Marxizm Leninizm (ML) siyasi hayatımıza Stalinle girmiştir 1926 dan sonra Sovyetler birliğinde Stalin ve Troçki arasındaki çekişme sonucu Stalin tarafından Troçkiye karşı örgütlenme ve hakimyeti ele geçirme mücadelesinde bir idolojik tanımlamadır.
Bu tanımlama da Lenin yoktur ve daha sonraki idolojik girişimler Lenin i gölgelemiştir.
Sovyet parti tarihi bunu çok açık anlatmaktır.
Benim için Marxizim Leninizm (ML)in Leninle hiç ilgisi olmayan bir idolojidir.
Lenin çok iyi bir siyaset öğretmenidir o zor koşullarda Rusya gibi kapitalizmde geriye düşmüş bir yapıdan devrim çıkarmak her kesin harcı değildir. Aynı zamanda devrimin Almanyada olmasını daha fazla istemesi ve orada olacak devrimin insanlığa katkısının daha fazla olacağını söylemesi alçak gönüllülüğün göstergesidir.
Lenini darbeci (Blankist)yapmışlar ama o ısrarla kendisinin Marxist olduğunu söylemiştir. Lenin marxizme siyaset bilimi koymuştur ama hiç bir koşulda kendisinin marxizme isim ilavesi istediğini sanmıyorum.
Tıpkı Engels gibi Lenin de marxizm adı altında anılmak isteyecektir Engelsin Marxizme hiç bir şey katmadığı söylenemez özellikle devlet meselesini ve devletin nasıl sönümleneceği ni Marxtan çok Engels dana iyi açıklamıştır.
Lenin eskimiştir demek bence doğru tanım değildir Lenin bir siyaset öğretmenidir zamanımız siyasetin tükendiği nokta değildir. Eğer öyle olsa idi Marxta tükenmiş olurdu onunda gelecek konusunda bazı tanımlamaları var örneğin komünizmin ileri aşaması Marxın tanımlaması Artık değer Marxın bulduğu yasa. Kapitalizmin de bir sınırının olacağı Marxın kapitalinde geçer.
Leninin düşünceleri, siyaset yapma, fırsatı değerlendirme, şeytanı kandırma, yetenekleri ortaya çıkarma, eylemleridir ve en önemlisi rakiplerini alta etme becerisi ve usta polimik yapma .Bu gün bu tür eylemlere hala ihtiyacımız var hala başımızda bir egemen sınıf var hala bize hükmeden devlet var ve hala biz irade olabiliriz.
Hatta Lenini dinlediğimizde şunuda çok açık göreceğiz minimum bir işçi sınıfı ile harikalar yaratılabileceğini işçi sınıfı dışında kalmış bazı sınıflarda harekete geçirecek siyaset şekillerinin olduğunu göreceğiz.
Lenini dinlediğimizde bütün topluma hitap edebilecek siyaset biçimleri yaratabiliriz.
Şunu anlatma isterim Marxizim Leninizm (ML) Lenin le alakalı bir idolojik terim değildir.
Lenin yaşıyor olsa idi ML olmazdı.
İ.Seçil mahlaslı bir arkadaşımız yazmış:
http://www.sosyalistforum.net/politik-gundem/78161-gorev-tamam-ates-kesilecek-3.html
Aynı sayfada forumun danışmanı Hasan Karataş konuyla ilgili bunları söylemiş.
Marksist Leninst değilim ifadesi Leninizm karşıtlığı içermemektedir. Günümüzde Marksist Leninistim diyenlerin yalancı olduklarını anlatan bir ifadedir. Leninciliğin yaşadığımız çağ üzerine herhangi bir teorisi bulunmamaktadır. O anlamda bugün Marksist Leninistim diyenler gerçekte doğruyu söylemiyorlar. Ben Marksist Leninst değilim derken onu küçümsemek veya karşı durmak anlamında ifade etmemiştim. Zaten Ulak arkadaş ta güçlü bir ideoloji derken Marksizm ve Leninizm demiyor.
Günümüzde Lenin'in parti ve örgütlenme tarzı, strateji taktik ve propaganda faaliyetleri , teorik ve siyasi analizleri günümüzde karşılıksız kalmıştır. O nedenle Leninizm üzerinden yol almaya çalışmak mümkün değildir. Tabi bu anlatımımda Leninizme karşı herhangi bir küçümseme veya karşı durmak gibi anlaşılma görülmemelidir. Leninizm, şanlı devrimi ve öğretileri ile geçmiş tarihte saygın yerini almıştır.
