Mücadelede ölçek konusu
Metin Çulhaoğlu
Yukarıdan aşağıya doğru sıralarsak şöyle: Uluslararası (küresel), ulusal, bölgesel ve yerel
Yukarıda sıralananlar, ölçeklerdir.
İlki konusunda bir açıklamaya herhalde gerek yoktur. İkinci sırada yer alan ulusal, ulus devlet ölçeğidir. Bölgeselden kastedilen, belirli ülkeleri içine alan bir coğrafi birim değil (ki böyle de olabilir), bir ülkenin kendi içindeki bölgelerdir. Son sıradaki yerel ise günümüz Türkiyesi düşünüldüğünde idari birimler olarak illerle ilişkilendirilebilir.
Şimdi, soru şu: Var olanı değiştirmek üzere yola koyulan sosyalist öznenin esas alacağı ölçek ne olabilir ya da olmalıdır?
Kuşkusuz, bu öyle benim canım şu ölçeği çekiyor türü basit bir tercih meselesi değildir. Sonra, soru çeşitli boyutlarıyla yanıtlanmalıdır. O zaman, şöyle soralım: Analiz, örgütlenme, siyasal eylem/müdahale ve siyasal iktidar başlıkları hangi ölçeklerde ele alınabilir/alınmalıdır?
Peşinen bir yanıt vermek gerekirse, az önce sıralanan başlıklar dört ölçeğe vurulduğunda oklar ulusal ya da aynı anlama gelmek üzere ülke ölçeğine işaret etmektedir. Nedeni de, biraz amiyane bir tabirle söylersek, boşa koysan dolmama, doluya koysan almama durumuyla ilişkilidir.
Örneğin, en üstteki (küresel) ve en alttaki (yerel) ölçeklerde gerçekten derinlikli ve doyurucu durum analizleri yapılabilir. Analizler sonucunda bu ölçeklerde önemli birtakım eğilimler ortaya çıkarılabilir. Ancak, küresel ölçek söz konusu olduğunda bu analizleri örgütlenmeye, siyasal müdahaleye ve siyasal iktidar hedefine tercüme edemezsiniz. İlk ikisine (örgütlenme ve müdahale) teşebbüs edilse bile ilgili başlıklar bu ölçekte (küresel) genele ve ortalamaya mahkûm kalacaktır.
Siyasal iktidar hedefi ise bugün bu ölçekte (küresel) hiçbir şekilde kurgulanamaz
Dünya sosyalist hareketinde 1943 yılından bu yana resmen kabul edilen bir durumdur ve bugün eskiye dönülmesini gerektirecek bir ortam da yoktur.
***
Bölgesel ve yerel olmak üzere alt ölçeklere gelelim.
Bu ölçeklerde analiz, örgütlenme, siyasal müdahale ve iktidar hedefi bir şekilde kurgulanabilir, kurgular gelişkin, hatta bir bakıma gerçekçi de olabilir. Gelgelelim, çok ciddi bir bedeli vardır: Üzerinde durulan ölçeğin çok özel yanlarını ve çelişkilerini, o ölçeğin içinde yer aldığı bütünlükten koparmak ve aynı ölçekteki özel sınıfsal konumlanışları daha büyük ölçeğin gerekli ve zorunlu kıldıklarından ayrı bir yere yerleştirmek
Öyle ki işler sonunda bir başkadır bizim işçimiz, küçük burjuvamız, sermaye sınıfımız
düşüncelerine ya da bizdekilere dinci gericilik yaftası yapıştıramazsınız bastırmalarına kadar gidebilir.
Nitekim gidiyor da
***
Konu, bu ilk girişin ötesinde çok daha ayrıntılı değerlendirmeleri ve çözümlemeleri gerekli kılıyor.
Zaman zaman yapmaya, konuya yeniden eğilmeye çalışacağız.
Gene de, ademi merkezileşme, yerelleşme, özerklik gibi başlıklar zaman zaman gündeme geldiğinden (ve bundan sonra daha sık geleceğe benzediğinden) ölçek sorununa ilişkin bu girişi şimdilik iki temel soruyla noktalayalım:
1) Günümüz kapitalizminin yerelleşme, daha küçük birimlere büzülme eğilimleri, örneğin tarihteki ulus devletin ortaya çıkışı, tekelleşme ve emperyalizm gibi ağırlıklı olarak nesnel süreçlerin sonucu mudur yoksa bu süreçlere baskın çıkan özel ve bilinçli politik tasarruflar mı söz konusudur?
