Bugün iki yazıyı okuduğumda bu soru aklıma geldi biri HTKP'li Can Soyer'in yazısı,
http://ilerihaber.org/yazarlar/can-soyer/gecen-yine-arkadaslarla-saray-i-yikiyoruz/1584/
Diğeri Solhaberde Asaf Güven Aksel'in yazısı.
http://haber.sol.org.tr/yazarlar/asaf-guven-aksel/kapitalizm-kotudur-sosyalizm-iyidir-131917
Can Soyer yazısında HDP'ye oy verilmesini savunuyor, Asaf Güven Aksel ise sosyalizme, orak çekice.
HDP'ye oy verilmesini isteyen Can Aksel açık bir biçimde neden HDP'ye oy verilmesi lazım geldiğini yazmamış, bunu daha çok CHP üzerinden yazmaya kalkmış.
Mesela, biz yıllarca CHPye oy vermiş bir tabana sahibiz, şimdi HDPye oy vermeye kalkarsak tabanımız bize tepki gösterir demek çok daha dürüst bir tutum tabi ki. Ama bunu dediğinizde, başkalarını düzen partilerine oy vermekle suçlama imkanınızı ellerinizle çöpe atmış olursunuz.
Mesela, biz NATOcu, ABci, ABDci, Soroscu bir parti olan HDPye oy vermeyiz, onunla mücadele ederiz demek de dürüst bir tutumdur. Ama bunu dediğinizde, kongrenizde NATOcu, ABci, ABDci, Soroscu CHPye oy verme kararı aldığınız günleri de hatırlamak zorunda kalırsınız.
Seçimlere katılan Komünist Parti'ye oy verilmesini isteyen Asaf Güven Aksel ise açık açık sosyalistlerin sosyalist bir programa oy vermeleri lazım geldiğini söylemiş.
Kapitalizm kötüdür, sosyalizm iyidir
Craig McGregorun, Pop Kültür Oluyor adlı derleme kitabındaki yazılardan birinde, bir anekdot aktarılır. Sosyalist arkadaşa sorulur: Sosyalizm, neden iyidir? Arkadaş, çünkü kapitalizm kötüdür diye yanıtlar. Bu, herhangi bir açıklayıcı argüman barındırmayan karşılık, ikinci soruyu kaçınılmaz kılar: Peki, kapitalizm neden kötüdür? Yanıt, beklenenden farklıdır: Çünkü sosyalizm iyidir...
Tuhaf mı? Neden iyi neden kötü sorgusunun olmadığı bir iman dizgesini mi çağrıştırıyor? Belki. Neden kesinlikle değil de belki?
Şimdi bu bir kenarda dursun. Biraz da, o çok sözü edilen Bolşevik işçinin, bak kardeş, iki sınıf var... repliğini anımsatarak, dursun.
Türkiye, bir seçime daha, alternatiflerin ehven-i şer arayışında kilitlendiği bir ortamda giriyor. Sistemin ideolojik tahakkümünün görece zayıflatılabildiği 60ların kısa bir dilimi hariç, bütün bir seçimler tarihinde olduğu gibi. Sol adına, 70lerdeki CHP kımıldanışını bugün hayıfla yad ettirecek düzeyde kabullenmeler sürecinin yaşandığı bir ortamda.
Bu genelin tekrarındaki doğallığı bir yana bırakırsak, son seçimlerin öne çıkan bir olgusu da, AKP iktidarının ve Erdoğanın sosyal ve siyasal tarihimizdeki özgün, ayrıksı niteliğinin, kendisini, sosyalist olduğunu savlayan kesimleri de bu genele dahil edişiyle göstermesi olsa gerek.
Aslolarak Erdoğandan, bir aksesuar söylem olarak da AKP iktidarından kurtulmak arzusu, parlamento aritmetiğine kilitlenmekten başlayarak, işaretparmaklarını HDP ağırlıklı olmak üzere CHPye yöneltebiliyor, iş koalisyon hesaplarına geldiğinde yer yer MHPnin beklenti doğurduğu görülebiliyor.
Gerekçe malum: Durum kötüye gidiyor, durdurmak lazım, yoksa nefes alamayacağız.
Nefes almak umudu, programatik olarak siyaset tarzlarıyla, sınıfsal temsiliyetleriyle sistemin, haydi düzenin diyelim, sınırları içinde kalan partilere bağlanırken, nefes alınabilir bir kapitalizm fikriyatına da kapı açılıyor.
AKP eliyle ülkede yaşanan rejim yıkıcılığı sürecinin yol açtığı büyük tahribat, yeni bir rejimin inşası sürecinin zihinlerde yarattığı tahribatla normalleşiyor, pekişiyor.
