Ters akan tarih-Süleyman Altunoğlu
Coğrafyacılar, Asi/Orontes nehrinin ters akıntısını yazadursun, Suriye ne denli hata yapmış olursa olsun tarihin ve siyasetin gördüğü en büyük ters akıntı bu.
Değilse yüzlerce İslamcı Uygurun İdlipte ne işi olabilir ki?
Bizim Asi, Suriyelilerin Orontes dediği nehir, Bekaa vadisinden doğar ve coğrafyacıları şaşırtarak kuzeye İdlip istikametine doğru yoluna devam eder, Gab ovasını sular, Cisr es Şuğuru geçtikten sonra Türkiye toprakları içine girer ve Akdenize dökülür.
Asi-Orontes Nehri
Geçtiğimiz ay Suriye ordusu, Muqavvime-i Suriyye, Hizbullah ve NDF birlikleri Gab ovasında ilerledi. Ordu, ovanın kuzeyinde ABD ve AKPnin isteklerine göre cihatçı grupların yer değiştirmesini iyi değerlendirmişti. Bir yandan ovayı çevreleyen dağlarda, diğer yandan nehrin suladığı ovada daha önce kaybettiği pek çok yeri geri almaya başladı. Bütün bunlar Ağustosun ikinci yarısında oldu.
Aynı günlerde Türkiyede bir döviz klasiği yaşanıyor, dolar hızla yükseliyordu, .
Arkasından bir Suriye gazetesinde Türkiyeden Lazkiye ve İdlibe TIRlarla büyük bir silah sevkiyatı yapıldığı yazıldı (19 Ağustos 2015). Ertesi gün dolar 3 liradan geri döndü ve bir parça düştü. Suriyenin Gab Ovasındaki ilerleyişi durmadı ancak yavaşladı.
Para da bir meta olarak ucuz olmasını bol olmasına borçlu. Üstelik ülkemizden sürekli bir dolar çıkışı var. Peki, ne oldu, birden dolar mı aktı Türkiyeye, nerden geldi?
Daha önce olduğu gibi silah karşılığı döviz girişi devam etmişti.
Gab Ovasına bakan bir Suriye askeri
Son cümle zorlama bir yorum gibi gelebilir. Suriyede savaş başladığından beri bütçede net hata noksan olarak ifade edilen, kaynağı belirsiz para miktarı sürekli arttı. Bu konuda ikna edici resmi bir açıklama yok. Tabi para hareketlerinin kayıtlı olmasının tek başına yetmediğini de biliyoruz. İran-Türkiye para trafiği Reza Sarraf üzerinden pekâlâ yasal biçimlere büründürülebiliyordu.
2015 Şubat-Mart aylarında AKPnin Katar ve Suudi Arabistanla imzaladığı anlaşmaları Nusra Cephesinin liderliğini yaptığı Fetih ordusunun İdlip ve Cisr es Şuğur saldırıları izledi. Bu saldırılarda tanesi 60 bin dolar tutan TOW füzeleri kullanıldı. 45 bin nüfusu olan, birkaç bin askerlik bir Suriye birliğinin bulunduğu şehri ele geçirmek için bu füzelerden 800 adet kullanıldı. Yalnızca Cisr es Şuğur saldırısı için harcanan para 48 milyon dolar.
O dönemde de Türkiye üzerinden yoğun sevkiyat haberleri geldi, bütçe rakamlarına göre net hata noksan miktarı ise Şubat 2015te 4.3 milyar dolar çıktı. İlk yedi ay için bu rakam toplamda 9 milyar dolar oldu.
AKPnin bu kadar mezhepçiliği bedavaya yaptığını kimse düşünmüyor değil mi?
Asi/Orontes nehrinin suladığı Gab ovası verimli arazilerden oluşuyor, bizim Çukurovayı andırıyor. Sazlıklarla, bataklıklarla doluymuş eskiden, sonra ıslah edilmiş, barajlar yapılmış.
2002de bu barajlardan biri yıkılır ve büyük bir felakete sebep olur. Ama asıl yıkım 2000li yıllar boyunca süren liberal reformlardır, tarımsal destek kalkmaya, insanlar şehre göç etmeye başlar.