Ben bugün Marks'ın felsefesi, analizleri ve teorileri üzerinden yol almaya çalışan bir bireyim. Hem felsefesi, hem analizleri ve hem de günümüze özgün teorileri, Marksı bu çağda rehber kılmaktadır.
Üzerinde durmaya değer.
Lenin çok iyi bir siyaset öğretmenidir o zor koşullarda Rusya gibi kapitalizmde geriye düşmüş bir yapıdan devrim çıkarmak her kesin harcı değildir.
Leninizm de kapitalizmden devrim çıkarmaktır, örgütlenme ve öncülük kuramıdır.
Benim için Marxizim Leninizm (ML)in Leninle hiç ilgisi olmayan bir idolojidir.
Marksist Leninst değilim ifadesi Leninizm karşıtlığı içermemektedir. Günümüzde Marksist Leninistim diyenlerin yalancı olduklarını anlatan bir ifadedir.
Günümüzde Lenin'in parti ve örgütlenme tarzı, strateji taktik ve propaganda faaliyetleri , teorik ve siyasi analizleri günümüzde karşılıksız kalmıştır. O nedenle Leninizm üzerinden yol almaya çalışmak mümkün değildir.
Lenini darbeci (Blankist)yapmışlar ama o ısrarla kendisinin Marxist olduğunu söylemiştir. Lenin marxizme siyaset bilimi koymuştur ama hiç bir koşulda kendisinin marxizme isim ilavesi istediğini sanmıyorum.
Şunu anlatma isterim Marxizim Leninizm (ML) Lenin le alakalı bir idolojik terim değildir.
Lenin yaşıyor olsa idi ML olmazdı.
Sosyalist forumdan inciler
Benim için Marxizim Leninizm (ML)in Leninle hiç ilgisi olmayan bir idolojidir. Bu ne ya, böyle bir cümle nasıl yazılabilir? Marksizm Leninizm'in Lenin'le bir ilgisi yoksa bütün dünya yanılıyor, biz yanılıyoruz, bu arkadaş konuyu hemen şıp diye çözmüş! Koca forumda Marksizm Leninizm konusunda bunlar yazılıyor, biri de çıkıp ''arkadaş sen ne diyorsun?'' diye sormuyor. İnsanının inanası gelmiyor.
İDEOLOJİ: YANILSAMA VE YABANCILAŞMA ÜZERİNE (ENGELSten seçmeler)
[Mütercim: Prof.Dr. Rona Serozan- Siyah Beyaz- 10.08.1995)
Elin, dilin ve beynin tek tek bireylere özgü kalmayıp, toplumun tümünü kucaklayan o toplu etkinliği sayesinde, insanlar gitgide, daha karmaşık işler başardılar. Gitgide kendilerine daha yüksek amaçlar seçtiler. Önünde sonunda bu amaçlarına ulaştılar da. Bu arada emeğin kendisi de, kuşaktan kuşağa, daha değişik, daha olgun daha boyutlu bir hale geldi. Avcılığa ve hayvancılığa çiftçilik, çiftçiliğe de iplikçilik, dokumacılık, madencilik, çömlekçilik ve gemicilik eklendi. Giderek ticarete ve zanaata sanat ve bilim katıldı. Küçük boylardan koca uluslar ve devletler oluştu. Hukuk ile politika ve bunlarla birlikte, insan kafasında, insanoğlu ile ilgili şeylerin o masalımsı hayali din gelişti. Başlangıçta insan kafasının birer ürünü olarak kavranan ve insan topluluklarını yönettikleri sanılan bütün bu eserler karşısında, el emeğinin daha sade ürünleri arka plana itildi. Toplumun henüz çok erken bir aşamasında (basit aileden) başlayarak, emeği planlayan kafasının, planlanmış emeği kendisininkinden başka ellere gördürebildiği ölçüde, bu sırt ardı edişin de boyutları arttı. Beyine, onun işlemesine ve gelişmesine, hızla evrilen uygarlığın yaratıcısı gözüyle bakıldı.
İnsanlar, eylemlerini (kafalarında yansılanıp bilinçlerine ulaşan) gereksinmeleriyle açıklayacak yerde, düşünceleriyle açıklamaya alıştılar. Ve böylece, ilk çağ dünyasının çöküşünden bu yana kafalara yerleşen o idealist dünya görüşü de oluşuverdi. Bu dünya görüşü günümüzde de etkilidir ki, Darwin okulunun materyalist araştırıcıları bile, bu ideolojik kıskacın tutsaklığında, emeğin insanın oluşmasındaki önemli rolünü kavrayamadıkları için, insanın oluşması hakkında da bir türlü açık ve kesin bir düşünce sahibi olamamaktadırlar.