Ve bu radikal dönüşüm, aynı radikallikle yanıtlanmasına gerek olmayan, onarılabilir hasarlar derekesine iniyor. Erdoğandan ve avanesinden kurtulmak. Haklar ve özgürlükler vaat eden güneşli kıyılara yelken açmak...
Bu kadar düz değil tabii. Nefes almak, bir ilk adım olarak sunuluyor, sonrasında daha köklü değişimlere gebeliğin koşulu olarak, mantık çerçevesine yerleştiriliyor. Boğulmak üzereyken, kıyıya çıkmayı değil, başını sudan çıkarmayı düşünürsün!
Uzun süre nefes alamanın yol açtığı oksijen yetersizliği, karbondioksit birikmesinin kanda oluşturduğu asit, kas spazmları ve yönünü kaybetme, yasadır.
Nefes aldırmayan gericilik ve faşizmin, baskı ve kanın, sistemin özel bir türüne ve dönemine ait bir kötülük olduğu oranda, bunun sistemden türediğinin karartılmasının alternatifsizlikte boğulma anlamı taşıdığı da gerçektir.
Bu noktada, seçimlere ve partilere önermeler üzerinden bakalım.
Ben, hesaba kitaba durmadan, aritmetik toplamlar, yüzdeler, paydalar, bitişmeler, 276 denklemeler derinliğine dalıp gitmeden, hatta reel politikerliğe aykırı düşerek, mantığa yan bakarak, oyumu Komünist Partiye vereceğim.
Sebebini, ne düşünüyorsam, ne istiyorsam, neysem o düzlüğünde verebilmek, büyük keyif aslında, bu bile yeterli olabilirdi. Soldan, sosyalizmden dem vurup neden bir başka projeye ulandığım konusunda dil dökme zahmetine girmemek kolaycılığı bile başlı başına sebepti.
Ama, aynı anlama gelse de, argüman sorulur oldu, solun oksijensiz kaldığı ortamda.
Komünist Partinin neden seçimlere girdiği, neden AKPyi geriletecek bir partiye işaret etmediği sorulur oldu...
Çünkü, o bir parti desek? Partiler siyasal, ideolojik ve toplumsal temsiliyetler taşırlar. Topluma bir program, bir alternatif sunarlar. Seçimler, bunların deklare edildiği bir arenadır.
Bu ölçütler, sayısallığa, parlamento çerçevesine göre anlamlandırılamazlar. Alacağın oy kaç ki nicelik küçümsemesi ile oyları bölme arasındaki bunu yadsıyan, ama aslolarak gel sen de bize katıl çağrısı içeren akıl tutulmasına maruz bırakılamazlar.
Nicelik değil, nitelik gücünü ortadan kaldırmaya davettir bu. Vicdan azabı gibi dikilme ortalıkta yakarışıdır. Sen de kabullen talebidir. Vazgeç inadından fiskosudur.
Seçimlere katılma ve sandıktan çıkacak oy sayısı, parlamentodaki dengelere bir etkisi olup olmadığının ölçütüdür komünistler açısından da. Ama, sanıldığı gibi Meclis aritmetiği anlamında değil. Parlamenter budalalıkla, seçim maskaralığıyla, Meclis çatısı altında bir umut aramakla, yani bu sistemin bizzat kendisiyle, yeni bir dünya isteyenler arasındaki denge verisidir o.
Bütün parti ve kurumlarıyla, çeşitli renk ve ebatta sistem ve karşılarında tek bir parti.
Şu ya da bu kötülüğünün değil, külliyen kötü olan kapitalizmin karşısında, bunun zıddıyla hayatı değiştirebileceğini bilen, sosyalizmin partisi.
Avutulamayanları, sosyalizmden aşağısı kurtarmaz diyenleri, emekçi sınıfın iktidarını, çocukların göreceği güzel günlere inanmayı temsil eden tek bir parti.
Alacağı üç-beş oya, düzen partilerine eklemlenerek, kimlikçiliğe, emperyalizm sözcüğünü küpeşteden atanlara, gericiliği besleyenlere, sermaye güvencelerine yancılıktan sevinç devşirenlerden çok daha fazla önem veren, çünkü geleceği temsil ettiğini bilen, kahrolası düzenin tahkiminde en küçük bir pay taşımamaktan gurur duyan tek bir parti.
Her renk bayrak kaplamışken ortalığı, varsın yağma yok diyenlerin orak-çekiçli kızıl bayrağı silinsin isteyenler, küçük hesaplarına dalsın. Sosyalizm inadı az oy alsın diye umsunlar, düzenin ıslahına akıllar devşirdikçe sevinsinler, varsın hal böyleyken mangalda da kül bırakmasınlar.
Boşverelim.
Şimdi, hani o sığ ve argümansız gelen şeyleri göndere çekmek var, bilinçli bir umudu körüklemek var.
