Teoriler doktirin değildir. Teoriler gelecek konusunda olabilirlik olma ihtimali olacak sanılan düşüncelerdir.Farklı düşünmeye farklı yorumlanmaya hatta eleştirilmeye elverişlidir.
Bir insan özgürlükleri bireysel kalkışmadan başlatabilir bazıları da bu mümkün değil der.
hangisinin doğu olacağını ancak yaşanacak hayat söyler.
Çünkü teoriler ikisine de imkan vermiştir Bunun en iyisinin bilim söyleyecektir.
Teori ve özellikle Marksist Teori üzerine bilgilenmelisiniz. Bilgilenmeden yazıyorsunuz. Bilgi olmadığı zaman da birilerinden okuduklarınızı doğru varsayıyor ve benimseyerek tekrar ediyorsunuz. Yoksa, iki küçük paragraf içinde bu kadar yanlış sığmaması gerek.
Siyasi kuram ve ideolojilerin de sınıfsal bir içeriği vardır ve sizin de söylediğiniz gibi sınıfsal bir teori ve ideolojiye karşıt sınıfın teori ve ideolojileri ''mümkün değil'' der. İşte burada önemli olan hangi sınıfın ideolojisinden yana olduğumuzdur. Marksist olduğumuzu iddia ediyorsak tutumumuz farklı olacaktır, liberal ideolojiden yanaysak daha farklı... Birinciyi savunanlara ''marksist'', diğerini savunanlara ''liberal'' denir, neyi savunduğu belli olmayan kafası karışıklar ise bu başlıkta vurgulandığı gibi ''kerameti kendinden menkul'' olanlardır. Ve onlar iki arada bir derede kalmışlardır, çok şey yazmaya çalışmaları ise kafa karışıklığı ve neyi savunduklarından emin olamayışları nedeniyledir.
Marksizmi savunuyoruz, diyalektik ve tarihsel materyalist dünya görüşünün hem evreni ve hem de toplumları açıklayan biricik dünya görüşü olduğunu dile getiriyoruz. Doğaya ve topluma bu yöntemle, bu felsefeyle bu bakış açısıyla bakıyoruz ve anlayabiliyor, açıklayabiliyoruz. İşçi sınıfının kurtuluş reçetesinin ve yol göstericisinin bilimsel sosyalist ideoloji olduğunu biliyoruz, bu bilgiye inanıyoruz. Kafa karışıklığı yaşamamanın yolu ya bu dünya görüşünü öğrenmekle mümkün, ya da yabancısı olduğumuz konu ve kavramları olabildiğince kullanmamak...Yanlışlığın bu kadar gereksizce savunulması kafa karışıklığından başka bir şey getirmiyor.
Marksizm Leninizm'i savunmadan Marks ve Lenin'e aşık olmak nasıl bir şey oluyor
''Mesela hakkı, kaçak ın veya başkasının düşüncelerinin belki çoğuna katılmayacağım yerler vardır. Ancak haksızlık yapılıyor. Sanki onların düşünceleri üzerinden kendilerinin ne müthiş devrimci ne karalı devrimci olmaya çalışıyormuşuk gibi geliyor .halbu ki burası forum . İnsan farklı farklı şeyşler düşünür ve bunları topluma sunarak ilk önce kendi arkadaşlarıyla sınamaya çalışır yada bazı yerlerde değişiklikler yapar . Forumlar bunun için vardır. Düşünsel fırtınanın da yaşandığı yerlerdir burası. Ne yazık böyle bir forum valahi görmedim. ''
Sn.owert yazmış bunları. Elbette katılmamak mümkün değil. Ama bu yorum gerçeğin bütününü göstermeye de yetmiyor.
Uzunca bir zamandır internetteyim. Ve ağırlıklı olarak kendi forumumuz olan yazıyazforum ve Solpaylaşım'da yazdım. Çok kısa dönemlerde EF, SP ve SF'de yazmıştım. SP'de banlanmıştım. SF'de ise yazmak çok zordu. Ya özelden uyarılar geliyordu ya da kaba saba yorumlar, hakaretler... Adı sosyalist forum'du, sosyalizm okulu iddiası vardı ama ilgisiz bir şekilde Kürt ulusalcılığının sözcülüğünü yapan bir foruma dönüşmüştü. Bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde solcu-sosyalist olmanın Kürt hareketine biat etmekten, yedeklenmekten geçtiği yolunda bir algı yaratıyordu. Sola zarar vermekten başka bir işe de yaramıyordu.
Asında konuyu şuraya getirmeye çalışıyorum. Hiç kuşku yok, Marksist olmak, Leninist olmak, solcu-sosyalist olmak önemli. Ama katılıyorum, forumlarda ve hatta sol forumlarda bile yazmak için böyle bir şart olmamalı. Sola hakaret ve küfür olmadıktan sonra herkes yazabilmeli(ydi). İlle de bir ölçüt koyulacaksa, benim ölçütüm hep samimiyet olmuştur. Yani bir gün ''ben Marksistim'' diyen ve bir başka gün ''Marks da kimmiş'' anlamına gelen cümleler kurabilen birinin samimiyeti tartışmalıdır. Veya bir gün ''sosyalizm PD'nin devlet biçimidir'' deyip bir başka gün ''sosyalizm ''PD'den sonra komünizmin ilk aşamasıdır'' diyen biriyle neyi tartışabilmek mümkün olabilir? ''Eee olsun işte, farklı fikre saygı duymak gerek'' şeklinde bir yaklaşım bu tür örnekler karşısında geçersizdir. Geçersiz olmalıdır.
