan gibi yaklaşımlar daha soyut olmakta kabul edilebilinir tarafları var ,ama ya ötekiler ?!Tamam birey de olnsa bir toplumsalık içinde olması gerek çünkü insanoğlu toplumsalıkla var olabiliyor ve bunu sürekli üst aşamalara taşıyor. Taşidıkça insan daha özgürleşiyor Şıhlıktan kurtuluyor ,özgürleşiyor ,Topark ağsından kurtuluyor daha özgürleşiyor .Kapitalizmde daha da özgürleşiyor .Yani toplumsalıktan kurtuluyor ,onun gelenek görenek baskı ,sindirme mekanizmalarından daha daha kurtuluyor. Sonuçta kapitalizme teslim oluyor ve hani benim toplumsallığım demeye başlıyor. Çünkü kapitalizm ve insan olamanın tek başına bireyselce yaşayamadığından ,varlığının hiçleşmesinden şikayetçi olmaya ama toplumsallaşıreken farklı bir toplumsallık arazu ve istemini ortaya koyuyor.
Tüm bu gelişmelere bakınca insanın sürekli toplumsalık içinde özgürlüğünü aradığını görüyoruz.
Buna yanı o zamanda bireyin kurtuluşa da denilebilinir. Ki denilse de ters olamaz. Çünkü tarihsel süreçte insan sürekli bireysel özgürlüğünü arıyor .Ama toplumsalık içinde bunu yapmaya çalışıyor.
Ne yani sosyalizmle bireysel özgürlük arayışının biteceğinemi sanıyoruz. Hayır. Sosyalizim sadece kapitalizmden daha özgürce bireyin var oluşudur ama yine toplumsallıktır. Ve o birey sosyalizm içinde tekrara bireyseliğinin özgürlüğünü aramaya devam edecektir. Komünizim denilen bireyin toplumsalık içinde tam özgürlüğüne kavuşma haldir ki ondan ötesini valla düşünemiyoruz. Ama çok sıkıntılı,sorunlu ,engelemelerle bireysel özgürlüğüne doğru gideceğini söyleyebiliyoruz . Komünizm İnsanoğlunun bireysel özgürlüğüdür.Birey Sabah şiir yazacak , emek sarfetmek eza olmaktan çıkıp zevke dönüşecek ,isterse balık avlamay gidecektir. Bireyin özgürlüğünü etrafında ki maddi koşullar engeleyemeyecektir. Evet bireyin özgürlüğü ... Yoksa aptalmıyız biz komünizmi istiyelim.
Dörtnala gelip Uzak Asya’dan
Akdenize bir kısrak başı gibi uzanan
Bu memleket bizim!
Bilekler kan içinde, dişler kenetli
ayaklar çıplak
Ve ipek bir halıya benzeyen toprak
Bu cehennem, bu cennet bizim!
Kapansın el kapıları bir daha açılmasın
yok edin insanın insana kulluğunu
Bu davet bizim!
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
Ve bir orman gibi kardeşçesine
Bu hasret bizim!
Nâzım Hikmet Ran
---------------------------
Nazım usta bak ne demiş YAŞAMAK BİR AĞAÇ GİBİ TEK VE HÜR.
İşte bu tek ve hür,ü anlamayan bir orman gibi kardeşçesine yi zor anlar.
H.Karataşta bu tek ve hür olandan bahsederek o hür insanların oluşturacağı ormandan söz ediyor.
H.Karataş bireysel kurtuluş derken bilinçten söz ediyor bilinçli insanın mürüt taba ve piyon olmayacağını anlatıyor
Ama bizim sosyalistlerin bilinçle ilgisi olmadığı için onu anlamaları mümkün olmuyor. H.Karataş örgütsüzlüğü hiç savunmadı ama onun örgüt anlayışı farklı o bilinçli insanların bir araya gelip kuracağı örgütten söz ediyor.