2) Bizim işimiz, bu ülkenin (Türkiyenin) kapitalizmi nasıl daha iyi yönetilebilir sorusuna yanıt aramak mıdır yoksa kapitalizmin nasıl aşılabileceğine ilişkin düşünsel, pratik ve örgütsel çabalara yoğunlaşmak mı?
Şimdilik bu kadar
Var olanı değiştirmek üzere yola koyulan sosyalist öznenin esas alacağı ölçek ne olabilir ya da olmalıdır?
Son zamanlarda M.Çulhaoğlu'ndan okuduğum en faydalı yazı? Enternasyonal mi ulusal mı? Sizce nedir?
Sayın umut; bizler bu coğrafyada mücadele etmek zorundayız ve kavgamızı bu coğrafyada nihayate erdireceğiz ama eğer ki bu kavgadan galip çıkabilirsek kavganın sonucunda ne kazanmış olacağız.
Tek başımıza türkiyedeki bir siyasal iktidar değişikliği bizi nereye götürür sorusu bu sorulara eklenmeli kanımca.
Mücadele 1848-1875 lerde mücadelenin adresi bütün Avrupa kıtası idi (Almanya İngiltere Fransa İtalya İsveç Polonya Avusturya) 1917 ve 1980 arası mücadele tek tek ülkelerde yapılması doğru idi Zamanımızda mücadele küreseldir.
Hatta var olan durumu göz önünde tuttuğumuzda zayıf halkalar en gelişmiş kapitalist dünyadır.
Ancak zincir oralarda koptuğunda kapitalizm büyük kırılma yaşar. Etrafımız bakalım dün anti emperyalist mücadele veren ülkeler bu gün ne durumda Reel hayatı dikkate almadan yapılan mücadeleler ancak idalistlerin düşünce tarzıdır.
Dünya da ekonomi hangi ölçülerde ve hangi boyutta ilerliyorsa mücadelenin yönü de o boyuttadır. Az gelişmiş ülkeler henüz demokrasi sorunu yaşıyor orta gelişmişler ise sermaye talebinde bulunuyor çok gelişmiş ülkeler üretimde işçi sınıfında vaz geçmek üzere.
Mücadelinin boyutunu bu .üretim------dağıtım------ tüketim. dengeleri belirler.
Onun için zamanımızda bir çok Marxist tüketime dikkatleri çekiyor.
Peşinen bir yanıt vermek gerekirse, az önce sıralanan başlıklar dört ölçeğe vurulduğunda oklar ulusal ya da aynı anlama gelmek üzere ülke ölçeğine işaret etmektedir. Nedeni de, biraz amiyane bir tabirle söylersek, boşa koysan dolmama, doluya koysan almama durumuyla ilişkilidir.
Örneğin, en üstteki (küresel) ve en alttaki (yerel) ölçeklerde gerçekten derinlikli ve doyurucu durum analizleri yapılabilir. Analizler sonucunda bu ölçeklerde önemli birtakım eğilimler ortaya çıkarılabilir. Ancak, küresel ölçek söz konusu olduğunda bu analizleri örgütlenmeye, siyasal müdahaleye ve siyasal iktidar hedefine tercüme edemezsiniz. İlk ikisine (örgütlenme ve müdahale) teşebbüs edilse bile ilgili başlıklar bu ölçekte (küresel) genele ve ortalamaya mahkûm kalacaktır.
Siyasal iktidar hedefi ise bugün bu ölçekte (küresel) hiçbir şekilde kurgulanamaz
Dünya sosyalist hareketinde 1943 yılından bu yana resmen kabul edilen bir durumdur ve bugün eskiye dönülmesini gerektirecek bir ortam da yoktur.
sosyalistlerin mücadelesinin ulusal ölçek içinde önceliğe sahip olduğu komünist manifestodan beri bilinen bir gerçek. Metin Çulhaoğlu bilinen bir gerçeği yazma ihtiyacı duymuş. Hakkı arkadaşın yazdıklarını okuyunca haksız sayılmaz
Kazanırsak sosyalizmi kurmaya başlayacağız, başka ne olabilir?