Suriye Komünist Partisi Genel Sekreteri ve milletvekili Dr. Ammar Bağdaçe şöyle diyor bu reformlar için:
Geçen zaman gösterdi ki bu dönüşüm, silahlı muhalefetin kullandığı, marjinal bir tabakanın oluşabileceği bir ortama sebep oldu. Şimdi hatalar kabul edildi ve telafisi için yollar deneniyor. 1
Kuşkusuz Suriye bazı hatalarından dönmüş ve halkını bir şekilde ikna etmiş olmalı ki 5 yıldır zayıflasa da ayakta kalmayı başarıyor. Yine de Gab ovasının açıldığı İdlip ve Cisr es Şuğur dışardan ve içerden ani bir saldırıyla düştüğünde bu iki şehrin sakinleri için Suriyeye ihanet ettiler dendi.
Nükleer anlaşma sonrası İranın değişen öncelikleri
İran Devrim Muhafızları Ordusunun ünlü bir komutanı var. Kasım Süleymani, ABDye yakın kaynaklarda ondan sadece bir komutan olarak değil, aynı zamanda iyi bir strateji uzmanı ve İDMOnun şirketlerini kontrol eden isimlerden biri olarak bahsediliyor. Devrim Muhafızlarının İranda üçüncü büyük ekonomik güç olduğu düşünüldüğünde mantıklı bir yorum.
Sağdaki Kasım Süleymani, arkadaki Hizbullah komutanı Cihad Muğniyye, Suriye-İsrail sınırı yakınlarında Golan bölgesinde bir İsrail saldırısında hayatını kaybetti. Hizbullah önderlerinden yine bir İsrail saldırısında hayatını kaybeden İmad Muğniyyenin oğluydu.
Nükleer anlaşma için pazarlıklar sürerken hemen her gün Ortadoğuda süren savaşın farklı cephelerinden Kasım Süleymani fotoğrafları medyaya servis ediliyordu. Tabii, bir o kadar da gittiği söylenen ama resmen teyid edilmeyen yerler vardı. Halep gibi, Lazkiye gibi, Gab ovası civarı gibi.
Ramazan ayından önce herkes Suriye ordusundan Halepteki kapanmasına 1-2 km kalan kuşatmayı tamamlamasını, İdlip ve Cisr es Şuğur üzerine yürümesini bekliyordu.
Henüz böyle bir şey olmadı. Onun yerine Moskova ve Tahranda yapılan görüşmelerden çıkması beklenen sonuca dair senaryolar okuduk.
İran nükleer anlaşma sonucu istediğini kısmen almış ve bir parça çekilmiş duruyor. Kasım Süleymani, artık daha çok İranda görülüyor. İran nükleer anlaşmasından sonra Devrim Muhafızları Ordusunda farklı, daha ılımlı isimlerin öne çıktığı haberleri geliyor.
Avrupadan işadamı heyetleri Tahran havaalanına inip duruyor, ticaret ofisleri açıyorlar, İngiliz elçiliği uzun yıllar sonra yeniden açılıyor. Ambargo döneminde dünya para sistemiyle ilişkiye aracılık eden Babek Zencani ise şu an yargılanıyor.
Rusya: Suriyeyi bölecek mi, kurtaracak mı?
İstediğini almak için Suriyede öne çıkma sırası ise Rusyada.
Suriye beş yıldır yıkılmadı ve ayakta ama yavaş yavaş standart devlet otoritesini de kaybediyor, çözülüyor.
ABD Brooking Enstitüsü buna yapısöküm adını veriyor. Rusyanın son günlerde Suriyeye yolladığı, boğazlarımızdan üzerleri açılarak adeta bir sergi halinde geçirdiği silahlar, gönderdiği uçaklar ve Lazkiyede inşa ettiği üs düşünüldüğünde adına ister IŞİDten arındırılmış bölge, ister güvenli bölge diyelim, Halepin kuzeyinde ABD-AKPnin istediği bir bölge kurmak zor. Ama batısında işler biraz farklı. 2
Şu açık ki bu bölgeler Suriyenin elinden fiilen çıkmış durumdalar. Uzun vadede Suriyenin elinde zayıflayan, karşı tarafta güçlenen bir pazarlık unsuru olacaklar.