Ben onu yakın tanıdığım için biliyorum o bu günün klasiklerine uymuyor .Bir noktada farklı marxist olmadığını söyleyenler bir de marxın yaşam biçimini incelesin Marx hangi sınıfın ferdi idi.
Marxizmi kendi kafalarındaki kalıplara sokanlar bu gün reel sosyalizmin çöküşünü niçin açıklayamıyor. Marx özgürlüğün tek tek kazanılacağını söyler ama bir noktayı işaret ederek insanın özgürlüğünü engelleyecek şeylerin ortadan kalkması ile.
İşte devlet ve para (sermaye) özgürlüğün önünde en büyük engeldir. H. Karataş her yazısında bunu anlatır.
Nazımda özgürlüğün tek tek olacağını ve özgürlerin oluşturacağı ormandan söz ediyor.
Şu da doğru bu kapitalist bataklıktan tek tek kurtulmak mümkün olmuyor .Ama kapitalist bataklıktan kurtulacağız diye başka bir bataklığa düşmekte mümkün o da tutucu diktatör anti demokratik insanı malzeme gibi gören örgütler.Bir çok örgütte insan gelişmiyor zaten o örgütler insanın gelişmesini istemiyor onlara ölecek insan lazım onlar insanı malzeme gibi görüyor.Ha devletin ordusunda her hangi er ha o örgütlerde bir nesne hiç farkları yok.
Yoldaşını öldürmek -Aytekin Yılmaz- kitabını oku orada PKK ve DHKP-C yi gör. İnsanı nasıl görmüş yoldaşa nasıl bakmış.
H. Karataş bunu işaret ediyor. Devletten ve örgütlerden kurtulun diyor bir çok örgütü devlete benzetiyor. Haksızda sayılmaz.
Sn.owert;
Hasan Karataş arkadaşın bireysel kurtuluş konusunda söyledikleri tamamen yanlıştır, tamamen saçmadır; hiç bir gerçekli de bulunmamaktadır. Sizin burada anlatmak istediğiniz şey sınıflı toplumsal yapı içinde aydınlanma ise ( ki Karataş bunu kastetmiyor) onun yolu bile ''bireysel kurtuluş''tan geçmez. Çünkü burjuvazinin bile gericileştiği koşullarda, özellikle Türkiye gerçeğinde toplumun bütün fertlerine bireysel kurtuluşu önermek akıl dışıdır. Hasan Karataş ne söylediğini bilmeyen, söyledikleri arasında hiç bir bağıntı ve bütünlük olmayan kendi kendine bir ''akademisyenlik'' vehmeden biri. Sosyalist forumda uygun bir zemin bulmuş, üfürdükçe üfürüyor.
( Bu konudaki düşüncelerimi detaylı oarak daha sonra yazarım. Ankara'da gerçekleşen katliamın yarattığı sıkıntı o kadar yoğun ki, insan düşüncelerini toparlamakta zorluk çekiyor.)[/size]
Sn.owert;
Sizin söylemeye çalıştığınızla, Hasan Karataş arkadaşın söylemeye çalıştıkları çok farklı. Sn.Karataş hem buradaki yazısında ve hem daha önce yazdıklarıyla Marksist-Marksçı olduğunu söyleyerek benim ''kerameti kendinden menkul solculuk'' oarak tanımlamaya çalıştığım alanda kendince ''teorisyenlik'' çıkarmaya çalışıyor. Yazdığı her şey saçmalık, Marksizmle, ''Marksçılıkla'' veya daha somutu K.Marks'ın tezleriyle hiç bir ilgisi de bulunmuyor. Kendince ''emek-zaman'' kavramlarına başvurarak yazısının ''Marksist bilimle'' ilintili olduğu algısını yaratmaya çalışıyor ve sonra ''teorisyeniliğini'' gösterip Marksizme her konuda aykırı yorumlara varıyor. Onun yorumlarına daha sonra geliriz.