Hep verdiğim bir örnek var: Türkiye toplumu içe kapalı bir kültürel yapının biçimlediği bireylerden oluşuyor. Bir yığın sorunlar ve koşullar içinde içinde biçimleniyoruz. Solcumuz da bundan etkileniyor sağcımız da. Sağcıların bu koşulları kırabilmeleri pek kolay olmuyor. Solcularımız ise bu koşulları kırabilecek bir değişim süreci yaşamadığında siyaseten bir sağcı gibi benzer nitelikler göstermesi çok anlaşılabilir bir şeydir. Farklı cümleler kurması veya görünürde farklı bir siyasetin tarafı olmuş gibi gözükmesi onu ( bence) değerli biri haline getirmiyor. Bu noktada az veya çok şey bilmesi, Marksist veya Leninist olması yanlış yapması veya yapmaması bir yerden sonra hiç de önemli değil. Evet, önemli olan samimiyettir. Bilmediği konularda bilirmiş gibi yapması kadar rahatsız edici bir tavır olamaz. Ve bu tavır bir solcu-sosyalist tavrı da olamaz. Üstelik bu tavır dışardan anlaşılmayan bir tavır değil ki! Kurulan cümleden, kurulan paragraflardan yazı biraz uzunsa tutarsızlığın sırıtmasından o yazıyı yazanın neyi bilip neyi bilmediği, neyi anladığı veya anlamadığı hemen anlaşılıyor. Böyle bir kişilikle nasıl tartışılabilir?
Bilmemek ayıp değil. Üstelik samimiyet ve mülayimlik gibi güzel bir tavır olabilir mi? Solcuya yakışan tavır da bu değil mi? Sn. owert hangi başlık altındaydı çıkartamıyorum ama, sizin bir soru karşısında verdiğiniz yanıtı hiç unutmuyorum; çok hoşuma da gitmişti. ''Ben sosyalistim'' diyordunuz ve ''komünistim demek için yeterli bilgim yok'' anlamında bir yorumda bulunuyordunuz. Bundan güğzel bir tavır olabilir mi?
Sonuç olarak elbette farklı fikirler üzerinden tepinmek hoş değil, ama yazıyı yazan kişide bir samimiyet yoksa, yazının kendisi bu gerçeği haykırıyorsa o zaman da yazıyı yazan kişi ciddiye almak inanın çok zor oluyor.
Bu kerameti kendinden menkul solculuk konusunda söylenebilecek bir şey varsa o da, reel sosyalizmin çözülüşüyle ortaya çıkan bu tür saçmalıkların eninde sonunda sönümleneceği ve varsa, etkisini yitireceği olmalıdır. Çünkü sosyalizm düşüncesi Marks ve Engels'le birlikte bilimsel bir temele oturmuştur. Lenin de bu konuda ve bu sürece parti ve öncülük kuramıyla bir açılım getirmiştir. Bu genel doğruları dışlayan bir sosyalizm anlayışının Marks öncesi ütopik anlayışlarının bile gerisine düştüğü söylenebilir. Bir dönemdi, Kürt ulusalcılığının yükselişte olduğu, bilimsel sosyalizmin geriye düştüğü bir dönemdi ve liberal basıncın toplum ve gençlik üzerindeki basıncının yoğunlaştığı bir dönemdi ve geçip gittiği, en azından etkisinin eskisi gibi olmadığı söylenebilir. O karanlık dönemde zihinlerin bulanıklığı bu tür kerameti kendinden menkul iddiaların ve kendini teorisyenmiş gibi ortaya çıkarak egoların birer pıtrak gibi ortaya çıkmasına da yol açıyordu.
Bitti!
Bu, ''kerameti kendinden menkul solculuk(!)'', veya solculuk düşmanı enternasyonalistlik(!), ya da solculuğu kuyrukçulukla özdeş hale getirmiş tipler nasıl oldu da bu kadar yoğun bir şekilde ortaya çıktı? Tamam, reel sosyalizmin çözülüşü, bizde 12 Eylül faşizminin sol üzerinden silindir gibi geçmesi ve bu sürecin solda yarattığı umutsuzluk ve dağınıklık, başka, belki solun hem ülkemizde ve hem dünyada gerilemesine paralel olarak anarşist ve troçkist siyasetlerin ideolojik saldırısı, neo-liberalizmin anti-komünist propagandaları, Kürt hareketinin yükselişe geçmesi vb. bunların hepsinin bu tür savrulmalarda etkisi vardı. Özellikle ''ulusalcılık karşıtlığı'' anlamında enternasyonalist olmak Kürt hareketine biat olarak yorumlanmıştı. Ve bütün bu karmaşa ve kaos da zihinlerin kararmasına ve karmaşıklaşmasına yol açmıştı.
Değiniriz, pek unutmamak gerek; o günlerden bu günlere geldik.