Soldan, sosyalizmden bahsedip de, durduğumuz safa neden sorusu yöneltenler, o yanıtların altındaki sarsılmaz gerçeklerin derinliğine varabilmek için, yeniden alfabeye dönebilirler. Hiç uğraşamayız.
Hani Arif damar, var yok dinlemez bir çocuk isteği diyor ya, gitmemesini, kalmasını istediğine, varsayın ki öyledir. Halden anlamaz, akla sığmaz, söz dinlemez, tutturmuşuzdur.
Kapitalizm kötüdür. Sosyalizm iyidir.
Seçimlerde benim oyum, bu dümdüz şeyedir.
Bak kardeş, anlamıyorsun... repliğinedir.
Ben bu düzenin yıkılacağına, emekçilerin iktidarı fethedeceğine, dehşetli güzel günlere, sosyalizme inanıyorum.
Sorgusuz, argümansız iman mı? Tuhaf mı? Ya tarih bilincinin alabildiğine sadeleştirdiği bir özetse?
Siz ne yapacaksınız, kapitalizme mi oy vereceksiniz, sosyalizme mi?
Siz ne yapacaksınız, kapitalizme mi oy vereceksiniz, sosyalizme mi?
Aynı aynı yere, sosyalizme.
Sosyalistler karar vermeli, sınıf mücadelesi mi kürt hareketiyle beraberlik mi? soru çok basit. Sosyalistlerin buna cevabı çok net olmalı. Sınıf mücadelesinden yanaysak sosyalizmden, sınıf mücadelesinden, bu konuya uygun bir programdan yana olmalıyız. Saçma bir soru aslında HDP mi sosyalizm mi? sorusu. Koşullar bize bu soruyu sordursa bile cevabımız çok net olmalı. Sosyalizm.
Siz ne yapacaksınız, kapitalizme mi oy vereceksiniz, sosyalizme mi?
Biz ne kapitalizm e ne sosyalizm e oy vereceğiz
Biz faşizm e karşı oy kullanacağız .İster HDP ister CHP olsun ikisi de anti faşist örgüttür bunların birin oy vereceğiz bu verdiğimiz oylar o partilerle gönül bağımız olduğu söylenemez.
İşimiz o partilerle sandıkta biter. Eğer var olan faşizm tehlikesi devam ediyorsa tehlike geçinceye kadar anti faşist birlik devam eder.
Bu gün sandıklar bize kapitalizm mi sosyalizm mi diye bir soru sormuyor. Demokrasi mi faşizm mi diye soruyor.
Bizde seçimimiz demokrasiden yana kullanacağız.
Küçük bir hikaye anlatayım. İki arkadaş yanlışlıkla bir bataklığa düşer çaba harcarlar bir türlü kurtulamazlar. Arkadaş diğerine bir soru sorar ormanda mı yaşamak istersin, yoksa deniz kenarında mı der. Diğer arkadaş sinirlenir önce şu bataklıktan kurtulalım sonra düşünürüz der.
Biz önce şu bataklıktan kurtulalım sonra bir tercih yaparız.
AKP devlet haline gelmişken, imamlarını devletin her yerine yerleştirmişken AKP'nin mecliste biraz geriye düşmesi mi faşizme karşı verilen oy olacak? AKP sadece devleti dönüştürmekle de kalmamış kendi zihniyetini kendi dışında olanlara da benimsetmiştir. Kılıçdaroğlu İmam Hatipleri kendilerinin kurduğunu ve iktidara geldiklerinde onlara hiç dokunmayacaklarını söylüyor. HDP AKP ile koalisyon yapabileceklerini, kürt sorununun çözümünde emperyalizmin gözlemci olarak yer alabileceğini söylüyor. Her iki parti de seçimden sonra AKP ile koalisyon yapabileceklerini umut ederken, hangi faşizmi geriletecekler? Sosyalistlerin bu saflarda işinin olmaması lazım. Suriye'de gelişmeler farklı boyutlara taşınırken, Türkiye'de seçimden sonra bile AKP'nin iktidarı garantiyken, AKP faşizminin durdurulması düzen partilerinin boyunu aşar. Bu ülkede sosyalizmi bir güç haline getirebilmeliyiz, boynumuzun borcudur. Bunu yapamazsak bu koşulları değiştirecek bir güce ulaşamazsak AKP zihniyetini durdurmanın imkanı yok.
ben bu seçimde ilk defa oy kullanacağım. oyumu de elbette sol partilere vereceğim.
mecliste sosyalimin sesinin duyurulması için bu gerekli.
Kapitalizme oy vermeyeceğim faşizmi gerileteceğim!
Düzen partileri faşizmi geriletebilir mi?
Sosyalistlerin öncü olmadığı bir toplumda faşizm yok edilebilir mi?
Kapitalizm içinde düzen partileri faşizmi geriletecekse, düzen partileri için ayrım mı yapmalıyız; neye göre?