Irak Kürdistanı petrolleri dışında Bayık'ın kastı Katar'da mevcut dünyanın en büyük gaz yatağı. Bu kaynak Suriye savaşının önemli sebeplerinden biri.
Basra Körfezinde mevcut dünyanın en büyük gaz yatağı. Pembe kısım Katara, sarı kısım İrana ait kabul ediliyor. Bu kaynak Suriye savaşının önemli sebeplerinden biri.
Basra Körfezinin altında yatan Katarın üçte ikilik, İranın ise üçte birlik bölümüne sahip olduğu varsayılan gaz yatağı Suriye savaşının en önemli ekonomik sebebi olmayı sürdürüyor. Taraflar hem savaşıyor hem de bu gazın (Avrupaya iletilmek üzere) Akdenize geçişini üzerlerine almak için pazarlık yapıyorlar. Cemil Bayık bunun Kürt koridorundan geçişini teklif etmişti. İran ise alternatif bir yol önerdi Katara. ABD ve Türkiyenin yoğunlaştığı bölge ise yine kendi planladıkları gaz hattı ile paralellik gösteriyor. Herkes kendi kontrol ettiği alana göre gaza bir yol çiziyor. Rusya için ise bu gazın olduğu yerde kalması en iyi seçenek. Çünkü Rusyanın ekonomisi pek rakibi olmayan doğal kaynaklarını en iyi fiyata dünya pazarına sunmasına bağlı.
Üzerinde konuşulan taslak haritalardan biri. Alan (Aylan) bebeklerin Avrupa yollarında ölmesinin sebebi bu hatlar.
Rusyanın son çıkışına ABDnin cevabı konuşalım oldu, İsrail yetkilileri Moskovaya giderek kendilerine yönelebilecek tehditlerin önünü almak için pazarlığa oturdular, Putin Yeni bir cephe açacak durumları yok diyerek Suriye adına İsraile güvence verdi.
Henüz Basra Körfezindeki gazın geçeceği hat için, iki blokun üzerinde anlaşabildiği bir çözüm yok.
Önümüzdeki Pazartesi okullar açılacak, sanırım yeni eğitim döneminde de Asi Nehrinin kuzeye akışı coğrafya kitaplarında sıra dışı bir olay olarak anlatılmaya devam edilecek.
Henüz ders kitaplarına girmemiş tarihin son büyük göçü ise devam ediyor. Ülkemize sığamayan Suriyeli mülteciler, şimdi de kafileler halinde Avrupayı zorlamaya başladı. 3
Alan (Aylan) Kürdi
Diğer yanda ise başka bir göç var. ABDnin tüm masraflarını karşılamayı taahhüt ettiği bir göç, İncirlik Üssündeki personelin aileleri ABDye götürülüyor. Gerekçe ülke içinde artan silahlı devrimci eylemler ve barış sürecinin bozulması.
Bu göçler devam ederken, dünyanın her yerinden cihadçılar da İdlip bölgesine gelmeye, getirilmeye devam ediliyor.
Coğrafyacılar, Asi/Orontes nehrinin ters akıntısını yazadursun, Suriye ne denli hata yapmış olursa olsun tarihin ve siyasetin gördüğü en büyük ters akıntı bu.
Değilse yüzlerce İslamcı Uygurun orada ne işi olabilir ki?
1. Ortadoğuda İmparatorluğun Sonbaharı/Ernesto Gomez Abascal ↩
2. İdlipin Şii-Alevi bölgeleri Fua ve Kafraya cihadçı kuşatma altındaydı. Şam batısında ise Zebadani Hizbullah kuşatmasındaydı. İranın İstanbul elçiliği aracılığıyla yapılan karşılıklı tahliye anlaşmasının şartlarından biri de İdlip üzerinde Suriye uçaklarının 6 ay bombardıman yapmama taahhüdü. Ancak bu şart cihadçılar saldırmazsa geçerli olacak. Bunun uygulanması zor ama yine de cihadçılar için bir soluklanma ve kök salma fırsatı yaratacak. ↩
3. Önce denizden sonra da karadan Schengen sınırlarını zorlayan mülteci akınının ardında AKPnin kışkırtması ve hesapları da olabilir. Ama sonuç farketmiyor, emperyalizm de uşakları da Suriye halkına karşı suçlu. ↩
Siyasasol