Mustafa Kemal, gizlice hazırlandığı büyük taaruzdan hemen önce Fransız bir politakacı ile yüz yüze görüşmede şöyle der: "Biz savaşmak istemiyoruz ama siz bizi mecbur bırakıyorsunuz. Olacakları düşündüğümde Yunanlılar için gerçekten üzülüyorum."
"Siz bizi mecbur bırakıyorsunuz":
Toprak vaat ederek Yunanlıları kandırdınız.
"Yunanlılar için gerçekten üzülüyorum":
Çünkü onlar devletin tebaası bizim kardeşlerimiz.
Her şeyi özetleyen iki cümle. Ordu cepheyi yardığında Yunanistan'a verilen Batı desteği biter, kardeş kardeşi biçer ve kazanan sadece Batı zulmü olur. Aynı oyun Ermenilere de oynanmıştır. Ordu müdahale ettiğinde ne Rus kalır ne Fransız, olan birbirini biçen iki kardeş halka olur ve kazanan yine sadece Batı zulmüdür.
Batı dünyayı 300 yıldır böyle yönetiyor: Onun bunun topraklarını ona buna dağıtma vaadiyle hepsini birden biçerek. PKK'ya kuzey Suriye'de devlet kurma desteği önermesi, Türkiye'nin kabul etmesi mümkün olmayan bir durum yaratarak, kardeş halkları karşı karşıya getirme oyunu.
Terör eylemleri, halkların savunma psikolojisini tetiklemeyi amaçlar. Her savunma adımı, karşı tarafın da savunmaya çekilmesine sebep olur ve böylece kardeşler ayrışır. Ayrıştıkça, karşılıklı biriken gerilimi patlatmaya kıvılcımlar yetecektir.
Türkiye 2000 yıllık devlet aklı ile hareket ediyor ve Batının 300 yıllık kardeş kavgası oyununu yutacak değil. Ancak bu devlet aklı, halkının onu izlemesi üzerine kurulu. 120 devlet 11 imparatorluk kurmuş kültürün ürünü devlete, o devletin askerine, polisine, istihbaratına, halkına güvenelim. Sokağa inmeyelim, hem kendimizi hem kardeşlerimizi provake etmeyelim, provakasyona açık hale gelmeyelim, getirmeyelim. Devletin güçlü olduğunu bilelim ve bırakalım ki işini yapsın.
Bugün bize düşen... devletin etrafında toplanmak ve bir olmak; ona en büyük destek olan sükuneti ve vakarı göstermek; bu zor günleri kimlerin Türkiye'den yana kimlerin kaostan yana olduğunu görme fırsatı olarak değerlendirmek; gördüklerimize demokrasimiz içinde demokrasimiz yolu ile cevap vermektir.
Devlet dediğinde soyut bir kavramdan söz etmiş oluyorsun. Bu devlet AKP'nin devleti, AKP iktidarda kaldığı sürece devlete kendi adamlarını doldurdu ve kendi zihniyetini devletin her kademesine yerleştirdi. ''Devletin yanında olmak'' derken herhalde AKP'nin yanında olmaktan söz etmiyorsun!
Devlet M.Kemal,in dönemindeki devlet değildir düşmanda o dönemin düşmanı değildir ortada bir kışkırtan varsa o da devletin ta kendisidir.
Öyle düşmanı başka yerlerde aramak burunun ucunda olanları görmemektir.
Halkalar masumdur istekleri en basit şeylerdir halklar hep başkalarında olup kendilerine verilmeyenleri ister.
Demokrasi ile yönetilmek adam yerine konulmak geleneklerini yaşamak dillerini baskı görmeden konuşmak isterler.
Çok basit isteklerdir verilmesi de en kolay.
Ama doyumsuz olanlar egemenlerdir onlar her şeyi ister kimseye bir şey kalmasın der en yüksekte olmak ister her kes kendilerine secde etsin ister .
İşte bütün kavgalar bundan çıkar kavga edenler halklar değil egemenlerdir gücünü kullanmak ezmek eziyet etmek hep egemenlerin bitmez tükenmez arzularıdır.
Bu gün kavgada M.Kemal yoktur eski yapıları yıkmak isteyenler kavga eder onlar hayallerinde yeni bir dünya yaratmıştır ama o yeni dünya cehennem dir katliamdır cinayettir çünkü iktidarlarını ancak bu şekilde kurabilir o tahtlarında ancak o şekilde kalabilir.
İşte bu gün Türkiyede yaşadığımız halklara yaşatmak istenenler bunlardır.Kimse başka yerde düşman aramasın kimse başka adres göstermesin düşman aç gözlüler daha daha fazla isteyenlerdir.
Kavganın iki ucundada devlet olanlar ve olmak isteyenlerdir halklar bunun içinde yoktur ama bedelini ödeyenler hep halklardır Cünkü o şekilde kurgulanmıştır sanaryo o şekilde yazılmıştır oyuncular o oyunu oynamaktadır
Eğer akıllı isek bu sanaryo da yer almayız oyunu uzaktan seğir ederiz.
Ne Kemalist iz ne karşıtı sadece halkız satrançta piyon da değiliz.
"Halklar kardeştir" diyorsak halkların bir arada yaşadığı ülkelerde tüm halkların eşit şartlarda, barış ve kardeşlik çerçevesinde yaşamalarının şartlarınıda getirmemiz gerekli. Bu işler sırf seçmek ve seçilmekle olmuyor. Kendi kimliğini inkar edip diğer kimlik üzerinden siyaset yapmak zorundaysa ne işe yarar seçilmiş olman. Hiç bir etnik kimliğin öne çıkmadığı bir devlet sistemi kurabiliyorsak işte o zaman gerçek anlamda halkların kardeşliğinden bahsedebiliriz. Bırakın etnik kimliği insanların inancını dahi belirleyen bir devlette yaşıyoruz. Bu ortamda kardeşlikten bahsetmek sadece bir arzu olarak anlaşılır.
''Halklar kardeş'' diyerek keşke sorunlardan kurtulabilmek mümkün olabilse. Yetmiyor, onlara kardeşliği yaşatacak daha farklı bir sisteme ihtiyaç var. Kapitalizm altında kardeşler kardeşliklerini yaşayamıyorlar.
halklar kardeşte devletler ve örgütler kalleş.
Sorun zaten halklar arasında değil devlet ve halk adına yola çıkan örgütlerde. Eğer halklar birbirine düşman olsa evlilikler komşuluklar karşılıklı davetler olmaz.
İşi bozan yöneticiler onlar iktidar istiyor onlar egemenlik istiyor onlar birbirine rakip Halk bunları aştığında sorun ortadan kalkacaktır.
TV deki konuşmalara bak hepsi propagandaya dayanıyor.