İdeoloji, düşünen birey tarafından bilinçli de olsa, yanlış bir bilinçle oluşturulup geliştirilen bir süreçtir. Bu süreçte kendisini harekete getiren asıl itici güçler, bireyce tanınmaz, algılanmaz. Eğer sözü edilen güçler tanınabilseydi, zaten bir ideolojik süreç söz konusu olmazdı. Birey, yanlış ve sahte güdülerin varlığını hayal eder durur. Bu, bir düşünce süreci olduğu için, özü ve biçimi de, salt akıldan, bireyin ya kendi düşüncelerinden ya da kendisinden öncekilerin düşüncelerinden devşirilir. Birey, salt aklın gerçekleriyle çalışır gerçekleri de akıl tarafından yaratılmış bilir, onları akıldan bağımsız daha uzak kaynaklarda aramaz. Bu aslında onun için son kertede doğal bir şeydir. Değil mi ki bütün eylemleri akıl kanalıyla gerçekleştirilmektedir, o halde bu eylemler elbette son toplamda akıldan kaynaklanmış görünecektir. İşte, devlet yapılarının, hukuk sistemlerinin ve her bir özel alana ilişkin ideolojik tasavvurların tarihinin bağımsızlığına ilişkin bu hayaldir ki çoğu kişinin gözlerini kamaştırır.
Ekonomik ilişkilerin hukuk ilkeleri biçiminde yansıtılışının kaçınılmaz sonucu, sorunları başaşağı çevirmektir. Bu tersyüz ediş, bilincin ötesinde oluşur. Hukukçu, önceden saptanmış önermelerle iş gördüğünü sanır. Oysa bunlar ekonomik yansılardan ibarettirler. Algılanmadıkça, ideolojik bakış açısı diye nitelediğimiz bu tersyüz edişin de ekonomik temele etkide bulunduğu ve belirli ölçüler içinde bu temeli değiştirebileceği olgusu, bana kendiliğinden anlaşılabilir, apaçık bir gerçeklik olarak gözükür.
Ailelerin aynı gelişim aşamasına ulaştıklarını varsayarsak, miras hukukunun temeli, ekonomik bir temeldir. Bununla beraber, örneğin İngilterede ölüme bağlı tasarruf serbestliğinin geniş ölçüde sınırlandırılmış olmasının salt ekonomik nedenlere bağlı olduğunu göstermek güç olacaktır. Şu var ki, servetin bölüşümünü etkilemek suretiyle, her ikisi de ekonomiye önemli ölçüde bir karşı etkide bulunurlar.
Önsel kalıplara bağlı yöntem, bir nesnenin özelliklerini nesnenin kendisinden çıkartarak kavrayacak yerde, o nesnenin kavramından tümdengelim yoluyla çıkartmaya çalışır. İlkin nesneden kalkılarak, nesnenin kavramı üretilir, sonra da tümlük tersine çevrilip, nesne kendi kopyasına yani kavramına dönüştürülür. Nesneye uyması gereken şey kavram olacak yerde, tam tersine, kavrama uyması gereken şey nesne olur çıkar.
Böyle bir yöntemle çalışan ideolog, ahlak ve hukuku, insanların, kendilerini çevreleyen toplumsal ilişkilerinden türetecek yerde, kavramlardan ya da toplumun en basit diye nitelenen öğelerinden yola çıkarak türettiğinde, elinde bu marifeti gerçekleştirmek için iki türlü gereç bulundurur:
Önce mantıksal dayanak diye ele alınan soyutlamalarda hâlâ rastlanabilecek değersiz bir içerik kırıntısı. Sonra da öz bilincinden çıkartıp kavrama sokuşturduğu bir içerik. İdeoloğumuzun öz bilincinde ise, içinde yaşadığı toplumsal ve siyasal koşulların onaylama ya da yâdsıma değeri taşıyan olumlu ya da olumsuz birer yansımasından ibaret ahlaki ya da hukuki sezgiler, belki bir de kişisel fanteziler bulunur.
İdeoloğumuz istediği kadar dönüp dursun, kapı dışarı ettiği tarihsel gerçek, bacadan tekrar girecektir. O bütün dünyalar ve bütün zamanlar için geçerli bir ahlak ve hukuk öğretisi önerdiğine inanırken, aslında, kendi çağının tutucu veya devrimci akımlarının, gerçek temelinden koparılmış olduğu için çarpıtılmış, tıpkı lunaparkların güldürücü aynalarındaki gibi başaşağı çevrilmiştir.
Doğanın diyalektiği
''''İdeoloji, düşünen birey tarafından bilinçli de olsa, yanlış bir bilinçle oluşturulup geliştirilen bir süreçtir.''