Siz ise Sn.Karataş'ın söylemeye çalıştıklarından çok farklı bir şey söylemeye çalışıyorsunuz. Sizin söylemeye çalıştıklarınızla, Sn.Karataş'ın söylemeye çalıştıkları arasında hiç bir benzerlik yok. Belki ''zaman bireysel kurtuluş zamanı'' söylemini ikinizin de kullanması ve sahiplenmesi dışında.
Bir kere birey-toplum gerçekliğinde söylenmesi gereken şey, insanın her dönemde toplumsal bir varlık olduğudur. Burjuvaziyi dışarda bıraktığımızda kapitalist bir toplumda halk sınıfları arasında eşitsiz bir gelişme olduğunu da kabul etmek gerekir. Nasıl ki, dünya ülkeleri arasında bir eşitsiz gelişme varsa, bir ülkede, özellikle sanayileşmesini tamamlayamayan geri kalmış bir ülkede hem ekonomik altyapı ve hem de, -konumuzu ilgilendiren kısmı burası- bireyin, bilinci konusunda da eşitsiz gelişme vardır. Bu eşitsiz gelişmeyi ister sınıfın tarihsel çıkarlarını savunmak olarak alın, ister burjuva aydınlanmasının bireye ne kadar yansıdığı konusunda alın nesnel bir olgu olarak karşımıza dikilmektedir. Şimdi karşımızda böyle bir gerçeklik varken bireyden başlayarak toplumu bilinçli bir hale geleceğini savunmak her iki durumda da yanlıştır. Birey ( bunu sınıf ve emekçi halk olarak da alabiliriz) siyasal iktidar alınmadan bireysel kurtuluşa varamaz. Çünkü sınıf-halk kapitalist üretim koşullarında kitlesel olarak sosyalist bilince sahip olamayacaktır. Sn.Karataş bu konuda Marksizmle tamamen çelişkiye düşmektedir.
Yanlış anlamadıysam, sizin savunduğunuz sosyalizm için bile bireyin ''belli bir bilince'' sahip olmasının gerekliliğidir. Bence bu da doğru değildir. Keşke olabilse, keşke Anadolu Coğrafyası burjuva aydınlanmasına çok daha önce kavuşabilseydi, ama olmadı. Tarihsel toplumsal süreç içinde burjuva devrimleri İngiltere'ye 1600'lerde, Fransa'ya 1700'lerde, Almanya'ya 1800'lerde gerçekleşti. Bu süreci Anadolu coğrafyası için 1908'de başlatıp 1923'te noktalarsak yanlış yapmayız. Bu süreç de tamamen yukardan aşağı gerçekleşmiş, aşağıda bu konuda hiç bir talep söz konusu olmamıştır. Bu konuya vurgu yapmaya çalışmamın nedeni Türkiye halkları arasında bireysel anlamda büyük bir eşitsizlik, büyük bir açı varsa bunun tarihsel-toplumsal süreçle ilgisinin bulunmasıdır. Gelişmiş kapitalist ülkelerde birey sanayileşmenin ve burjuva aydınlanmasının getirdiği tarihsel kazanımları toplumuna verebilmiştir. Bizim burjuva devrimimizin hem geç kalmışlığı ve hem de tamamlanamamış olması ( ve tabii tamamlanamayacağı gerçeği) sonucu gelişmiş ülkelerle farklılığımız vardır ve olacaktır. Solun kapitalist toplum içinde ''önce bireysellik'' demesi bu bakımdan nesnelliğe de, bilimselliğe de aykırıdır. Mümkün değildir.
Kısaca sınıflı toplum içinde işçi sınıfı ve emekçi halk kitlesel olarak ne burjuva aydınlanmasının ( Cumhuriyet, laiklik, bilim vb.) gerektirdiği bilince sahip olabilir ve ne de Marksist anlamda tarihsel bilince sahip olabilir. Bu bakımdan ''bireysel kurtuluş'' umutları her koşulda boş beklentiler olmaktan öteye gitmez.