İlkin nesneden kalkılarak, nesnenin kavramı üretilir, sonra da tümlük tersine çevrilip, nesne kendi kopyasına yani kavramına dönüştürülür. Nesneye uyması gereken şey kavram olacak yerde, tam tersine, kavrama uyması gereken şey nesne olur çıkar.
''Engels'ten alıntı
Bu durumda Marksizm -leninizim Nesneye (var olana)uyması gereken şey kavram olacak yerde;tam tersine, kavrama uyması gereken şey nesne(var olan) olur çıkar.
Bir zamanlar bende ben marksist değilim demişliğim vardır . Gerçektende marrxsizmi bir ideoleji olarak algıladıkları için marksist değilimdir isyanıydı. Çünkü Marx'ın ideolojiden nefret ettiğini ve kendisinin düşünüş anlayışının ideoleji olmadığını söylediğini biliyorum. Marx bir ideoloji yaratmadı .
O toplumları inceledi. Baktı bu toplumların değişime neden olan nesnel gerçeklik var . Yani bir toplumun canım istiyor hele köleceliğin egemen olduğu toplumdan toprak mülkiyetinin başat olduğu toplumsal ilişkiye(yaşama) geçelim diyemeyeceğini bunun mümkün olamayacağını gördü. Bu kez neden bu toplumlar durup dururken farklı toplumsal ilişkiler girmekteyi araştırmaya başladı. Şunu gördü. Toplumları değiştiren bir dinamik var . Bu nesnel geçmişi de içinde taşıdığı bugünün dünyası ve toplumsal yaşamı. . O zaman işte ekonomi politiğe yöneldi.
Bunu gösteren kanıtlayan ıspat eden marx'tı .Bu düşünüş tarzına da Tarihsel metaryalizm dedi. Hem tarihi (İnsanların kafalarında kuşaktan kuşağa devrolunan düşünceler bilinçler) hem maddi şimdi içinde bulunulduğu an.
Böyle olduğu için 1 . enternasyonelin temsilcisi oldu. Böyle olduğu için Komünist menifestoyu buyrun sizler yazın dendi. Çünkü o güne kadar tarihsel süreç marxsı doğruluyordu. Sosyalizm için mücadele edenler o yürekli insanlar ki sürekli duvara tosluyorlardı ve bunun neden olduğunu bilemiyorlardı. Marx bunun ne olduğunu gösterdi elbet onların mücadelesi olmasa idi marx bunları göremezdi .Sosyalizm hep var ama bilimsel sosyalizm bundan sonra var. Sosyalizm kendisine bir metot ,bir program ortaya koymuş oluyordu ve bu bilime (elbette toplumsal bilimlere) uygun oluyordu. Bilimsel sosyalizmin kaynağı budur.
Bu durumda bizler maksizim denilen ki ne marx ne engels bunu yumurtalamıdı, sadec bu marxsizim kavarmını yamadan,engeste madem böyle diyorsunuz . tam tersine, kavrama uyması gereken şey nesne idelojik olarak yamanan olmamak koşuluyla tamam dedi bu düşünüş tarzına marksizim diyebiliriz .Ne yapsın yani Engels adam çıkıp hepsini dövmesimi gerekiyordu.
Avrupalılar osmanlı yerine Türkler diyordu. . Ama osmanlı içinde Türklerin esamesi bile okunmaz. Tersine Türkler nefret edilen soy diye görülürdü. Ama avrupalılar ila Türk derdi. ne yapalım yani avrupalıları ''ulan bize Türk demeyin ''diye gidip dövselermiydi. ?
Yanı önemli olan kavram değil. Gerçeğin kavramda yansımasının ne oranda olduğudur bana göre. Kavramlar üzerinden dünya yaratamak yerine ,gerçeklik üzerinden dünya yaratmak ama el mahkum yine kavramsal şekilde yaratmak
Hasan ve Hakkı arkadaşların tartışmaları bu kapsamda değerlendirmek gerekir diye düşünüyorum. Meydanlarda ben marksist leninisttim demekle ne marksist düşünce anlamış nede lenini anlamış olunmuyor.
Meydanlarda ben marksist leninisttim demekle ne marksist düşünce anlamış nede lenini anlamış olunmuyor.
marksist leninist değilim demekle mi marksizm ve leninizm anlamış olunuyor. sosyalist ideoloji diye bir şey yok mu. ideoloji yanlış bir süreçse sosyalizmde yanlış demektir. o zaman herkes kafasına göre bir şey uydurur. bence bu yorum doğru bir yorum değil.